12 Nisan 1937 AKŞAM KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli mn No. 17 Kubilây Karakuruma bir ordu gön- deriyordu. Filler üzerindeki tahtıre- vanlar saray önünde bekliyordu. — Teslim olursa, kendisini bir €yân yermmememmemmm yumu Hete vali tayin etmek vaadini de ilâve etmeyi faydasız bulmuyorum, haka- nım! Prens Kaydo çok zeki, çok ka- biliyetli bir kumandandır. Bir eyaleti mükemmel surette idare edebilir. — Pek âlâ, Bu vadimi de işaret edi- ver. Karakuruma gidecek ordunun bir kaç gün içinde eksiklerinin tamam. lanıp yola çıkması kararlaştırılmıştı. Bayan Bahadır bu karardan ötürü hakana teşekkür ederek yanından çıktı, Semga bahadınn bütün hayatı Çinde geçtiği için Kaydoyu tanımı- yordu. Bayan Bahadır gitliklen sonra, ihtiyar vezir Hakana şu sözleri söyle- mek cesaretini gösterdi: — Prens Kaydonun kabiliyetini ve her yerde methini işitiyorum, Haka- nim! Kendisile daha müsald şartlar- la uyuşup Kora prensliğine gönder- seniz. ve bu havaliyi böyle azim ve irade sahibi, ayni zamanda amca çocuklarınızdan biri olan size bu ka- dar yakın bir prensin idaresine verse- niz, daha muvafık olmaz mı? Kubilây kaşlarını çattı: — Ne demek istiyorsun? Yoksa Kora prensliği hakkında duyduğun münasebetsiz bir haber mi var? — Hayır, Bakanım! Hiçbir şey duy- madım. Bu sadece benim Kora hava- lisi hakkındaki şahsi ve eski endi- şemdir, — Kora prensinden çekiniyorsun demek? — Fırsat kolladığını ve bu fırsatı ele geçirir geçirmez itaaiten vazgeçe- rek istiklâlini ilân edeceğini sanıyo- rum. — Bu endişenden şimdiye kadar bana neden bahsetmemiştin? — Pırsat düşmemişti, Hakanım! Kubilây artık şarab içmiyordu.. Düşünüyordu. Birkaç dakika sakin ve mütereddid durdu Semganın yüzüne bakarak gülüm- sedi — Kora prensliğine Kaydoyu gön“ derirsem, üç gün sonra orada krallık ilân eder, dedi, sen Kaydoyu tanımaz- sın! O,ne verilse yiyen ve biraz daha istiyen aç gözlü çocuklara benzer, Bir bölük askerden bir ordunun başına geçti. hâlâ başı yukarda. gözü kral- ikta, Onu her şeyden önce uslandır- malı, ondan sonra kendisine iş ver- meliyiz. Kaydoyu ancak bayan Baha- dır uslandırabilir, Semgs! O, Bayan Bahadırdan başka, kimseden yılmı- yor. İlk önde Kaydonun burnunu kı- ralım.. ondan ötesini sonra düşünü- rüz ”.. Pekinden Karakuruma selâm! Bayan Bahadır ordusile yola çık- mıştı Pekinde herkesin içine bir korku asının oğlunu bile tedibe karar vermiş. Karakuruma bir ordu gönderiyor. Kubi- orkmalıyız. O dağlardan, de- denizlerden ordüsunu aşırs ni Bahsdır o sabah veda etmek saraya geldiği zaman, Kubilây, ı önlünden geçen orduyu seyre- , bu tanınmış kumandana bir altm su tası hediye ederek: Karakurumu benden'selim gö- tür! Dedi ve kumandanın üç kere omü" zunu okşadı. Saray önünden geçen büyük Mo- gol ordusu çok muntazam yürüyüşle ayrılıyorâ Hakanın filleri üzerine kurulmuş tahtırevanlarda büyük Moğol ordu- larının kumandanları ve etrafında mızıka takımları vardı. Bunlar be- yan Bahadırı şehir dışma kadar W- Kurlıyacaklardı. Fillerden sonra allı hücum fırkası daha sonra erzak ve ordu Jevazımi < s arabaları ve diğer yordu. Bu muhteşem alayın önünde iki Moğol askerinin yaya olarak çektiği beyaz bir at vardı. Moğol âdeti üzere bu at Hakana mahsustu.. Hakanın iştirak etmediği seferlerde at şehir haricine kadar boş götürülür ve Üze- Tine hiç kimse binmezdi. Ordu şehir- den ayrıldıktan sonra beyaz ata Or- du kumandanı biner ve ata bindiği dakikadan itibaren Hakanın kendi- sine seferde verdiği nüfuz ve selâhi- ağırlıklar geçi- yete fiilen sahib bulunurdu. Sefer es- | nasında ordunun kumandanı istedi- ğini idam etmek selâhiyetini taşırdı. Beyaz (Hakan atı) nın arkasından büyük rütbeli iki zabit, sırma eğerli atlar üzerinden giderlerdi, Bu zabit- lerden biri ordunun erzakını, diğeri cephanesini temin ve muhafazaya memurdu. Bu iki zabitin Moğol ordularında çok mühim mevkii vardı. Bunların arkasından kumandan muhafızları gelirdi. Muhafızlar dört yüz atlıdan ibaretti. Bunların elbise- lerinin üst kısmı zırhlı ve palaları bü- yüktü. Bunlardan sonra sıra İle or- du askerleri gelirdi. Bayan Bahadırı uğ sında İran umum Vi âır da bulunuyordu. Hattâ kendisine: ılıyanlar ara- Ergun Baha- Kubilây «— Orduyu benim tarafımdan teş- | in Ergun en öndeki tahtı-. revanda oturuyordu. Onu takib eden filde de ihtiyar vezir Semga bulunu- yordu. Onların arkasından gelen iki fil üzerindeki tahtırevanlardan birinde Bayan Bahadır, diğerinde de Kubi lâyın maiyet zabiti Tangut görünü- yordu. Şehir dışına iki saatte çıkabilmiş- lerdi, Burada büyük bir meydan vardı. Karakuruma gitmek üzere yola çı- kan ordu bürada yarım saat kadar durur, tekrar mızıka çalar ve bu ara- da ordu kumandanı tahisrevandan inip beyaz ata binerdi. Bu merasim yarım saatten fazlaca sürmüştü. Çünkü Karakurum ordu- su çok kalabalıktı. Orduyu uğurlıyanlar tahtirevanlar- dan inmemişlerdi. Yalnız bayan Ba- hadırın bindiği tahtırevan boş kak mıştı. Bu tahtırevan, ordu kumandanına hürmet olmak üzere şehre boş dö- erdi, Prens Kaydoyu yola getirmeğe gi- den büyük Moğol ordusu uzaklaşır» ken, uğurlayıcılar da orduya muvaf- fnkıyetler dileyerek şehre dönmüş- lerdi, Semga Bahadır şehre girerken, İran valisi Erguna yüksek sesle sordu: — Kaydonun yola geleceğini umu- yor musun? (Arkası var) 12 Nisan 937 Pazartesi İstanbul — Öğle meşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı. 14 Son: Akşam neşriyatı — 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Afrika avı ha- tıraları; Said Selâhattin Cihanoğlu tarafından, 20: Rifat ve arkadaşları tarafında Türk musikisi ve halk şar- kıları, 2030: Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45: Safiye ve arka- < Ajans ve borsa haber- leri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 23: Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en İ Müntehap Programı | Londra (342) saat 20,20: Chopin pi- yano musikisi, Polonya (1339) saat 20,15: Debusi piyano musikisi, Viya- na (506.8) saat 21: Litvanya musiki- si - Avrupa konseri, Hamburg (332) saat 21: Vagner - Şuman - Çaykovski Sibeliusun paçalarımdan, Roma (241) saat 22,10: Piyano - Chopin, Frank- furt (951) saat 24: Şuman - Piyano musikisi birinci senfoni, Dans Musikisi Brüksel (484) saat 22,10, Poste Pa- rislen (313) saat 22,15, Lüksemburg (1203) saat 22,30, Polonya (1339) sa- at 23,50, Zagreb (276:2) saat 2220. | 13 Nisan 1937 Sah | İstanbul: Öğle neşriyatı — 1230 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı; 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Konferans: Eminönü Halkeyi neşriyat kolu namına Nusret Sefa (Yeni neşriyat), 20 Belma ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza ta- rafından arapça söylev, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafımdan Türk musikisi ve halk şarkıları; Saat ayarı. 21,15 Şehir 'T. dram kısmı: (Plğas ve Melizandı), 22,15 Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün programı, 22, 30 Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 23 Son. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Osmanbeyde Şark Mer- kez, Taksim: İstiklâl caddesinde İ oyunda Kemal Rebul, Beyoğlu: Tünelde Matkoviç, Yüksekkaldırımda Ve- nikopulo, Galata: Topçular cad- desinde Merkez, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: Halıcıoğlunda Barbut, E- minönü: Beşir Kemal, Heybelia- da: Halk, Büyükada: Halk, Fa- tik: Şehzadebaşında Asaf, Kara gümrük: Ahmed Suad, Bakırköy: Hülâl, Sarıyer: Osman, Tarabya, Yeniköy, Emirgön, Rumelihisa- nndaki eczaneler, Aksaray: Et- hem Pertev, Beşiktaş: Süleyman Receb, Kadıköy: Pazaryolunda Ri- fat Muhtar, Modada Alâeddin, Üs- küdar: İmrahor, Fener: Fenerde Emilyadi, Beyamd: Kumkapıda Belkis, Küçükpazar: Hasap Hulü- si, Samatya: Kocamustafapaşada Ridvan, Alemdar: Anicara cadde- sinde Eşref Neşet, Şehremini: Top- kapıda Nazım. # Zeno SENELİK © 1400 kuruş 2700 kuruş 6 AYLIK 750 > 1450 » 3 AYLIK 400 » 800 » IAYLIK 150 » Posta ittihadına dahil olmayan ecsebi memleketler: Seneliği 3600, alı aylığı 1900, öç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş * kuruşluk pul göndermek llrımdır. pm Muharrem 30 — Ruzu Kasim 156 8, İmsak Güneş Öğin İkindi Akşam Yatı KL â55 Al 530 91 120 136 Ve 340 6,26 12,5 1557 1445 2031 Nadide sedef kakmalı tavlayı ka- Paktı: — Yine kaybettim.. dedi, hemde mars oldum. Dikkat ettim. Hiçbir kazanamıyorum. Pokerde, şeyde kaybediyo- briçte, tavlada, hi rum, Arkadaşları: İyi amma. deği.. kumarda kaza nan aşkta kaybeder. Kumarda kay- beden de aşkta kazanır Nadide: — LAr.'dedi, züğürt tesellisi Selma: A.. buna lâf deyip geçme... Çok doğrudur... ben öyle tecrübe ettim ki Nadide gülümsedi: — Demek şimdi ben kumarda kay- bediyorum diye memnun olmalıyım. — Eğer kocanı seviyorsan. Nadide düşündü.. hakikaten kocası Hakkı kendisine çok sadıktı. Onun sa dakati dillere destan olmuştu. «Sadık kocs tipi» denilince akla Hakkı gelir- di, Teveksti Nadide her oyunda böy- le kâybetmiyordu... O gün Nadide eve dönünce kocasi- na sordu: — Kuzum... Sen bugün hiçbir ka- dınla karşılaşmadın mı? Hiçbir ka- dınla konuşmadın mı? Hakkı: — Hayır karıcığım, dedi, daireden çıktım.. doğru buraya geldim. Nadide gülümsedi: — Tevekkeli değil... Bugün pokerde de, tavlada da adamakılı yenildim Nadidenin böyle kumarda yenil mesi epi zaman devam etti. Bir gün baktı, Hakkı banyoya ya- rim şişe kolonya boşalttı. Bu bel ko- lonyalı suda banyo etti. İpekli çama- şırlarını giydi. Gayet itina ile tıraş oldu. Evden çıkarken: — Bu gece belki birsz gecikirim. dedi. Nadide kocasına © derece itimad ederdi ki Hakkının bütün bu hareket- leri ona küçük bir şüphe bile vermeâi, O sırada arkadaşı Selma gelmişti. Biraz konuştuktan sonra Selma: — Haydi.. dedi, bir çorabına beş ©- yun tavla oynuyalım. Nadide gülümsedi: — Neden? — Öyle ya.. kumarda hep ben kay- Şaştumı doğrusu... Dedi.. ben se- ni marsedeyim.. hayrettir vallâhi... Selma: — Dur bakalım.. daha üç oyun var.. diye cevab verdi.. İkinci oyunda, Nadide tekrar Sel- mayı marsetti, Nadide arkadaşına hiç oyun vermeden dört olmuştu. Nadide üçüncü oyunu tekrar mars- la bitirdi. Evlendiğindenberi ilk defa tavla- da kazanmış, çorabı hakketmişti. Nadide: — Pek şaşlım.. diyordu.. bu oynu nasıl kazandım?.. Haydi bir daha oy- nıyalım.. Bir daha oynadılar. Yine Nadide 4-5 ii AŞK ve KUMAR hiç oyun vermeden Selmayı yendi, Nadide: — Hayrettir... Yoksa Hakkı bugün bir şeyler mi yapıyor?.. d Aklına geldi. Kocası bugün pek süğe lenip, püslenip te gitmişti. — Haydi bir daha oynıyalım. Bir daha oynadılar. Nadide yine O gece Hakkı çok geç eve geldi. Nadide Ş Kocacığim.. dedi.. bugün ilk de- fa Selmayı yendim. Hiçbir oyun bile vermedim. artık kumarda kazanıyo- Tüm ç Hakkı kıpkırmızı kesildi: — Talihin açık olsun... dedi. Lâkin bu talih çok devam etmedi, Ertesi günü, 'dâha ertesi günü Nadi- de her zamanki gibi yine yenildi. Birsabâh yine Hakkı banyoya ko- lonyaları döktü, ipekli çamasırlarını sandıktari çıkarıp giydi: — Ben birâz geç geleceğim.. diye- rek evden çıkı... O gün akşama kadar Nadide kaç oyun oynadı ise kazandı... Aksam 'üştü arkndaşlarile beraber Beyoğluna çıktılar. sinemaların ö- nünden geçiyorlardı... Birdenbire: — A.. diye bağırdı... Hakkı kolunda bir kadınla sinema» dan çikiyordu. Hakkı karısını görün- ce telâş içinde yanındaki kadından ayrıldı. Nadide: — Utaflmıyor musun.. rezil. bu ne- dir senin yaplığın?.. Hakkı, karısının yanına yaklaştı: - Vallâhi karıcığım.. dur sana izahi edeyim.. bütün bunları senin menfa- atin için yaptım.. kumarda çok kay- bettiğini gördüm.. kumarda kazana- sın diye işte elimden bir şey cıktı (Bir yıldrr) VECİZELER Doğru insan dik yürür. »——— “« AKŞAM,ın Çocuklar için tertib ettiği resimli müsabaka Hayvan resimlerinin neşri bitti Evvelce de bildirdiğimiz üzere, müsabakayd iştirak etmek için (20) tane resmi biriktirmiş olan- Tar, vesimletde gördükleri hayvan- ların (hangisi hangisine düş- man) ise onları yanyana yapıştı- rıp aşağıdaki adrese göndermeli- dirler: «Akşam güzetesi Çocuk dünyası resimli müsabaka memurluğuna; Dikkat: 1 — Gönderilecek mektuplar. 3 — Bu müsabakaya ald mek- tuplar (i mayıs 1937 cumarlesi) günü saat 17 ye kadar kabul edi- İzmir (Akşam) — Evvelce İzmir kiz enstitüsünde açılmış olan sepetçili kursu, Kültür bakanlığının emrile İzmir sanat okulünda (açılmıştır. Kursa