sena ia üni rm a ZA A A YAŞ Sahife 10 SERBES SÜTUN: Milli takım hakkında düşünceler Mili takımımızın Yugoslârya rail lenler listesinde ismini göremediğimi takımı ile yapacağı mili ve temsili. | bir türlü anlıyamadım. iki maç İçin futbol federasyonunun İstanbul bölgesinden ajanlık vasıta- sile davet ettiği oyuncuların listesini dün. gazetelerde okudum, Cumhu- riyet gazetesinde B. Ahmed İhsanın milli takım hakkında yâzdiğı maka» leyi de okuduktan sonra, eski bir Sporcu olmak dolayısile bende ufa- cık bir fikir ortaya almak hevesile düşüncelerimi yazip size götidermeği münasib gördüm: Evvelâ davet edilen oyunculardan başlıyorum. Kaleciler: e Hüsameddin ve Cihad muhakkak ki, senenin cid- den en kıymetli iki kalecisidir. Bun- lardan birisini tercih etmek dahi bü- yük bir muvaffakıyet olacaktır. Mü- dafi hattında: Yaşar, Faruk, Hüsnü kendi görüşüme göre burada hata edildi. Yaşar bu sene mekteb'imti- hanları dolayısile forsunu'çok kay- betmiştir. Hüsnüyü İse iki aydan faz- ladır müdafi hattında hiç görmedik, geriye Faruk kaldı: Farukda isabet var, Bana kalırsa müdafi hattında Güneşli Reşad ve Beşiktaşlı Faruk tecrübe edilmeli ve muhakkak suret- te, Faruk, Faruk Reşaddan en mü- nasiblerini seçip müdafi hattını yap- malıdır. Muavin hattı Ankaradan, İzmirden davet edilecek oyuncuları bilmiyo- rum, lâkin etraftan söylenen dediko- dulara göre orta haf Hasan milli ta» kım için davetiilerin en başında ge- liyormuş. Yan hatlar için M. Reşad takımın gedikli oyuncusu olduğuna nazaran sol haf mevkiinde küçük, çelimsiz olmasına rağmen Esaddan başka oyuncu göremiyorum, Maama- fih haf hattı zaten çağrılış itibarile yanlıştır. Ankaralı Hüsnü; iyi bir oyuncu olacaktır. Yalnız bir takımın orta hafı, o takımın can damarı de- mek olduğuna nazaran bir arada bir defa olsun oynamamış bir oyuncunun böyle on günlük bir çalışmadan son» ra takımın mühim bir mevkiine aln- ması büyük bir hatadır. Bana. kalır. sa, milli takımın haf hattı her şe- ye rağmen M. Reşad, Aytan, Esaddan teşkil edilmeliydi. Hangi düşüncenin mahsulü olarak Aytamın davet edi- Gelelim muhacimlere: Burada milli küme maçları dola- yısile oynıyabilecek oyuncuları zaten görmüştük. Böyle her mevki için mütcaddid oyuncu ile uğraşıp beyhu- de yere para sarfetmeğe ne lüzum vardı. Hiç şüphe yok ki milli küme- de oynıyan dört sağaçıktan en iyisi Fenerli Naci olduğu halde çağrılma- mış ve gene en iyi soliç muhacim Ga- latasaraylı Hâşim olduğu halde gene bu da davet edilmemiştir. Mili ta- kımda katiyen şüphe edilemez ki, bugün için yalnız iki sağaçık ve gene yalnız iki soliç vardır. Naci, Ankara- dan Selim,. Hâşim ve Ankaradan Ni- yazl: Eski şöhretleri kalan Fenerli Niyazi ile Güneşli Rebiinin soliçte ve sağaçıkta oynatılmaları ancak klüp- çülük zihniyetlerinden başka bir mâ- na İfade etmez. Bu hattın diğer oyuncularına ge ince, sağiçte Beşiktaşlı Hakkı ve İz- mirli Said ortada Güneşli Rasih ve solaçıkta da takımımızın göz bebeği ve aynı zamanda kaptanı olması lâ- ım gelen Fikretin bulunması en ma kul bir şekildir. Binaenaleyh ben futbol federasyo- nu relsi ve ayni zamanda her türlü klüpçülük hislerinden uzaklaşan me- sul bir adam olsa idim aşağıda isim- lerini yazdığım sporcuları Modada kurulan kampa çağırırdım. Kaleci; Hüsameddin, Cihad. Müdafile: Faruk, Reşad, Faruk. Muavinler: M. Reşad, Aytan, Esad, Ankaradan Hasan, Beşiktaştan Feyzi. Mühacimler: Naci, Selim, Hakkı, Said, Rasih, Haşim, Niyaşı (Ankara), Fikret, Hamdi (Ankara). On sekiz idmancıyı ihliva eden yu- karıki listeden mevkilerine göre üç oyuncu da tasfiyeye uğrıyarak on beş” oyuncu İle Belgrada gidilir ve emi- nim. ki, Bulgarların sertlikle mağlüp ettikleri Yugoslav takımını güzel, s8- vilen bir oyunla mağlüp ederek mem- dönebiliriz lekete Kadıköy. A F Akşam — Geçen gün tebarüz ettir. diğimiz üzere «Serbes sütün başlığı altında çıkacak sporcu yazılarında gazetemizin bir fikir iştirâkini ara mamak lâzımdır, Diğer taraftan da Trablusgarp ve | Bingazide levazım işlerini teftiş ettiği | sırada bulduğu yolsuzluklar hakkın- da verdiği raporlar çürütülmek için kendisi Jekeli gösterilmek isteniliyor- du; bu yüzden mutazarrır olmuş bu- Munenlar ondan hımçlarımı çıkarmış olacaklardı. 'Taşkışlada. Bolulu Mehmed ağanın İsmail Hakkı beye karşı tıraş olması- nave kapandığı odadiım çıkıp Koridar- da teneffüs etmesine müsaade etme- mek gibi fena muameleleri eksik ol- mamıştı. 'Tevkifinden üç ay kadar geçtikten sonra kendisi gibi Taşkışlada mevkuf 'Tibbiye talebesinden Sultan Selimli Refet efendi ile bir arada umumi ha- EZ “a Miço Sarandos şampiyonluk kemeri ile Bir sene evvel Amerikaya gitmiş olan tanınmış güreşçilerimizden İs- tanbullu Miço Sarandos birçok pehli- yanları yenmiştir. Miço Mak Koney ile Ali baba adını taşıyan Ermeni peh- llvanı da yenmiş ve şampiyonluk ke- merini almıştır. Miço son zamanlarda Olimpik sta- dında Irlandah Rat Rali, Santa Moni- kada Alman Vestenberg'i San Bernar- dinada İtalyan Katolinoyu yenmiştir. Cim Londos Atinaya döndü Atina 16 — Güreşçi Cim Londos Kuhireden tayyare ile buraya dön- müştür. Yunanlı güreşçi Mısırda gü- Teşçi Siki ile karşılaşmış ve kendisini yenmiştir. Londos, 25 temmuzda bura stadyo- munda İngiliz imparatorluğu baş pehlivanı Vandervalç ile karşılaşacak- tır. İngiliz güreş federasyonunun ta- lebi üzerine Cim Londos Afrika şampi- yonluğu altın kemerini ortaya koyd- cak ve İngiliz güreşçisini yendiği tak- dirde bu Kemeri muhafaza edecektir. Amerikalı Komarla Mülâyim pehlivan yarın çarpışıyorlar Komar bu sefer elinden geleni yapcak, Mülâyim de muhakkak yenecekmiş Türkiye ikincisi Mülâyim pehlivan kemer için son defa olarak kayşıla- şacaklardır. Bu suretle, evvelki haf- ta, yapılan münazaalı güreşi mütea- kib sürüp gelen dedikodular nihayet yarın iki pehlivanm çok çetin olaca» ğı anlaşılan karşılaşmasından sonra kati olarak halledilecek, sahibi şimdi. meşkük olan cenubi Amerika şampi- yonluk kemeri sırtı üç saniye yerde duracak pehlivandan ebediyen uzak» laşacaktır. Yarınki çarpışma gene Amerikan usulü serbes olacak, bir taraf yeni- linciye kadar devam edecektir. Bol Komar yarinki güreş için ne diyor Cenubi Amerikada otuz kırk peh- Uivanla. görüşüp hepsini . yendikten sonra Kazandığı şampiyonluk keme- rini, Türkiyede Mülâyim pehlivana kaptırmak vaziyetine düşen Bol Ko- mar yarn canın dişine takıp güre şeceğini söyliyerek diyor ki: — Şimdiye Kudar her hafta Türe kiyenin bir şehrinde güreşler yaptı ğım için havaya bir türlü alışama- mış, bu yüzden sıhhi vaziyetim bo- zulmustu. Zaten benim Türkiyeye gelmekten maksadım Türkiye şam- piyonu Tekirdağlı Hüseyinle güreşe mekti, Bütün enerjimi ona saklıyor ve şimdiye kadar yaptığım güreşler. de sakatlığını intaç edecek vaziyet. lerden içtinab ediyordum.. Fakat Hü» Binaenaleyh Mülüyimle bu hafta ya» pacağım maç son güreşim olduğun dan kendimi sakat edecek vaziyetler- de olsa bütün kuvvetimle çarpışaca- Amerikan güreşinde iplerden isti- fade etmek ve yerde bir müddet din- lenmek âdettir. Fakat bu güreşe alış- mamış olan halk evvelki hafta bu yüzden benim aleyhime döndü. Bu sefer bu Haklarımı da kullanmıyaca- ğım. Yirmi gündenberi İstanbuldayımı. Havasına alıştım. Sıhhi vaziyetim de düzelmiştir. Mülâyimin bu son hare keti beni çok sinirlendirdi. Yarım öğrenmiş vaziyetteyim. Ohm en teh likeli oyunları topuk kaparak dalma» sıdır, Bu da beni ancak yere düşür mekten başka zarar vermiyor. Kapan ve makasa girmiyorum. Bir de kolumu kıvırarak bileğimi bükme sine esasen müsaade etmiyorum, Bo- nim için tehlikeli olan yegâne oyunu budur, Bu vaziyette Amerikalı beni nasıl yenebilir. Diğer taraftan ben Ameri- kalının nefes kabiliyetinin ölçüsünü ra bütün kuvvetimi sarfederek gü- reşi iki saate varmadan muvaffakı- yetle bitireceğim. Çoban Mehmed «Mülâyim yenecek» diyor Çoban Mehmed ise yarınki maç için Şunları söylüyor: — Ben her ikisile de son ay zarfın- dâ bir kaç idman yaptım. Mülâyim bu son aylarda hem kilosunu ağırlaş- tırdı, hem de tam idmanlı bir vaziye- te girdi. Diyebilirim ki bugün profes- yonel güreşçiler içinde en iyi formda Amerikalı ile üç dört. güreş yap- Komarı bir dünya şampiyonu yap» mak'için çalışan menajeri eski dünya şampiyonu Zibisko, pehlivanın Türki. yede aldığı neticelerden ve düştüğü vaziyetlerden hiç memnun. değildir, ondan soğumıya başlamıştır. Yarin» ki maçta Komar hakkında fikrini s0- ran bazı kimselere: Bu sefer de kazanamaz sa onu ar- tık salıvereceğim, razı olursa Mülâ- yim götürmek niyetindeyim» de de öğrendim. Bir saat geçtikten son- | miştir, pishaneye nakledilmişti. Kaymakam İsmail Hakkı bey, diva- nıharpce bir, iki defa isticyabdan son- tecridi ile altı sene kalebendiiğe mah- kâm edilmişti. Şeref vapurile (1) Rar Hakkı bey ilk merasim olarak muha- fiz neferlere üç aylık sakalile gösteril hallolunmuştu! # İsmalI Hakkı bey kalede jandarma nezarelinde olmak üzere yalnız gün- düzleri gezebiliyordu. 1901 senesine müsadif ramazanda geceleri de dolaş- masına müsaade edilmişti. O da bun- dan istifade ederek Rados yerli ahali- sinden bazılarile görüşüyordu. Ancale on bir kişiden mürekkep ai- lesinin uğradığını bildiği müzayika İsmal! Hakkı beyi yelse duçar ediyor- du; bu teessürfe bir kaç defa intiharı bile düşünmüştü. Münasebette bulunduğu zabitleden, yerlilerden hamiyet ve namus sahip- lerinin verdikleri tesliyetlerle Kendi- sinde uyanan firar arzusu ve ümidi olmasa bu yeisi daha ziyade derinleşe- cekti. İsmail Hakkı bey gezinti fırsatların- da Rados idadisinden mezun yirmi yaşlarımda Radoslu Şevket efendi ile tanışmıştı. Bu muarefe kuvvetlendikçe Şevket efendinin İsmail Hakkı beye karşı hürmeti d8 artıyordu. Nihayet aralarında firar teşebbüsü kararlaştı. Şevket efendi emin bir evde bit kaç sandık tedarik etti; tecrübeler yapı: di; İsmail Hakkı beyin boyuna, vücu- düne uygun gelen kapağı yuvarlak bir tanesi seçildi; bu sandıkta teneffüse medar olsun diye delikler âçıldi; hariç- ten görülmemeleri için bu. delikler hi- zasında tahtaya yapışmamak üzere demir çemberler geçirildi. İsamil Hakkı bey yalnız don ve gömlekle bir kürke sarılı olarak san- ve hareket vakitleri tahkik olundu. 1901 martının on üçüncü günü İsma- il Hakka bey bu eve gitti. Vapurun gel diği haberi alınınca sandığa girdi. Sandık kilitlendi; iple bağlandı; (için- de kıymetli eşya var)diye usulle musevi hamalın sırtına yükletildi. İsmaii Hak» kı bey yakayı ele vermemek için san- dık içinde öksürmemek, sancılanma» mak Jâzımgeliyordu! Talihi yardım et- ti; böyle haller vaki olmadı. Sandık (1) İdarel Mlahsusanın bu gemisi menfi nakline tahsis edilmiş gibi bir şeyi SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No. 917 Sandık içinde Avrupaya kaçan bir genç, Mahmud Muhtar paşaya yapılan bir teklif gümrükten muayehesiz sandala nak- olundu. Hami sandığı sırtında va- pura. çıkardı. Şevket efendi başka bir sandal ile sandığı nekledem kayığı ta- kib ediyordu. Sandığın evden geminin ikinci sınıf bir kamarasına seyahati tamr32 dakika sürmüştü. Şevket efendi kamarada çarçabuk sandığın kapağını açtı. İsmali Hakkı beyi heyetandan ve teneffüs güçlü- ğünden pancara dönmüş, yarıBaygın bir halde çıkardı. Kamarotu cide etti; Bedeli. Şevket efendi tarafından veril- mek üzere vapurda İskenderiye için iki yolcuya bilet alındı. İkimet ve baş kaptanlar firarileri insaniyst namma her suretle muhafaza edeceklerine te- minat verdiler. Hükümet firari anlayınca Avustur- ya sefaretine müracaat etmişti. Vapur Akdeniz Osmanlı limanlarma uğrıya, uğrıya İskenderiyeye varacaktı. Avus- turya sefareti bu Ilmanlardaki konso- Toslarıma «firari iki müslümanın» ma- Balli hükümetine teslimini emretimiş- ti. Fakat Kaptanlar firarileri ele ver- mediler, İskenderiyede de firarilerin pasa- portsuz olmalarına ehemmiyet atfo- Tunmadı. İsmail Hakkı bey arkadaşile beraber İskenderiyeden Kahireye gitti ve ora- da dumad Mahmud paşaya mülâki ol- du. Damad paşa Fransaya giderken İsmail Hakkı beyi ve sadık arkadaşını yanında. götürdü. Jön Türkler Misir fevkalâde komiseri gazi Ahmed Muh- tar paşayı hürriyet hareketine muarız olmak ve kendilerine teveccüh. besle- memekle itham ediyorlardı. Muhtar paşa Mısırlıların Osmanlı padişahım siyasi bir metbu sıfatından ziyade ha- Jife sfatile tanıdıkları, halifeye karşı hareketi hoş nazarla göremiyecekleri mülâhazasile aralarına bazı şantujer- ların da karıştığını gördüğü bu «hali- fe düşmanlarile mesaisini teşrik» ey- lemekten ictinab üzere bulunuyor, ba- zı Jön Türklerin müfritane hareket lerini cezalandırmak için teşebbüsler ediyordu. Bununla beraber bazan dx sarayın Jön Türkler aleyhindeki tertiplerine muhalefet ettiği oluyor, bazı defa da saraya epeyce kafa tutuyordu. 1908 kışı esnasında Yemene sevkedilen as- kerlerden bazıları Süveyş kanalından geçerken Misir toprağına kaçmışlardı. Mabeyinden bunlarm iadelerini Mi- sir hükümetinden istemek emrini al- dığı vakit Muhtar paşa şu mealde bir cevap vermişti: (Haber aldığıma göre İngilizler bu askerleri iade fikrinde miştir. İstanbul hükümetinin pençe- sinden kurtulan bu insanların kima- yesi bizim için evleviyetle bir vazife» dir.» diyorlarmış.) Muhtar paşanın bu cevabı sarayı askerlerin iadesini talebden feragate meebur etmişti. Herhalde Muhtar pa- şa asker firarileri ile istibdad firarile- rini bir tutmuyordu. Terakki ve İttihad cemiyeti mensup“ larından Ali Fahri efendinin (Kandil yedinci şubesi sayılmakta ve bu şube yaveri kaymakam Şevket bey bulun- makta idi. Btu şube 1899 sonlarında Ali Fahırf efendiyi Misıra gönderdi; Al Fahri efendi cemiyetin Misir şubesile de an- laştıktan sonra babası Misir fevkalA- de Komiseri Ahmed Muhtar paşa ya” nında bulunmakta olan Mahmud Kül tar paşaya (cemiyete dahil olması ve babasmı da bu cihete imale eylemesi için) müracaatte bulundu. Cemiyet namına Ahmed ve Mahmud Muhtar paşalara yazılmış mektuplar» da her ikisi damad Mahmud paşa ile tevhidi mesai eylerler ise muvaffakı- yet ihtimali kuvvetleneceğinden bah- sedilmişti, Ali Pari efendi Kahirede komiser paşanın mükellef sarayında Mahmud Muhtar paşa ile görüştü. Fas kat ondan: (Arkası var)