Sahife 10 mmm Mevsim deolayısile piya- sada durgunluk vardır diği bir karara göre, 931 senesinden- beri gümrüklerde bekliyen mallar ser- bes bir surette ithal edilecektir. Bu yen eşya arasında, modaya tâbi eşya da bulunmaktaydı. Pek tabii olarak modası geçmiş olan bu eşyayı ithal etmekte büyük bir falde olamıyacâk- a tar. Esasen bu nevi eşya lüks telâkki ne tâbidir. Şu hale göre, modası geç- miş eşyayı çıkarıp pek ucuza sokak- larda işporlacılara saturmak da mümkün olamıyacaktır. | Başvekili de yeni bir dünya iktisad konferansı teşkiline çalışarak, bu fik- ri dünyaya yaymaktadır. Gerek dünyada, ve gerekse memle- ; | l i i ihracat maddelerimizin vaziyeti | i Bu hafta içinde ihracat mâddeleri- I mizin vaziyetini birer birer aşağıya I yaziyoruz: ; 'Tütün — Piyasadaki (durgunluk devam etmektedir. Halbuki bundan birkaç ay evvel piyasa pek hararetli açılmıştı. Piyasanın en hararetli dev- vesi Ege mıntakasının satiş devresine t tesadüf etmiştir. Fakat diğer mınta- kaların satış devresi başladığı zaman, | tütün ticareti durgun bir safhaya gir- tütün depolarında büyük bir itina ile İ malları muayene ettikten sonra bir- | şey almamışlardır. Bir İngiliz firması- İ wn mümessili de günlerce depolarda Ni dolaştıktan sonra hiç birşey söyleme- İf £ den buradan memleketine dönüp git- miştir. Buğday — İhracat mallarımız ara- sında, en ziyade hararetli muamele gören mal buğdaydır. Son günlerde © Mersin limanı vasıtasile, İsviçreye buğday ihraç edilmektedir. Belçika Li ; İngiltereden buğdaylarımıza olan Li lepler azalmıştır. Ziraat bankası ye- ri sene mahsülü için şimdiden hazır- ara başlamıştır. Buğday mahsu- lü hakkında da Iyi haberler alınmak- tadır. Eğer havalar ve yağmurlar böy- le giderse, bu sene, geçen senekinden nevreden bazı talepler ve piyasaya sorgular başlamıştır. Deri — Piyasada flatler artmakta» dır. Bilhassa cenubi Amerika ve Tu- yük mikyasta sarfedilen derilerin en büyük müşterisi olmuşlardır. Yumurta — Piyasada durgunluk henüz . oYunanistana, İtalyaya pek az miktarda ihracat ya- pılmaktadır. Bu ihracat miktar itibar rile hiç bir zaman piyâsayı tatmin edecek mahiyette değildir. Barselon- dan gelen ticaret heyetinin de burada yaptığı temaslardan hiç bir netice ha- sıl olmamıştır. Tüccar peşin para ile mal satmak taraftarı olduğu için İs- panyol ticaret heyetile anlaşmak ka- bil olamamıştır. Anadoludan bol miktarda mal gel- mmasile, fakir halk tabakası için iyi bir yiyecek maddesi olmuştur. Peraken- de olarak, yumurta 40-50 paraya sa tılmaktadı. Peynir ve yağ fiatleri — Yeni sene mahsulü piyasaya geldiği halde, pey- nir fallerinde hâlâ bir düşkünlük yoktur. Bu neden ileri geliyor? Evvel- ce de yazdığımız gibi, Trakyadaki peynir müstahsillerinin aralarında bir falt tröstü yapmaları, buna yegâ- ne sebep olarak ileri sürülmektedir. Eğer bu doğru ise Trakya umum mü- olmuştur. Piyasaya henüz yeni sene mahsulü yağ gelmemiştir. Trabzo- nun yaylâ yağları, ancak mayıs orta- larında piyasaya gelecektir. H.A ! AKŞAM Ankara mektupları (Baş tarafı 5 inci sahifede) — Lâkin, ben herhalde bunların bir çift olduğuna kaniim. Sonra sorar- sam da, İki çıkarsa, mahcub olursun! Derviş düşünmüş: Üç aylık yol. gönderilecek bir mektuba cevap al- mak herhalde en aşağı altı aya bağlı. O vakite kadar kendisi buralarda du- Derken, Abdülkadir Geylâni otun duğu yerden, pencereye doğru tevec- cüh etmiş; yüksek sesle çağırmış: — Ya, Hacı Bayram! Hatiften bir nida gelmiş: — Bana gönderdiğin seccade tek miydi, çift miydi? — Çitir, — Peki, öyle isel. Abdülkadir dervişe dönmüş: — İşittin ya?.. Pirin çift olduğunu Bu sahne önünde son derece afak Tamış olan zavallı derviş, birdenbire kendini toparlayıp: — Peki, a iki gözüm! demiş; madem biribirinize bu kadar yakınsınız. ara- nızda mesafe mevzuu bahis değil. di- lediğiniz vakit, nerede ise elele musa- faha edeceksiniz.. ne diye bu fakiri aylarca çöllerde süründürürsünüz? İşte hikâye bu. Benim hoşuma git- ti. Bilmem siz nasıl bulacaksınız?. Ercümend Ekrem Talu Atina üniversitesi Dr. Nureddin Aliye fahri doktorluk ünvanını verdi Atina 21 — Alina üniversitesinin yüzüncü yıldönümü. münasebetile İstanbul tib fakültesi dekanı doktor B. Nureddin Ali'ye Fahri döktorlük ünvanını bahşetmiştir. tuplar (1 mayıs 19397 cumartesi) günü saat 17 ye kadar kabul edi- lecektir, İstiklâl lisesinin yıldönümü İstiklâl lisesinin on beşinci yıldönü- mü münasebetile evvelki gün öğle- den sonra tanınmış maarifçiler ve ta- lebe velileri önünde spor bayramı ya- pılmıştır. Merasime talebenin hep bir. den söylediği İstiklâl marşile baş- lanmıştır. Bunu müteakip müdür ve birçok gençlik teşkilâtının başında bulunan bay Agâh Sırrı kürsüye gel- miş, dünkü ve bugünkü rejimi mek- güreş müsabakaları yapılmıştır. Gece de son sınıf talebelerinden Vasfı Ko- tan tarafından (gençlik) hakkında bir konferans verilmiş ve talebeler tarafından davetlilere milli oyunlar 1 Mayıs bahar bayramı günü göğüslerinizi Türk Maarif emi süsleyiniz. SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No, 868 Sırbistanın ittifak teklifi memnuniyetle karşılanıyor, fakat 3 sene hiç bir cevab verilmiyor ve (Mahcuplar) piyesi temsil edil. miştir. 1887 de Georgeviç Belgradda kabi- ne riyasetine davet edilince Osmanlı devletile bir gümrük ittihadı ve aske- ri bir mukavele akdeylemek istedi. Bu yapılırsa diğer Balkan devletle- rinin de sonra bu yola dökülecekleri- ıslahı, Tunadan Adriyatiğe bir demir- yolu inşası Hüzumundan bahseyledik- ten sonra iki hükümet arasında bir gümrük ittihadının ve &skeri bir mu- Kavelenin akdini ileri sürdü. Abdülhamid bu defa da şu cevabı şekii ve mahiyeti hakkında verdiğiniz izahatı büyük bir merak ve dikkat ile dinledim. Arada geçen muharebe- lerden âti için bir ibret dersi almak lâzım geldiğini söylediniz. Eski mu- harebelerin hal ve istikbal üzerinde- ki tesirleri hakkında beyan eylediği- niz fikre iştirak edemiyorum. Bu hu- susta Avusturya - Macaristan hükü- metini misal gösterebilirim, Bu hükü- met mazide Almanya ve İtalya ile mükerreren pek hunrizane muhare- beler yaptı. Fakat bu muharebeler bu üç hükümetin şimdi biribirlerile pek samimi bir ittifaka girişmelerine dan dolayt tebrik eylerim. Georgevlç bu «meserretle telâkki ve tebriktena sonra teklifinin Babıâlice kabul edildiğine dair bir habere Bel- gradda üç sene boşuna intizar etti! İstanbul Osmanlı - Sırp ittifakını unutmuştu. Dahiliye nazırı Memduh paşanın (Eai'ler - İclâslar) eserinde verdiği malâmata göre: (Bulgaristan prensi ve Şarki Ru- meli valisi prens Ferdinandın İstan- bulu ziyaretinden sonra idi. Bir gün sadrazam Halli Rifat paşa (19 cemaziyelevvel 1313 - 77 receb 1319) ie Şürayi Devlet relsi Said, (1319-1925) hariciye nazırı Tevfik, “(1313 - 1327) dahiliye nazırı Mem- duk (1313 - 1926) paşalar sarayda hazır iken kurenadan ikinci kâtip İzzet Holo paşa elinde büyükçe, tum- tıraklı bir kâğıt ile yanlarına geldi. Prens Ferdinand bunda pek elddi gö- rünen bir sadakat ifadesi ve üslübile (Bulgaristana ve Şarki Rumeliye ha- riçten bir taarruz vaki olursa mua7- zam metbuu bulunan devleti aliye or- mukarenet ve anlaşma neticesinde mi Bunu «havassı vükelâ> sormadılar! Bunu yazan o zamanın vükelâsın- dan biri! Sormak hakları ve vazifeleri mi de- ğildi? Yoksa hadlerine mi düşmemiş- ti! Devletin siyasi mukadderatına ait böyle bir meselede sadrazamı ve ha- riciye nazırı bir mabeyin ikinci kâtibi İzzet paşa kadar bile alâkadar tutul- muyordu! Ve onlar bundan mütess- sir olmuyorlardı! Yahut teessürlerini istifa şeklinde izhar edemiyorlardı!, Tahsin paşa hatıratında tâbi ile metbu arasında bu ittifak hakkında şu ifşaatta, bulunmaktadır. (Bulgar siyasetini devleti aliyeye mütd bir tarza imale için bir ara müzakereye girişilmişti; müstakbel bir harpte Türk ve Bulgar ordularının teşriki mesai etmeleri kâğıt üstüne bile geç- mişti, Bulgar ordusunun devleti aliye hiz- metine tahsisi taahhüdünü mutazam- mın ve Bulgar prensinin imzasını ha» vi bir vesika da vardır. Bu taahhüd- nameyi prens kapı kâhyası Markof vasıtasile hünkâra takdim etmişti. Bu vesika aransa evrak hazinesin- de bulunabilir. Ancak o vakit dahili. ye nazırı olan Memduh paşa hünkâ- rın vehmini tahrik edecek bazı maru- zatta bulundu. Devleti aliyenin met- bu ve Bulgaristanın tâbi olduğunu, bu iki sıfatın bir ittifak ahidnamesin- de birleşmesi Bulgaristan istiklâlinin devleti aliyece otanınınası mânasına geleceğini yazdı. Bu hayırlı müzake- re bu suretle akim kaldı.) Memduh kabil Tahsin paşanın bu sözleri dik- kate şayandır. Tahsin paşa Milliyet gazetesinde intişar eden hatıratının #İ numaralı tefrikasında yukarıdaki sözlerini şu beyanat ile teyid eylemektedir: (Bulgaristan prensi bir aralık Tür. kiye siyasetine o kadar sadık ve hâdim idi, ki bütün Bulgar ordusunun lede. hace devletimizin kumandasında bu- lundurulması esasatını ihtiva eden bir taahhüdnameyi kendi imzasile ve o zaman İstanbuldaki kapı kâhyası MM. Markof vasıtasile hünküra takdim etmişti.) Prens Ferdinandın Osmanlı devleti siyasetine sadakat ve hizmeti! olduğunu) anlatmak istiyerek Kâmil paşanın Keşof ile ziyafet meselesinde çıkardığı ihtilâfı tenkide kalkışan es- ki mabeyin başkâtibi Tahsin paşa inansın! Paris Osmanlı büyük elçisi Münir paşa vükelânın bu meselede bu ka- darla iktifa etmediklerini ve işin Tah- sin paşanın dediği yolda akim kalma- dığını meydana çıkarmaktadır. Hariciye mektupçuluğunda ve ma beyince harici münasebetlerde istih- dam edildikten sonra Paris büyük el- çiliğine tayin edilmiş olan Münir par şa dahi (Yeni Türk) mecmuasının 37 numaralı nüshasında (Bulgarlar ve Makedonya meselesi) hakkında yazdığı bir makalede bu ittifak teşeb- büsünden behsetmiştir: Teselya muharebesinden bir sene sonra Ferdinand ikinci defa İstanbu- la geldi ve tedarü! bir ittifak senedi bıraktı; metropolit ve tüccar vekille. Ti hakkındaki iltimasını ve almış ol- duğu ittifak vaadini takviye ettirdi. Bulgarlar Romanyalıların müsaid bir firsat kollıyarak kendilerine taar- ruz edeceklerinden şüpheli idiler. Bu tehlikeye karşı metbularile ittifakı arzu ediyorlardı. (Arkası var) IYıldır bombası meselesi hakkında ahiren bana bildirildiğine göre: Bu, kendisinin ikinci reis olduğunu söy- lerdi. Meşrutiyetten sonra 1909 da Necim Melheme paşa aleyhine açılan davada bu komisyonda yapılan işkencelerden ve bu işkencelere, dayaklara maruz olanla” rın işitilen feryatlarından çok bahsolun- muştur. Bomba meselesi biribirlerini le- kelemek için Abdülhamid bendegânına mükemmel bir vesile teşkil etmişti Bu yolda verilen jurnalların bir kaç bine baliğ olduğunu yazmıştık. Bu arada Ba- surcu Ayâh paşa aleyhinde takdim olun- muş bir furnal da emsali gibi komisyona tevdi olunur. dinin doktoru imiş. Komisyonca: — Şehimde Selim efendi ile birleğe rek bu bomba işini tertib o etmişsiniz?) 'Na dersiniz? diye sorulunca Agâh paşat —Lâ vallahi Ben arap! Arabistanda böyle şey yok! cevabını verir!)