3 Mayıs 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

3 Mayıs 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Mayis 1937 AKŞAM Yeni bir meslek: Bankacılık 19 sene evvel banka işlerini bilen Türk genci yoktu Halbuki Cumhuriyet devrinde banka işlerine gittikçe çoğalıyor vakıf mütehassıslar Memleketimizde iktisadi hayatın süratle inkişafı Üzerine gençlik için parlak bir istikbal vadeden yeni bir meslek tetssüs etti; Bankacılık, Bundan daha yirmi sene gibi kısa bir zaman evvel Türkiye toprakları içinde ziraat bankas ı başka Türk / parasile kurulmuş ka henüz mevcut değil iken Türk çocukları için bankacılık da tamamen piechul bir iş & unsurlar ka muameleri Türkçeden gayri bir lisanla görülür- dü. Her sahada olduğu gib: bankacılık- taki bu anormal vaziyet te süratle de- Zişti, bugün iftiharla seyrettiğimiz büyük bank ımız, sağlam kredi müesseselerimiz v: Bankalardaki re terkettiler. Milli bankaları- n bürolarında çalışan en ufak me- k şefe kadar binler» #t banka mua- ıtizam içinde muamelât melele idare £ Türk lisanı ile görülür, Burkacılık b mn avukatlık, ma liyecilik, muallimlik, tabibiik gibi başlı başına bir m. ine gelmiştir. Tahsilini bitiren bir Türk genci ken- ine bir meslek inlihab edetken em- iy lığı seçebilmektedir, Ve muvaffak olan bir mek, parlak mex Ş mek pek kolaydır. Gençliğin bânkacis lığa karşı göstermeğe başladığı alf- u açıkça Sümer Bânkın kursu Bankacılık o kâdar ayrı, başlı başi- na bir meslek haline gelmiştir ki ban- aldıkları me- 1 bir bankacı için lâzım olan malümatla techiz etmek üzere uzun kurslardan geçirmektedirler, Ziraat bankasının yeni memurları için her gene açtığı bir kurs vardır; ve bütün memurları buradan geçmişlerdir. Su- mer bank da her sene açtığı kurslar- dü yüksek mali bilgilere sahib me- durlar yetiştirmektedir. Bunlar da memleketimizde bankacıya olan ihti- yacı gösleren hadiselerdi: Yeni bankacılarımızın nasıl yetiş- tiklerini yakından görmek üzere Sü- mer bankın yüksek ticaret mektebin- deki kursunu ziyaret ettik, Burada bankaya bu sene imtil alınmış 28 lise mezunu genç ders görüyorlar- dı. İçlerinde kız talebelerin adedi de nazarı dikkati telbedecek Kadar fazla idi. Bunlar bir taraftan bankadan 70 lık alıyorlar, bir taraftanda ılık ilmini tahsil ediyorlardı. sürecek olan bu kursu ikmal edenler Sümer bankın muhtelif mü- esseselerine tayin edilecekler; içle- rinde muvaffakiyet gösterenler de tahsillerini ilerletmek üzere bankâ he- sabma Avrupaya gönderileceklerdir. Biz sınıfa girdiğimiz zaman ders kurs tedrisatmın en esaslı bilgisini teşkil eden (Muhasebe) İdi. Banka namına kursu idare eden ve eski bir bankacı olduğu kadar değerli bir «Muhasebe» profesörü olan B. Sergis Nihat genç bonkacılarla ayrı ayrı meş- gul olarak onları yetiştirmeye çalışı- yordu Muhasebe lisanı Bütün bu memur talebelerin ban- kacılığa karşı gösterdikleri alâka, bil- mediklerini muhakkak öğrenmek için sarfettikleri gayret görülecek şeydi. Birer birer tahtaya kalkanlar profe- sörün verdiği meseleleri ateş gibi hal- lediyorlar. Kâr ve zarar hesaplarını süratle neticelendiriyorlardı. Profe- sörün en fazla dikkat ettiği şey bu genç bankacıların muhakkak «Mu- hasebe lisaniles konuşmalarını temin idi. Bunu sık sık hatırlatıyordu, Bu derste yalnız hesap, rakam hüküm şürüyord (& bir aralık tahtaya Sümer bankın yüksek tcaret mektebindeki kursuna devam edenler Profsebr Serkis Nihad bir talebeye profesör Muhasebe ilmi- nin pek müteammim bir wecizesini hatırlatarak «Muhasebe işinde az W- kırdı çok iş görür» dedi, Burada genç memurlara bir bankacı zihniyeti aşt- Janıyordu. 19 sene evvel Hergün öğleden sonra 13,30 da baş- layıp 18,30 a kadar devam edenbu kursun son dersi bitince dersten sonra kurs şefi B. Sergis Nihadla bir müddet konuştuk. Kendisine Türki” yede eski ve bugünkü bankacılık arasında yapılacak mukayesenin ne Gecesini sordum. — Bizde, dedi, 19 sene evvel ilk de- fa ölarâk İtibarı milli bankasi açıldı- Kı zaman banka işlerine vakıf Türk gençleri aradılar. Bulunamadı. Zaten © zaman bankanın yüksek erkânı Türk lisanile banka defterleri tutula- mıyacağı ve banka vesikalarının tan: zimine imkân olamıyacağı kanaatin- de idiler, İtibarı milliye alman memurlar he- men kâmilen Kredi Lione ve Osmanlı bankasında bancı unsurlara mensup Bugün ise bankâlarımızda küçük ve yüksek memuriyetlerin kâmilen ye- tişmiş Türk gençlerinin elinde oldu- ğunu görmekteyiz. Bugün bankalarımızın hepsinde bilümum banka muamelâtı için istis- nasız bir şekilde Türkçe defterler tu- tulmakta ve Türk lisanile tanzim edil- miş vesikalar istimal olunmaktadır. Bugünkü fiht vaziyet İtibarı milli- nin teessüs ettiği zamanındaki zihni- yetin ne kadar değişmiş ve bankâcı- lıkta ne kadar ileri adımlar atılmış olduğunu gösterir. Bankacılık mesleği doğdu Bizde artık bir bankacılık mesleği doğmuştur. Eskiden bir kambi yo, bir iskonta, bir teminat mektubu Omünmelesi (o bilinmediği için muazzam bir iş gibi gö- rülürdü. Paket Cumhuri) vrin kalar memlekette bankacılık muhi- tinde umumi bir meleke ve alâka u- yandırmıştır. Bugün bunların hepsini öğrenecek muhitler husule gelmiştir. Şimdi piyasada her hangi bir nevi banka işine vakıf üç, beş, sekiz genç veya mütehassıs bulmak, görmek mümkündür, Eskiden bir banka teşkilâtını bilen bile yoktu. Halk tammaz, emniyet etmezdi, Eskiden bir banka kapısın- dan tereddütle giren balk bugün en yüksek bankaya kendi malı ve evi imiş gibi girmekteğir. Bankacılığın bizde eriştiği tekâmülü yeni çıkan bankalar kanunu da gü- zelce anlatır. Esasen bu bizde banka- cılığın tekâmülünün bir neticesidir. Artık gerek memurun gerek bankanın hakları hüküm altına alınmış bulu- nüuyor, Onun için bugün kendisine i#- tikbal hazırlıyan bir genç emniyetle bankacılığı seçebilir ve burada yükse- lebilir, Memlekette bankacıya ihtiyaç da vardır. İşte ticaret mektebinin bugün, bu saatte çalışması mühitin Pankacıya olan ihtiyacını göstermez mi? Biz burada gençlere bir bankacı için lâzım olan bilgileri gösteriyoruz. Bun- lar muhasebeden başka maliye, istatis- tik, işletme iktisadı, medeniye, iş hu- kuku, iktisad, emtia, ticaret hukuku da okuyorlar, profesörleri üniversite Ve yüksek ticaret profesörleridir. 'Talebelerimiz içinde çok değerli, dört ayda hazmı oldukça zor olan bu dersleri fevkalâde bir surette bazır- İyacak kadar kabiliyetli gençler var. Ve bârikacılığa “ büyük” bir aliika ile bağlıdırlar. Bir taraftan bankada çalı- $arak tatbiki stajlarını, diğer taraf- tan burada nazari bilgilerini arttı- rıyorlâr, İstikbalin genç bankacıları bun- lardır.» Ş.H.S. Romanyadan Türkiyeye seyahat Bükreş 2 — Mayıs sonunda Roman- yadan 'Türkiyeye büyük bir seyahat tertip edilmiştir. Seyahate O Dobrice Türklerinden birçoğu iştirak edecek- tir, Somada Çocuk bayramı parlâk su- Tette kutlanmıştır. Yukamda bayram tile yapı zahül biz İRİ Sahife ? “Ittihad ve Terakki, nin sön devirlerinde Suikasdlar ve enirikalar Tefrika No. 86, Yazan: Mustafa Ragıb Merkez kumandanının yaptığı bütün tahkikat neticesiz kaldı şına kadar uzan- dıktan sonra Gi şte irmavay Ci desini takip ederek Beyoğlundan; Köprüden geçtiler; Eminönünden Sultanahamamına saparak Çakmak- çılar yokuşunu çıktılar ve Harbiye ne- zaretinin Mercan kapısı önünden ge- çerek Beyazıd meydanına geldiler. Buradan da Çarşıkapısı, Divanyolu ve Türbe yolile doğruca Babıâliye iler- lediler. «Size ikinci bir yol öğrettim.» Enver paşa, Babıâlide sadaret dal- resi önünde olomobili durdurdu, en evvelk kendisi indi. O: i sonra sAĞ- razam da otomobilden dışarı çıktı Muhbirin iddia ettiği gibi kendi aley- hinde pusu kurulması iht olan şehrin mühim bir kısmını birlikte do- laşmışlardı. paşa, Enver nın uzun bir otorsobil seyahati yap- tırmaktaki maksadını aştırmağa lüzum görmeksiz'n Harbiye nazırının elini sıkarak burada arkadaşına ve- da edeceği sırada; Enver paşa yarı şa- arı ciddi bir tavırla Talât pa selâmlıyarak Harbi- Dedi ve Sadrüza otomobiline atladı, doğruca paşan muştu! Hus bir otomobil gı biye nazırı b elbett tiği razam, Enver p alelâde bir şel zükmek istedi gibi bir tavır takındı. i eder gö anlamı Enver paşa, hüküm verecek bir netice almamıştı fakat.. Enver paşa Harbiye nezaretine gel- diği yaman Talât paşa ile yaptığı oto- mobil gezintisinden al intibaları tahlil etmeğe başladı. Gerçi bu uzun seyahatte birçok yerlere girip çıktık- ları halde sadrazam, bu arada hiç bir teredâüd ve hareketi gösterme- miş, şüphe verecek bir vaziyete düş- memişti. Şu halde o, ya Enver paşa- nın maksadını keşelederek pusu önü- ne geldikleri halde gayret göstererek soğukkanlılığını muhafaza et hud da Harbiye nazırmın aley hakikaten böyle bir teşebbüs varsa bile Talât paşu alâkadar olmadığı için tabil halini. terkelmemişli. Bu bakımdan Enver paşa, t paşa hakkında hüküm verecek bir netice elde edememişti. Ancak Harbiye mazırının nokta vardı: Talât paşa neden yalıda konuşmalarını ter- cih etmiş ve otomobile binmek İste- müte- erek uzun bir oto- ntisi yaptırdığı hâlde neden bu gezintinin sebebini sormamış; ni“ hayet ayrılacakları zaman şüphesini İma etmek için «size ikinci bir yol öğ- rettim!» dediği halde Talât paşa ne- den bu süzün üzerinde durarak iza- hat almağa kalkışmamıştı?. Enver paşa, bütün bunları çok mâ- nidar buluyor, Talât paşanın vaziyet- ten şüphelendiği için hâdiseyi deş- mek istemediğini ve aralarında bir münakaşa kapısı açmaktan çekindiği- ni tahmin ediyordu. O, şayed sadraza- mın bu ihbar ile alâkası yoksa daha samimi davranarak bu kadar lâkayıd kalmıyacağını düşünüyordu. Enver paşa, Talât paşanın ahvalini yokla- mak ve tecrübe etmekle hiç bir neti- ce almadığını görünce İşi behemehal tahkik etmek, kısa bir zamanda kar- şılaştığı iki hâdisenin bilhassa iç yü- günü deşmek istedi. Merkez kumandanının da haberi zihnini Derhal Merkez kumandanı Cevad beyi yanına çağırarak dedi ki: aleyhimde bir suikasd ter- tip edilmiş, benim geçtiğim yol üze- rinde bir pusu kurulmuş olduğunu haber aldım, Malümatınız var mı?, ç Merkez kumandanı, tereddüd et - Evet efendim, ben de bugün bir İ haber aldım ve hemen tahkikata baş» ladım, fakat henüz bir netice #lamadım. Enver paşa, Cevad beyin de müsbet bir cevap verdiğini görü ce, kendisinö Yapılan ihbarın ciddiye» tine bir kat daha inandı ve: — Bunu kimden şüphe nuz? dedi, kumandanı, henüz kati bir almamakla beraber, hükü- ai aleyhine suikasd yapabile- cek kimseleri ve unsurları düşündü ve şu mütaleada bulundu: — Efendim, ya Ermeni düşmanların mü; eretini eden muhalifler tertip eti ler... Size bundan başka ki &rruz cimeğe cesaret eder?. Enver paşa bu cevabı beğenmemiş- ti, Merkez kumandanının hâlâ pek sathi düşündüğünü, hâdiseyi -ehem- eti nisbetinde. . şümullü olarak ramadığını anladı ve Cevad beyi biraz daha düşünceye sevketınek için dedi ki; — Başkalarından şüphe etmez mi- siniz? Bana suikasd yapabilecekler yalnız bü gibi adamlar mıdır?, Merkez kumandanı dali ü ediyorsu- , yahud temin abilir- Harbiye nazir- in i herhangi bir sebepten do- y iinize karşı münfail olan ba zı kimseler İntikam 'almak için böyle hainane bir teeşbbüste bulunmuş ola- bilirler. Fakat bunların izini bizce müseccel olünlar arasında aramak lâ- zım geliyor. dedi, Cevad bey, bütün gayretlerine rağmen bir iz bulamıyordu r paşa, Cevad beyin kendi şüp- karşısında sinirlenmişti Merkez kumandanına sadrazamdan şüphe edip etmediğin! sormak istedi. Fakat birdenbire kendini topladı: O, neye mal olursa olsun Talât paşa ile aralarında göçen hâdiseleri ve dime- ğını kemiren şüpheleri meydana çi- karmak istemiyordu. Bahusus Cevad bey gibi, biraz da sadrazama meyyal olan ve «İttihad ve Terakki camiası içinde köpan ihtilâf ve ihtiraslara bir türlü akıl erdiremiyen birine bu sırrı açmak hatalı idi, Enver paşâ bu düşünce İle Merkez kumandanına: — Tahkikaktınızı gayet gizli ve hiç imseye sezdirmeden yapınız, netice yi de bana bildiriniz, dedi. Cevad bey, devlet erkânının, husu- $ile Talât ve Enver paşaların hayatlar rıni korumak için, polis kadar, husu- si bir ehemmiyetle şehirdeki bütün aaliyetlerini yakından takip ediyor; geçecekleri yerlerde emniyet tertibatı aldırmağa çi u. Merkez kuman- denberi, bir gün bile, bunu ihmal et- miş değildi. Binaenaleyh kabine erkâ- nını, bilhassa Talât ve Enver paşala- rın şehir içindeki seyahatlerinden her- gün muntazaman haberler alıyordu. Nitekim, o gün de sadrazamla Harbi- ye nazırı Kürüçeşmeder itibaren şe- hirde, uzun uzadıya dolaştıklarını öğ- renmişil. Fakat bunu alelâde bir ge- zintiden İbâret sanmış, Enver paşa- nın nasıl bir maksad takip ettiğini an- lamamıştı, Cevad bey, Enver paşanın emri üze- rine işe bir kat daha ehemmiyet ver- miş, istihbarat işlerinde çalıştırdığı ve faaliyetlerine en çok güvendiği kim- geleri bü hâdisenin tahkikine memur etmiş ve birçok stipheli kimseleri tev- kif ettirerek tazyik etmiş, bunların is- ticvabını döğrudan doğruya kendisi yapmağa başlamıştı. Fakat aradan günler geçtiği halde Ortaköyde atı- lan kurşun gibi bu hâdise etrafında da hiç bir iz bulmağa imkân görüle- miyordu. Enver paşanın en yakın sırdaşi Tevfik beydi Enver paşa, bu işin Cevad bey ta- rafmdan meydana çıkarılamıyacağı- nı anlayınca tahkikatını başka bir yoldan idare etmeğe lüzum gördü.

Bu sayıdan diğer sayfalar: