30 Nisan 1937 Yeryi nde garib âdetler, gülünç itikadlar Bazı iptidai kavimlerde insan kafası avcılığı hâlâ devam ediyormuş. Yeni Ginede, Filipinlerde, ©. Assamda bazı kabilelerde bir ailenin mevki ve şerefi « sahip olduğu kafa tasları miktarına göre ölçülürmüş Cenubi Amerikada yaşıyan Jivarolarda ise öldürdüğü düşmanın kafasındaki deriyi yüzerek kurutup doldur- duktan sonra bellerine asıp gezmek âdet imiş. Bu uzak memleketlerde yerleşen Avrupalılar bu çirkin ve fena âdetlerin önüne geçmiye uğraşıyorlar amma bu Dünya Üzerinde yaşıyan iptidai in- sanların miktarı seneden seneye â2â- yor. Az gezilmiş az görülmüş olan yabancı ve uzak memleketlerde yerle- Şen Avrupalılar buralarda hüküm sü- ren bazı çirkin ve fena âdetlerin önü- ne geçmiye uğraşıyorlar ve misyoner- ler pek basit tarzda ömür süren İn- sanlar & aymıya çalışı” etlere rağmen t halinde nı? Acaba hâ- amyamlar bulunu- ; ? Bu me r etrafinda yeni seyyahların son seneler içinde yazdik- ları eserler biribirini tutmuyor, bazı- ları artık yamyamlığın dünya üzerin- den büsbütün Kalkmış olduğunu id- dia ettikleri halde bir kısmı bunun aksini ileri sürüyorlar, bu meseleleri âraştırmıya gelen seyyahlara karşı O memleket idari makamlarının birçok müsküler çıkardıklarından şikâyet €diyor ve bu itibarla hakikati öğren- mek mümkün olamadığını söylüyor- lar. İptidal insanlar üzerinde araştır- maların en rahat yapılabildiği yerler Yeni Gine adası ile Cenubi Amerika- mın Ateş adası imiş. Buralarda dola- şan seyyahlar istedikleri gibi tetkik- lerde bulunabiliyorlarmış. Bu cihet- le antropoloji âlimlerinin son zaman- larda en çok zivaret ettikleri yerler buri ıdır. Bu tetkiklerden anlaşılır yor ki Yeni Ginelller arasında yam- yamlık vakalarına pek seyrek tesadüf edildiği halde kafa avcılığı hâlâ de- vam etmektedir. Biribirlerile daimi bir geçimsizlik içinde bulunan muhtelif kabileler öl- dürdükleri o düşmanlarının kafasını an eti yiyen ünden ayınp ahyor, sonra bu sını bir tılsıraruğ gibi itina ile oriar. Yeni Gineliyi bu çirkin k mümkün değil, nm içinde sak âdett kuna inan ; adet veya felâket getirebilir, insanm istikbalini onlar idare eder kanaatini taşıyor- lar. Bu kafa taslarını Köylerinde «cin evi» dedikleri hususi bir klübede sak- lıyor, ve bu kemiklerin bütün kabile- yi fena ruhlara ve pek korktukları puri-puri büyüsüne karsı müdafaa edeceğini sanıyorlar. Bu cin evlerine yalnız kabilenin reislerile sihirbazlar girebilirler, Başka birinin buraya gir- meye kalkışması ölüm ile cezalandı- nliyor. Yeni Gineliler bu cin evlerinde eetlerinin ve öldürdükleri düşmanla- rının kafa taşlarından başka dini me- rasimde kullandıkları çirkin maske- lerini ve putlarını da saklarlar, Şu- rası garib ki kendilerile temasa gelen Avrupalı seyyahlara birkaç düzine sedef parçasına veyâ mizrak ucuna mukabil bu maskelerden veya heykel- lerden birini vermekten çekinmedik- leri halde kafa taslarını ne bahasına itikatları büsbütün kökünden söküp atamıyorlar Sim temezler, İnsan kafası avcılığı Filipin ada” Jarındaki yerliler arasında da vardı. Hususile Luzon adasında yaşıyan İfugaolar içlerinde en çok kafa tası- na sahip olanı reis olarak tanıyorlar. Amerikahlar bu avı şiddetle menet- mişlerse de İfugaolar, fırsat bulduk- ça bu arzularını yerine getirmekten vazgeçmiyarlar. Hindiçinide o Assam dağları arasında yaşıyan Nagalarda | da bu merak varmış, her kabile top- yabildiği kafa taslarını . büyük bir servet imiş gibi saklarmış. Borneo adasının Dayak denilen yer- lileri arasında da insan kafası kollek- siyonları yapmak merakı vardı, Ora- da hükümet bu avı menederken bu- nun yerine yeni bir âdet koymak lü- zumunu duymuş ve bundan çokiyi neticeler elde edilmiş. Çünkü Dayak- larda bir insan kafası kesmek, bunu kabilesi arasma getirmek olgunluk alâmeti sayılırdı. Bir delikanlı bu işi becermeden erkekler arasına giremez, muharipler sınıfından sayılamaz ve evlenemezdi. Diğer erkekler gibi süs- Jenebilmesi, başma bazı kuş tüylerini takabilmesi, vücudunun bazı tarafla- rına meseli oyluklanna dövmeler yaptışabilmesi ancak kahramanlığını isbat ettikten sonra mümkündü. Dayaklarda bir allenin kafa tası kolleksiyonu ne kadar büyük ise ka- bilesi arasındaki mevkll, itibarı, şere- Filipin adası yerlileri arasında da kafa avcılığı âdeti vardır. Bu Filipinli öldürdüğü adamların kuru kafâları- ni dalma yanında taşır ve bunları futbol maçlarında kazanılmış kupalar gibi iftiharla teşhir edermiş Kafa avma çıkan Yeni Gine yerlileri » Solda: Cenuhi Amerikada And dağla- rmın eteklerindeki sık ormanlarda yaşıyan Jivaroların — bellerinde taşt- dıkları kuru kafalardan biri. fi de o nisbette yüksek olurdu. Bunla- rın yerine Mammat dedikleri bir bay- Tam günü tesis edilmiş. Bu günü yi- ne kabilenin sihirbazı kendince ma- Jüm bazı işaretlere ve yetişmiş deli- kanlıların adedine göre tayin ediyor. Bayram günü bütün kafa tasları bü- yük merasimle ortaya çıkarılıyor, Di- ger zamanlar bunları hükümet sak- latmaktadır. Her kafa tasına bir nu- mara verilmiş ve kaydi yapılmıştır. O gece kabile reisinin kulübesi önün- de ateşler yakılıyor, küçük sepetler içindeki kafa taslaıı direklerin ucuna asılıyor, erkek olma merasimi yapıla- cak delikanlılar birer tavuk getiriyor- Jar. Kabile reisi ve sihirbaz bu tavuk- ları onların namın« kurban keserek kanını üzerlerine döküyorlar, delikan- hlardan her biri bu kafa taslarından birini taşımak üzere bir alay tertib edilerek köy sokaklarında dolaşılıyor, sabaha kadar danslar, eğlenceler de- vam ediyor, ve eriosl gün hükümet bütün kafa taslarını alıp götürüyor. Bu suretle hem gerçlerin olgunluk merasimi eski âdetlere yakın bir şe- kilde yapılmış, kem de kabileler ara- sında lüzumsuz yöre kan dökülmesi- nin önüne geçilmiş oluyor İnsan kafası saklamak merakının başka bir türlüsüne de Cenubi Ame- Tikanın az tanılan bir kavminde tesa- düf edilmiş, Bunlar And dağlarının $ark eteklerinde ve Peru ile Brezilya hudutlarındaki sık ormanlar içinde yaşıyan Jivarolardır. Bunlar kafa ta- sını - saklıyacak verde öldürdükleri düşmanlarının kafası üzerindeki de- riyi üstündeki kıllar ve saçlarla bera- ber yüzüyor, sonra bu der! Üzerinde Çança dedikleri bir ameliye yapıyor. lar; derinin içini nehir Kenarımdan topladıkları beyaz kumlar ve küçük çakıl taşları le dolduruyorlar, deri kuruyup küçüldükçe; bunu itina ile işliyorlar. Nihayet bu dolma kafa ufala ufyla bir yumurta kadar kalı. yot ve çok korkunç bir şekil alıyor. müş. Merki Warvi. ismnide bir Bel çikalı seyyah bu kuru dolma kafalar. dan bir kaçının vesinini çekmiye mu- vaffak olmuş. Bu kafa taslarının iş- lenmesi yapılırken öldürülen adamın karısmın orada hazır olması da Adet imiş, Jivarolar bu dolma kuru kafala- rı bellerine asıp öyle gezerlermiş, Tefrika No. 83, “Ittihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yüâzan: Mustafa Ragıb Merkez kumandanlığının suikasd hak- kında yaptığı tahkikler bir netice vermedi Fakat ortada mevcud bâzı emare- | te tayininin ilk günlerinden beri ma- ler ve deliller, bu taarruzun doğru- dan doğruya Enver paşayı hedef itti- haz ettiğinde şüphe bırakmıyordu: Harbiye nazırı ile kendisini arkadan takip eden yaverlerin otomobilleri yol- dan geçerlerken azami süratle hare- ket ederlerdi. Hattâ yol üzerinde te- sadüf edilen ufak, tefek arızalar ve mânialara bile pek ehemmiyet verii- mez ve bu süratin azaltılmasına çalı- şılmazdı. Otomobillerin bu kadar sür- atle yol almalarının usul ittihaz edi mesi, Mahmud Şevket paşanın uğra. dığı feci akibetten sonra başlamıştı. Hatıraiardadır ki, Mahmud Şevket paşa da otomobille Harbiy: den Behâliye giderken Bey sulkasda uğramış ve hayatını kay- betmişti. Binaenaleyh taarruzu yapan şahıs, yolda giderken Enver paşayı öl- dürmek üzere silâhına davranmış, fa- kat Enver paşanın otomobili önden süratle geçtiği için kurşun, Harbiye nazırının otomobili yerine, yaverle- rin otomobiline tesadüf etmişti. Kurşunun isabet ettiği noktaya gö- re mütecavizin, otomobilin” sağında oturan kimseyi öldürmek istediğinde de şüphe bırakmıyordu. Ancak seyir halinde bulunan ve sabit bir hedef teşkil etmiyen otomobilin hareketleri karşısında kurşunun seyrini de rerek mütecavizin İstemediği düştüğünü gösteriyordu. Daha evvel de yolda bir ğ çarpışma oldu Diğer bir delil de suikasdı yapan şahsın yanlış bir ihtimal ile ve yahud şaşırarak hareket ettiğini gösteriyor- du. Enver paşanın bindiği otomobili çok kere şoför Mustafa idare ettiği halde bazan da otomobili şoför Mühid- din kullanıyordu. Nitekim bundan bir hayli zaman evvel cereyan eden küçük bir hâdise, o zaman bazı dedi- kodulara sebep olmuştu. Bu vaka şu- dur: Bir akşam Enver paşa, Çanakkale- ye gitmek üzere, Kuruçeşmedeki yalı- sından otomobiline binmişti. Harbi- ye nazırı, doğruca Sirkecide trene bi- necek ve Uzunköprüden Çanakkale- ye gidecekti. Başkumandan vekili, Ça. nakkaleye gitmek üzere çok defa bu yolu takip etmekte idi. Harbiye nazı- rının otomobilini bu sefer, şoför Mu- hiddin kullanıyordu. Tam Ortaköyde jandarma karakolunun önüne gel dikleri sırada Naciye sultanın bindi- ği ve şoför Mehmed Alinin kullandığı otomobil ile birdenbire karşılaşmış- lar, ve her iki otomobil süratle hare- ket ettiğinden apansız bir çarpışma olmuştu. Bu çarpışma neticesinde En- ver paşanın otomobilinin camı kın. muş ve cam kırıklarından paşanın el leri hafifçe yaralanmıştı. Bunun üze- rine Harbiye nazırı, derhal Ortuküy- deki eczaneye gitmiş, sardırdık- tan sonra tekrar yoluna devam etmiş- ti. İşte bu hâdisede otomobilin şoför Muhiddin tarafından idare edilmiş ol- ması, Harbiye nazırının bindiği oto- mobilin her vakit şoför Muhiddin ta- rafından kullanıldığı zehabını Yer- dirmiş ve bu sefer tecavüzede bulu. nan şahsın'da şoför Muhiddinin oto- mobili kullandığını görünce içinde Enver paşa vardır zannederek ya- verlerden B. Saffet ve B. Hasanın bin- dikleri otomobile ateş etmesi ihtimali vardı, yere İki otomobilin çarpışması bile dedikodu mevzuu olmuştu... Bu ihtimal şunu isbat ediyordu ki, Enver paşa aleyhinde bu sulkasdı ter- tip edenler, yahud bu silâhı atan meç- hul şahıs, bunu kuvveden fiile çıkar- mak için uzun zamanlardan beri meşgul bulunmakta idi. Hattâ Enver paşanın Çanakkaleye giderken bindi- ği otomobilin Naciye sultanın otomo- bilile çarpışması üzerine Harbiye na- arının elinden hafifçe yaralanmasını bile, o vakit bu hâdiseye şahid olan- lar veya bunu işitenler, birçok mâ- nada tefsir etmişlerdi. Halbuki bu çarpışma, alelâde mahi- yette bir kazadan ibaretti, Çünkü şo» för Muhiddin, Enver paşanın Hezare- İ iyetinde çalıştığı gibi; Naciye sulta- na mahsus otomobilin şolörü Meh- med Ali de aslen Mısırlı olmakla be- raber, vaktile İstanbuldan Trablusa gönderilerek Bingazide, Dernede iken Enver paşanın maiyetinde çalışan Har. biye nazırıma çok sadık bir adamdı. Binaenaleyh bu çarpışmada bir kasd aramak abesti. Nitekim Enver paşa da bu müsademeye lâyik olduğun- dan fazla bir ehemmiyet vermemişti. Fakat o zaman bu hâdise den derhal istifade edlimiş, bunun her iki şoför elde edilmek suretile Enver paşa aleyhinde kurulmuş bir piândan ibaret olduğu iddia edilmiş- ti. Fakat bir suikasd tertibatının iki otomobilin oçarpışlırılması suretile tatbikine teşebbüs edilmiyeceğini dü- şünenler, bu dedikoduya inanmamış- lardı, Filhakika az zaman sonra bu Söze artık hiç kimse inanmamağa başlamıştı. Ancak şu muhakkaktı ki, bu gibi tesadüf ve vakaları -karibalarının kudreti derecesinde- şümullü bir şe- kilde istismar edenler, maksadsız ha- reket etmiyorlardı. Bunlar, ileride En- ver paşa aleyhinde yapılacak bir te- cavüze şimdiden muhiti ve efkârı ha- zırlamakla meşgul bulunuyorlardı. Şu halde bu sefer otomobile atılan kurşunun faili aranırken -asıl müte- şebbislerin izlerini ve hüviyetlerini gizlemek için- evvelce her iki otomobil arasındaki çarpışmayı mânalı bir şek- le sokarak bu son hâdisede de şoför- lerin parmağı olduğu zehabını vördir.. mek istiyorlardı. Binaenaleyh. otomo- biller arasındaki müsademe etrafın- daki vaktile yapılan dedikodu, boş ve gayesiz değildi. Merkez kumandanlığı âciz kalmıştı Diğer taraftan Merkez kumandan- lığı, bâdisenin ilk gününden beri bir- çok tahkkiat yaptığı halde günler geç“ mesine rağmen hiç bir delil ve ip ucu bulamıyordu. Kurşunun atıldığı yer çok tenha idi; civarda pusu kuracak bir ev de yoktu, Bir fedainin kiliseyi kendisine siper ittihaz ederek silâhını kullanmış olmasına ihtimal verildi. o sırada kilisede ihtiyar bir zangoçtan başkâ hiç kimsenin bulunmadığı ta- hakkuk etmişti. Hattâ Merkez kuman» danlığı bir aralık, otomobilde bulu- nanların bir silâh sesi işitmedikleri- ne göre camdaki deliğin bir kurşunla açılmadığı ihtimalini de ileri sürmek istedi. Fakat bu ihtimal çok zayıftı, çünkü mütehassısların yaptıkları mu» ayenede camın kurşunla delindiğine şüphe bırakmıyordu . Merkez kumandanlığının günlerce yaptığı tahkikata rağmen hâdiseyi tenvir edecek hiç bir delil elde edeme- mesi, Enver paşayı çok sinirlendirmiş- ti: Harbiye nazırının, hayatına açık- çasına ve fiilen kasdelimesine rağmen, Merkez kumandanlığının gösterdiği aciz karşısında artık Cevad bey hak- kındaki emniyeti sarsılmıştı. Maama. fih o, hâdise günü delinen camın de- Biştirilmesi ve tahkikat yapılması için bilvasıta Cevad beye verdiği emirden başka bir daha bu meseleyi ne Cevad beyden, ne de maiyetindekilerden hiç birine sormamış, yapılan araştırma- nın ne netice verdiğini öğrenmek iste- memişti. Merkez kumandanlığı iğfal mi edilmişti Enver paşa bu suretle hareket et- mekle bu hâdiseye fazla ehemmiyet, verdiğini hissettirmek istemiyor, va» kayı unutmuş gib davranıyordu. Har- biye nazırı, bu şekilde hareket et- mekte -kendi hesabına» haklı idi, Çüre kü düşmanları telâşta olduğunu''an- Jadıkları takdirde kendisinin bu ha Jinden istifade ile derhal yeni bir sul- kasda teşebbüs ederlerdi. Enver pa- şa, yaverlerinin otomobiline isabet eden kurşunun sırf kendisi için atildi ğına şüphe etmiyordu. Bu sebeple bu teşebbüsünün başında bulunanların kimler olduğunu behemehal anlamak istiyordu. * O ERAMR N a ME AR,