26 Mayıs 1937 SİYASİ İCMAL smmm Ispanyada mütareke olacak mı? İspanya işleri, Valensiya hüküme- tinin Milletler Cemiyetine ecnebi mü- dahalesinden şikâyet ederek yaptığı müracaatla Avrupanın — politikasını karıştıracak bir mahiyet alırken İn- giltere İspanyada iki muharip taraf- taki ecnebi gönüllülernin geri alın- masını temin için bir mütareke yö pılması için teşebbüste bulunarak va» ziyetin vehametini hafifletti. Son Londra ve Paris müzakere. lerinde bu mütareke tasavvuru mü- him bir mevzu teşkil etmiştir. Alâka- dar devletlerden çoğunun tasvibi alın- dıktan sonra İngiltere böyle bir te- | şebbüste bulunmuştur. Bu esnada ec- nebi gönüllülerinin geri çekilmesi hu- | susunda muhtelif devletlerin fikirleri hususi surette istimsaç edilmiştir. | Bunlardan bir çoğu şimdiden. muva- fakat cevabın: vermişlerdir. Bu sırada yeni bir hâdise çok va- him yeni işlere sebebiyet vermek isti- dadırı göstermişti. Bilbao cephesinde esir düşen iki Alman tayyareci zabit idama mahküm edilmiştir. Bunların idamı general Prankonun elinde esir | bulunan Fransız ve Sovyet ve İngiliz | tayyarecilerinin idamına sebep “ola- | | İtalya kralı Macaristanda kral şa- | tosunda misafirdir. Geçen hafta şe- refine şahinle bir ar tertib edildi. Salonun şahinliğinde avlanmak için terbiye edilmiş bir atmaca İle bir de kartal vardır. Kartal bundan üç ay evvei yaralan- mış, bir avcı kaza ile kartalı vurmuş. Tedavi etmişler, yaralarını sarmış- lâr, iyileşmiş, şimdi gene şahinlerle beraber kuş avına çıkıyor, kafilenin en önünde uçuyor ve yakaladığı kuş- ları öldürmeden getirib avcılara ve- riyor. Fennin çehresi çatık göz önüne kaşlı, uzun kallı, yüzü hiç gülmi- | yen bir çelire gelir. «Yen» çetin bir nesnedir | Halbuki Fransada yüksek tahsil- | lerini bitiren gençlere verilmek üzere | yerli iki genç ha; y bakıyorlar. <Fen» de güler yüzlü, gü- zel bir genç kiz. Her halde gençliğe mek için iyi bir usul... «Fens i sevdirs| Yeryüzünün ellinci yılı 28 Mayıs 1887 de Zola, Jül Blas ga zetesinde «Yeryüzü adındaki roma nini neşretmeğe başladı. Harri Aliş isminde genç bir muharrir de 1882 de Parleman gazetesinde & eYeryüzü> adında bir hikâye neşretmişti. Bu hi- kâye büyük bir hikâye külliyatının başına kondu. Zola beğendi ve mu- harririne şu mektubu yazdı; «İkimiz de aynı isim üstüne düş- müşüz. Yazmakta olduğum bir ro- mann adıda eYeryüzüş olacak. Am- ma - kelime oyunu yapmadan söylü- yorum - Yeryüzü çok geniştir, ikimiş de barımabiliriz.» caktı. Bu idamlar ie hayatları ina edilen ecnebi gabitlerin mensup bu lundukları milletleri tahrik ederek devletlerin arasındaki pamuk ipliği ile bağlanmış iyi münasebetleri ber- bad edebilirdi. Bu işin vehametini Fransa pek ça- buk takdir etmiş ve Hariciye nazır- nım yaptığı müessir teşebbüs ile AL man zabillerine aid idam hükmü in- faz edilmemiştir. Mütareke leşebbü- sünün muvaffak olması için evvelâ bütün devletlerin ve bahusus büyük devletlerin kendi araralarında muta» bik kalmaları şarttır. Bu devletlerden İtalya Bilbao cephesindeki harbin son safhası neticelenmeden evvel bir mi tareke ile burasının kurtulmasına id- raftar görünmemektedir. Almanya ise herşeyden evvel Sovyetlerin ne vazi- yet alacaklarını : öğrenmek istiyor. Böyle bir mütareke hakkında nihayet devletler uzlaştp da muharip iki tara- ft da iknaa muvaffak olurlarsa do- kuz aya yakın bir zamandanberi de- vam eden kanlı ve tahripkâr dahili harbin sonu da yakınlaşmış olacak- tır. Çünkü mütareke müsalâhanın başlangıcı ve şartı evvelidir. Feyzullah kazan Spiker ağlıyor — Konuşamıyordum, hıçkırıktan simi iafsilâtını o verirken, söze şöyle başladı: — Gemiler donanmış... Işıklaria donanmış!.. Ve sustu. Derin bir sessizlik... Son- ra gene konuştu: — Gemiler donanmış... Işıklar bin bir gece masallarındaki donanmalar gibi... Gene sustu, Sonra gene konuştu ve özür diledi: «Etrafım çok kalaba- ık, bunun için rahat konuşamıyo- rum, kusuruma, bakmayınız? . lerin donan- | d amakta oldu- | ğu sesinden anlaşılıyordu. Bu hal | dört dakika, sürdü. Nihayet kesildi ve.caz çalmağa başladı. Ertesi günü mesele anlaşıldı. Spi- anlanmış . ki, kalecandan, ağlamağa başlamış... Define taşıyan vapur Ayın yirminci günü mükellef bir yat Bilbaodan hareket etti, Bu yatın yükü nedir bilir misiniz? 1 milyar altın frank, bir o kadarda mücevher ve ecnebi âksiyonları, obligasyonları. Bu yatın adı Ramon ds la Sotadır, Bu zat ta meşhur bir gemi fabrika- törüdür. Büyük harpte yaralıklarına mukabil İngiltere devleti kendisine asalet ünvanı vermişti. Yattaki definenin Bask hüküme- tine aid olduğu söyleniyor. Bask Da- hiliye nazırı da yatta imiş, fakat ya- tın nereye gideceği bilinmiyor. Bay Ramonun serveti İngiltere bankala- rında olduğuna göre belki de oraya İngiltere donanmasının haşmeti | Gedikpaşada Noemi Asadoryan biçki ve dikiş mektebinden bu sene mezun olanların resimlerini dercediyoruz, Ortada mektebin müdürü madam Noemi Asadoryan görünüyor. AKŞAM Kollektif şirketlerin kazanç Vergisi Maliye vekâleti, tereddüd edilen noktalar hakkında izahat verdi Ankara 25 (Telefonls) — Ticaret ve sanatlarını yaptıkları yerlerin gay- Tİ saf iradları üzerindön kazanç ver- gisine tabi tutulan kollektif şirketle- rin; doğrudan doğruya beyanname usulü ile vergiye tabi tutulan iş ve teşebbüsleri yaptıkları veya gayri sa- fi iradları iki bin lira veya daha ziya- de olan yerlerde icrayı ticaret eyle- Bu hususta vekâlet tarafından ya- pılan bir tamime göre, gayri safi irad- ları iki bin liradan fazla olan mahal- lerde icrayı ticaret ve sanat eden kol- lektif şirketleri mutlak surette be- yannameye tabi oldukları gibi aynı dükkânda veya idarehanede beyan- nameye tabi teşebbüsatı birlikte ya- panlar dahi muamelelerinin mecmuü üzerinden beyannameye tabi tutula- caklardır. Bu suretle beyanname usulü ile vergiye tabi tutulacak kollektif şir- ketlere, kârdan her şerikin hissesine isabet eden mikdarlar üzerinden ay- ri ayrı mı, yoksa kârın heyeti umu- miyesi üzerinden şirketin şahsiyeti maneviyesine mi, vergi tarhı icab ede- ceğine gelince; gerek doğrudan doğ- Tuya beyannameye tabi bir işle iştiğal etmeleri dolayısile, gerek gayri safi iradları iki binlira vedaha fazla mahallerde icrayı ticaret eylemeleri hasebile beyanname usulü ile vergi- ye tabi tutuldenk kollektif şirketler. de her şerikin hissesine isabet eden kâr mikdarları ayrı ayrı vergiye tabi tutulacak ve kazanç vergisi ond gö- re tarh olunacaktır. Dük dö Vindsorun izdivacı Kral ailesinden kimse bulunmıyacak mı? Daily Ekspres'yazıyor: Amerikan güzetelerinde çıkan baz | haberlere göre İngiliz kral ailesi, Dük dö Vindsorun izdivacını hususi haya- ta taallük elen bir iş addederek me- rasimde hazır bulunmak İstemişler- dir. Fakat kabine bu erzuyu reddet- miştir. Bu meseleden bahseden bir gazete şöyle yazıyor: — Kral allesi merâsimde resmen temsil edilmek istenmektedir. Fakat hükümet kral ailesinden kimsenin bulunmaması lâzımgeldiğini ileri sür- müştür, Bazı rivayetlere göre kralın hizme- tinde bulunanların veya herhangi bir suretle hükümetle İlişiği olanların merasime gitmelerine izin verilmiye- cektir. Hakikat şu merkzededir ki kral bu hususta henüz karar vermiş değildir. Esasen kral bu hususta ka- binenin fikrini sormamışlır. Ancak kanunu esasiye göre kral kabinenin fikrini sorduğu zaman kabine bir fikir beyari eder ve kral itiraz ederse kabi- ne çekilir. Kral sadece kendi kararile kral allı in merasimde temsil edil- memesini doğru bulmuştur. Dük dö Kent ve prens Royal bunun üzerine gitmekten vazgeçmişlerdir. Dükü kral ailesinin boykot etmesi mevzuu ba- his değildir. Bundan evvel kiz karde- şinin ve Dük dö Kentin kendisini zi- yaret etmeleri bunu ispat eder. Bakırköy otobüs sahiplerinin müracaatı doğru değil Dün bir gazete, Sirkeci ile Yeşilköy ve Florya arasında tren ücretlerinin ucuzlamasından dolayı Bakirköy ve civarına işliyen otobüs O sahiplerinin belediyeye müracaat ederek şikâyet ettiklerinden bahsediyordu. Belediye- ye bu yolda yapılmış bir müracaat yoktur Maamafih belediye böyle bir müra- caatın isafına imkân olmadığı fik- rindedir. Esasen otobüs imtiyazı ya» kında, belediye tarafından filen ta | bik edileceğinden hususi sermayeler» le idare edilen şimdiki otobüs nakli- yatı yeni bir şekle sokulacaktır. Bir cahilliktir yapmışlar ! Manisanm bir köyünde müthiş bir cinayet Bir genç, yengesinin yardımile kardeşini boğdu, jandarma katilleri yakaladı. Manisa (Akşam) — Şehrimizde aşk yüzünden çok feci bir cinayet işlen- miştir. Bu hususta yaptığım tahkikat neticesini bildiriyorum. İlyasçılar köyünde Osman namında yeye teslim etmiştir. Fatma ve Ab- dullah ile'görüşerek bu cinayeti ni- çin işlediklerini sordum. Bana ver- dikleri cevap şu oldu: — Ne yapalım, bir cahilliktir yap» tiki... İki katil; Abdullah ve Fatma Hindli birmahraca Pariste tenis oynarken öldü Mahraca delicesine israfından dolayı memleketinden çıkarılmıştı Mahraca bir düğün elbisesi i için birbuçuk milyon lira Hindistanda Alvar Mahracası, Pa- riste, tenis oynarken kalb sektesin- den birdenbire ölmüştür. Dev cüsseli ve sağlam yapılı bir adama benziyen | mahracanın bu âni ölümü, her tarafta heyecan ouyandımıştır Son gelen Fransiz gazeteleri bu mahracanın faz la israflarından dolayı, tahtından in- dirildiğini ve Avrupada yaşamağa icbar edildiğini yazıyorlar ve bu hü- susta şu tafsllâtı veriyorlar: Alvar Mahracası Hindistandan ko- vulduktan sonra muhtelif şekil ve büyüklükte 250 sandıkla Londraya gelmişti. Bunları yerleştirmek için bir hangar tutmağa lüzum görüldü, Mahracanm çok garib tabiatleri var- dı. Gözleri altına alışmış olduğu el- hetle, bakırdan nefret ederdi. Binaen- aleyh Hindistandan vapurla İngilte- reye ve İngiliz sahilinden trenle Lon- drayal gelirken bulunduğu kabine ve kompartimanın bakır ve pirinçten yapılmış ne kadar aksami varsa, hep- sinin çıkarılmasını emretmiş, ve ke- seinin ağzını bol bol açtığı için bu arzusunu yerine getirimişti. Alvar Mahracası, misafirlerine gösterdiği izaz ve ikram ile büyük bir şöhret kazanmıştı, Kendisini Hin- distandaki sarayında ziyaret tden Avrupalı misafirlerinin bütün arzu- ları, derhal yerine getiriliyordu. Kaplan avlamak istiyen misafirler için şu eğlenceyi tertib ederdi; Sara» yının yanında büyük bir orman var- dı. Akşam yemeğinden sonra misa- firler, sarayın büyük taraçasında kahvelerini ve likörlerini içerken, ansızın ormandan gelen bir kaplanın kükremesini işitirler, küktemenin gel- diği tarafta çevrilen büyük projektö- rün ışıkları altında, kocaman bir kaplanın bir keçiyi parçalamakis bulunduğunu görürlerdi. Derhal kaplan avlamak istiyen misafirin el- lerine bir silâh verilir ve kapları ken- disine vurdurulurdu. Halbuki bu sah- ne müretteb idi, Keçiyi parçalamak- ta olan kaplanı vuran misafir değil, aşağıda gizli tarassud yetinde bek- liyen Mahracanın usta avcıları idiler, Alvar mahracdsı, hiç düşünmeden para sarfederdi. Hazinesi, sarayın yeraltı bir mahzeninde bulunuyordu. En küçük arzularını yerine getirmeli için çılgınca para sarfetmekten çe» kinmiyordu. Hattâ bir düğün elbisesi için 25 milyon frank yani 1,5 milyon lira sarfetmişti. Mahraca para isteyince, hizmetkâm ları, mahzene inerler, hiç saymadan bir takım el sepotlerini altınlarla dol- durarak Mahracaya takdim ederlerdi, Bu hesapsız israfat neticesinde İli» zinesi boşalınca, Mahraca kendisine pars tedarik için halka yeni vergiler tahmil edilmesini emrederdi. Ağır racayı 48 saat zarfında sarayını ten ketmeğe ve bir daha Hindistana dön- memek şârtile Avrupada Seyahat çıkmağa davet ettiler, Alvar Mahrar cası ister istemez bu emre itaat etti. Mali sene dolayısile icra dairelerinin kapanması hakkında İstanbul C. müddeiumumiliğinden: Mali senenin hulülü dolayısile hesabat devredileceğinden mayısın İİ ve hazi- ranın 1, 2, ve 3 üncü günleri İstanbul icra muhasebesinde tahsilât ve tediyat muamelesi yapılmıyacağını ilân ederiz. i l li k imei