Sahife 10 ——— AKŞAM | 10 Mayıs 1937 Pazartesi konuşmaları (Baş tarafı 6 ncı sahifede) n Rus edebiyatını onur ın kudretidir ki bugünkü enter- Rusyayı Pouchkir: yen ile ayağa kaldırı »tlerin edebiyatları yan hifesini alsak, bunun de, ne esasında ne kadar y bulabiliriz? O, filvaki büs- en gayri değildir. Evet Amma, Türklüğün nisbeti ondane kadar zayıftır? 'Tibkı m iş bir kurd kırması köpekteki kurd cinsinin evsafı kadar, Divan edebiyatında de- Jenere edilen, Tanzimat ve Serveti Fünun edebiyatlarında taklidden bü- yük Türk ruhunun yaratıcılığına bir atımız yüksek de bir Şimali, Gorki ne kadar Rus, ne kadar Hindildir? Yani kendi mil letlerine nisbetle ne kadar millidirler Aziz üstad, milli edebiyat mefhu- munun karşılığını fransızcada bula- madığınız için üzülmenize mahal rım. Bunun yalnız fran- ingilizcesi de yok. Bun- n ne çıkar? Meselâ fransızcada bir lıbi içine girip ifade edilmiş fhum için almencada Fransızlar hiç üzülmüyorlar. Ve halde, bunun almancası yoktur, leyh biz de fransizcadan ala- lum demiyorlar, Mili edebiyat tabiri, fransızcada yoksa, eselâ ruscada var, Hem bu tabir, kelime kelime fransızcada - olmamakla beraber bu fikir mevcud değildir denilebilir mi? Litförature françafse, La science fran- Çaise, La filosophle française gibi ta- birler Fransız ilmi, Fransız felsefesi kadar bir Fransız edebiyatı olduğunu ve Fransız diyerek başka millet- lerden ayırma bakımından mili vas- fını taşıyan bir edebiyatın vücudüne inandıklarını bize göstermez mi? Makalenizin sonunda vardığınız hüküm, bana, başlangıçta sisli bul- duklarınızdan daha berrak görün medi, Diyorsunuz ki: *Bizde mini edebiyat. fikir ve sanat âleminde yaratıcılığa başladığı günlerden bugüne kadar Üzerinde vücude getirmiş olduğu eser- lerin mecmuudur.» Öyle saniyorum ki bu buyurduğu- nuz, bütün Türk edebiyatıdır. Onün taklid mertebesinde kaldığı, melezli tiği devreleri ve esörleri de içine 8 Halbuki bunların hepsi milli edebiyat sayılamaz. Buyurduğunuz gibi mese- Türklüğün Je mevzuda değil, onu “yâratan edebi | şahsiyettedir. Pierre Loti, (Madam Krizantem) i Japon gibi yazmamıştır. Fransiz ruhunu her satırında bulmı- yor miyız? Mevzutı tâ eski Yunandan gelen trajedilerin, meselâ - Sofokl, Rasin ve Götenin dehâlarında ne ka- dar başka ışıklara başka varlıklar halinde görüldükleri inkâr edile! mi? Biz, işte-bu başkalığın rengine milli diyoruz ve böyle kendine haş bir renk ile dünya edebiyatları arası- na gitecek bir Türk edebiyatını milf edebiyat sayıyoruz. Bilmem, fikirlerimi iyi söyliyebil- dim mi? Her halde bu konuşmamla, size olan saygımı teyid ettiğime inan- manızı bilhassa rica ederim üstad Tıraş bıçağile yüzünden yaraladı Taksimde oturan 18 yaşında mat- mazel Avantiya Eminönünde bir han- da terzilik etmektedir. Ayni handa g> ne terzi çıraklığı eden Yaşar matma- zel Avantiyayı traş bıçağile yüzün- den yaralıyarak kaçmışsa da biraz sonra yakalanmıştır. Bir sarhoş, bir dükkânın camlarini | kırdı, az sonra yakalandı Artin adında bir adam dün gece fe- na sarhoş olduğu halde Eminönünde Mehmed Ali isminde birinin dükkğ- *ninin camlarını kırmıştır. Azılı sarhoş yakalanmıştır. Tevkihaneden kaç: kaçan katiller dün şehrimize getirildiler (Baş tarafı birinci sahifede) amcası Mehmed Saffeti öldürerek İs- tanbula kaçan ve burada yakalanan Tevfikti. Bunlardan Abdullah kkında ve- rilen hüküm temyizde tedkik edildiği ve Tevfiğin işi de muamelede olduğu için Tevkifhanede bulunmakta idiler. Tevkifhaneden kaçtıktan sonra Bu iki katil suçlusunun ortadan yok olması üzerine kaçtıklarına kanaat gelince, ne şekilde kaçmış oldukları araştırılmış, yapılan tedkikatfa, yeni inşa edilen bir ım pencere demi- inin sökülmüş olduğu görülmüş ve radan kaçmış olmaları kanaati ha- sil olmuştu. Müddeiümü ir taraftan Tev- inde icabeden tah- tedkikatı yaparken, polis ve jandarma da flarilerin şehirde bir ta- İ rafa iş olruaları ihtimali üze- ştırmalara İstanbulun aramadık ni bırakmamışlar, fakat en ufak bir ize bile lıyamamışlardı. Şehirde araştırmalar yapılmakla beraber, bittabi, bütün taşra şehirler zabıtası da (elgraflarla hadiseden ha- berdar edilmişlerdi. Tam dokuz gün, firarilere aid çük bir haber bile alınamadı. Nihayet, 30 nisan günü, oteline gelen iki yabancı müşteriden kuşku- lanan ve onları firari katillere benze- ten Adanada Ceyhan oteli sahibi bay Şevket, zaten tetikte bulunan ma- halli zabıtayı ikaz edince, Tevfik ile Abdullahdan başka kimseler olmıyan bu iki yolcu, Nebi isminde bir kahve- cinin dükkânında yorgunluk kahve- lerini içerken yakalandılar, en Firariler İstanbula nasıl getirildiler? İşte bütün bunlardan sonra kaçtık- ları Istanbul Tevkifhanesine atılmak üzere, Adanadan evvelki gece yola çıkanlan bu iki katilin dün akşam saat 18,30 da Adana trenile Haydar- paşaya gelmeleri bekleniyordu. Hapishane ve Tevkifhane inzıbatı- na memur olan Fatih jandarma ku- mandanlığı tarafından Haydarpaşa garında tertibat alınmıştı, Bir çavuş, iki onbaşı, on jandarma gar dahilinde süngü takarak firarileri getirecek treni beklemekte idiler, Fİ- rarileri görmek merakına kapılan yüz- lerce insan Haydarpaşa İstasyonunu doldurmuştu. Bu sırada istasyondaki ah tahtaya bir memur şu yazıları yazdı: *18,30 da gelecek olan 7 numaralı katar 60 dakika teehhürle gelecektir.» Bu haber, bir taraftan bekleyenlerin canını sıkmakla beraber diğer taraf- ten da bu iki şeriri görmek merakına düşenlerin adedini ve sabırsızlıklarını ârtırıyordu. Gar tamamile dolmuştu. Retarile beraber saat on dokuz otuz | beşi de geçtiği halde tren meydanda yoktu. Nihayet on dokuzu kırkta tren geldi, Firariler trenden iniyorlar Abdullah ile Tevfik, bir zencirle bağlı oldukları halde Adnana jandarması, İzmit resmi polisleri ve İstanbuldan İzmite kadar giden sivil memurlar muhafazasında bulundukları halde vagondarı indiler, Halk Tevkifhane- den kaçarak Adanaya kadar gidebilen bu iki azılı katili görmek için birbiri- ni itp, kakıyor, herkes üstüste yık” yordu. Jandarmalar güçlükle halkı dağıta- Moda vapurunda Tak her ki katili de o sırada İskeleye yanaşan on dokuz elli yedi seferini yapan Moda vapuruna soktular, İki katil derhal vapurun yan tarafındaki memur kamarası yanında bulunan yolcu kararasına sokuldu, jandarma ve polisler de içeri girdikten sonra ka- pılar kapandı. Kamaraların bulundu- ğu bu kısım muhafaza altına alınarak yolculardan kimse buraya yaklaştırıl- madı. Halk güçlükle zaptediliyordu. Katiller ne vaziyette idiler? Mer iki katil de çok yorgun ve bit- kin idiler, İkisinin de suratı asılmış, kara kara düşünüyorlardı. Tamamen şaşkın vaziyette idiler, Bu sırada kamaranın deniz tara- fındaki pencereden resim âlmi ağa çar lışan fotoğrafcılarla muharrirleri ren Tevfik; — Kaçtık amma, Bari artık aleyhimizde Bütün hakikatı s Gibi sözler söyl kaçamadık!.. ızmayın!... Siz!... yanaş- ı, Kadr une hak- Imuştu, Herkes bu iki şeriri gör- erakına kapılmıştı. Köprüdeki kalabalık Vapurdan bütün yolcular çıktıktan sonra her iki katil de zencirden bile- ziklerini sürüyerek muhafaza eltinda Köprüye çıkarıldı, İlerlemenin imkânı yoktu. Akay memurları yolculardan bile bilet toplayamaz hale gelmişlerdi. Bu insan akıntısı arasında Abdullah ile Tevfik, Köprünün Karaköy tara- fında beklemekte olan umumi hapıs- hene otomobiline sokuldular, Bir kor- na ve bir molör sesini müteskip hare- ket eden oto: I, beş dakika sonra, iki katili j karak, kadar getirmişti Katiller Tevkifhaneye götürülerek sorguya çekildiler İkisi de burada karakol kumanda- nının odasına alındılar. Adana jandarmaâlârı, alelüsul her iki katili de İstanbul jandarmasına tes- lim ederek zimmet aldıktan sönra tekrar mlekefl e dönmek üzere istirahate çekilmişler, iki katil de bir müddet sonra, muhafaza altında, ha- pishaneden tevkifhaneye nakledilerek 'Tevkifhane riüdürünün odasına oda- sına alınmışlar ve Tevkifhane müdürü n de huzurile, önce firar ha- tahkikatına el koymuş olan müddelumumi muavini B. Sabri tar rafından sorguya çekilmişlerdir, Sorgu... Öğrendiğimize göre, katiler, dün gece müddiumumiye bütün hakikati itiraf etmişler ve Tevkifhanenin nere sinden kaçtıklarını kati olarak gös termişlerdir, Bu firar hadisesile daha bazı kimse- lerin alâkadar oldukları tahakkuk etmiş gibidir, Öğrenlidiğine göre, firariler, kendi- lerini arayacak olanları şaşırtmak için muhtelif çarelere baş vurmuşlardır. Müddetumumilik tahkikatın tatniki- | ne lüzum görmüştür. Bugün de hadisede malümatlarına müracaat zarureti hasıl olanlar din- lenecek ve kati netice alımarak tahki- kat evrakı tekemmül ettiktikten son- | ra, katiller firar suçlarından dolayı da &yrıca m: iv keme ye sevkedilecekler- dir. Müddeiumumi Hikmet Onat ne diyor? Dün gece saat yirmi dörtte bir mu- harririmiz, müddetumumi Hikmet Onat ile görüşmüştür. B. Hikmet Onat, katillerin, Tevkif. haneden firari şekilleri hakkında ya- pılan sorguların neticesini muharririmize; — «Tâhkikatla bilfiil ben yarın (bugün) meşgul olacağım. Muavin bay Sabri halen Tevkifhanede icabe- den isticvabatla meşgul bulunmakta- dır. Yarın (bugün) yapacağım soruş- turmalar neticesine göre, firar hadi- sesinin hakiki mahiyeti hakkında ica- beden izahali vereceğim! demiştir. Eskişehirden geçerken Eskişehir 9 (Telefonla) — İstanbul tevkifhanesinden kaçarak Adanada yakalanan katil Tevfik ve Abdullah bu sabah saat 8,50 de Adana trenile ve jandarma mubafazası altında Es- kişehire geldiler. Trenin istasyonda bir saat kalmasından istifade ederek kompartımanlarına girdim ve kendi- lerile görüştüm. Bana şu sözleri söy- lediler:. — İstanbuldan ayrıldığımızın t- çüncü günü akşami geç vakıt Eski- şehir istasyonuna geldik. İstasyonda bir kahvede oturarak birer çay içtik. Bir müddet sonra ortalık aydınlan- mıya başladı, Kahveden çıktık, şeh- re doğru yürüdük, Yolda Kemal adın- soran v Başvekilin Paristeki konuşmaları çok mühim neticeler verdi (Baş tarafı 1 inci sahifede) || «Dünkü konuşmalar, Fransa - Tür- kiye müni tının âtisi hak fali imi unacak rında ve hari oian fikirde kâfi bakat zemini bularak, lesl dolayısile, bir Fransız karşılıklı müzaherst paktı edemiyecekleridir.» Monclart, Ami Du Peuple gözet si de diyor ki: «Türkiye Başvekili ile Fransiz b ciye nazırı, Milletler a; bütün mesaili ve bu arada Balkanlar ve Akdeniz mesele- lerini geniş bir şekilde gözden geçir- mişlerdir, Siyasi ufuklarda yapılan bu tcdkikala bilhassa birkaç aydanbrei yan diplomasisinin ayni sahalar- da ye erdiği faaliyet sebebile, lüzum ” Bu tedkikler Fransayı Türki- nı dostlukları sarsacak bir ihtilâfın mevcud ol- ncak mes&- Türk Du Peuple gazete- samimi bir do; i memleketi alâka meselek üzerinde dı de ve eze Milletler malişlerek eriniyet hu: fikir mütabakatı cemiyeti ile | hudutların masur cek pakta gelince: şalar da çok sami » hava içinde geçmiş ve müzakerelerin pek yakında mesut bir neticeye ğı ümidini vermiştir. Paris gazetelerinin makaleleri Paris 9 (A.A. )— Anadolu « İ ran hususi muhabiri bildiriy | vekil B. Blum ta-afından veri yömeğinde Fransa âyan ve mebusan | reisleri ile nazırlar davetliydiler. B. | Blum İsmet | İnönü ile sai gi | | | münaka- rüştü. Öğleden evvel Elyces sarayında Fransa cunıhur reisi tarafından ka- bul edilen başvekilimiz B. Lebrunun yanında bir saatten fazla kalmıştır. Akşamı, refakatinde büyük elçi Suad Davazla konsolos B. Firuz oldu. ğü halde, İsmet İnönü Place de 1. to'ile'de Are de Triomphe altında yatan | meçhul askerin kabrine giderek me- rasimle bir çelenk koymuş ve Çanak- | Kale muhariplerinden bir grupla cum-| buriyet muhafız kıtalarından bir müf- reze tarafından selâmlanmıştır. Ken- disini bu meraslın esnasında İstikbal | eden general Govraud, Geliboluda | hastanelere ateş açmamış olan Türk- | lerin cıvanmertliğini ve harpteki kah- | ramanlığını söyliyerek buna karşı bay-! ranlığını bildirdi. Paris gazeteleri Türkiye başvekilin- den büyük ehemmiyetle bahsetmek. tedirler. Petit Parisinen gazetesi «Tür- da eski bir arkı niza Tüasgeldik. Bizi akşam yemeğine davet etti, fakat çekindik yemeğe gitmedik. Şehre gi- rince bir tabanca almak istedik. Saat ona doğru çarşının ortasında bir dük- kânn camekinmdaki tabancalara bakıyorduk. Yanımızda sarı benizli | biri peyda oldu: | — Tabanca mı alacaksınız? İ sordu. Cevap verdik: — Evet, sen kimsin? — Ben tüfek tamircisiyim taban- ca lâzımsa size tedarik edeyim, — Peki gelir bakalım... Dedik, fut- bol sahası yanındaki büyük parka gittik. Orada tabancalar patlatılarak muayene edildikten sonrâ 22 kurşun- lu bir tabancayi 23, 6 kurşunlu bir tabancayi de gene 23 liraya satın al- dık, 46 lira verdik. Buradan Akşehire gitmek üzere ©- lan otobüslerin durağına gittik. Olo- büsçülerle adam başına üç buçuk lira- ya pazarlık ettik. Oradan Adanaya geçtik. Adanada gazetelerde okudu- ğunuz tarzda tevkif edildik. Tevfik biraz durdu, sonra dedi ki; «— Şu sözleri yazmanızı rica ede- rim: 934 senesinde ben Antakya ha- pishanesinden kaçtım. Bütün Fran- sız jandarmaları beni tutmak için .. Diye | tibi B. Leger, başv aa a kiye başbakanı: Fransanın misafiri» başlığı altında İsmet İnönünün canlı ve senelerle dolu bir tercemei halini ve hayattaki muvaffakıyetlerini yazdık- tan sönra onunla konuşmalardan Türk - Fransız dostluğunun kuvvet- leneceğini yazıyor, Saint Brice, Le Journal da Atatür- kün çok değerli arkadaşı ve yeni Tür- kiyenin yaratıcılarından biri diye se- lâmladığı İsmet İnönünün Pariste bir günlük konuşmaları Sancak işin- den çıkan eski suitefehhümleri da- Zıtmağa kâfi geleceğini yazarak bu büyük devlet adamından sitayişle bahsediyor. Paris Soir burudaki mükâlematın siyâsi ve iktisadi münasebatın tak» viyesi üzerinde olacağını yazıyor. Dün mebusan relsi B. Herriot büyük elçiliğe gelerek B. İsmet İnönünü zi- yaret etmiştir. Akşam, hariciye nazın tarafından 80 kişilik bir ziyafet veril- miştir. B. Blumun ziyafeti Paris 9 (A.A.) — Havaş bildiriyor: il B. Blum ve refikaları, Ma- 1on başvekâlet konağında, Türki- ye başvekili İsmet İnönünün şerefine rdir. Bu ziya- B. Suad ye iş se, eski başvekillerden Pan! Boncour, Sarraut, hariciye nezareti umumi kâ- kâlet hususi ka- lem müdürü B. Blumel, hariciye hu- susi kalem müdürü B, Rochat hazır bulunmuşlardır. Meçhul asker âbidesine çelenk kondu Paris 9 (A.A) — Londraya gitmek Parise uğramış olan Türkiye >kili İsmet Inönü, kesif bir halk lesi hazır olduğu halde meçhul rin mezarına defne dalları ve 'Türk bayrağının renginde kordelâlar- la süslenmiş leylâklardan vücuda ge- enk koymuştur bik Çanakkale kuvvei seferiyesi kumandanı ve Paris askeri valisi ge- neral Gouraud ile eski Çanakkale mu hariplerinden bir çoğu bu rasimede hazır bulunmuşlardır. Başvekil Londraya hareket etti Paris 9 (Akşam) — Başvekil İsme İnönü bu sabah sant on buçukta Pa- risten Kaleye hareket etmi, Baş- vekil istasyonda Fransız ricali, hari- ciye siyasi müsteşarı Numan Mene- sefirimiz, Paristeki Türk kolonisi tarafından uğurlanmıştır. Başvekil öğle vakti Kaleye vasıl ol- muş ve ufak bir gezinti yaptıktan son- ra limanda bulunan Kocatepe torpi- do muhribine binmiştir, Kocatepe der- hal hareket etmiştir. mmm seferber oldu, yakalıyamadılar. Bravo Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kuvvetlerine... Bizi hüdudu geçme- den yakaladı.» Eskişehir istasyonu meraklılarla dolmuştu Herkes bunları görmek is- tiyardu. Kadınlar vagonun üstüne kadar çıkıyorlardı. Birinci kampana vurmuştu. Ab- dullah ve Tevfik kalabalığı görüyor ve gülüyorlardı. Tren hareket eder» ken, kendilerini teşyie gelmişler gi- bi, ellerini kalabalığa sailıyorlardı, Şehrimizdeki tahkikat ilerliyor. Kemalin kim olduğu, iki tabanca ile kurşunları kimin sattığı araştırılıyor. Zabita geceli gündüzlü tahkikata de- vam ediyor. — Doğan Bir sabıkalı yakalandı Sütlüce, Kâğıthane, Hasköy, Kasım. paşa ve civarnda bir çok hayvan hır- $izlıklarından suçlu olarak uzun müd- dettenberi aranmakta olan Gafur is- minde bir sabıkalı, Feriköyde Mah- mudun kahvesinde jandarmalar tara- fından yakalanmıştır. Yapılan tahkikatta bu adama ya- taklık eden İbrahim, Bayram ve Ah- med isimlerinde üç kişi daha tutul- muş, bunlar hakkında da takibat ic- rasına başlanmıştır,