Plânörcü Türk kızı anlatıyor.. —Burası İstanbul radyosu... Şim- di size bayan Naciye tayyarecilik hak» kında bir konferans verecektir, Genç tayyareciyi ilk defa radyoda dinlemiştim... Sonra gazetelerde oku- dum, Bu sene motörlü tayyare kur- suna üç genç Türk kızı geçecekmiş, meşhur paraşütçü bayan Yıldız, ba- yân Naciye ve bayan Makbule... Ba- yan Yıldızla uzun uzun mülâkatlar yapmıştık. Bayan Nariyeyi de geçen- lerde Türkkuşu idaresinde buldum. Bir tayyareci genç kızı gökte ararken yerde bulmak oldukça mühim bir talih eseri... Ben de bundan istifade ettim. Onun radyodaki havacılığa ait kon- feranslarından da kendisini tayyare- cilik hakkında oldukça dolgun ve ma- Tümatl bulacağımı tahmin etmi 'Tahminimde (o yanılmadığımı dım.. İnönü tayyarecilik kampını bitire- rek İstanbula dönen bayan Naciveye sordum: -—— Tayyareciliğe başlamazdan evvel mesleğiniz ne idi?. — Muallimdim.. hâlâ da mualli- mim.. eskiden mesleğime son derece- de âşık bir öğretmendim.. şimdi itiraf ederim ki tayyareciliğe başladıktan sonra öğretmenlik hususunda kendi kendime iyi bir not vermiyorum... Kendimi havacılığa o derece kapıp koyuverdim ki ondan başka bir şey düşünemiyorum. Hep uçmak, hep ha- vada dolaşmak İstiyorum. uçmadı- dım gün âdeta rahatsız oluyorum, kendimde bir noksarlık duyuyorum, Muhakkak ki bir gün bana «artık uç- mıyacaksın. Artık tayyarecilik yapa- mıyacaksın..> derlerse herhalde yası- yamam... Bugün benim için yaşama- nın mânası havada yaşamak haline “girdi. Zannederim ki bu gidişle çok sev- diğim hocalık mesleğini de havacılı- ğa feda etmeğe, kendimi yalnız tay- Ti hasretmeğe mecbur olaca- m... — İnönü kampında en hoşunuza giden şey ne oldu? — Hergey... Günde 5-6 uçuş... Son- râ& askeri disiplin... Bilhassa askeri disiplin içinde yaşamanın ayrı ve bü- yük bir zevki var. — Askeri tayyarecilik hakkında fikriniz nedir? Askeri tayyareci olmak ister misiniz? -- En büyük emelim budur.. askeri tayyarecilikte kadınların yapacakları bir çok hizmetler vardır. Rasıtlık, kâ- * giflik ve saire, Esad Mahmud Karakurd anla- Bir gün bana «tayyarecilik edemiye- ceksin» derlerse muhakkak ölürüm.. — İcab ederse bir şehri bombar- dıman eder misiniz?. — Tayyarecilikte ve vatan işlerin- de verilecek her vazifeyi düşünmeden yaparım. İcab ederse bir şehri bom- bardıman da ederim. w- Havacılık mes niz? — Muallimlikie Eskişshire tayin edilmiştim... Sınıfta talebeme ders ve- zirken zaman zaman üstümüzden geçen bir tayyarenin motörünün s€- sini işitirdim. Bana ne tatlı bir mu- siki olarak gelirdi. İçimde mukavemet edilmez bir ar- zu, bir aşk beni çekiyordu. Türkkuşu da açılmıştı. Belki ailem razı olmaz diye onlara haber vermeden bu işe atıldım. Ailem ancak gazetede çıkan resimlerimi görünce işin farkına var- dılar. Bu iyi bir emri vaki oldu. Bu- gün onlar da benim bu şerefli mesle- ğime girişimden memnundurlar. — Hiç ailenizden kimse sizi havada gördü mü? — Ablanı beni paraşütle atlarken gördü, Tuhaf değil mi7. O benden çok heyecan gösterdi, — Talebeleriniz? — Talebelerim benim havacılığa merbutiyetimle çok yakından alâka- dardırlar, Hepsi küçüktür, Ders bi- tince bana yalvarırlar; — Bayan öğretmen. ne olur bir gün bizi de tayyareye bindirtsene... Öyle içten, öyle kalbden rica eder- ğine nasıl girdi- SON GECE!L.. — Eski bir generaldı!., — Eski bir general mıydı? — Evet!.. > Oda birdenbire derin bir süküt için- e kalıyor... Zabit, sendelemektedir... Başının döndüğünü hissediyo; ba?. Olabilir mi?.. Boğazında lenen ayni boğuk, heyecanlı hınltı- lar... — Kardeşiniz nerede öldürüldü ma- dam?.. Yüzbaşı, sözünü tamamlıyamıyor... Dışarda bir ayak sesi... Odanın kapısı yavaşça açılıyor ...ve açılması ile be- raber baştan aşağı siyahlara bürün- müş bir kadın gölgesi İçeri giriyor... İhtiyar, gözlerini, zabitin gözlerine dikmiş öyle durmaktadır. Dudakları yahşi bir bükülüşle kıyrılıyor... — Kardeşimi nerede öldürdüler, kim öldürdü, nasıl öldürdüler onu si- »e bütün tafsilâtile yeğenim anlat- sın!.. Babası kanlar içinde yere yu- Yarlanırken © başının ucunda bulu- muyordu!... Biran susuyor... Sonra mırıldanır bite nee Yin apre ama" Tefrika No. 21 — Onu galiba siz de tanıyacaksınız diyor.. bakın işte!,. Zabit heyecan, korku ve dehşet için- de başını kapıya doğru çevirince biran donakalıyor... Dudsklarında boğuk bir ses... — Siz hat. Kız, ağır adımlariz.yemek masasi- na doğru yürüyor... — Evet ben!.. — Bu ne garib, bu ne biribirini ko- valıyan uğursuz tesadüfler yarabbil.. Kız büyük bir soğuk kanlılıkla acı acı gülüyor... Yüzünde insanı öldü- ren bir lâkaydi var!.. Dudaklarını bü- kerek konuşuyor... — Evet öyle, hakkınız var!.. Sahi- den çok uğursuz, çok garib tesadüf- ler biribirini kovalıyorlar!. Elini uzatarak yavaşça masanın önündeki sandalyeyi çekiyor... oturu- yor... Masanm üzerinde duran peçe- teyi alarak dizlerine koyuyor... Son- ra bir gece kadar karanlık, düz siyah saçlarını başını sarsarak arkaya doğ- Tu atıyor... İnsazıni üstüne bir kâbus gibi cöken ayni sessizlik, ayni i4kaydi ler ki... Sormayınız. Yeni nesilde hi» vacılığa, tayyareciliğe karşı çok bü- yük bir rağbet ve heves var... — Havada en heyecan duyduğunuz dakikalar hangiletidir?, — İnönü kampında Türk havala- rının ilk kızı Sabiha Gökçen ile plâ- nörde uçtuğum gün.. ayni zamanda en mesud günümdür.. ilk Türk hava kadını olan Sabiha Gökçen havada bana ne sevimli bir muziplik yaptı. arkasına bağlandığımız tayyare bizl 700 metre sekte bıraktı.. tay ile aramızdaki ipi çözdüler, Bir aralık yer tepemize doğru döndü. Baktım | bayan Sabiha Gökçen loping yapmış, yani taklak attırmış. Plânörde motör gürültüsü olmadı- ğı için Sebiha Gökçen o sevimli te- bessümü ile sordu: — Hoşuna gitti mi Naciye.. Cevap verdim: * — Çök.. Haydi arkasmdan bir loping daha... Sabiha Gökçen havalarımızın iftihar edeceği bir Türk kızıdır. İdealiniz nedir? — İdealim göklerimizde Tütk kız- larından mürekkeb bir filo görmek. yalnız Türk kadınları filosu.. başında Sabiha Gökçen... Yalnız bir çokları ideallere güç Olabilecek işler gibi ba- karlar. Ben bu fikirde değilim. Benim bu idealim, görmek istediğim Türk kızları filosunu pek yakında görece- ğimi ümid ediyor Gençlikte hava- cılığa karşı öyle Polis maaşlarının hazirandan itiba- ren arttırılması tekarrür etmişti. Ye- ni zamdan istifade edebilmek için 8. senelik namzedlik devresini bitirmek icabettiği cihetle emniyet umum mü- dürlüğü bütün emniyet müdürlükle- rine verdiği bir emirle üç senelik müd- detini bitisen memurlarla, bitirmi- yenlerin bir listesinin yapılıp gönde- rilmesini bildirmiştir. Emniyet o mü- dürlükleri bu listeleri Ankaraya gün- dermeğe başlamışlardır. Polis memurları vergiler kesildik- ten sonra altı lira kadar bir zam gör- mektedirler, VECİZELER Genç bir baş ancak dinç omuzlarda durabilir ve ayni soğuk karlılıkla yüzbaşıya Görüyor. — Sizi gıyabınızda halama tanıt- tığım için beni mazur görünüz. Bele- diye reisinden evimizde kalacağınızı işittiğim zaman sabredemiyerek, da- ha doğrusu saklamağa muktedir ola- muyarak halama hepsini söylemek mecburiyetinde kaldım!, i Gülüyor... Bir akşam ufkundan daha kırmızı, bir gelincik yaprağın- dan daha küçük ve yumuşak dudak- larinı bükerek tekrar tekrar gülüyor... — Maamafih ehemmiyet verme- yin!,. Bu tesadüfler sizi hiç rahatsiz etmesin!.. Unutursunuz dememiş miy- diniz, bakım işte unutmağa çalışıyo- ruz... Hattâ şimdi hepimiz bir mâsa- nın etrafında toplanmış hulunuyo- Tuz değil mi? Sonra görüyorsunuz ya ne kadar sakiniz!,. Biran susuyor... Sonra masanın üzerinden bir çatal ile bıçak alıyor... Gene zabite dönüyor... Alay eder gibi bir ses... — Çorba soğuyacak yüzbaşı! Si- zin için kendi elimle yaptım!.. Zabit, tek bir kelime söylemiyor... Gözleri karşıda bir noktaya dikili öy- le duruyor, le em eri saçlı, uzun boylu, karışık yüzlü ın, yanaklarının üzerinde parlı- Tarih konuşmaları! “İdealim mi? Göklerimizde Türk kızla- rından mürekkep hava filosu görmek!,, “ Uçmadığın günler âdeta rahatsız oluyorum kendimde çok büyük bir eksiklik hissediyorum !,, (Baş tarafı 5 inci sahifede) Hattâ Mençikafın o mükâlemesinde onlar mazul idiler. Ben o vakit dahi iştibah ettiğim maddeleri gidip ken- disinden sual etmiştim, Ve bu husus- ta itiraza dahi hakları vardır. Bazı muzır mevada vukuflarında eğerçi vükelâdan birinin konağına gitmek şanlarına göre tenezzüldür. Lâkin dan kangisini ister ise celb ile meleri lâzimedendir. Ve bu surelie Reşid paşa yalısında oturup ta gene devlet urauruna müdahale ediyor diyenlere iplida nıuarız olacak benim, Onlar vukuflu ve bu devlette âkrarı münkariz olmuş bir zattır. Ben onları pek büyük bilirim. Fakat sal-e haber göndermeyip te bana ha- ber göndermekte sebep nedir? dedik- te sadrazam bulunmadığı vakit şey- hislâmlar merci olagelmiştir deyu cevap verdim. Bunun üzerine tekrar söze devam ile ben bu lâkırdıyı vükelâdan işitme- dim ve beyinlerinde dahi böyle bir SÖZ olduğunu duymadım. Zira anları meclisten meclise görüyorum. Bana gelip gittikleri yoktur. Ve paşa haz- retlerinin aleyhine öyle bir söz söyli- yecek olsalar bana emniyet edemez- ler. Fakat cayi itiraz olan maddeler nereleridir dedikte oralarını bana be- yan etmedi deyu sözü kısa kestim. Badehu gene kelâma devam ile bun- lar hep fena şeylerdir. Lâkin ne ça- Te, Mukaddeme on sene evvel mürted maddesine karar verildikte frenk do- “nanması burada yok idi. Şimdi do- nanmalarından başka İngiliz ordusu Üsküdarda, Fransız ordusu Maslâk- tadır, Ne yapalım? O vakit verilen ka- rar üzere maddel malüme ki tehiri katl ile tevil olurmuştu, Bu kere ta- mim olundu. Ve formanda olan şey- ler yeni değildir. Yeni bir iki madde vardır, Vakıa ben mecliste bazı Söz- ler söylemiştim. Lâkin muhakeme lâ- kırdısı olmadı. Şöyle kl selefim beye- | fendi Güzel oğlu Arfine sizlere de rüt- be verilecekmiş. O dahi gayet ahmak ve kaba bir Ermeni olduğundan gs- dip mektubu ve ketküdamıza bunu, naklile rütbe iltimas eylemiş. Bu mad- deden gayet mahzun ve mükedder oldum. Bu maddeleri izah ediniz. Hal- kın tarizatından kurtulalım dedim. Yohsa -muhakeme lâkırdısı olmadı deyu hatmi kelâm eyledi. Dönüp Re- şid paşanın yanına geldim. Şeyhislâm efendinin ifadatvu kendisine beyan ettim.» Ahmed Refik Kimya enstitüsü talebeleri Anka- raya kömür sergisini görmeğe gidecekler Ankara 28 (AA) — Türkiye ge nel kimyagerler kurumunun daveti Me İstanbul üniversitesi kimya ens- titüsü talebelerinden bir grup kömür sergisini ziyaret için bahar bayra- mında Ankaraya geleceklerdir. Bu vesile ile kimya talebesi Ankaranın muhtelif müesseselerini de gözecek- lerdir. yan bir damla yaşı elinin tersile sile- rek: — Yüzbaşı yemek yemiş kızım dir yor... Yalnız lütfedip iyi bir akşam geçirmemiz için bize yemekte refakat, etmeği kabul ettiler!.. Ne şeref!.. Zabit, bir anda beynine bir sicaklı- | ğın kücum ettiğini duyuyor... Şakak- ları vuruyor... Avuçlarımın #çi yanı- yor. Gözleri büyük ve dumanlı... Bir- denbire yumruklarını sikarak masâ- nın üzerine indiriyor... Bağırıyor: — Yeter artık kâfi, kesin sesinizi!.. Beni öldürmek istiyen, bayrağıma hakaret eden bunak ve küstah birini vurdum diye aylardanberidir bitmek tükenmek bilmiyen vicdan azabları içinde kıvranmam; sanki büyük bir günah işlemiş haksız bir felâkete se- bep olmuş bir insan gibi kendi kendi- mi yiyip helâk etmem yetmiyormuş gibi şimdi bir de üstelik siz!.. Yeter artık kesin, kısın beynimin içinde bo- Zuk boğuk çınlıyan baykuş sesinizi! Şu soğuk, uğursuz hareketlerinizle, insanı ta kemiklerinin içinden, ilik- lerinden sarsan şu insafsız bakışları- nız, soğuk kanlı konuşuşunuzla beni boğmak, öldürmek mi istiyorsunuz!.. Yeter artık diyorum size kısın sesini- 2i!.. Yoksa ben kısarım şimdi o uğur- suz baykuş sesinizi ikinizin de!.. Birdenbire ayakları burkularak bit- bir halde kanepenin üstüne yıkım |. “© << www (Arkası var) si dj 30 Nisan 1937 KADIN KÖŞESİ rep saten tünik k Siyah etek üzerine muz rengi sarı krep satenden tünik, Kemeri ve düğ- meleri siyah rugandandır. Dük dö Vindsorun izdivacı Bir kaç gün geri bırakıl- ması ihtimalinden bahsediliyor Deyli Ekspresin Viyana muhabiri yaziyor: Dük dö Vindsör, SanWolfgangdaki ikametgâhında dün İngilterenin Vi- yana selirini kabul etmiştir. Madam Simpson ile izdivacının yirmi fki mayısta Fransada Fours şehrinde yapılması (Kararlaştıktan sonra İzdivaç tarihinin tehiri için bir taleb daha yapılmıştır. Bu talebin yüksek bir İngiliz şahsiyeti tarafından yapıldığı söylenmektedir. İngilterenin Viyana sefiri bunu Düke birdirmiştir. Aynı zamanda Düke izdivaç merasi- minin Fransa yerine Avusturyada ya pılması daha doğru olacağı bildiril. miştir. Bu tasviye şu seebbe müsteni- den yapılmıştır: Mayıs zarfında taç giyme merasi- minden sonra bir çok İngilizler Fran- saya seyahate gidebilirler, bu takdir- ds Dükün izdivacı etrafındaki neşri- yat pek iyi olmaz. İzdivaçta kral ailesini Dük ve Düşes de Kent temsil edecektir, Me- rasim mümkün olduğu kadar basit ve sade olacaktır. Medeni bir izdivaç olacaktır, fakat kraliçe Mari aynı zamanda ini me rasim yapılması üzerinde ısrar etmek» tedir. ayor... Başı kollarının arasına düş- müştür... Kalıyor öyle!.. ve. Yarım sat sonra... Ayni oda.. ayni masa., ve ayni insanlar!.. Yüzbaşı hâlâ perişan bir halde ka- nepenin üstündedir. Sarı bir yüz... Çökük omuzlar,. yorgun, ışıksız göz- ler... Deminki fırtına geçmiş, sinirler biraz yatışmış gibi görünüyor... Uzun, sessiz dakikalar... Yüzbaşı ağır ağır başını Mıldırıyor... oİbtiyar kadına bakıyor... Dudaklarında ancak işiti- lebilecek kadar ince, hafif bir ses... — Madam; bütün bunlardan fev- kalâde müteessirim. Bilseydim evini- ze gelmezdim!., Kadın içi yaşlarlâ dolu güzlerini yeğeninin yeşil gözlerine dikmiş öyle duruyor... Kızın kirpiklerinin ucu ıslak... Cevap veriniyorlar!.. Saat on... Yüzbaşı yavaşça doğruluyor... Biraz sakinleşmiştir... Gene ihtiyar kadına dönüyor... — Madam Mihailesku inanınız bâ- na; matmazele de anlatmağa çalış- tım. Biz kardeşinizi zannettiğiniz gi bi bir eşkiya çetesi gibi baskın yapa- rak öldürmüş değiliz. Hiç sebebi yok- ken o bize ateş açtı. Biran evvel dav- yanmamış olsaydık o bizi öldürecekti, Kadın, sert bir hareketle başını sar» sıyor,