Dersim nasıl bir yerdir? #EŞAM Eski kıyam hareketleri 1854 senesindenberi burada hadiseler eksik olmuyordu Bugün Cumhuriyet hükümetinin katl ve önüne geçilmez bir kararla 1$- lah hareketine giriştiği Dersim mın- takası Şarki Anadolunun ortasında, sarp dağlar, yalçın kayalarla örtülü 6300 kilometre murabbalık bir tabi- at parçasıdır. Geniş topraklarımızın 116 da birini teşkil eder, Şimalden Erzurum, Cenuptan Elâ- ziz, Şarktan Erzincan, Garptan Ke- maliye ve Arabkirin çerçevelediği bu vatan parçasının aşiret halinde ya- şamıya alısarak içtimai hayata bir türlü ısınamamış olan sakinleri, ken- dileri de öz Türk oldukları halde, İs- tanbulun zaptı tarihinden pek yakın günlere kadar dalma devletten ayrı yaşamak temayülleri göstermiş ve z0- man zaman çıkardıkları isyanlar, ser- .keş “hareketlerle . idarenin başında sürüp gelen bir gaile olarak kalmış- Jardır. Şimdiye kadar Dersimde yapılan tedip hareketleri İlk defa olarek 1854 de bu havali- de İdari bir teşkilât yapılmak isten- miş, Hozat merkez haline konulmuş- tur. Bundan sonra yapılan mütead- did ıslahat teşebbüsleri ile Dersim kâh vilâyet, kâh sancak olmuş ve bir ara 'da kazaları civar vilâyetlere bağ- Yanmıştı, Bunlardan iyi bir netice alınma- yınca devlet buradaki aşiret reisleri- ni okşıyarak istifade yolunu tutmuş ve onları Dersim kazalarına kayma- kam tayin etmişse de bu tedbir aşiret reislerinin ellerindeki nüfuzu büsbü- tün arttırmaktan başka bir netice vermemiştir. 1892 de kuvvetli bir tedib hareketi olmuş, 1893 ile 1905 arasında zaman #âman karışıklıklar ve tedib hareket- leri devam etmiştir. 1896 da Şakir paşa ile dördüncü or- du kumandanı Zeki paşa birleşerek esaslı bir tedib ve ıslahat projesi ha- zırlamışlardır. Bu projeye göre muk- tedir bir kumandanın idaresi altında 25 taburluk bir kuvvetle hareketler yapılacak, aşiretler arasında birlik kırılacak, muhalefet eden aşiret relg- leri Yemen ve Trablusa sürülecek, örfi idare tesis edilerek kaymakamlık Yazifesine askerler getirilecekti. Fakat Zeki paşanın fikrinden cay- ması yüzünden bu proje tatbik edile- memiştir. 1907 de burada yirmibin kişilik bir isyan çıkmış, devlet harekete geç- | mişken 1908 de meşrutiyetin ilânlle harekât yarıda kalmıştır. 1911, 1912, 1914 de isyan ve tedit Esz4 Mahmud Karakard ON GECE! Saat on bir... Mesele anlaşıldı... İb- railde bulunan altıncı Türk kolordu- su, yerini Alman alayına terkederek, Batumu işgal etmek Üzere bu akşam Çürüksuya hareket edecektir. Türk bayrağını taşıyan Kızılırmak vapuri- le, diğer üç vapur, kolordüyu yükle- mek üzere rıhtıma yanaşmiş bulunu- yorlar!.. Mariya üç saattenberidir sokaklar- da deli gibi koşuyor... Yüzbaşı dün gece eve gelmemişti. Bu sabah ta gö- rünmedi. Türklerin akşama hareket edeceklerini haber alan kız, çılgın bir halde sokak sokak yüzbaşıyı arıyor!.. Ne kolorduda, ne karargâhta, ne de Merkez kumandanlığında bulabildi!.. Onun gidebileceği her yere girip çıki- yor!.. Yok.. yok.. yok!.. Çıldıracak, deli olacak kızl., ! pe BİR a lir Öğle... Mariya, perişan bir halde eve döndü... Sararan esmer yüzü üze Minde ağlamaktan şişmiş kıpkırmızı ZE © z Dersimi garpten saran büyük duvar: Murat nehrinin üzerinde yükselen kayalar, bu kayaların tepesinden Dersim başlar hareketleri faslalarla devam etmiş,| Umumi Harp patlayınca bu mıntaka- | ya bir çok silâh ve cephane sokularak aşiretler vaziyetlerini büsbütün kuv- vetlendirmişlerdir. Cumhuriyet devrinde Mili Mücadele sırasında bu mınta- kada çok iyi tedbirler alınmış, Dersi- mi hiç olmazsa zârarsız bir halde tut- mak imkânı hasıl olmuş, arada sıra- da bazı baş kaldırına hâdiseleri zuhur ettikçe derhal mahalli tedib hareket- leri yapılmıştır. Nitekim 1926 da bir tedib hareketi yapmak icab etmiş, 1928 ve 1929 da bazı soygunculuk hareketlerine te- şebbüs ettikleri görülünce bunlar te- dib edilmiş, 1930 da Plümer mıntaka- sında bir hareket yapılmış ve nihayet askerimiz 1930 da Dersime hâkim te- | peleri tutarak (aşiretleri eli altına ır, Bu meseleyi kökünden halletmeğe azmetmiş olan Cumhuriyet hüküme- ti bir taraftan Dersimde mahalli te- dib harekâtı yaparken bir taraftan da burayı tamamen ıslah edecek ted- birleri ihtiva eden programını hazır- Jamakta idi, Dahiliye Vekili B. Şükrü Kayanın ikikleri Şarkta yaptığı son seyahatten av- det eden Dahiliye vekili B, Şükrü Kaya buradaki “ tetkiklerinden elde ettiği neticeleri bir raporla hulâsa et- miştir, Dahiliye vekili bu raporda di- yor ki; «Burada muzir ve tehlikeli bir va- | Tefrika No. 70 nü taşıyacak kuvvet kalmamıştır... Öyle bitkin, öyle harap kil.. Başı; fıt- tınaya tutulmuş bir sonbahar yap- rağı gibi, ince boynunun üstünden kıvrılarak, omuzlarının arasıva düş- müş kalmış!.. Elleri ile merdivenin parmaklıklarını tutarak ağır ağır yu- karı çıkıyor... Dışarıda ılık bir gü- neş!.. Sofayı geçiyor... Halasının yat- tığı odanın önüne geliyor... Yavaşça kapının tokmağını çevirerek içeri gi- riyor... Hala yataktadır... Çit yok... Biran kızla ihtiyar kadın göz göze ge- liyorlar... Fakat ne o bir şey söylü- yor, ne öbürül.. Böyle belki bir daki- ka geçiyor... Nihayet ihtiyar kadının ağır ağır başını kaldırdığını görüyo- Tuz... Işıksız gözlerini, kızın gözleri- ne dikiyor... Soluk, kansız yanakla- rında can çekişen bir hastanın inii- tisli... — Mariya; bu ne hal, ne oldu sa- | » Cevap yok... Kız olduğu yerde bir iki defa sendeliyor, sarariyor, tit riyor ve sonra: — Halal, Halal, —————— siyet vardır. Kati bir halle varmanın tehiri caiz değildir. Etraf arazide 150 bin halk şikâyetçidir. Dersimliler her gün etrafı çiğniyorlar. Halk malin- dan emin değildir, Cesaret ve muka- vemetini kaybetmiştir. Dersimin içi de daha az acı değildir. Çiftile uğ- raşan uslu Türk halk, aşiretlerin da- imi tehdidi altındadır. Her an soyul- mak tehlikesine maruz oldukları için bunlara verg! veriyorlar. Muntazam hükümet teşkilâtının şeklen mevcut olmasına rağmen anarşi devam edi- yor. Tehlike aşiret hayatının tarzında ve ananesinde ve aşiretlerin silâhlı olmasındadır. Esaslı bir tedavi hare- keti &cil ve zaruridir. Tehirinde 2â- Tar vardır.» Tunçeli vilâyetinin amı İşte bütün bunlardan sonra Der- simde yapılacak ıslah hareketinin plânı esaslı bir surette hazırlanmış- tır. Bu plâna göre Dersimde ana yol- Jar vücude getirilecek, silâh toplana- cak, emniyet için esaslı tedbirler alı- nacak, en iyi memurlar iş başına ge- tirilecek, Türk dili her vasıta İle ya- yılacak, köylü topraklandırılacaktır, Bu programın tatbikinde ilk mer- hale olmak üzere adı Tunçeline çev- rilen Dersimin yeni esaslara göre ku- rTulması için başına büyük salâhiyet- lerle general Alpdoğan getirilmiş ve programın tatbikine memur edilmiş. tir. General Doğanın, hazırlanan prog- ramdaki prensipler dairesinde aldığı (Devamı 9 uncu sahifede) hat Diye bir kuş gibi haykırarak, bağı- rarak kendini kadının kucağına atı- yor... — Bedbahtım, bedbaht oldum ha- Ja!.. Hıçkırıklar, odanın tahta duvarları Üzerinde inlemektedir... Sarsıla sar- sıla, bağıra bağıra ağlıyor... — Halacığım!.. Benim güzel, iyi kalbli halacığım; sık, bütün kuvve- tinle göğsünün üstünde beni!.. Kolla- rını bir kanad gibi aç üzerime!.. Saç- Jarımdan şefkatle okşa!.. Bugün 6 cak bir anne kucağına öyle ihtiyacım var, öyle hasretim ki!.. İhtiyar kadın, titreyn parmakları- nı, kızın saçlarında, dolaşlırıyor... Onun da kirpiklerinde damla damla göz yaşları pırıldamaktadır. — Yavrumı.. Biricik kızım!.. — Ah halacığım; bilsen ne ıztırak çekiyorum!.. — Anlıyorum kızım anlıyorum!,, £ İhtiyar kadın ağlıyor ... — Yarabbi; bu ne büyük felâket!,, ” — Hala; sen benim yegâne derd or« tağım olacaksın!., Senden hiç bir şey saklamıyacağım artık! . Seviyorum, gok seviyorum halacığım!.. Ne dersen del,. İster inkâr et, ister günahkâr #ây; Tuhsuğ, Yatansız, kaybolmuş bip insan telâkki et bend!.. Hepsini kabul ediyorum; elinde değildi, ne yapayım halacığım!.. İştemiyepek, bütün kude Mary Pickford 26 haziranda üçüncü defa olarak evleniyor Meşhur yıldız 43, Nişanlısı Buddy Sinoma artisti Buddy Rogers ile nişanlandıklarını geçenlerde (o yaz- dığımız sinema yıl dızı Mary Plekfor- dun düğünleri 26 haziranda yapıla lacaktır. Düğün merasimi fevkelâ- * de hususi olarak | Los-Angeleste ya» pılacaktır. Gelin İle güveği, nikâh merasiminden sön- ra balaylarını ge- çirmek için Havas adalarının omer kezi olan Honolu- Ju şehrine hareket edeceklerdir. Bud- 5 dy Rogers 32 ya- gnia (o bulundu- maışlır. Pickford bu izdivaç ile üçüncü defa evlenmiş olacaktır. 1935 senesinde ikinci kocası Douglas Fatrbanks'dan boşanmıştı. Buddy ile Mary evlenme- lerine rağmen ayrı ayrı işlerine de- vam edeceklerdir. Mary Pickford mes- Rogers 32 yaşındaeır Mary ve nişanlısı lek işlerinin izdivaç ile karıştınIma- ması lâzım geldiğini gazetecilere söy- lemiştir. Jeanette Mac Donald evlendi Hollivud 1T (A.A.) — Maruf sine ma artisilerinden Jeanette Mac Do- nold, dün akşam Gene Raymond ile evlenmiştir. Fransada öldürülen faşist düşmanları Fransız polisi henüz bunların izlerini bulamadı Fransada Bagnolles kaplıcaları ci- varında bir orman kenarında bıçak- In öldürdüklerini yazdığımız faşist düşmanı Karlo Rosseliy ile kardeşi ta- rih profesörü Sabatianonun Katilleri- ni bulmak için Fransız polisi araştır- malarına hızla devam ediyor. İki kar- deşin cesedlerinin yanında brakılan ve üzerinde R harfi bulunan bıçağın bir tarafında C. D. harfleri de sezil- miştir. Bu iki son harf, bıçağı imal etmiş olan Floransada bir İtalyan fab- rikasının markasıdır. Bıçağın üzerin- de, mikroskop ile yapılan muayene- ye rağmen parmak izleri keşfedilme- miştir. Fransız zabıtası yaptığı tahkikat neticesinde, en nihayet kendisini ka- tillerin izi üzerinde. yürütecek bir emare keşfetmiştir. Bu emare de şu- dur: Cinayet yerinden biraz uzakta olan Argenton şehrinde sitı İtalyan oda kiralamışlar, otelde, bir müddet kalmışlar, sonra dışarı çıkarak ve ri- vayete göre bir otomobile binerek meçhul bir yere gitmişlerdir. Bunlar- dan dördünün 25-35, ikisinin de 50-55 yaşında oldukları tesbit edilmiştir. Otelde, bu müşterilere öteberi gö- türmüş hizmetçi kadın, kendilerinin retimi sarfettiğim halde, bir türlü mukavemet edemiyerek her gün biraz daha yaklaştım ona; biraz daha onu kendimin sahibi telâkki ettim!., Çok alıştım, çok yakınlaştım ona hala!.. Kızın yanaklarından iki sıra yaş- lar boşanıyor... — Ne yapacağım ben halacığım şimdi söyle bana, no yapacağım?, Bu boşluğa, bu ayrılığa nasıl taham- mül edeceğim?.. — Sabret kızım; sabretmek lâzım!.. Dünyada her #felâkete ve her acıya ta- hammül edilir!,. Kader!.. Alnında ne yazılı ise onu göreceksin! Kadın, başını kızın saçlarının üstü- ne koyuyor... — Ne söyliyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım yavrum ben de!.. Bu öyle bü- yük bir felâket, bu öyle ayıp bir acı Ki; ne diyeyim, sana mı, kendime mi, yoksa bu kör talihime mi ağlıyayım bilmiyorum!.. Düşün bir kere şu içi ne düştüğümüz acı sefaleti!.. Karde- gimi eli titremeden öldüren adam için, şimdi ikimiz de oturuş göz yaşı dö- küyoruz burada!. Kadın başını havaya kaldırıyor... ” — Ah Yarabbil.. Ne kepaze, ne mas» | Kara bir varlık şu hayat dediğimiz | #ey!.. Değer mi bu acılar; bir kaç ses he bu batasıca kubbenin altında faz- Va kalmak için?., i. Sonra gene büyük bir şefkatle göz- | Fransız zabıtası, ortadan kaybolan bu altı İtalyanın nereye gittiklerini ve hüviyetlerini tesbile uğraşmaktadır. Bu meçhul katiller, bir aralık pınl pır yeni boyanmış olan otomobilleri- le Nonant-le-Pine giderek orada bir kahveye uğramışlardır. Nonant-le-Pin birçok şoselerin birleştiği noktada kâ- indir. Bu kahvehanede kendilerine hiz» met etmiş olan kadın garson bu hu- sususta demiştir ki? — Salı günü alti İtalyan, yepyeni boyanmış bir otomobille kahvehane- mize gecerek durmuşlar ve bizden gperlif istemişlerdir. Bu otomobilde, en ziyade gözüme batan hokta, #ra- banın ön tarafında bulunan numara plâkasının yeni boyanmış olması idi. Bunu patrona söyledim. Patron arü- banın arkasındaki numarasız, plâka- sinin da yeni boyanmış olduğunu gör- dü. Aklımızda tuttuğumuz plâka nu- maralarını, cinayet meydana çıkınca jandarmalara söyledik.» Zabıta kendisine verilen bu numa- Talar üzerine tahkikat yapmış, ve bu otomobil üzerindeki numaraların sah- te olduğunu tesbit etmiştir. Bu ifadeler, zabıtayı en nihayet ka- tillerin izi üzerine sevkedebileceği ü- mid edilmektedir. Bu ümidin yerin- de olup olmadığını tahkikatın alaca ğı cereyan gösterecektir, lerini kıza çeviriyor... — Dur bakalım kizım; hemen şim- diden kendini bu kadar helâk etme! Biraz da mütevekkil ol; kadere inan mağa çalış! Dedim sana, alnımızda ne yazılı ise onu göreceğiz!.. Bu işte ben senden daha çok ıztırab çektim kızım!.. Çünkü bu adanı evimize gel- diği gündenberi, böyle bir akıbetle karşılaşacağımızı tahmin ediyordum. Hissetmiştim sonralerı!.. Fakat ne çare!.. Elimden ne geldi ise yaptım, muvaffak olamadım!.. Kadın onu küçük, ince omuzların- dan tutarak sarsıyor... — Yapma kızım; yapma yavrum!.. Göğsümde bir şeyin yandığını duyu- yorum şimdi!.. Beni çok üzüyorsun, çok muztarib ediyorsun Mariyal.. Hem kendine, hem bana yazık olu- yor!.. İkimize de acı!.. — Hala affet beni!.. Ne yapayım; kime derd yanayım; kimden teselli dileneyim?.. Bilmiyorsun hala, tasav- Yür edemezsin ne büyük, ne taham- mül edilmez bir azab çekiyorum şim- dil, — Bilmez olur mıyım kızım; tasav- , vur etmez miyim hiç?.. Ben de bir z0- manlar gençtim! Ben de bir zaman- lar senin gibi güzeldim!.. Kadin, soluk dudaklarını bükereği acı acı gülüyor... (Arkası var)