ir 5 e dr | g- n n Şe 24 Temmuz 1937 AKŞAM | Yeşil Bursada bir dolaşma Bursaya üç asır evvel nasıl gidilirdi? Şimdi nasıl gidiliyor, yarın nasıl il i Bartın vapurunun kalabalığından bir manzara! Evliya Çelebi seyahatnamesinin mukaddimesini hatırlar (mısınız? Yalnız Türklerin değil, belki bütün dünyanın da en büyük seyyahı olan, ahusus bugünkü röportajcılığın piri ağa liyakat kazanan Eliya Çe- lebi der ki; — Rüyamda peygamberi gördüm. Şefaat istiyecektim, dilim dolaştı. aat Yaresulâllahi» diyeceğime «Beyahat Yaresulâllah!» dedim. İşte o andan itibaren dünyayı dolaşmağa başladım. Bu eseri okuyarak, uykuya dalmı- şım. Rüyamda, ceddi alâm Evliya Çe- lebi bana göründü: — Ne durursun bre Yürük! Sen de benim gibi dolaşsan a... -dedi. — Nereden başlıyayım? - diye sor- dum. — Ben nereden başladımsa sen de öyle yap! - cevabını almam üzere, sabahleyin . uyamnca, pirimizin on cildlik eserini tedkik ettim; o, ilk se- yahatine Bursadan başlamış. Ben de, öyle yapmağa karar ver- dim. Esasen, Bursanın medhü sena- sın: ötedenberi işitip duruyorum. Bir yanda yemyeşil bir dekor içindeki ta» rihi âbidi , bin bir hatırayla dolu köşeleri hâlâ dipdiri durup dururken öte yanda da yeni yapılan olelleri, fabrikaları, yolları, türlü türlü mües- seseleri yaru ağyar tarafından anla” talap dnruyordü. Ben de göreyim... Ben de anlata” yım... Hem de eskiden nasılmış, şim- di nasıl olmuş, mukayeseli surette hikâye edeyim emelile, yanıma, Evli- ya Çelebi seyahatnamesini de aldım, Pirimiz, İstanbuldan itibaren, Bur- saya nasıl gittiğini söyle yazmakta» dır: ” «Eminönünden gemiye binerek ipti- da Galata burnundaki kurşunlu mah- zen önünden Halici geçtik. Fındıklı kasabası önünde aram ederek birkaç asia gemiciyi gemimize aldık. Bin eli Muharreminini (1) ük Cuması idi, kuşluk vaktinde, kava münasibtir diyerek, gemiciler seren çektiler, sak ya demir ettiler. Levendler hazır baş olup yelken yırtıp «Hüda asan ide!» diye fatiha okudular. Pupa yelken Sarayburnu akındısını ve girdabını yeçip geminin burnunu Bursa tara- Jına çevirdik. i Meğer refiklerimizden biri, Sultan Torahimin karcı başısı (2) Sefer ağö- &in tanburacısı ve kemançecisi imiş. Yine beraberimizde olanlardan bir di- ğeri de Sadrazam Kara Mustafa pa- şanın uşağı Kara Receb ağanın Çö- kürcüsü ve hanendesi fmiş, Cümlesi ” ; Bartın vw EE. Bartın vapuru suvarisi Bay Vedad bir yere geldiler. Hakir: «Geliniz çu girdabı gömda defi gam için bir se- gön yaslı idelim!» dedim. Muvafakat ettiler. Gemicilerden Taşlakçı dayı, Çörüüm, Çivik, Veli nam dayilar da gökürlerile gelip bizimle hemneva oldular, Aşikane, sadıkane bir fasil oldu ki bu zevkle Heybelindasının önüne varmışız. ğ Oradan kalkıp, muvafık rüzgârla beşinci saatte Mudanya sahiline va- rıp demir attık, * ” Bakınız, Evliya Çelebi, bundan üç yüz sene evvel ne şekilde İstanbul. dan Mudanyaya gitmiş... Zevk, safa, eğlence içinde... Ve Heybeliden Mu- danyaya beş sanile!... Halbuki, gör zetemizin fotografcısı olan ve bu bü- yük röportaj için benimle birlikte se- yahat eden Falk'le birlikte çektiğimiz resimlerden de anlaşılacağı Üzere, bi- gim İstanbul ile Mudanya arasındaki yolculuğumuz pek de o kadar safalı geçmedi. Çünkü, vapur hıncahınç doluydu. Üçüncü mevkide, ikinci mevkide, halk, mahaşarallah olduğu gibi, birincide de iğne atsanız yere düşmüyordu. Güvertede oturmak ü- zere, birinci mevki yolcularının ağe- (1) Şimdi, arabi, 1398 senesidir. Demek ki, Evliya Çelebi takriben Üç asır evveli Bursaya seyahat etmiş. (2) Evliya Çelebi, eserinin diğer tara- fında, © zamanki sarayın, Keşiş dağından kar getirtip su soğutmak için büyük bie teşkilât olduğunu tükâye eder. Zahir bu adam, O teşkilâtın relsine mensupmuş. İstanbulla Mudanya arasında işliyecek olan yeni vapurlarımızdan biri gidilecek? “İ apuru sahilden ayrılırken... dinin yarısı kadar bile iskemle yok, Halbuki havanın sıcaklığından içerde de otürulmıyor. Diğer bir takım manfıksızlıklar da gözümüze çarptı: Sabahleyin sekiz buçukta Galata rıhtımından hareket eden vapur, on dört sularında Mu- danyaya varıyor. - Hal böyleyken, biletler kamaralı... 128 kuruş mukabilinde, birinci mer- ki yolcularının ilk gelenlerine birer de yatak veriyorlar. Sonra gelenler den her ne kadar ayni parayı alıyor- larsa da, onlara «Kamara kalmadı. Salonda oturacaksınız!» diyorlar, Birinciler böyle olunca ikincilerin, üçüncülerin halini tasvir değer mi?... Hele güverte yolcuları, hayvanlar ve eşya ile bir arada naklonuyor , Diğer bir garib cihet te: Sürat hu- susunda üç asır evvelle o kadar fark yok: Şimdi beş buçuk saatte gidiliyor. Demek ki: Gemilerde bir baca far- kıl... - — Kalemi elimize alıp şu şikâyetle- rimizi uzun uzadıya yazalım! - diye düşündük. Zira Bursayi gezen yerli ve ecnebi Gostlarımızın «Bursa cidden pek gü- zeli Lâkin vapurlar fena!» dedikleri- ni işitir, dururduk. Bu kalabalık ta, rağbetin fazlalığını göstermiyor miy- dı? <Şikâyetlere tercüman olglm!; dedik. Fakat sonra aklımıza şu geldi: Denizyolları İdaresinin diğer hat- Jarı pek mükemmel, Burasının böy- le olmasının belki bir sebebi vardır, <Tahkik edelim!» diye düşündük. Geminin suvarisi bay Vedad'la bu mevzu üzerinde görüşüp aşağıdaki i- zahati almca, yüreğimize su serpildi; — Denizyolları İdaresi, şimdiki va- purların kifayetsizliğini gözönünde tutarak, Krupp'a bağlı bir Alman müessesine Üç tane yeni vapur 15- marlamıştır. Bunlar, Marmaranın incisi olacaklardır; o derece güzel ge- milerdir, Bu bindiğimiz Bartın 744 tondur ve 54 metre tulündedir. Hal- buki yeniler 1500 ton hacminde ve 80 metre uzunluğunda bulunacak; iki buçuk saatte İstanbuldan Mudan- yaya varacaklar. Vapurların birin- cisini 1938 in 18 martında, ikincisini ayni senenin 18 mayısında, üçüncü. sünü de 18 kânunuevvel 1938 de tes- Jim alacağız. Bu vapurların salonla- rı da, güverteleri de, pek çok yolcuyu rahat ve mükemmel bir tarzda barın. dırmağa elverişlidir. İhtiyaç halinde kullanılmak üzere birkaç (a kamara» ları olacak... Hülâsa, birkaç ay daha sabir... O zaman, İstanbulis Bursa- nın arası hem pek yaklaşacak, hem de değil şimdiki gibi eziyet, bilâkis zevk halini alacak... Sabahleyin Bur- saya gidip akşam üstü dönmek bile imkân dahiline girecek... n ” Evet, şimdi, deniz yolculuğu bu söylediğim şekilde pürüzlüdür, Ger- çi, Bursaya Yalova yolundan da gr diliyor. Fakat bu Lakdirde de otobüs 4-5 saat sürüyor. Tabii olan yol, Mu- danyadır, Sahife 7 “Ittihad ve Terakki,, Teftika No. 158, Bedri ve Azmi beyler Romanya Suikasdlar ve entrikalar nin son devirlerinde Yazan: Mustafa Ragıb Es- ağlı vapurundan geri çevriliyorlar - Enver paşa İle bir mükâleme Kâra Kemal bey, harb içinde başında bulunduğu iktisadi şirket ve müesse- selerin elde ettikleri intifadan biri- ken kırk bin liralık bir banka çekini Enver paşaya verecek ve vaziyetin çok tehlikeli olduğunu izah ederek sabık kabine ve (Merkezi umumi) âzasının ve diğer maruf İttihadçı Tidalin Almanyaya kaçmağa karar verdiklerini söyliyecek ve Enver paşa- nın yol hazirlıklarıni yapmasını te min edecekti. Kara Kemal bey Enver paşayı Ziyaret elti ve... Gene bu esnada - bugünlerde İzzet paşa kabinesi tarafından azledilen - sabık İzmir valisi Rahmi bey de En- ver paşaya üç bin lira para gönder mişti. Rahmi bey, bu parayı Enver pa- şaya neden göndermişti? Bunun 88- bebi belli değildi. Ancak Enver paşa Rahmi beyden gelen parayı Kurüçeş- medeki salonda yazı masasının Üzeri- ne bıraktığı sırada KaraKemal beyin kendisini ziyaret etmek istediğini söy- lediler. Kara Kemal bey, sabık Harbi- ye nazırını görür görmez, memleket- te günden güne İttihadenar aleyhin- de çoğalan galeyanın artık önüne ge- çilmez bir raddeye geldiğini, bu tak- dirde memlekette bir müddet daha ka- lırlarsa taarruza ve hakarete uğrıya- caklarını, bu itibarla Avrupaya bep birlikte kaçmanın doğru olduğunu, henüz Alman deniz vesalti İstanbul limanında varken ve Boğazlar henüz açılmamış bir halde iken; Enver pa- şanın bir firar plânı hazırlamasını Talât paşanın rica ettiğini, ve bu hu- susta sarfedilmek üzere kırk bin lira- ık bir de banka çeki getirdiğini söy- ledi. Enver paşa bunun üzerine Kara Kemal beye şu cevabı verdi: — Aleyhimizdeki galeyanı ben de görüyorum. Bu nihayet hayatlarımızı tehlikeye koyabilir. Fakat ben ölümü hakarete tercih ederim.. Ancak Alman- yaya gitmek fikrinde eğilim, Bir ji müddet münasip bir yerde saklandık- tan sonra Kafkasyaya gideceğim ve Batum ve Erzincanda bulunan Yusuf İzzet paşa kolordusuna iltihak edece- ğim. Demiş ve Kara Kemal beyin getirdi- ği kırk bin liralık çeki de kabul etme- mişti, i Bedrive Azmi beylerin firar . teşebbüsleri nasıl bir kolayını bulup ta Enver pa- şayı memleketten uzaklaştırmağa sev- kedeceğini düşünüyordu. Bunun için sa hareketlerinden şüphe verecek bir vaziyette bulunmaktan da çekiniyor- du. Fakat Sabik ikipols mü- dürünün, Haleb valisi (OBedri ve Beyrut valisi Azmi beyle rin günün birinde İstanbuldan he- İzzet paşa kabinesi tarafından neza- ret altına alınarak her türlü firar plânlarını suya düşürebilirdi. Bedri ve Azmi beylerin firar teşebbüsleri fena tesirler (Devamı 19 uncu sahifede) Yürük Çelebi yapmıştı Bedri ve Azmi beylerin İstanbuldan Arerap | vapura binmeleri büsbütün usulsüz cereyan etmemişti. Sabık polis mü- dürleri, usulen pasaport almak üzere polis müdürlüğüne müracaat etmiş- der, muamelelerini kısmen ikmal ettir- mişler, fakat son dakikada hareketle- rine mümajeat edilir düşüncesile İs- tanbulda bulunan Alman ve Avüstur- ya tebeasmdin “bazı ailelerlebir kısım Alman askerlerini götürecek olan Romenya bandıralı bir vapura binmişler ve limandan hareket etmiş- lerdi, Azmi ve Bedri beylerin yanla- rında pasaportları olmadan İstanbul dan hafeket etmeleri, İzzet paşa ka- binesince telâşla telâkki edilmiş, bu iki zatın bu suretle uzaklaşmalarınm. bütün İttihadeların firerlarına bir mukaddime teşkil edeceğinden kor- kulmuş ve Karadeniz mevkii imüstah- kem kumandanlığına verilen emir Üze- rine Rumen vapuru Büyükdere önün- de çevrilerek Azmi ve Bedri beyler va Purdan çikarılmışlardı. Fakat her iki- sinin de polise usülen müracaat ede- rek pasaport istemelerine ve seyahat- lerine kanunen bir müni olmadığına görç hükümet bu hareketlerinden do- layı her ikisi hakkında kanuni bir musmele yapmağa imkân görmemiş ve Sabık Polis müdürleri serbest bı- Takılmışlardı. Msamafih bu hâdise ertesi günkü ga zetelöre intikal ettikten sonra halk arasında İttihadçılar aleyhindeki ce- reyan bir kat daha artmış, «İttihad ve Terakki, ricalinin memleketten ka- çacakları, bu hareketin hükümet ta- rafından himaye edildiği iddia edil mişti, Bu dedikodular karşısında İzzet paşa hükümeti çok müşkül bir mev- kie düşmüştü. ... Enver paşa, Kara Kemal beyin ken- disini ziyaret etmesinden biraz evvel Sabancalı Baki beye (şimdi İzmirde Küllükte ticaretle meşgul) telefone elti ve kendisini Kuruçeşmedeki yalı- ya çağırdı. Baki bey, kardeşi Hakkı bey gibi «İttihad ve Terakkis nin si- yasi hareket ve cereyanlarına karış- mamakla beraber, Enver paşanın iti- madını kazanmıştı. Baki bey, Kuru- çeşmedeki yalıya giltiği zaman, paşa- nın yanında Kara Kemal bey olduğu- nu öğrendi. Kara Kemal bey, yaldan çıkıp gittikten sonra Enver paşayı zi- yaret etti, Enver paşa muhatabını gö- rür görmez: — Almanyaya gitmeniz hiç te doğ- ru değildir. O zaman millet size iyi na- zarla bakmaz ve «kendi canlarını kur- tarmak için memleketi bırakıp kaçtı- lar» der, arkanızdan lânet yağdırır. Enver paşa Almanyaya gitmemek hususunda kati kararı olduğunu gös- termek içini (Arkası var) Ca be