ZE EE AYI EEE Mg ege Mk Mi e i MT Dp - 0 a . PİLİ - Ayaklarile yazı yi yazan ve soba yakan kolsu Ihtiyar Yusuf çok sevdiği karısının ölümünden pk müteessirdir. Anadan doğma kolsuz nasıl İş görür? Sivas (Akşam) — Şarkışlada bu- lunduğum zaman tanıştığım ahbap- lar: — Madem ki köyleri dolaşıyorsun kolsuzun köyüne uğramadan geçme dediler. — Kolsuz kim? diye sordum. — Gittiğin zaman görürsün. Tam aradığın bir mevzu... Ertesi günü kasabanın nakil vasi- tası olan yaylı ile kolsuzun bulundu- gu Sultanköyünün yolunu tuttuk. 'Bir kaç köylüye kaç santte gidilebile- ceğini sorduğum zaman hep birden: — Aha şuracıkta bir iki saat ya sü- rer, ya sürmez.. dediler. Halbuki kasa- badan çıkalı üç saati geçtiği halde kö- ye daha henüz varamamıştık.. Nihayet ufak bir sırtın Üzerinde $i- Talânan 50 - 60 kadar evin çevreledi- ği ve tek, tük kavak, söğüt ağaçları ile süslenen köye vardı! Arabacı arabayı durdurduktan #on- ra: — Kolsuzu mu göreceğin, çağıra- yım mı? — Çağır. diye cevap verdim. Bu sırada köye arabanın girdiğini gören köy çocukları arabanın etrafı- ardı, İrili, ufaklı çocuklar biribirlerine bir şeyler söyliyerek gü- Yüşüyorlardı. Hasad zamanı olduğu içinköyde aramlanı bulmak çok zor. Yalnız ibtiyarlar ve çocuklar harman- larda çalışanlara yemek hazırlamak için bekleşen bazi kadınlara raslanı- yor... Arabacı uzaktan göründü, ya- nında pelerine sarılmış beyaz sakallı bir ihtiyar vardı. Arabacı yanıma ge- lir gelmez: — İşte aradığın kolsuz Yusut bu- dur, dedi.. Yusuf bana dönerek başi ile selâm verdi ve: — Hoş geldin beni iletmisün emrin nedir? diye sordu — Seninle konuşmak, görüşmek için Bivastan geliyorum dedim. — Eve gidelim burada olmaz, dedi, — Şöyle bir ağaç gölgesi bulursak daha iyi olur. diyerek Yusuf ile birlik- te kabın gövdeli bir ağacın âltında oturduk.. — Sorması ayıptır ama vazifen ne- dir beyim. — Gazetelere yazı yazıyorum. — Anladım, dedi. Yoksa bizim kö- yü de cerideye mi yazacaksın? Kolsuz Yusuf, emniyet peyda ettik- ten sonara hayatını şöyle anlattı. — Ben çok bedbaht bir adamım. iki karım vardı. Fakat en çok sevdi- ğim kadın öldü. Üç kardeşim vardı. Onlar babamla beraber taş sökerler- ken kayaların altında kalarak öldü- ler. Anadan kolsuz olarük doğdum. (AKŞAM) ı ın edebi romanı Kolsuz Yusuf ayağile yazı yazıyor — Pek Âlâ işlerini nasıl görürsün? — Ayaklarımla yazı yazarım, kitap sahifelerini çeviririm, lâmba yakarım, Sobayı ateşlerim, hesap yaparım de- di ve ilâve etti: — İstersen bena bir tabaka kâğıt ver de yazı yazayım ve hesap yapa- yım. İhtiyar kolsuzun ayakları yanma bir tabaka kâğıt koydum, kalemi de uzattım. Sağ ayağını yukarıya kaldı- rarak kalemi aldı. Sol ayağını, tabakanın kenarına bastırdı ve harıl harıl yazı yazmağa başladı. Yazılar çok okunaklı. Bu meharet karşısında hayrette kaldım. Kolsuzun hesaptaki Istidadını da tecrübe etmek için: — 250 koyun yedişer liradan kaç para eder, diye sordum. Kolsuz, rakkamları biribirine dar- bederek: — 1760 lira diye cevap vermez mi Sonra tabakasını çıkararak için- den ayağile bir sigara aldı ve kibriti gene sağ ayağının parmağile yak&- rak bana uzattı. Yusufa son bir sual daha sordum: — Pek âlâ nasıl yemek yersin? İhtiyar kolsuz derin ve kederli bir nefes aldı: — Bu derdimi deşme! Ayağımla yemek yiyemiyorum. Bana yemek y&- dirmek için yanıma oturuyorlar, €V- Tetrika No. 6 Mehtep arkadaşları Bu bahis belki daha uzayacaktı. Veda etmek için geç kalan bir kaç misafirin yaklaşması bu ayak üstü sohbetine nihayet verdi, Faruk onları bahçe kapısına kadar geçirip ayrı ayrı ellerini sıkarken gü- lümsiyerek: — Cevvale hanimelendiden korku- yorum, dedi. Doktor oldukları zaman artık erkeklerle münakaşaya bile te- nezzül etmiy ler. İğreti, sinirli kapıdan çıktılar, arasında ahalar —. İki gündenberi teyzesinin Nişan- taşındaki evinde seyahat yorgunluğu- nu çikaran Cevvale gireceği yeni üni- versi! hayatırın zevkini biran evvel tatmak için acele ediyordu. Teyzesi- nin ısrarına rağmen üçüncü gün fa- külteye giderek müsabaka şartlarını öğrendi. Lise mezunları için bu imtihan pek ehemmiyetli değildi. Ehemmiyetli de olsa ondaki okumak ve bilhassa dok- tor olmak hevesi o kadar ateşli idi ki zekâsının bu en verimli çağında önü- ne çıkan müşkülleri yenmemesine im- Bürhan Cahid kün yoktu. Ve o bu emeniyetle kaydını yaptır- dığı gün evde teyzesinin kendine ayır- dığı iki odadan birini derhal sade bir İ kabine haline getirmeğe başladı. Raf- lara kitaplarını yerleştirdi. O yıl ye- ni bir tabı çıkan Larousse Mödicalin azametli bir cildini yazıhanesinin Üze- rine koydu. Küçük bir camlı dolaba her evde bulunabilecek bazı ilâçları doldurdu. Küçük kırmızı Kâğı üzerlerine adlarını Şimdi en büyük ihti- yacı bir mikroskoptu. Bunu almak için parası vardı, Fakat mark; ve fiatinde aldanmak endişesi onu iş- ten anlar bir arkadaşın, bir meslek arkadaşının dostluğunu beklemeye mecbur ediyordu. Genç n bu hazırlıkları teyzosi- nin de höşüna gidiyordu. Erkek çocu- ğu olmadığı için Cevvalenin daha fa- külteye girmeden böyle doktorluğu benimsemesi koltuklarını kabartıyor, İstanbulda meslek hayatına atıldık- Yarını, yahut erkeklerin yaptıkları ce- saret ve spor hareketlerinde muvaf- fak olduklarını işittiği kadınlar ara- AKŞAM 8 Ağustos 18i Kiliste nüfus artıyor 2 | Evlenmeler fazladır, beş çocuk sahibi olmıyan aileler pek azdır Kilisin umumi görünüşü ve elektrik fabrikasını kuran mühendis B, Cabir Sepen Küs (Akşam) — Kasabada nüfus büyük bir süratle artmaktadır. İlk nüfus tahririnden son nüfus sayımı nâ kadar kaza dahilinde on bine ya kın nüfus artışı vardır. Evlenme faz- ladır. Beş çocuktan daha az çocuk sahibi aile pek nadırdır. Kilisin bu- günkü nüfusu yirmi beş bindir. Bu mikdar 185 köy ve üç nahiye hesaba Katıldığı takâirde.(54) bine beliğ, dur. İktisadi vaziyet normaldir. Filtre- den geçirilen çok nefis zeytinyağ imal ve yılda iki milyon kilo ihraç eden, üzümcülükte önemli bir mevki işgal eyliyen Kilis, buhrandan o derece müteessir olmamıştır. Kaçakçılıkla mücâdele devam etmektedir. Suriye hududuna yarım sast mesafede bu- Junmak itibarile kaçakçılığın fazla yapılageldiği Kilis, alnan sıkı ted- birler sayesinde bundan kurtulmak üzeredir. Kültür hareketleri ileridir. Orta yaekteb 34, (ik okullar 9'7 ve üç sınıf- hlar 130 mezun vermiştir. Her yıl normal vaziyet iki yüz müracaat ar- tışı vardır. Mekteb binaları ve kadro bu yıl ihtiyacı karşılayamıyacaktır. 4 şubesi faaliy: olan Halkevi muhit Için gittikçe faydalı olmaktadır. Ki- Msliler esasen zeki ve sosyal kalkın- MA yolundaki inkilâpları tamamile hazmetmiş, vatanperver kimselerdir. Bugün Kiliste, mübalâğasız söylüyo- rum, bir tek çarşaf ve peçeli kadın kalmamıştır. Ümran faaliyeti, kaymakamlığa B. Necmeddin Erginin gelmesile baş- Iamış ve büyük bir hızla devam et- min sapar sn rar velâ kendileri yerler, kendileri karın- larmı doyurduktan sonra bana bir kaç lokma uzatıvetirler, İşte bu hal- den çok müteessir oluyorum. Fakat ne yapayım, kaderim böyle imiş diye tevekkül gösteriyorum: sına aileden bir kızın karışmasından gururlanıyor, dostlarına, komşuları- na Cevvalenin zekâsı, bilgisi hakkın- da izahat veriyordu. Nihayet müsabaka günü geldi. Ve bir haftalık üzüntülü bir intizar- dan sonra muvaffak olduğu genç ki- za bildirildi O gün Cevvale için bir düğün, bay- ram günü oldu. Artık yarım doktor sayılırdı. O yıl tab fakültesine yeni bir Türk kızının girdiğini yazan gazele- lerden beşer onar tane aldı. O geniş sahifeler içinde kendinden bahseden tek satırı her gazetede ayrı ayrı defa- larca ve saatlerce okudu. Sonra bun ları tarihi bir vesika gibi külüphane- sinin kapalı gözlerine sakladı. Onu ilk tebrik eden Âsude olmuştu. Yeni gelin aşının muvaffakı yeti ile iftihar ettiğini yazıyordu. Ona uzun bir cevap yazdı ve Âsudenin yeni evli olduğuna bile eh den hayatını erkeklerin Yy: rabilen kadınlara Karşı bir kaç sahife konferans verdi Sevinçten bir gün muhakemesi yarı işler bir halde gezdi. Artık serbes meslek hayatına ilk adımını atmış farzediyordu. Teyzesi artık onu adile değil, doktor diye çağı- rıyor, başkalarile konuşurken de: — Bizim küçük doktor! diye bah- sediyordu. A Şimdi tesadüf ettiği doktor aparl- i yor. mekte bulunmuştur. Değerli genç Kilis nihayet elektriğe de kavuşmuş- tur. Mühendis B. Cabir Sepen tara- fından inşa olunan elektrik fabrikası 220 volt kudretindedidr. İlk anda iki yüz abone kaydedilmiştir. Elek- triğin kilovatı on beş kuru mektedir. Medeni ışık, kasabada ge- ce hayatı uyandırmıştır. 834 de 37 bin liradan ibaret olan belediye bütçesi bu yıl altmış bin )i- raya fırlamıştır. Su tesisatına bu yıl başlanacak, hâl kurulacak ve an& cadde parke döşenecektir. İki yıl için- de dört aile parkı ve bahçesi açılmış, iki âbide dikilmiş, temizlik için ara 2öz celbolunmuş, iki örnek köy okul binası inşa edilmiştir. Yirmi beş yataklı Memleket hasta» nesi muhit için âdeta can kurtaran vazifesini görüyor. Yurdun değerli baş hekimi operatör B. Emin Bilgen hastanenin noksanlârını tamamla- mış ve muhitte derin bir sevgi ve say- gi toplamıştır. Trahom dispanseri ihtiyaca kâfi gelmemektedir. Dispanseri ikileştir- mek ve bugün on olan yatak sayısını hiç olmazsa otuza iblâğ eylemek lâ- mdır. Azılı bir şaki yakalandı Diyarıbekir (Akşam) — 931 sene- sinde Delbi köyünden Mehmed çavu- şu öldürdükten sonra cenup hududu- na kaçmış olan Mukriyan köyünden Mehmed oğlu Ali 3 temmuzda yaka- lanmış ise de ayni günde Lice jandar- ma dalresinden kaçmıştı, Bu azılı şa- kı, birkaç gün sonra ikinci defa gene yakayı ele vermiş, fakat Lice hapisha- nesinin parmaklarını keserek yeni- den firar etmiştir. Alinin Diyarıbekire gelerek saklandığını haber alan jan- darmalarımız, gizlendiği yerde kendi- sini üçüncü defa yaklamağa muvaf- fak olmuşlardır. murlarmın kapılarındaki tabelâları durup dikkatle okuyor, Günün birin- de kendi kapısına da böyle bir levha asılabileceğini düşünerek gıcıklayıcı ürpermeler geçiriyordu. Okumak, öğrenmek, koltuğunun al- İ tında içi kitap dolu bir çanta ile do- laşmak ve hattâ ihtiyacı olmadığı halde bir de gözlük takmak gibi fikir adamlarının yahut âlim geçinenlerin şekil ve tavırlarını almak için mukave- met edilmez arzular duyuyor, gezme- ge, eğlenmeye karşı lâkayd görünü- Yanındaki insanlara ruhi ve uz- vi hastalıklarla malül bir takım za- vallılar gibi bakıyordu. Odasındaki cam rafı masada İstif edilmiş duran tentürdiyot, alkol, eter, oksijen, amonyak şişelerini, pansu- man paketlerini her gün yeniden tan- zim ediyor, odasını İzmirde iken bir kaç kere gördüğü meşhur bir dokto- | run muayenehanesine benzelmek için elinden geleni esirgemiyordu. Meslek kadını olmak, bilhassa dok- tor olmak arzusunu daha lisenin orta sınıflarında iken duymağa başlamış- tı. O zaman babesi yeni ölmüştü. Hal- leri, vakitleri yerinde idi. Annesi eski terbiye düşkünü, kendi halinde bir kadındı. Kocasını Kaybedince hayatı altüst olmuştu. Her hareketinde erke- ğinin eline ve işaretine bakan kadın- cağız onun yokluğu ile o kadar peri- Iranın ilk kadın doktoru Bayan Amanzade İranın ilk kadın doktoru Han: de müdafaa ettiği tez ile dokt unvanını ve profesörlerinin tebr rini kazanmıştır. Baya an Ağ 1 Paziss Yiödük tıp fakültesi hastanelerde on sene tahsil staj görmüştür. İranın ilk kadın dok” toru, kendisile görüşen bir Fransiğ gazetecisine şu beyanatta bulunmuğ” tur: «— Ben İranlıyım, Babamın adi Hasan Amanzadedir, Kendisi Tahran“ da sorgu hâkimldir. Münevver fikirli bir zat olduğu cihetle. benim tıp tah“ sil etmeme mâni olmadı, bilâkis beni teşvik etti. On sene evvel tababet tah” sili için Tahrandan hareket. ettiğini zaman İran kadınları çarşaflı ve p€ çeli idiler. Bugün ise İran kadınlar memlekette yaptığı inkr lâb sayesinde hürriyet ve serbestile” rine karuşmuşlardır, Şehinşah Rıza Pehlevinin kiymetli muavenetlerlle tahsilimi bitirdin. Memleketime avdet eder etmez, gen€ Şehinşahın ulüvvü cenabile, cüzam ve frengiye müptelâ olanları fennin en son metodları ile tedavi ede: Şehinşah, tetebbülerime ve tecrübele rime devam Için bana bir lâboratuvaf tahsis edeceklerdir.» İlk İranlı kadın dokloru, bu bey& natta bulunurken çenesinin altında bulunan siyah bir leke, Fransız gaz€“ tecisinin nazarı dikkatini celbetmiş ve bu Jekenin neden ileri , geldiğini sormuştur. Bayan Amanzade: — Çenemde Nelge barbonigue ile bir tecrübe yaptım. Bir şey değil, y&” kında tamamile zail olacaktır. Esasen evlenmek niyetinde değilim ki... - Biçim? — Ben ancak tetebbülerimle ve tecrübelerimle meşgulüm. Onlardafi başka bir şey sevmiyor ve düşünmü yorum. Fakat belki bu mesainizde s yardım edecek erkek bir hayat va ilirsiniz. O zaman bana üstün oir yecek. Mesleğimin zevki bana kâfidif« ıstırap içinde yaşadıktan sonra âdetâ yaşamaktan nefret eden bir insan ol müuştü. Çocuklarının sevgisi bile elen” leri; atıştıramıyordu. Artık 3 1 bir mahlök haline gelmişti. O 2& manlar Jisenin yedinei sınıfmâ devam eden Cevvale, mektep ha” yatınm duyurduğu ilk nefse iti” mad hislerile ve olgunlaşmıya başir yan zekâsı ile annesinin bu perişan halini önlemeğe çalıştı. Hayatlarıni emniyetle kazanmağa çalışan kadıf muallimleri de ona canlı birer örne$ gibi göründü. Hele tarih muallimi Avrupada okumuş genç bir kız onul için âdeta tapacak bir üstün kud* ret gibiydi. Bu genç muallim İzmird& kimsesi olmadığı hâlde erkeklerde daha rahat, daha mesud yaşıyorduk O kadar hâkim ve emniyetle konuşu” yordu ki erkek muallimler bile âdet onunla çekinerek konuşuyorlardı, C: vale annesinin o bitkin hali ile Dİ genç musllimin arasındaki kadınlık farkını mukayese edebiliyordu, Ann€” si hemen hiç tahsil görmemiş, dab# on yedi yaşında evlilik hayatına giri? erkeğinin idaresi ve evinin sakin h# vası içinde kozasına kapanıp kalmı$ bir böcek gibi yaşamış, sonra alış! bu baskıdan mahrum kalınca kana” ları kırılmış bir kuş gibi çırpın! imkânını bile kaybederek bitkin, P& rişan bir halde çöküvermişti. Pp