SİYASİ İCMAL Fransa ve Sovyet Rusyada den bir kısmı dahili lmasından. dolayı düzeltememesi ve dahilde siyasi istik- rarı temin edememesi yüzünden ha- rici politikada milessir hareket ede- miyor nayederların düşmanı partilere eden Blum kabinesine karşı | ek mali mahafil hasmane bir va- almıştır. Bunun üzerine Fransa hükümetinin mali sahada diktalör- lük yapmaktan başka bir çaresi kal- yet istemiştir. Ayni zamanda birçok istihlâk vergilerinin arttırılmasını ta- lep etmiştir. Merkez ve sağ partiler- den başka komünistler bile hüküme- tin bu taleplerine muhalif idiler. Son dakikada az bir ekseriyetle hükümet istediği kanunları güçbelâ kabul et- tirmiştir. İngiltere ile Amerika, Fran- ği ve mali sorluk- mamıştır. Bunun için parlâmentodan salâhi- İ uma Temcit pilâvı Bilmem bugünkü nesil temcit pilâ- yının ne olduğunu bilir mi?, Ben kırk | yaşındayım, amma aslının ne oldu- gunu bilmem, ancak kısa veya uzun fasılalarla ortaya konan bir mevzua bizim zamanımızda: Temcit pilârı derlerdi... Bugünkü nesle de temeit pilâvının ne olduğunu şu havadisle anlatabilirim; İngiltere radyo merkezlerinden bi- ri, dinleyenlerine öyle bir aletin sesi- ni yayacakımış ki, keomandan davula, dümbelekten gonga, tabak şıkırtısın-. dart vapur düdüğüne kadar herşeyi duyuracakmış. Bu alet, yeryüzüna$ mevcut binbir türlü ses çıkarıyor- muş... Bu havadisi biz hiç değilse bir sen&- dir, kısa fasılalarla gazetelerde oku- yup duruyoruz, bir kere de daha taf- silâtı yazmı; bir sene sonra iem- cit pilâvına misal diye tekrar ettik... Ya onlar ne diye boyuna yazıp duru- . Herhalde radyonun reklâ- mı olsa gerek... Arapların hakkı var ? yorlar?. ları dahili işlerinden neşet eylediğini nazar itibare alarak Pransa hük iü odak edemiyorlar. Anglo- Saks 5 mütefikün dünya para işli meği ve Fransayı bir tarafta bırakma» ğı âdeta kararlaştırmış gibi görünü- yorlar. Diğer taraftan 5. kinin ve tarafta! tefrikalar ve du erkânı arasında ile çok meşgul olmak Sovyetlerin içindeki harek mürettibleri hariçtöki Sovyet aleyh- tarı büyük devletler ile beraber çalış- maları ve devlelin her türlü esrarını faş etmeleri Sovyet melini şid- detli tedbirler alm, Gerek Fransa ge: zamanda dahâli işler ile meşgul bulunmaları iler Şu Gazete satışı Brükselde çıkan bir gazetenin riva- yetine veya Pariste çikan bir gazete- Lin o gazeleye allen uydurduğu ma- gala göre elli dört sene evvel yollarda müvezziler gazete satmazlarmış. Halk gâzeteye verilen parayı ayıp sayar, bu- nun için de abone olurmuş. * Ancak 1883 de Yarmut'da Midleton kardeş- ler yollarda gazeteyi satmağı düşün- müşler, birkaç saatte binlerce gazete satmışlar, ondan sonra gazete müvez- zileri türemiş... Yetmiş beş seksen yaşında bir üs- tad bulup bunun doğru olup olmadı- ğını sormak mümkündür. Afyonlu zeytin Iskenderiyede, meşhur kaçakçılar- dan biri, elinde bir sepetle giderken, gümrük memurları çeviriyorlar, se- peti açıyorlar, içinde zeytin buluyor- lar. Memurlardan “biri bir zeytin alıp dişliyor... Garip şey, zeytinin çekir- Geği eziliyor. Bunun üzerine zeytinlerin çekirdek- | leri ineeleniyor ve bunların afyon al- duğu anlaşılıyor... Kaçakçının tevkifhancde otürmük- ta olduğunu söylemeğe hacet “yok değil mi? m kız enstitüsü; talebesinin bu sene içinde meydana getirdikleri hazırlanan sergi dün saat | iyinerek davetlilere çıkmışlar v daki ıde kendi eserlerini bir köşe görünüyor, 6 da açılmıştır. Talebeler kendi eser- e alkışlanmışlardır. en talebeler, altta da sergiden İ zasında memur olarak çalışan B. Da- Izmirde mühim bir vergi kaçakçılığı Iki memur töhmet altıma alındı gi kaçakçılığından yaplan nde iki memur töh- alınmıştır, İzmirde afyon an B. Kön adında bir co ı. İzmirin belli başlı zengin- | lerinden sayılan bu zat, bir gün mağa- viçon adında bir Museviyi, işteki mu- vaffakıyetini nazarı dikkate alarak kendisine ortak edinmişti. İki ortak epi zaman birlikte çalışarak çok pa- Ta kazanmışlardır. Bunlardan B. Kön, günün birinde pasaport çıkartarak Avrupaya gitmiş, B. Daviçon, yalnız başına iş yapmış ve senelerce kazançlı işler başarmış, fakat o da günün birin- de Avrupaya gitmiştir. Halbuki bu iki tüccarın kazanç vergisinden maliyeye 59,000 liralık vergi borcu bulunduğu anlaşılmıştır. Söylendiğine göre bu iki tacir mururu zaman müddeti olan | beş sene dolduktan sonra tekrar İz- | mire gelerek ticaret işlerine başlıya- | caklandır. Emniyet müfettişleri tarafından ya- pılan teftiş neticesinde B. Kön'ün pasaportunun, maliycce ilişiği kesil meden vize edildiği anlaşılmıştır. Bu suretle 59,000 liralık kazanç vergisi» nin tahsiline mâni olmak suçundan şimdi Çankırı Emniyet memuru ve İz- mir eski merkez memuru B. Yaşar Albaraz hakkında tahkikat evrakı tanzim edilerek vilâyet idare heyeti- ne verilmiştir. Dahiliye vekâleti müdi- ran encümeni, suçun, lüzumu muha- kemeyi icap ettiren ahvalden oldu- gunu tesbit etmiştir. Senelerce sonra B. Daviçon adında- ki Musevinin pasaport beyannamesi- nin maliyeye gönderildiği, fakat o sı- rada yeni tahsil şubesi tahakkuk me- muru olan B. Halilin, bu beyanname- ye evergice ilişiği yoktur.» kaydını ya- zarak iade ettiği anlaşılmıştır. Şimdi Aydında varidat müdürü olarak va gife gören B. Halli hakkında da tüc- car B. Daviçon'un vergi borcunun tah- siline mâni olmak suçundan defter- darlıkça tahkikata devam eğilmekte- dir. Tuz için verilecek prim Dış pü rf gönde- rilecek tuzlu veya sala- muralı maddeler Ankara 17 (akşam) — Tuz kanunu mucibince, memleket içinde hazırla- mp tuzlu ve salamura halinde ecnebi memleketlere çıkarılmakta olan pey- nir, zeytin, balık, deri ve barsak gibi maddelerin hazırlanmasında sarf edilen tuzlar için verilecek prim mik- darı tesbit edilmiştir. Peynir, zeytin ve tuzlu balıkların şekil ve hazırlan- tlerine göre verilecek primle- 14 kilo hesabile bir teneke beyaz 2,5 kilo, 100 kilo kaşar 15 kilo, 100 kilo zeylin için 12 kilo, yüz kilo salâmura zeytin için 3 kilo, 100 kilo torik lâkerdası si için 29, palamut lâkerdası için 28, palamut karmıyarığı 34, torik karnıya- TIĞI için 40 palamut Osnoyu kamuya- Tığı için 20, Paçel her nevi tuzlu taze balık için 25, kolyoz birinci tuzlama sı için 40, kolyoz ikinci tuzlaması için 60, koloridye için 38, hamsi için 38, Likorinoz için 35, Uskumru için 24, sardalye, kılıç, rağ ve Mersin için 30, kuru çiroz için 31, sazan, turna, yan ve Şan bl in 42, tatlıru levreği, inci, kınıl kanda, akbalık, ça- pak, Karagöz, Sarıgöz, Kefal, Deniz levreği için 40, Tuna havyarı için 14, Sazan havyarı için 14, Sazan havyar dili için 17, Sazan havyarı tarama için 23 kilo gram. Ecnebi memleketlere çıkarılan pey- nir, zeytin ve balıkların ihraç edildiği tevsik edilmek sureti ile tesbit edilen mikdarlar üzerinden her kilo tuz için yüz para prim verilecektir. Dış memleketlere çıkarılmakta olan deri ve barsakların hazırlanmasın- da ne mikdar tuz sarfı lâzım geleceği, içerde sarf ve istihlâk edilecek balık çin ne mikdar prim veriilceği aynca tesbit edilecektir, Çocuklar arasında:12 “Fena ve mikroplu oyun- lar: Zıpzıp, kaydırak..,, Doktor olacağım, cebimbe penbe reçeteler bulunacak... — Nasıl yaşa» mak istersin Fa- rük?.. Babası ticaret © yapan küçük Fa- Tük bana kestir- me bir cevap ver- Küçük Faruk yetindesin?, — Ben doktor olacağım. doktor- luk öyle bir iş ki insanı hem âlim ya- İ piyor, hem de zengin... Doktor oldu- nuz mu? Hem keseniz doluyor, hem kafanız. Çok kazanmak için iyi doktor ol- msk lâzım.. yani evvelâ kafanızı ga yet iyi okumakla dolduracaksınız, — Peki... Farzedelim Ki iyi bir dok- tor oldun? Para da kazandın.. nasıl Bir tanesi Taksimde olacak.. annemi rahat ettireceğim. Ona hizmetçiler, ahçılar tutacağım. İyi bir doktor olur- sam fıkaralar için haftanın iki gü- nünü ayıracağım. Bu iki günde pa- rası olmıyan hastalara bakacağım. Ne iyi değil mi?.. Hem âlim olacağım, hem zengin olacağım, hem de bir çok iyilikler edeceğim, Düşünün meselâ benim param gayet çoğalmış. İyi de bir doktorum. Parasız hastalar gel- miş, bakmışım. Reçete yazmışım. Fa- kir hastanın reçeteyi yaptıracak par rası yokmuş.. ben para verip reçeteyi yaptırmışım... Ne güzel değil mi?.. Sonra gece yarısı... Cirrrr kapı... Kalkıyorum. Kapıda otomobil, bir adam telaşla içeri giriyor: — Aman bay doktor, diyor, imda- dımıza koşunuz!,. Hemen giyinip gi- diyorum, hastayı kurtarıveriyorum. Daha bunun gibi neler!.. Doktorluk çok tatlı şey... Bilmem ama bana öy- le geliyor.. pembe kâğıttan reçeteler yaptıracağım, cebime yerleştireceğim. — Şimdiki halde en hoşuna giden gey neâir?.. Arkadaşlarım besi: «Bay dok- torl diye çağırıyorlar. sanki sahi- den doktormuşum gibi... Bu hoşuma gidiyor. Evde biri hastalansa, ateşi ol- sa, dereceyi ben koyarım. Ben baka- rım. Dereceden çok anlarım... Dere- ceye bakmak ta hoşuma gider. — Sinemayı çok sever misin? — İnsan çötuk olur da, sinemayı sevmez mi hiç?.. Bayılırım. — Eline bir milyon lira geçsene yaparsın?., — Büyük bir hastane. doktoru ben olurum.. anneme aparlıman.. bir has- ta otomobili, fıkara hastaları toplar, toplar, hastaneye götürür bakarım. — Doğdun doğalı ilk defa niçin ağladığın hatlarına geliyor mu?. — İlk ağladığım mı? Yani hatırım- — Peki bundan bir ders kapmadın mı?. Bak o kadar üzülmüşsün. bu elinden kaçırdığın balon sana bir ders olmadı mı? Faruk tir an düşündü. — Nasıl ders?. dedi, — Yani eğer isteseydin balonu ka- ga balonu neden kaçır Ms gelmiş gibi: — Hanaa.. evet, dedi, balonu kaşı- np > ağladıktan sonra bir ders kaptım, kaptım. Şey, eğer dikkatli olsaydım silin çok fena bir şey olduğunu öğ. rendim, — Gördün mü?, Demek elden ka- Mükâfatlı anket 20 çocuğun muhtelif meseleler hakkında fikirlerini neşredeceğiz. Karilerimiz bunlardan hangi nu- maralısını en çok beğendiğini bil- direceklerdir, Fikirleri en çok be Zenilen ankete rey verenler ara- sında birinciye 25, ikinciye 15, üçüncüye 10 lira, on üçüncüye kadar birer İş bankası kumbara- sı, ellinciye kadar birer kitap, yü- züntüye kadar birer cev hesabı defteri» hediye edilecektir. ler verirmiş... — Hiç sevmediğin oyun nedir? — Zıpzıp... Hayretle sordum: — Sebep? Ben küçüklüğümde bu oyuna bayılırdım, Faruk ekazın ayağı öyle değil...» gibi şeytan şeytan gülümsedi ve bana sordu: — Zıpmp nerede oynanır?. — Yerde.. bahçede. sokakta. — İyi işte.. yerlere sürünen, türlü türlü mikroplar kapan zıpzıpları tek- rar eline alıyorsun, cebine koyuyor» sun.. hele bazan zıpap Oynadıklan sonra elini yıkamadan yemek yiyor- sun. bundan mikroplu oyun mu Olur?.. Elimde bir kuvvet olsa bu z1p- Yoksa bir başkası mı sana söyledi?. — Babam da söyledi ya... Bende buldum. — Başka böyle sevmediğin oyunlar var mı?., — Var ya... Kaydırak oyunu... Oda çok mikroplu... Kaydırak için iop- raklı yerler aranır,. topraklı yerler de çok tozludur. Bir takım mikroplu mikroplu taşları eline alacaksın... «Kuka» dedikleri mikroplu bir tene- keyi de yere dikeceksin.. bu mikroplu taşları tozların içine atacaksın. bu da çok fena bir oyun... — Para biriktiriyor musun Faruk? — İnsan para biriktirmezse çok fe- na vaziyette kalır.. meselâ biz muha- cir geldik. Burada babam ticarete başladı. Eer tutumlu olmasaydık ta» bil vaziyetimiz çok fena olacaktı.. Bunun için daha muhacir gelir gelmez hemen İş Bankasına gidip bir kumbara aldık.. İzmirde zayıf çocuklar için İzmir (Akşam) — Bu sene ilkokul- lar talebesile halkın küçük yaştaki ço cukları için biri Yamanlar dağında- ki çamlıkta, diğeri Foçada deniz ke- narında birer Kinderhayni” açılacak- tır. Bu Kinderhaymlara ellişer yayıt, bakımsız çocuk alınacak ve iki ay ba» kılacaktır. Kinderhaymlarda he ço- İzmir (Akşam) — İzmir ihraeatçi- larından birçoğu birleşerek beş mil yon lira sermayeli bir (İhracat şirke- 4) kurmağı kararlaştırmışlardır, İki sene evvel İzmirdeki ecnebi ih- vacat tacirlerinden B.B. Jiro, Salar, Alyoti birleşerek bir şirket kurmuş- lar ve ihracat işlerinde Türk tacirlere me ve imalâlhane masrafları, şirket sayesinde çok ozalmıştı. Şimdi bu işi, Türk ihracatçılar da yapmak üzereğim ler. eni teşekkül edecek ihracat şirke- tine İzmirin bellibaşlı ihracat tacirleri olan B. Kâzım Taner, Ahmed Hocaoğ- Yu, AH Haydar Nazlı, Şerif Remzi ve daha birçok ihruvatçılar dahil olacalı» te.”