Sahife 6 HEKİM ÖĞÜTLERİ: BADEMCİKLERİ ALDIRMALI Mi? Yirmi, otuz yıl önce bademcikleri kesilmiş kimselere çok rasgelirdik. Sonraları bunlar geyrek görünür ol- du. Şimdilerde ise bâdemciklerini al- dıranlar, geçmiş zamanları andıracak kadar, çoğaldı. Bunu görenler hayre- te düşerler ve hekimlik için imanı 2â- yıf olanlar Bokratla Çalinos (art sındaki çene yarışının hâlâ sürüp gittiğine hükmederler. Evet, hâlâ bi- rinin olur, dediğine öteki olmaz der; ve diyecek. Hakikatte ise zahiren bi- ribirine zıd görünen düşünceler ve kararlar hekimliğin gün geçtikçe ile- rilemesindendir. Bugün bademcikleri kesmeli mi, 'kesmemeli mi? diye çarpışıyorsak bil gilerimizin artmı, olmasından çar- Pışıyoruz. Meseleyi şu şekilde ortaya koyabi- Biriz: Bademcikler bir işe yarar mı? Yararsa neye yarar? Faydaları hiç hükmünde ise bazı hallerde muzır ols- bilirler mi? Birinci sorgu vücude fay- dası dokunmuyan uzuvlar meselesini bir kere daha hatırlatır, Bir zaman- Jar bu uzuvların mühimce bir listesi- ni kayitsizlıkla sıralayıverirlerdi. Bu Misteler gittikçe kısaldı. Eski hekimler Jüzumsuz buldukları uzuvlar arasın- da dalak, apandis, Timüs bezini ve ifraz ettiklerini bedenin içine döken bezler; Tiroid ve hipofiz hiç bir işe yaramaz sanırlardı. Bugün anlıyo- ruz ki bu bezlerin mahsulleri nebati hayatımızın temeli, nâzımı, Bereket versin cerrahlık bugünkü kadar ileri- Jememişti de onları kesip atamazlar- dı. Öyle olmasaydı vücudün iler tutar yerini birakmazlardı. Yalnız badem- cikleri görebildikleri ve kolayca bıçak atabildikleri için birer bahane ile on- Jarı kaldırıveriyorlardı. Ağzımızın dibinde kolayca görebil- diğimiz bu karşılıklı memecikleri ye- niler de kurcalamaktan geri durmu- yorlar. İnceden inceye araştırmalar neticesinde onlarda şu kanaat te peyda oldu: Doğumdan itibaren ge- çen bir müddet içinde bademcikler faydasız bir süs gibi görünmüyor, Ba- nıları daha çok zaman bundan işkli. lenmişlerdi. Doktor Makenzi fiziyoloji imtiha- nında bulunuyormuş, talebeden biri- si sorulan sorguya şöyle cevap ver- miş: «Dalak, demiş sıtmaya tutulan- Jarda ve bademcikler de hünnak olan- larda şişmeğe yararlar.» Makenzi de- miş ki: «Ben de seziyorum bu badem- cikler bir işe yarıyor ama neye? Ba- na da sorsalar o talebe gibi saçmalı- yacağım.» Biz de bugün Makenzi gi- bi seziniyoruz amma onun kadar şa- şırmıyoruz ve asla saçmalamıyoruz. Bademciklerin uzviyetimizin maki- nesinde muhtelif elemanlar arasında gördüğü işleri araştırmak için ilkin bunların örgülerine, dokunuşlarına bakmılı. Bunlar lenfa bezleri gibi ay- ni örgüde, ayni dokunuşta, ayni bün- yededir. Bademcikler, çocukluk ça- dondan on yaşına kadar bir vazife gö- rür, diyenler var. O yaştan sonra İçi- çe kıvrılır, marazi bir faktör araya gi- riniciye kadar, öylece Atıl kalır, Öyley« se bademcikleri çocuklarda incelemek gerek. Görüyoruz ki bademcikler bir çok beyaz kan kürecikleri yapıyor. Bu kürecikleri civarında bulunan mu» hati gışa, ve hattâ kanın içine salıve- riyor. Bu beyaz kürecikler vücudü ko- Tuyan bekçiler gibidir. Bazıları mik- Topları yutuveriyorlar, Bademcikler birer mikrop kapanı demek oluyor, Hiç şüphe yok, bademciklerin enfek- siyonlars karşı önemli bir rolü var. Aşağıda göreceğimiz zaruretler dışın- da bademcikleri kaldırmak, gırtlağı ve nefes yollarını koruyan bir engeli kaldırmak demektir, İşte öğreneceği- miz birinci nokta bu. İkincisi, bademetkleri, yeri geldikçe bu sütunlarda andığımız, iç bezleri cihazının arasına sokmak istediler. ne olarak gösterilemedi ama üyüp serpilmesi esnasin- da bademciklerin de, o İç bezleri gibi bir tesiri olsa gerek. Öyle ki bugün bademciklerin faydalı olduklarında şüphesi olmıyan ve kati bir lüzum ol- madıkça kaldırılmalarına muvafakat etmiyen fiziyolojisiler ve Klinik he- kimleri çoktur. Bunun tersine olarak bademcikleri birer enfeksiyon ocağı sayan ve siste- matik olarak her çocuğun bademeik- lerini aldırmayı tavsiye eden hekim- Jer de az değildir. Bu âdeta yeni bir moda halini aldı, yürüdü. Bu moda doğrudan doğruya Amerikadan geli- yor. Hattâ öyle söylüyorlar ki Ameri- kada, bademciklerinin alındığına da» ir elinde bir operatör vesikası olmi- yan çocukları Kolejlere almıyorlar- mış, Böylelikle önüne geçtikleri has- talıkların listesini de neşrediyorlar. Kırka kadar saydıkları bu hastalık- Jarın arasında romatizma ve kalb hastalıkları da vav. Bu istatistiklere rağmen bunlar bir nazariye olmak- tan kurtulamadı. Okyanusun ötesin- de yapılan bu bademcik kırımından pek öyle göz kamaştırıcı muvaffakı- yetler elde edilemedi. Bunun aksine olarak bademcikle- ri kaldırmak, hele çocukluk çağında, hastalığa sebep olur diyen kuvvetli Klinikçi hekimler de var. Amerikada bademcikleri alınanların çoğaldığı esnalarda akciğer çipanı vakaları da çoğalmış. Bademciklerin akciğerleri vereme karşı korumak için başlıca bir müdafaa tertibatı olduğunu söyli- yenler var, Bademcikler alındıktan sonra, ne yapılsa geçmiyen boğaz il- tihaplarının yerleşip kaldığı görülü- yor. Tabii bir halde bulunan yahut hacimleri biraz değişeri bademciklere dokunmamalı, Tablati rahat bırak- malı, O kendisine ilişmekten hoşlan- maz. Bunurla beraber bir çok bademcik- ler de kaldınlıyor ve kaldırılacak. Hem de haklı olarak. Bu meselenin öbür yüzü, hastalık yüzü. Bademcik- Esad Mahmud Karakurd SON Garip ve izahı güç bir heye canla her ikisi de farkında ol madan mütemadiyen söylemek ve mü- temadiyen söyliyerek bir yumruk gibi içlerine saplanıp kalmış olan, isimsiz, güldüğünü görünce hiddetlendi!.. — Ne gülüyorsunuz rlea “ederim; gülünecek ne var şimdi?... Zabit gene gülüyor... Dudakların- da şuh, çen bir ses... — Matmazel Maryora; farkında mı- sınız ki, biribirimizle kavga ediyo- ruz âdeta?... Kız da kendini toplamağa çalışi- yor... Yüzünde birdenbire şaşıranlara mahsus bir telâş!., Kekeliyor... — Kavga mı ediyoruz?.. — Kavga ediyoruz ya!.. Hem niçin Kavga ediyoruz biliyor musunuz? — Kavga ettiğimiz filân yok, size öyle geliyor!.. — Hayır hayır kavga ediyoruz mat. ECE!.. Tefrika No. 35 — mâzel Maryora!.. Biribirini kıskanan, biribirini seven iki hırçın, İki deli Aşık gibi kavga edyoruz!.. — Siz çıldırmışsınız muhakkak yüz- başı!.. Ben mi sizi kıskanacağım? — Yalnız siz değil; ben de sizi artık kıskanmağa başlıyorum galiba!., — Uykusuzluk, yorgunluk şaşirt- mış sizi bu gece!.. Saçmalıyorsunuz; hemen gidin yatın artıkf.. Zabit, içi pırıl pınl yanan iri siyahi gözlerini, kızın gözlerinden ayırmıyor... Ayni tatlı ve yumuşak sesi... — Hayır saçmalamıyorum!.. Bilâ- kis doğruyu söylüyorum... Biribirimi- zi kıskamyoruz, bu muhakkak Mar- yora!.. — Rica ederira susunuz!.. Söyledik- lerinizin farkında değilsiniz bu gece!.. Hem bara ne hakla, ne cesaretle, yal- nz Maryora diye ismimle hitab edi- yorsunuz?.. Zabit sanki işitmiyor. kızın söyle- | diklerini!.. Devam ediyor... — Maryora; günlerdenberi içimizi yakan, beynimizi tutuşturan şeyler; bir ses ve ıztırab halinde bir gece du- Eskişehirden çiftelere bir gezinti Çifteler çifliğinde yemek, su kenarın- da gezinti ve Behcet Kemal nutkunu söylerken Eskişehir (Akşam) — Cumartesi günü vali B. Kadirle- birlikte otuza yakın misafir otomobillerle Çiftelere gitmiştir. Bu heyete şair Behcet Ke- mal de iştirak Otomobiller Çiftelere girerken bütün civardaki köylüler Çiftelere gelmiş ve Eskişe- 'hirden gelecek heyeti istikbal için ha- zırlanmışlardı. Otamobiller Çiftelere: girer girmez bütün köylüler, otomobillerin etrafını sarmışlardır. Dray) ing ziraat mü- dürü B. Numan bütün köylülere zi- raat hakkında bir Konferans vermiş- tir. Köylülerimiz B, Numanın konfe- rTansını dikkatle dinlemişlerdir. Jer büyüyor, enfekte oluyor. Daimi olârak bademcikleri iltihaplı kimseler vardır. Onlar boğazlarında âtisi teh- Mikeli bir uzuy taşırlar. Biran gelir, bilemiyoruz, #asıl oluyor, hangi te- sirledir, 'iğin/ yeni tabirle, Di- nâmik küşveti kırıliyor, hastalık to- humlarını ezmek, kirmak şöyle dur- sun, bilâkis tohumlar one saldırıyor, istilâ ediyor. Artık bademcikler boğaz bekçiliği yapamıyor. Bekçi değil suç- Tu oluyorlar, Artık oradan kaldırma h onları. Yerinde bırakılırsa bir has- talık sığınağı olurlar, Teneffüsü, yut- kunmayı zorlamaları da caba... Bademcikler sağlam da olsa aldır- malı; hasta da olsa yerinde bırakma- lı diyenlerin çâpraşık düşüncelerinin içinden “ancak bonsans çıkar. Her şeyde ve het işte tam ortayı bulmak, Dideronun dediği gibi bahtiyarlığın temeli olsa gerek. Bugünkü hekimli- ğin ve hekimin prensipi de budur: Ne ifrat, ne tefrit; ikisinin ortası. O ne kıyı sularda orsa boca gider; ne açık enginlerde çalkanır; orta sularda dü- men tutar, ideal ülkeye doğru... Dr. Rusçuklu Hakkı daklarımıza dökülüyor!., — Rica ederim bana yalnız Maryo- ra diye hitab etmeyin diyorum âize!.. Kız, balkona açılan pencerenin önüne doğru gidiyor!.. Zabit büyük bir heyecan içinde sorsılmaktadır!.. — Maryora!., — Susun Faruk bey; halamı uyan» dıracaksınız!.. Çıldırdınız mi bü ge- ce?.. Yüzbaşı, ayaklarının ucuna bâsa- rak pencerenin önüne doğru yürüyor... Perdelerin arasında dantellenen ay işıkları!.. Kızın düz siyah saçları, bu Işıkların dantelleri içinde piril piril yanıyor!.. — Maryora!., — Bir tek kelime daha söylerseniz, şimdi çıkar giderim buradan! — Peki susuyorum!., Oda, şimdi derin bir sessizlik için- dedir. Çıt yok... İkiside alınlarını pencerenin buzlu camlarına yapıştır- miş, Tunanın üstünde yükselen ayı seyrediyorlar... Tek bir yaprak kımıl- damıyor... Öyle sakin, öyle sessiz bir gece kil.. — Matmazel Maryora; balkona çı- kalım mı biraz, bakın #y ne güzel? — Üşüyorum!.. | Uzakta bir saat, oğır ağır on ikiyi vuruyor... — Kaputumu vereyim size!,, —İstememi., 14 Mayıs 1987 Orman umum müdürlüğünde yeni teşkildt yapılıyor Yeni teşkilâtın esasları - Mevcut memurların maaşları artırılacak Ankara 12 (Hususi muhabirimiz- den) — Yeni orman umum müdürlü- ğü vazife ve teşkilâtı kanunu lâyıha- sına göre umum müdürlük merkez teşkilâtı 13 şubeden mürekep olacak- tır. Vilâyetler, teşkilâtı memleketin or- man vaziyetine göre yeni baştan ku- rulacaktır. Umum müdürlük merkez ve vilâ- yetler teşkilâtına dahil memurların derece, aded ve maaşları projeye bağlı bir cedvelde gösterilmiştir. Bu cedvele göre, merkezde 1 umum müdür, 1 fen heyeti resi, 5 fen heyeti azası, İ umum müdür muavini, 1$ şube müdürü, 5 birinci snıf orman müfettişi,, 10 ikinci sınıf orman mü- fettişi, 13 şube müdür muavini, 10 şef (mühendis veya mühendis mu- âvini) ayrıca 23 mühendis ve mühen- dis muavini, 1 muhasebe müdürü, 1 mümeyyiz, 6 memur, 1 veznedar bulunacaktır. Umum müdürün asli maaşı 100, fen heyeti reisinin 100 ve azalarının 80-90 umum müdür muavininin 80, şube müdürlerinin 70, birinci sınıf orman müfettişlerinin 70, ikinci sınıf orman müfettişlerinin 55, mühendis ve mü- hendis muayinlerinin 20-35, muhasebe müdürünün 70, mümeyyizin 35, me- murların 20-25, veznedarın 30lira olacaktır. Taşradaki maaşlı memurların adedleri ve maaşları Vilâyetler teşkilâtına 90 lira maaşlı beş birinci sınıf orman başmühendisi, 80 lira maaşlı ikinci sımi orman baş- mühendisi, 70 lira maaşlı okadar bir üçüncü sınıf orman başmükendisi, 55 Jira maaşlı otuz üç birinci sınıf orman başmühendis muavini, 45 lira maaşlı elli, ikinci sınıf orman bâşmühendis muavini, 40 ira maaşlı altmış iki, bi- rinci sınıf orman mühendisi, 35 lira maaşlı doksan yedi, ikinci sınıf orman mühendisi, 30 lira maaşlı yetmiş, üçün- cü sınıf orman mühendisi, 70 lira, ma- aşlı bir birinci smıf kıdemli orman mühendis muavini, 55 lira maaşlı bir ikinci sınıf kıdemli orman mühendis muavini, 45lira maaşli bir üçüncü sınıf kıdemli orman mühendis mua- vini, 40 lira maaşlı bir birinci sınıf orman mühendis muavini, 35 lira ma- aşlı bir ikinci sınıf orman mühendis muavini, 30 lira maaşlı on beş üçüncü sınıf orman mühendis muavini, 25 Hira maaşlı elli sekiz dördüncü sınıf orman mühendis muavini, 20 lira ma- aşlı altmış sekiz beşinci sınıf orman mühendis muavini, 20 lira maaşlı otuz dokuz kondüktör, 35-40 lira mg- aşlı beş mümeyyiz, 14-25 lira maaşlı” üç yüz yirmi bir kâtip, 20 lira maaşlı yüz, birinci sınıf mesaha memuru 16 — Ne olur beş dakika!., — Olmaz diyorum!.. — Yalvarınm!., — Rica ederim; uykunuz yok mu bu gece sizin yüzbaşı. Gidip yatsanı- za artık!.. — Ne olur matmazel Maryora; yal- nız beş dâkika!.. Bakın gökyüzünde yıldızlar ne güzel parlıyor!.. — Olmaz diyorum canım; halam uyanacak şimdil.. — Uyanmaz uyanmaz haydi!.. Zabit, hemen sandalyenin üzerin- de duran kaputunu alıp kızın omuz- larına koyuyor. Yavaşça balkonun kapısını açıyor... Maryora, asabi bir sesle mırıldanmaktadır!.. — Ne inatçı adamsınız Faruk bey; hep kendi arzularınızı yapmak ister“ siniz!.. Balkona çıkıyorlar... Gözlerinizin alabildiği kadar uçsuz bucaksız-bir beyazlık!.. Yer, gök, deniz, her yer ve her şey beyaz, bembeyaz!... Sessiz, sadasız yanyana durmuşlar, elleri demir parmaklıkların üstünde, gökyüzünü seyrediyorlar!. Milyon. larca yıldız parlıyor başlarında!.. Bü- tün şehir derin bir uykudadır!., — Ne güzel hir gece değil mi Mar- yora!.. — Bilmiyoruml!. — Niçin bana bu kadar, insafsiz ve haşin davranıyorsunuz? « İçinizde lira maaşlı 300 ikinci sınıf mesaha memuru, 16 lira maaşlı altı yüz, üçün cü sınıf mesaha memuru istihdam olunacaktır, Bu cedvele göre orman ümüm mü- dürlüğünde 548 mühendis çalıştırıld- caktır, Orman mühendis muavinlerinin yetiştirilmesi ve bilgilerinin artır ması için münasib görülecek mınta- kalarda, mıntaka orman mektepleri ve kursları açılacaktır. Mevcut memurların maaşları artırılacak Yeni kanun projesinin meriyet mey- kilne gireceği tarihte orman işleri umum müdürlüğünün merkez ve Vi- Jâyetler maaşlı kadrolarında çalışan meslek tahsilini bitirmiş bütün me- murlar, bulundukları derecede 1452 numaralı kanunun meriyetinden sori- ra kaç terfi müddeti geçirmişlerse her terfi müddeti için bir derece he- sabile bir defaya mahsus olmak ve ehliyet aranmak kaydı ile terfi ettiri- lebileceklerdir. Bu suretle terfi etti- rilenler 1452 sayılı kanunun 8 inci maddesindeki bir dereceden fazla ter- fl edenlere mahsus hükümler daire sinde maaş alacaklardır. Oi muhafaza memurları Orman koruma işlerinin askerileş- tirilmesi üzerine vazifeleri filen niha- yet bulacak olan orman muhafaza memurlarının saha memurluklarında kullanılmaları takarrur etmiştir. Yeni teşkilât kanununda buna dair hususi hükümler mevcuttur. Bu hü- kümlere göre orman muhafaza me- murlarından 16-20 lira maaşla mesaha memurluklarına ancak ehliyetleri imtihanla sabit olanlar geçirilebile- ceklerdir. On liralik mesaha memur- Tuklarında ehliyet aranacaksa da im- tihan ypılmıyacaktır. Halen mevcut orman muhafaza memurları kadro- suzluk dolayısile açığa çıkarılanlarla on liralık mesaha memurluklarına nakledileceklerden gerek siciNeri ve gerek ehliyetleri itibarile bu hizmete yaramıyanlar, kanunun neşri tarihin- den itibaren bir sene zarfında tekir 'üte sevkedileceklerdir. 15 seneyi ikmal edenler asli maaş- larının yüzde yirmisile tekaüt oluna- caklardır. 15 seneden fazlası için her seneye mukabil maaşlarının yüzde ikisi tekütlük maaşlarına zam oluna caktır. 25 seneyi ikmal eden veya daha fazla hizmeti olanlar hakında tekaüt kanunu hükümleri cari olacaktır. 15 Seneyi ikmal etmiyenlere ise her hiz- met seensi için iki maaş nisbetinde ik» ramye verilecektir. bir parcecik olsun acıma hissi duy- müyor musunuz bana karşı?... — Faruk bey; devam ederseniz içe ri girerim!.. — Hep ayni tehdid, hep ayni silâh!, Daima yanımdan ayrılmakla beni susturuyorsunuz!.. En kuvvetsiz, en Zayıf tarafımı keşfettiniz nihayet!.. — Yüzbaşı!.. — Peki susuyorum!,, Uzakta bir yıldız, gökte ışıklı kavis- ler çizerek Tunanın üstüne akıyor... Onlar, başları semada, öyle duruyor- lar... Ne o bir şey söylüyor.. ne öbü- rül.. Dakikalar geçiyor! Nihayef yüzbaşı gözlerini yavaş yavaş kım gözlerine çeviriyor.. sanki Tunanın bütün yıldızları, bu yeşil gözlerin Kr pikleri altında saklı!... — Meryoral.. t Gene susuyor... Dudaklarında üç heeelik bir kelimeyi söyliyecek kuvvet yok!.. Başını kaldırarak, üzerinde mik yonlarea yıldızın parladığı ir tekrar bakıyor... — Maryora, diyor... Artık beni di parça dinlemen, bana bir parça inan man lâzımi., 1 — Faruk bey; sizi dinlememek, sizg inanmamamak vazifem icabıdır, Sus sunuz rica ederim!,, — Hayır susmıyacağım; artıkf., (Arkâsı var),