25 Mayıs 1937 AKŞAM Rokfeller kimdi, büyük servetini nasıl kazanmıştı ? Fakir bir âilenin haşarı, fakat zeki çocuğunun meraklı hayatı Dünyanın en meşhur zenginlerin- , Bihayet da olduğu halde öldü rında tamamen çök- yüzünden takattan miş, vücudünün Sefeleti içinde n bütün n nden çoktan şmış bulu avallı Rokfel- er gün bir kaç doktorun hima- 8 bin bir ihtimam içinde güç- mağa devam ediyordu. Nİ- e yaşamaktı. n yerine gelmesi için sene gibi kısa bir zar Fakat kesesini dok m ve icabında kâinatı satın ala» bilecek kudrette olan milyarlar sü hibi bu arzusunu yerine getirmek- ten öciz kaldı, milyarder Rokfeller muazzam bir et bira karak gözlerini kapadı Nasıl milyarder oldu? Kazancı günde 300 bin lirayı bu- lan bu müthiş adam nasıl milyarder olmuştu? Onun hayatı çok şayanı dil hadiselerle doludur. Rokfeller milyarderlerin ekserisi gibi fakir bir ailedendi. Ve eğer bir gün talih bir petrol kuyusundan fışkırıp onun elinden tutmamış ol- saydı bütün ömrünce hayatını müş- külâtla kazanan alelâde bir adam seviyesinden yukarı çıkamıyacaktı. Rokfeller 1839 da Nevyorkta doğ- muştur. Babası William küçük bir Kasabada ticaretle meşguldü ve aile- sini ancak ölmiyecek kadar geçindi- rebiliyordu. Rokfeller küçük yaşta haşari, ele avuca sığmaz bir çocuk- tu. Bahçelerden elma çalar, bostan- lardan hırsızlık yapar ve her ak- şam babasında muhakkak dayak yerdi. Fakat kardeşlerinin en büyüğü olan Rokfeller mektepte arkadaşları #rasında dersini en evvel öğrenen zeki bir talebe idi. Ticaretten zevk du- yuyordu. Babasından aldığı paralar rı saklar, şehre indiği zaman şeker ve çikolata satın alır ve mektepte arkadaşlarma pahalı pehalı satardı. Babası bu yaramazın günün birin- de iyi bir tüccar olacağını sık sık söy- ler, onu teşvik ederdi Rokfellerin çirkinliği Rokfeller çok çirkindi. Hattâ bir gün kasabaya seyyar bir fotografçı geldiği zaman ilk mektebin hocası bu hadiseden istifade ederek çocuk- ların toplu bir halde resimlerini aj- dırmak istedi. Bütün talebeler bay- rTamlık elbiselerini giyerek bir sıra ya dizildiler. Tam fotograf çekileceği zaman muallim çocukları teker teker bir daha gözden geçirdi. Fakat Rokfel- ler bayramlık elbiseleri içinde oldu- ğu halde yüzünün çirkinliğile gru- Pun manzarasını © kadar bozuyor» du ki muallim onu bir bahane ile evine gönderdi. Bundan beş sene sonra Rokfeller 16 yaşına basmış bulunuyordu. Ai- lesinin vaziyeti büsbütün kötüleş- miş, sıhhati de bozulmuştu. Haftada dört dolar ücretle bir ko- misyon mağazasında çalışıyordu. Tam bu sırada kasabadan bir kıza âşık oldu. Bütün emeli bu kızla ev- Jenmekti. Kız muvafakt etmişti. Fa- kat ailesi katiyen razı olmuyordu. Nitekim günün bizinde müstak- bel kayin validesine müracaat etti- ği zaman kendisine kazancı ne ol- duğunu sormuş, oda günde yarım dolar kazandığını kekeliye kekeliye Söyleyince kadın bu kadar az para kazanan bir adamla kızının evlenme- Sini aklına bile getirmiyeceğini bil direrek kapıyı yüzüne kapamıştı. İlk sermaye Bu red cevabımı aldıkina üç sene Sonra Rokfelleri 500 dolarlık bir Bermaye sahibi olarak görüyoruz. O bu para ile ik işlere girişmeyi düşünüyor, fakat elindeki paranın Rokfellerin 40 sene evvelki resmi azlığını da takdir ediyordu. Bir çok kimselerden borç para İs- tedi. 17 - 18 yaşındaki bir çocuğa | hiç kimse para vermedi. Parasını arttırmaya çalıştı. Niha- yet çalıştığı müessesedeki memur ar- kadaşlarından Klark isminde birisi- ni buldu. Onunda 1000 doları var- dı. Anlaştılar. «Klark ve Rokfel- Jer şirketiz kurarak gümrük mua melesi yapmaya başladılar. Fakat para kazanamıyorlardı. Ya- | hut Roklellerin düşüncesine göre | bu para kazanmak değildi. Ne yap- malı? Derhal zengin olmak için bir yol yok muydu? Düşündü, taşındı. O devirlerde, yani 1850 tarihlerin- de buhar makineleri tatbikatı hayli | ilerlemişti. Yer yer, büyük şimen- difer sosyeteleri kurulmuş, bu işlere girenler muazzam servet sahihi ol- muşlardı. Rokfeller şimendilercile- rin kazancına imrenmekle beraber | bu dev gibi müesseseler arasında ye- | kavramıştı. atılarak birdenbire zengin olmak is- tiyordu. Yedi senedenberi (yaptığı gümrük muamelelerinden elinde 50 bin dolar kadar bir para biriktir. mişti, Petrol işine atılıyor O zaman petrol henüz yeni istih. | sal ediliyordu. Petrol lâmbaları ta- ammüm etmeğe başlamıştı. Yeni bir petrol memba keşfetmek insanları birdenbire zengin ediyordu. Rokfeller derhal kararını verdi. 30 bin lirr sermaye ile 1862 de An- dren isimli genç bir İngilizin kur- duğu müesseseye iştirâk etti. Pet- rol spekülâsyonlarına iştirâk ettiler. Bu ilk petrol işi kendisine büyük kazançlar temin edince var kuvyeti- ni petrol ticaretine verdi. Bir petrol tasfiyehanesi (okurdu. 1870de bir milyon dolar sermaye ile Standard Oll kumpanyasmı tesis etti. Pet- rolcuları topladı. Gaz vapurları sa- tın aldı. Bütün dünyaya ucuzca petrol sevketmiye başladı. Rokfellere artık milyonlar kazan- mak az geliyordu. yeni bir hazine arıyordu. Çinde o zamana kadar petrol lâmbası yoktu. Rokfeller mil- yonlarca petrol lâmbası yaptırdı, Bu lâmbaları Çinde maliyet flatine sat- tıktan sonra petrollarını oraya sevk etmeğe başladı. Artık Rokfeller bütün dünyada petrol piyasalrama hâkim bir mil yarderdi. Ömrünün sonuna kadar da milyarder kaldı. Rokfeller 41 sene evvel Standard Oll kumpanyası müdürlüğünden çe- kildi. Paraya bıkmıştı. Hayatım ve servetini hayır işlerinde kullanmıya i başladı. Bir çok mektepler ve hasta- neler açarak fakir çocuklara yardım etti Harbi umumide Rokfellerin fakir- lere yaptığı yardım 180 milyon do- ları geçmiştir. i Seneri varidatı 60 milyon dolar, yani bizim paramızla 110 milyon lira | idi. Evvelki gün telgrafların ölümünü bütün dünyaya ilân ettikleri Rokfel- ler işte bu adamdır. Viyanada bir nümayiş Viyand 24 (A.A.) — 15 e karşı 6 olmak üzere Almanyanın zaferile ne- ticelenen Alman - Avusturya handball maçı münasebetile Naziler bir nüma- yiş yapmışlardır. Nümayiş esnasında birçok Nazi grupları, «yaşa Hitler diye bağırmışlar ve bu sesleri vatan- perverler cephesi mensuplarının «ya- şasın Avusturyaş nidaları takip et miştir. Nümayiş esnasında birkaç yüz kişi tevkif edilmişse de bunlar, sonralar serbes Harakümuğlandır. | İtalya kralı Bi Bedapaşinden döndü Roma 24 (A.A.) — Kral ve kraliçe ile prenses Marie, B. Ciano ve maiyet-/ leri Budapeşteden avdet ve saat, 19 da buraya muvasalat etmişlerdir. Ken- mm Tetrika No. 105, Canbulat: “İttihad ve Terakki, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Sahife 7 Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı “Istifa et, yeni kabinede Enverle Cemali açıkta bırak,, dedi Harbin sonuna kadar halkın ve ordunun ihtiyaçlarını bir taraf ak- samadan mütevazin bir şekilde tan- im etmek lâzımdır. Fikat senin de- diğin gibi Kemali nazır yapmazsak Enver, topalı (1) İaşe nazırı yapma- ğü kalkışacak. Halbuki her ikisi de ordunun ihtiyacından başka birşey düşünmüyorlar. Ben, biraz da halkın laşe işini bunların elinden almak için bu iaşe nezaretinin teşkil edil- mesini istiyorum. Kemalden başka bir ; İaşe nazın srarsak Enver paşa bize: «Hazır Levanım Yeisi bu işin başında» dır. Ordu İaşesini de Harbiye nezare- tinden ayıralım, İsmail Hakkı paşayı nazır yapalım.» diyecek, Ben de ses çi- karamıyacağım. İşte o zaman halkın iaşesi dumandır! Ne var, ne yoksa or- duya çekecekler, halk büsbütün sefil ve sergerdan kalacak!» dedi. Halkı düşünen bir devlet adamı sı- fatile, sivil ahalinin iaşesi hususunda 'Talât paşanm gösterdiği bu hassasi- yet çok yerinde idi. Fakat <İttihad ve Terakkisnin komitecilikte çok pişkin ve tecrübeli lideri, faaliyet ve şahsiye- tine çok itimad ettiği Kara Kemalin elile halka ald iaşe işlerinin düzele- ceğine inanmakia ayni zamanda de- rin bir gaflete düşüyordu. Canbulat, İsmail Hakkı paşaya ötedenberi düşmandı Husüsile Kara Kemal, çok uzun ve acı tecrübelere mal olan iaşe teşkilâ- tile halkın hiç bir derdine çare bula- Maamafih Talât paşa, Kara Kema le karşı hislerindeki bu zaafında al- danırken, diğer taraftan muhatabının üzerinde de icap eden tesiri yapmış, İsmafl Hakkı paşanın nazır olması ih- timalinden bahsetmekle Kara Kema- muştu. Çünkü Talât paşa, pek iyi biliyordu ki, Canbulüt, Kara Kema lin şahsına değil, Şehremini iken <Kü- çük efendinin iaşe işleri dolayısile Şehremaneti işlerine müdahale etme si karşısında isyan etmişti. Halbuki Canbul&tın, levxam reisi hakkındaki riyedeki yolsuzluklardan dolayı Mah- muğ Şevket paşaya şiddetle hücum etmişti. Canbulat, çok şaibedar, ve lekeli gördüğü İsmail Hakkı paşanın hâlâ levazım relsliğinde ve buna inzima- men iaşe müdürlüğünde bulunması- na akıl erdiremezken, levazım reisi- nin kabineye bir nazır sıfatile iştira- kine katiyen tahammül edemezdi. Bu itibarle çarnaçar Kara Kemalin İaşe nazırlığına ses çıkaramıyacaktı. Ba- husus bu nezaret teşkil edilmekle İs- mail Hakkı paşadan iaşe işi de kur- tarılmış olacaktı. «İstifa et, Enverle Cemali açıkta bırak!» Fakat Canbulat, Talât paşanın Ka» Ta Kemal beyin İaşe nezareti lehinde- (1) Levazım reisi İsmail Hakkı paşa- yı kasdediyor: Harbi umumide iaşe nezaretinin teşkilinden evvel bir (İaşe müdüriyeti umumiyesi) teşkil edilmiş ve başına İsmail Hakkı paşa getirilşmiti. Bu tarihlerde İsmail Hakkı paşa şu memuri- yetleri üstünde toplamıştı: Levazımatı askeriye reisliği, askeri demiryollar ve dilerini nazırlarla büyük bit halk kütlesi istikbal etmiştir. Henanler silklirişeti enine ri fain müdürü umumiliği ve iaşe müdüri- 4 yeti umumiyesi, Enver ve Cemal paşaları açıkta bırak» mak için Talât paşaya istifa etmesini teklif eden İsmail Canbulat ki bu son mütaleası üzerine müsbet veya menfi sarih birşey söylemedi ve Sadrazamın hiç ümid etmediği bir müur kabelede bulundu: bine düşsün, sonra tekrar kabineyi teşkil ederken Enverle Cemali hariç bırakırsın.. O zaman ben lâzımsam, kabineye girerim. Bence işleri düzeli- ça, şimdiye kadar gördüğümüz felâ- ketlerin daha fecilerini ve büyükleri- ni göreceğimizden emin ol! Bu ikisi- nin yerine kimleri mi getirmeli? Ben- ce kimi getirirsen getir, o kadar hük- mü yoktur. Ancak bu ikisini beheme- ti kurtarmak, son ümidi kaybetme- mek mevkiindeyiz. Yoksa ne Kemalin İaşe nazırlığı, ne benim kabineye gir- mekliğim bir faide verir. Benim Da- hiliye nazırlığını kabul etmekliğim için de şartım budur. hareket etmek mümkün mü idi? Ger- Şi o, şimdiye kadar bu iki rakibini, bilhassa Enver paşayı uzaklaştırmak büsbütün zarar verecekti, Hakikaten Talât paşa, böyle bir teo- rübeye girecek vaziyette değildi: Har- bi yapan, harbin bidayetinden beri ordunun başında bulunan bu iki kuyw «Ya Enveri sadrazam yaparsa?» Canbulat beyin bu teklifinde ame- 1 bir kıymet görmiyen Talât paşa, biraz düşündükten sonra işi tatlıya bağlayıp muhatabına Dahiliye neza- relini kabul ettirecek bir cevap ver- mek istedi ve; — Ooo.. sen daha kestirme gidiyom sun! Fakat doğrusunu istersen benim de öteden beri düşündüğüm büdur, (Arkası yar) ŞE