Dişçide bir kaktiman Galip; — Haydi, dedi, bir desaret... Canım Insan küçük bir dişin çıkmasından bu kadar korkar mı? Bari ben size #esaret vereyim. Haydi benimle bera- ber geliniz. Hep beraber gidelim, Be- Mim cesaretim belki size geçer de di- Binizi çektirirsiniz, - a) © derce cesaretten bahsetti nihayet dişlerini tedavi ettirecek, dişlerini çektirecek olanlar hep bir den kalktılar, ,, NE zamandanberi niyet ediyorlar- “i. Neclâ ile Mahmud birer dişlerini Şektireceklerdi. Ferdi de doldurta- Sağı dişini oyduracaktı, Fakat bir $ürlü cesaret, edemiyorlardı. . Nihayet dişini çektirecek olanlara de iltihak etti. Galip o derece * gösterdi ki hep birden kalk- » dişçiye gittiler. İP bir kahraman kesilmişti: Ez Canım, diyordu, bir dişi çektir- nin sözü mü olur sanki?.. layet sıra onların grubuna gel- - Dişçi bekleme salonunun kapısın- da göründü; — Sıra sizin efendim? dedi. Meclâ, Mahmud, Ferdi, Galibe bak- tilar; — Haydi Galip, dediler. Malüm ya, sen bize Cesaret vereveksin... İp gene kahramanca bir tavırla: İD Şimdi göreceksiniz. ve an- İYacakâmız ki korkunuz, telâşmız üdedir... dedi, Dişçinin iskemlesine oturdu. Dişçi ün dişini muayene etti: >> Bu dişin tedavi imkânı yok. Ala- Galip biraz tereddüdle: m Nasıl? dedi... Ben bu diş tedavi Miri ümidile buraya geldim.. muhak- a lâzım mı? > muhakkak... Evvelâ en- Jeksiyon Yapmamız lâzım... Galip boynunu büktü: aldı, Ve batırır batırmaz Galip: — Ah... diye müthiş bir feryad ko- Dişçi Aman, dd, daha b Bu € dişçi şırıngayı sıkarken Ga- lp, e aman. diye bağırmağa 1 cesaret vereceği ötekiler, Mahmud, Ferdi: besi Câhım Galip... Biraz metin ol. Galip; > bize cesaret verecektin.. “> Canım, dedi, korktuğum filân Mi Biraz sinirlendim işte.. sinir bozuk da... daha ağzına girer girmez Ga- EM çıktığı kadar: bağladı a0» aman... diye bağırmağa Yasi — Canım, dedi, daha bir şey üye — Aman aman öldüm, bit- N kuzu — Galip dedi biraz cesaret Gi — Bir dişin çekilmesin- ydi) ae Sen öyle demiyor Ferdi — Nereğe v Yük a kaldı evdeki bü- Galip alı al moru mor: — Canım cesur olmasına gene ce- z amma bilmem ki... eke Galibin dişine değer değ- — Öldüm Allah... Burak, bı lah... , birak di, Gepeteni, Vazgeçtim, bırak yahu... İp © derece bağırıyordu. ki dişçi teni çekmeğe mecbur oldu: — Siz bu kadar büyük bir heye- Can gösterirseniz ben dişinizi yere — Aman Neclğ; ae öyle şey olur mu? dedi. yaptırdınız. Bi p dat geldik. bir iel a korkuttunuz, desa ml Artık çektirin şunu. — Çektirin, çektirin... Mahmud: Yâzgeçin vazgeçin... — Korkaklığın bu derecesini de görmedim. deyince Galip kızdı: — Korkaklık ne demek?.. Son de- rece cesurum amıme sinir işte... Ma- dem ki israr ediyorsunuz. Doktor çek şu dişi... Çek de şunlara biraz cesa- ret vereyim... Görsünler diş nasıl çek- tirilir?... d Dişçi kerpetenle dişe yapıştı. Çekti. Lâkin diş çıkmamıştı, Galibin ferya- dı artık ayuka çıkıyordu: — Öldüm, bittim, mahvoldum... Çene kemiğim çıktı. istemem. iste- mem artık. Vazgeçtim çıkarmayınız... 'Neclâ: — Aman cesaret Galip... dedi. Ferdi: Mshmud: — Sık dişini. Galip neredeyse ağlıyacaklı: — Yapamam, dünyada yapamam... Mahvoldum.. öldüm. istemem artık. çıkartmıyacağım. Dişçi: — Fakat, dedi, olmaz efendim... dişi yerinden oynattık.. bu halde bi- rakamayız.. Galip: — Olmaz istemem... diye dişçinin iskemlesinden kendisini aşağı at- mıştı. Dişçi elinde kerpeten: — Kâkat elendim.. dünyada bu halde sizi bırakamam.. dişiniz başi- mıza bir iş açabilir... Galip: — Kabil değil... Olmaz. diye di- reniyordu. Neclâ onun izzeti nefsile oynamak için: — Amma bize ne büyük cesaret verdiniz ha. dedi, Galip: — Cesaretim gene yerinde, Fakat.. — Cesaretiniz yerindeyse çektiri- niz dişinizi... Arkadaşlarına cesaret verecek olan Galip tekrar iskemleye oturdu. Dişçi gene kerpetene asıldı, Fakat bu sefer Galip: — Aman, yandımi.. diye bağırır bağırmaz.. dişçinin bütün parmakla- rını ısırmıştı. Artık dişçi de fena halde kızmıştı. Bu işi biran evvel bitirmek Jâzımdı. Kerpetene asılır asılmaz dişi kökün- den çıkardı. Fakat Galip cesaretinden bayık mıuştı.. Galibi gören arkadaşları dişlerini çektirmekten vazgeçtiler. Arkadaşlarına cesaret vermek için dişçiye gelen Galip üstelik intizar salonunda. oturan öteki hastaları da korkutmuş ve kaçırtmıştı. Eve geldikleri zaman Galip arka- daşlarına soruyordu: — Yahu koca kök dişimi çıkarıp size cesaret verdim. genc kadrimi bilmezsini: (Bir yıldız) #ükenmesinden ileri gelir, Optamin saç eksiri Bu kudretsizliğe düşen guddelerde Saçların dökülmesi © AKŞAM BORSA 4 Ağustos 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve T. r İstikrazı dahili o 96) Türkiye Cum- 1933 istikran 95| huriyet Merkez Ünitürk 1 145730) Bankası » HM 140) Aradolu His. 1419) Telefon 55) Terkos 125 Çimento 1310 Taihad değir- 1040 yeenleri Gar deki menleri Para (Çek fiatleri) 210950) Sofya 629/15! Prag 070/ Berlin Madrid ii Belgrad a Zioti 3.4385 Pengo 40094) Bükreş 14342) Moskova 9 2420 710 049 Paris Londra Nev York Milâno Atina Cenevre Brüksel Amsterdam 625175 2204/70 196,62 13,73,58 34298 418,25 3,99,38 108,70,80 2039.50 İSTANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 4/1/9057 FPİATLAR CİNSİ Aşağı Yukarı Er.Pa. Er, Pa. Buğday yumuşak Buğday sert Arpa yemlik Arpa Anadol Yulaf Bakia Kuşyemi Keten tohumu Nohut Natüzel Fındık İç Yapak Traka Keçi kılı Buğday: Şikago Buğday: Vinipek Arpa: Anvers Misir: Londra Keten 'T.: Londra Fındık G. Hamburg Fındık L.: Hamburg Başı ağrıdan çatlıyacak gibi NEVROZİN En şiddetli baş ve diş ağrılarını dindirir : NEVROZİN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser NEVROZİN yeni hayatiyet uyandırarak dökülme. | yi izale eder, saçların en büyük düş- manı olan kepekleri düşürür, Tecrübe ediniz EEE 4 GE EŞ Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık» müessesesinde satı- hır. «Akşam; gazetesine abone olanlara hususi tenzilât yapılır. Nezle, grip ve ro- matizmaya karşı çok müessirdir Hasan Âli Yücel | Pazartesi Konuşmaları Kitap halinde intişar etti. Satış yeri Remzi kitaphanesidir. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli Tarhan,Hakana Terlanın kurtulması için neler söylemişti. Fakat, Kubilây sözünden No. 132 dönmüyordu. Delikanlı idam edilecekti! Panta anlatmağa başladı: — Mahracenin kızını kaçırtmak is- tiyen delikanlıyı yakalamışlar. Bir gece akrepler içinde yatırmışlar. Fa- kat, akrepler zehirli değilmiş. Deli- kanlı sabaha kadar zindanda bu kor- kunç mahlüklarla boğuşmuş. Ertesi | gün bir kaç kaplanı ilâçla sarhoş ede- rek, ölüm mahkümunu kaplanların | arasına almışlar. -Mahküm, kaplan- lar ayılıncaya kadar, her dakika ölüm tehlikesi ve azabı içinde kıvran- mış. Üçüncü gün, dişleri sökülmüş afyonla sersemleştirilmiş bir boğa vi- laninın koynuna atmışlar. Mahküm bir gece de bu canavarla göğüs gö- ğüse yatmış. Dördüncü gün daha müthiş işkenceler başlamış. Mahkü- mu yere yatırıp ayaklarının altını kizgın demirlerle dağlamışlar, Ve yol- da koşturmak için mışlar, — Bu kadar işkenceye insan oğlu | nasıl tahammül edebilir, Panta? Kor- 'kudan ödüt patlamamış mı o delikan- lının?... — İnsan oğlu demirden sağlam, filden kuvvedi ve boğadan taham- müllüdür, hakanım! — Sonra nasıl öldürmüşler onu? — Bütün bu işkencelerden sonra, mahrace, o delikanlının hâlâ yaşadı- Bim görünce: «0, kızıma kavuşmak için ölmüyor! demiş ve ölüm mah- kümunu affetmiş... Kubilây hayretini gizliyemedi — Hind mahracesi bu kadar İş- kenceden $onra kızını o delikanlıya vermiş mi? Evet, hakanım! Vermiş... Ev- lenmişler. Ve çok mesud olmuşlar. Kubilây düşünmeğe başladı. İl — Benim 'Terlanı affetmeğe niye- tim yok. Onu mahracenin yaptığı gi- bi, böyle işkencelerle gebertmek isti- yorum. Karıma el uzatan adamı ben ve benim soyumdan hiç kimse affe- demez. «Terlan idama mahküm oldu.. zindanda yatıyor!..» Tarhan Şanga o gün saraya gider gitmez Şöyle bir hâberle karşılaştı, — Terlanı mı soruyorsunuz? O ida- bu sözleri dinlerken bey. İ ninin içi uğulduyordu. Başına gök- İ ten taş yağmış gibi sörsemlemişti. Şanga, kendisine bu haberi veren hassa zabitinc: — Ne diyorsun?... Terlan zindana mı atıldı? Dedi. Zabit, 'Tarhanla fazla konuş- maktan çekindi. Cevap vermeden yü- rüdü. Şanga sarayda kime rasladiyse: « Terlan nerede? Diye soruyor ve ayni cevabı yordu. Şanga birdenbire şaşslamışti. Terlan zindana alılabilirdi. Fakat ortada onun idamını icap ettirecek bir sebep göremiyordu, dana gitmek ve "Terlanla görüşmek isledi. Zemin katma indi. * Terlanın yattığı zindanın iki yolu vardı. Bu yollütın ikisi de kargilı nöbetçi. lerle kesilmişti. Tarhan yolun başın- da durdu. Nöbetçiler; Yasak... Diyerek Tarhanın üzerine kargıla- rını uzattılar. Şanga: — Bana yasak yoktur. Diye söylenmek istedi.. nöbetçiler: — Hakan kuş uçmuıyacak diye em- retti, l Dediler. Şanga üst kata çıktı. Bü- yük ziyafet salonunun önünde ihti- yar Lâmaya rasladı. Şanga, Lâmayı görünce yanma sokuldu: — Bu ne hal, Pants? Terlanı zin- dana atmışlar... Suçu ne İmiş aca ba?... Panta, Tarhanı çok severdi. Kula- ğına eğildi: böyle emretti. Terlan VE al 2 srtanı kamçıla- ma mahküm oldu. Zindanda yatıyor. | işkence ile idarı edilecek. Suçune gö lince, bunu Tiyen - Fodan başka bi- len yok. Hakan güya güzile gör Terlan, Tiyen » Fonun boynuna nilmiş imiş! Şanga gözlerini açarak: — Ne diyorsun? dedi. Kulaklarıma inanamıyorum. Terlan çıldırmış m? — Ben de bir müddet gözlerime inanamadım, Tarhan! Fakat, ha- kan çak hiddetliydi. Ve hadise; zile gördüğünü söyledi, Tavassut ve şefaatin İaydası olmıyacağını anla- dım. Bir şey söyliyemedim. — Sen bir şey söylememekte haklı- sın, Panfa! Fakat, ben susarsam gü- nah işle: olurum. Bu bir iftiradır. Terlanı kuytarmalıyım. Şanga ihtiyar Lâmadan ayrild Küubiliyın dairesine geçti. sa Tarhan Şanga Kubilâyın yanına girdiği zaman, odada ge bir kadın vardı. Şanga Kubilâyı selâmladı. Bir kenarda durdu. Genç kadın derhal arka kapınm perdesini açıp hareme geçti, Şanga bü kadını tarıyamamıştı. Kubilây, Şangayı görünce gülüm- sedi: — Kaç gündür nerede idin, Tar- han” Gökler yere indi. Başımızda ka- ra bulutlar dolaşıyor. Bir şeyden ha- Perin yok mü? Şanga kederli göründü: Terlanm zindana atıldığını ka- pıda duydum: Çok müteessir oldum, hakanım! Bu gencin talihi küçük- Tüğündenberi iftira ve işkence ile açılmıştır, Dedi. Kubilây birdenbire yayından fırlıyan ok gibi yerinden kalktı ve yumruklarını çıkarak bağırdı: — Onu geberteceğim, Şanga! Gö- zümle gördüm. Elimle yakaladım. Ka- rım Tiyen - Fonun boynuna sari- İ mıştı. Ona: (Seni seviyorum!) dedi- | gini de kulağımla işittim... © için, kaç gündür dünyanın en ağır Onun ölümlerinden birini aramakla meş- gülüm. Hiddetimden yerimde otura- mıyorum. Gece uykularım kaçıyor. Bu ne cüret, bu ne cesaret, Şangâ?! Artık hiç kimseye itimadım kalmadı. Bu dakikada kendime bile inanmıyo- rum. Bu rezaleti gözümle görmesey- dim, Terlan hakkında böyle bin tür- Tü iftiralar, yalanlar uydursalar inan- mazdim. Terlanı ne kadar sevdiği- mi sen bilirsin, Şanga! Ben onu kü- çüktenberi yanımda bir öz evlâd gi- bi büyütmüş, yetiştirmiştim. Şanga bütün bunları ihtiyatla din- liyordu. O çek iyi biliyordu Ki, Terlan Gül çini seviyordu. Onun kaçırıldığı gün- lerde, aklını oynatsa bile, Tiyen - Fo- nun boynuna sarılıp ta; (Seni sevi- yorum!) demezdi. Şanga! — Bu işe de şeytan karışmış yeah! Diyerek düşünmeğe başlamıştı. Şanga, Kubilâya şöyle bir teklifte ol İlk önce kimseye danışmadan Zin- İ bulundu: — Hadiseyi bir kere de kendisin- den sormama müsaade etmez misi- niz, hakanım? Kubilây: — Hayır, dedi, böyle bir soruştur- maya lüzum görmüyorum. nkü hadise gözümün önünde geçti. Ter- lan zorla Tiyen - Fonun boynuna sa- rılıyordu. Bonu gözümle gördüm. Başka şâhide ve tahkikala ihtiyaç yok. — insanları çok defa gözleri ve ku- lakları da aldatır, hakanım! Ferman buyurunuz, beş dakika olsun görüşe- yim kendisile... — Zindana hiç kimse girip çıka- maz, Sanga! Zaten bu zindanda da bir uğursuzluk var... Kızım Gülçin oradan kaçtı, Onun hakkında Pe kinde bir şey duymadın mı? Gülçin nereye kaçmış, nereye saklanmış, acaba? — Hiç bit şey duymadım, haka- nım! Herkesin Gülçine acıdığını gö- rüyorum. (İdam edilseydi, çok yazık olacaktı prensese...) diyorlar. (Arkası var) ii