5 Ağüstos 1931 te AKŞAM Sahife 5 TARİH KONUŞMALARI SİYASI İCMAL: ugoslavyada dahili bir mesele > Umumi harp galib ve mağlüb bü- | in devletleri ve bahusus Balkan ve Avrupa devletlerini birçok karı- | Şık ve vahim meseleler karşısında bi- Yakmuştır. Bu meselelerde partilerin e yüksek ve hayati gayeleri, fırkacı- | Ve partizanlık düşüncelerine, yahut — Sipan bü mahalliyetçilik ve kavim- | maksadlarına feda ettiklerinden ehtelif parti sisteminin devamına | nn kalmamıştır. Beki usuldeki parti sistemi bu Ne Yunanistanda, ne Bulgaris- ne de Yugoslavyada cari de- « Maahaza ilga edilmiş, yahut | rağ çekilmiş eski partiler hükü- 2 a hâkim siyasi zümreye müş- Bunün son bir misaline Yugoslavya dar mr. Burada hiç yoktan | Miş Kilise meselesi çıkarı ma kadar bu memleketin Hi- N Pt halkının resmi ve hâkim di- ii #kilâtens Sırp milletinin istiklâi | Miz'3e ve genişlemesine çok çalı- fedakârlık gösteren milli Or- > 2 kilisesi temsil ediyordu. Bos- > #ersek, Hırvatistan ve Slovenya tadı ©kiden Avsuturya - Macaristana yerlerin Sırbislanla birleşmesi ile Tay, e Mlekette Katolik mezhebi ve İs- Büh, Mİ mensuplarıda artmıştır. dir, sa Katolikler memleketin on Eml; yon nüfusundan takriben aldı | Mi rn milyonunu teşkil etmektedir. Yugoslatyanın başında bulunan kral gaiblerinden prens Payl. ve bu- nun ifimadını haiz olup mutedil Sirp radikallerile Bosna - Hersek Müslü- mart unsuruna ve Slovenya papas sını- İ fina dayanan Dr. Stoyadinoviç kabi- | nesi, Katolik olan Hırvatlar ve Sloven» lerin devlet ile ve umumi müessesat He münasebatını tanzim ederek hiç olmazsa bu memleketlerdeki ruhani sınıfı memnun ederek Belgrada daha sıkı bağlamak üzere Papalık makamı ile öledenberi müzakere edilen dini mukaveleyi neticelendirmişti. Eski muhalif partilerden Sırp mil- liyetçileri ve bunların müttefikleri ve sabık başvekil general Yeftiçin radi- kal partisi milli Ortodoks kilisesi gibi Katolik kilisesinin resmi ve nafiz di- ni bir müessese haline getirilmesi iha- net olduğu yolunda telkinatta bulun- duklarından, bu mukavele aleyhine nümayişler yapılmıştır. Mukavelenin 127 reye karşı 167 rey- le Mebusan meclisinde kabul edildiği !I gündn gecesi Ortodoks patriğinin ve- fat eylemesi büsbütün ortalığı karış- Lırmıştır. Bu kilise ile hükümet âdetâ harp halinde bulunuyor. Mukavele henüz Âyana verilmemiştir. Şimdi ta- til vakti olması ezhanı yatıştırmağa yardım edecektir. Bu meselenin hils- nü suretle halli Yugoslavyanın dahili vaziyetini çok sağlamlaştıracaktır. Feyzullah Kazan Bina York limanının şayanı dikkat bir manzarası. Bu manzarayı yeryü- ler, fı ton, e, ton, e ea pek meraklısı bir bayan tasavvur MİZ ki, her köpek müsabakasında köpekler birinci mükâfatı bayan nihayet köpek bes ten vazgeçiyor ve tilki besleme- de başlıyor. Şimdi de müsabakalarda Alsın. Bu Simanarmesiz ve demirsiz Yeni köprü Milyonlarca kişi göremediği gibi, New-Yorklular da her zaman göremez- Yüz altmış üç bin dört yüz altınış beş ton bir arada: Berangaria 52,100 Orci 27,757 ton. Normandi 62.800 ton. Reks 51,062 ton, Avrupa 49,746 lin Elizabet de olsaydı, milyon tonun çeyreği tamam olacaktı. ve Bu köprü sarı nehrin üstünde, Siao-Yao-Şan şehrindedir. Bundan on iki ha evvel yapılmıştır. O zaman hmadan bu kö ii dip, Çinli mühendisler Simanarme ve demir kul- prüyü yaptılar. On iki asırdır dayanıyor, adı da hâlâ «Yeni Horyadan gece treni Saat yarımda bir tren kaldırılacak Devlet Demiryolları Avrupa hattı dokuzuncu işletme müdürlüğü Sirke- ci - Çekmece banliyösünde yolculuk ücretleri ucuzladıktan sonra ne gibi faydalar elde edildiğini tedkike baş- lamıştı. Bu hususta şimdiye kadar yapılan tedkikler, fevkalâde “ucuzluk dolayi- sile hasılatın yüzde 10 ile 17 arasın da artmakta olduğunu göstermiştir. Dokuzuncu işletme müdürlüğü Floryada gece hayatı uyandırmak f- çin Floryadan gece saat yarımda bir tren kaldırmağa karar vermiş ve bu kararını umum müdürlüğe bildirmiş- tir. Ayrıca 10,10 geçe (o İstanbuldan kalkan trenin Yeşilköyde seferine ni- hayet vermeden Floryaya kadar git- mesi de karaf altına alınmıştır. Bu kararların tatbikine önümüzdeki cu- marlesi gününden itibaren başlana- caktır. Casusluk yok Suçlu Alman, bilmeden memnu mıntakaya girmiş Evvelki akşam çıkan bir gazete, 7a- bıtanın Boğüziçinde bir Almanı mem- nu mıntakada yakaladığını, bunun bir casus olması ihtimali dolayısile hak- kında tahkikat yapılmakta olduğu- nu yazıyordu. Bu haber dolayısile alâkadar mâ- kamlar nezdinde icab eden tahkikatı yaptık ve şu neticeye vardık: Şehrimizdeki elektrik levazımatı müesseselerinden birinde müfettiş ola rak çalışan Kişner isminde bir Alman, bundan iki ay evvel Boğazdaki askeri memnu mıntakaya bilmiyerek girmiş ve orada yakalanarak 2abılaca istic- vab edilmiştir, Bu isticvapta Kişnerin bu mıntakaya bilmiyerek girdiği ve te- neszüh maksadile dolaştığı anlaşılmış ve o zaman bir zabıt varakası tanzim edilerek kanuna umumiliğe verilmiş, orada da isticvabı yapıldıktan sonra keyfiyet bu şekilde tesbit edildiğinden kendisi serbes bi- rakılmıştır. Buna nazaran, her hangi bir casus» luk ihtimali mevcud olmadığı da kate iyetle tesbit edilmiştir. Navlun ücretleri Fiatlerin artmaması için tedbir alındı İzmir (Akşam) — İzmir ihracatcı- larını ve memleketimiz mahsüllerini ehemmiyetle alikadar eden navlun meselesi, İktisad Vekâleti tarafından halledilmek üzeredir. Memnuniyetle haber aldığımıza göre, Vekâlet, bu sene ecnebi vapurlarının navlun Üüc- retlerini oyükseltmiyecek (tedbirleri almıştır, İlk zamanlarda incir ve üzü- mün ihraçlarında ton başına 18 şilin alınmakta idi. Geçen sene bu miktar 40 şiline çıkarılmıştı. Bu sene 55 şili- na çıkarılmıştır. İzmirdeki echebi vapur acentelerile Yunanistan vapur acenteleri bu sene 55 şilin üzerinden ihracat yapacaklar ve kendilerile iş yapan ihracatcılara yüzde 10 risturno hakkı vereceklerdir. Bu suretle ihracatcılar, yapacakları mahstil ihracında verecekleri paranın hesab neticesinde yüzde onunu geri alacaklardır. İki bahçıvan biribirini yaraladı Cemil ve Celâl ismilerinde iki bah- çıvan; bahçelerine su salıvermek me- selesinden kavga etmişler, her İkisi de bıçakin biribirlerini yaralamışlar- dır, Cemil ve Celâl hastaneye kaldı- rılmışlardır. Aksaray soygunu muhake- mesi Kendilerine elektrik memuru süsü vererek Aksarayda bayan Nadirenin evini soymakâan suçlu Necati, İsmatı, Mehmed isimlerinde üç erkekle Mü- zeyyen isminde bir kadının muhake- melerine dün nöbetçi birinci ceza mahkemesinde devam (edilmiştir. Müddeiumumi tarafından teçziyeleri istenmiş olan suçluların vekili dünkü celsede müdafaasıni yapmıştır. Mah- keme kararın tefhimine o birakılmış tar, tevfikan müddel- | IKİNGİ VİYANA MUKHASARASINA DAİR Avusturya elçisi Kaprara impara- tora yazdığı mektupta Türklerin Vi- yana üzerine yürüyeceklerini açıktan açığa anlatıyordu: «Yüz elim olsa ve her damarımla da bir mektup yaza- bilsem, size dalma bir ve ayni şeyi tekrar ederek diyebilirim ki, zatı haş- metaneleri için kılıca sarılarak Avus- turya hükümetini ve bütün hristiyan lığı Türklere karşı müdafaadan baş- ka çare kalmamıştır. Sulh ümüdleri kâmilen mahvolmuştur.» Avusturya sarayı askeri meclis re- isine de ayni mütaleada bulunuyor- du: «Babılli Fransanın teşviklerine kâmilen tâbi olarak üç noktadan iba- ret olan dileklerinde ısrar ediyor ve bundan başka Tökölinin prensliği tas- dik olunmasını istiyor. 'Türklerin bü- yük tedariklerde bulunmalarından ân- laşılıyor KI, sulh müzakeresine göste- riş olarak devam ediyorlar. Bir çok dileklerde bulunarak ve şart şart üs- tüne ileri sürerek işi harple neticelen- dirmek istiyorlar.» Kapraranın bu Sözleri doğru idi. Ka- ra Mustafa serdar olacaktı. Haleb va- isi Mahmud paşa iigale İstanbula gelmişti, Sadaret kaymakamlığını O yapacaktı. Zaten İstanbulda hazırlık sona er- mişti. Kusuru Edirnede tamamlana- caktı. Saray velvele içinde idi. Bütün devlet adamları saraya toplanmışlar- dı. Al tuğlar, kubbe altı önüne dikil- mişti. Fakat bir müddet sonra hepsi- nin Davudpaşa sahrasında dalgalan- dığı görüldü. Türkiyenin en uzak yerlerinden Fı- rat kıyılarından, hattâ Mısırdan akın akın asker geliyordu. Fransiz gemile- rinden beşka bütün milletlerden ge- miler kiralanmıştı. Bunlar İzmir, Ha- leb ve İskenderiyeden Selâniğe ve İs- tanbula cepbane taşıyacaklardı. Ege denizinden Tuna ağızlarına kadar cephane taşımak için gemiler harıl harıl işliyordu. 'Tuna nehri cephane yüklü kayıklarla dolu idi. Davudpaşa sahrasından kalkıldı. Dördüncü Mehmed ortada yoktu. Ça- talca taraflarmda av peşinde koşu- yordu. Nihayet utandı, Ordu Edirne- ye vardığı zaman, o da avını bıraktı, Edirneye geldi. Kış yaklaşıyordu: 'Teş- rinievvel. Şiddetli bir fırtına ortalığı altüst etti. Asker epey önrar gördü. Etrafı su bastı. Daha muharebeye büş- lamadan askerden, hayvandan çoğu telef oldu. Ayni zamanda İstanbulda da iki yangın zuhur etti. Felâketi ta- bii hâdiselerden istidlâl edenlerin yü- eklerini bir korku aldı. Avusturya elçisi Kaprara da ordu- da Idi, askeri harekât başlamıştı. O hâlâ harbin önüne geçmeğe çalışıyor- du. Fakat hiç bir şeye muvaffak ola- madı, Türkler, bütün kış, Edirnede harb hazırlıklarile (uğraşılar. OKaprara elân harb olacağına ihtimal vermiyor- du. Nihayet merak etti: Veziri azam Kara Mustafa paşaya sordu. Veziri azam büyük bir soğuk kanlı- hikla: — Sandetlü padişah Belgrad taraf- larında sayduşikâr etmek isterler, de- di. Kara Mustafa paşanın bir şeyden haberi yoktu: Avusturya imparatoru Lehiflerle ittlfak etmi O sırada 'Türk ordusu daha Edirne civarında idi, Nisan; atlar çayırlandı. Tuğlar Edir- ne sarayı önünden kaldırıldı. Dördün- cü Mehmedle beraber Karâ Mustafa paşa ve bütün asker Belgrad yolunu tuttular. Avusturya elçisi de berâber gelecekti. Kendisine bu yolda talimat i layı dördi verilmişti. Elçi ile maiyeti erkânı yal- nız değillerdi: Malyetlerine konakçı- lar ve hizmetkârlar, ahçılar da veril mişti. Ordunun levazım tertibatı mü- kemmeldi, Yol üzerindeki bütün ka- dılara hükümler yazılmıştı. Orduya lâzım olan otu, samanı, yulafı köyler tedarik ediyorlardı. Orduda inzibat yolunda idi. Geride kalanlar şiddetle ceza görüyorlardı. Ordu Filibeye geldi. Uzaktan Tökö- linin murahhasları göründü. Bunlar Stefan “Çirmey maiyetinde oluz kişi ile yirmi arabadan mürekkepti. Tökö- ti göndermekten maksa» n bimaye edilmesinden do- cü Mehmede teşekkür ey- lemekti. Ayni zamanda bir gösteriş olmak üzere Viyana kabinesile de mü- zakerede bulunuyordu. Filibeden sonra yürüyüş tesri edil- di. Yeniçeri ağası daha evvel Belgra- da gönderildi. Vazifesi, askerin susuz kalmaması için lâzım gelen tertibata almaktı. Üç gün sonra, dördüncü Mehmedie Kara Mustafa da mutan- tan bir alayla Belgrada girdiler: On iki bin yeniçeri yolun etrafına iki ko- çeli dizilmişlerdi. Dördüncü Mehmed etrafında dört sipahi atlar üzerinde İlerliyorlardı. Veziri azam iki oğlunu yanlarına almıştı. Bin beş yüz Bosna askeri, uzun ve iğri kılıçları, uzun ve beyaz külâhları, bol ve kırmızı şalvar» ları, beyaz yün çorapları, geniş ve be» yaz elbiselerile alaya başka bir meha- bet veriyordu. Kara Mustafa paşa Belgradda Ma- car murahhaslarını kabul etti. Ken- dilerinden Viyana Üzerine yürümek için takib edilecek yolun plânı elde edildi. Fakat bir mayıs gecesi Viyana» dan gelen bir posta kötü bir haber ge- tirdi: Avusturyalılar Lehlilerle ittifak etmişlerdi. Türkler bu havadise evve- lâ inanmadılar, Fakat doğru olduğu- nu anlayınca da hiç ehemmiyet ven mediler; — İsterse bütün kütfar aleyhimize ittifak etsin. Biz kimseden korkmaya, dediler; Türklerin Belgradda kurdukları or. dugâb gayet azametli idi. 'Türkler fik» ren daima büyüklük gösterdikleri gis bi, ordugâhlarının da muazzam olmas sına ehemmiyet veriyorlardı. Ordugü- hın çok ilerisine karakollar çıkarık mıştı. Bunların geceleri yaktıklarş ateşler, karanlıklar içinde kalbe biş azamet ve mehabet ilka ediyordu. Ak- şam, karanlık basar basmaz karakol» ların faaliyeti başlıyordu. Gece ka ranlığında uzaktan bir karaltı görse ler: — Varda! Alarga! Diye bağırıyorlardı. Belgrad şehri beylerbeyiler, sancaX beylerile dolmuştu. Her gelen vezir ve beylerbeyi dördüncü Mehmedin önün» de alay gösteriyordu. Askeri munta» zam olanlara hilatler ihsan olunuyor- du. Belgradın rengi büsbütün değişmiş. ti. Şehirde büyük bir faaliyet vardı, Fakat dördüncü Mehmedin canı siki hıyordu. Aklı fikri avda ve sarayda idi, Nihayet İstanbula dönmeğe karaş verdi. İşte sefere iştirak etmişti. Bu kadarı kâfi değil miydi? Kara Musta» fa paşayı çağırdı, Sancağı gerifi ona tevdi edecekti, Bütün vüzera ve üme- ranın huzurunda sancağı şerifin ve ziri azama tevdii merasimi yapıldı. Dördüncü Mehmedin içi artık rahaf etti. Artık durup dinlenmedi. Türkleş daha Viyana yolunu tutmadan Dör- düncü Mehmed çoktan İstanbulun yolunu tutmuştu. Ahmed Refik