, en karanlık devirlerine Sahife 6 AEŞAM PAZARTESİ KONUŞMALARI DEMİR ve DEVLET Karabükün, yarın en modem te sisatla bezenccek, fakat bugün boş ve geniş toprakları üstünde, sevinçle oraya biriken Türk halkının yarım ay şeklinde çevrelediği halkanın ortasın- da bir zekâ ve irade yıldızı olarak parlıyan başbakanımızı dinlerken ha- yalim çok uzak mazilere kadar çabuk Ye yorulmaz bir sefer yaptı. Tarihin gittim. Orada, geçid bulamıyarak tabii sed- ler arasına hapsolmuş atalarımı de- mirden dağları eriterek kurtuluşa çıkaran büyük halâskâr demirciyi buldum. Bir saniye sonra döndüm; burada, Ergenekon efsanesinin haki- kat olacağını söyliyen insanı gördüm. Tekrar mazinin enginlerine açıl dım. Hunların, Tanrıyı takdis için yaptıkları büyük ve kalabalık bir top- Jantı gözümde canlandı. Orada de- mirden yapılmış kılıçlar önünde ata- larımır saygı ile eğildiklerini, onu öperek ve bâşlarına götürerek kut- Iadıklanını gördüm. Buradan çıkıp Al- taylara vardım, Baktım Şamanlar nın etrafına toplanan binlerce ve bin- lerce Türk, Altay dağına «Pulat dağ, Pulat dağ!..» diye dualar ederek tapı- yorlardı. Tanrılaştırdıkları bu dağı takdis için ona demirden bir sıfat ve- rerek hitab ediyorlar. Heyecan için- de döndüm, Şimdi burada hayal için- de değil, hakikat önünde Büyük İn- önü'nün sözlerini işitiyorum: «Görüyorsunuz ki, Karabük demir ve çelik fabrikaları de memleketin her sahada çok kıymetli olan başlıca ihti- yaçlarına cevap verecek bir müessese kurmakla kalmıyoruz. Cümhuriyetçi ve milliyetçi Türkiyenin o manevi ve içtimat bir medeniyet ve kültür mü- essesesini de meydana gelirmiş olu- yoruz.» Bu sözleri dinledikten sonra artık maziye dönmek istemiyorum; halde kaldım, Halde kaldım, çünkü uzak mazi ile bugün arasına sıkışan yıkım ve çöküm devresini, velev hayal ile de olsa, gezmek ve görmek istemiyo- rum, Osmanli saltanatının bemen üç asrıni alan bu safhada her şeyi gibi 'Türkün “demiri de -paslanmıştı. Mem- leketini unutacak kadar kendinden, geçmiş başların: idaresinde, afyonlu bir uyku hali geçiren miietimin, bü- tün sahalarda olduğu gibi ilim ve tek- nik yolunda da bunamış, gevşemiş durumunu hatırlamaya bile gönül Bunda hayat, hareket ve istikbal var, İnce ve kibar İngiliz elçisinin dediği gibi «Bu ovada doğacak olan, bu top- yağı asırlık uykusundan uyandıracak olan, sürillerin ve çobanların yerine en asri madencilik fenninin. cihazla- rını kuracak olan ve ayla yıldızın ge- ce parıltısına yüksek bacaların kır- mızı tşığını ekliyecek olan» Atatürk 'Türkiyesinin sıcak ve yaşatıcı atmos- z ferinde derin bir huzur ve saadetin nefesini alıyorum. 'Türk, demirde varlığının korunma» sını, medenlliğin bütün vasıtalarını bulmuştu. Birkaç asırdanberi kaybet- tiği bu mukaddes varlığa tekrar ka- vuşuyor. Müdafaa ruhunun remzi ki- ıç, medenilik vasfının senbolü örs ve çekiçtir, Kılcın çelik ağzında, ken- "dini korumak için en çetin madenler den yapılmış muhacim silâhlara vu- rarak pörtüklediği taraflarını örsü- nün üzerinde döğe döğe keskin ve bükülüp kırılmaz bir hale getirecek, Sade bu kadar değil. Ekonomi sa hasında daha düne kadar yarı sömür- geleşmiş Türk vatanının tam istiklâ- ini yaratmak için kurduğu büyük müesseselere, yeni yaptığı bu cevher kaynağile en sağlam temeli atmış, en emin özü vermiş oluyor. Büyük ve ağır endüstrinin esası olan demir ya- pıcılığı Karabükte başlamıştır. Kara- büklülerin babalarından duydukları ve fabrikaların yapılacağı sahada bu- Yunduğunu işittikleri define, şimdi 'Türk topraklarının altında değil, Üüs- tünde bize kendini vermiş, buldur- muş olacak. «Bu yolda icarşılaşılmış olan sayısız zorlukları gidermek ve kuruluşlarını tahakkuk ellirebilmek için başlıca is- tnad ettiğimiz kuvvet, Atatürk'ün bitmez tezahüratı ve yardımı olmuş- tura Diyen İsmet İnönü,büyük bir haki- kati daha gözümüzün önüne şu söz- lerile koymuş bulunuyor: «Eğer Cümhuriyet Halk partisi ve onun hükümetinin devletçi bir politi- kası olmasaydı, bu memlekette han- gi sermaye bu müesseseleri kurabilir- di?» Bu, böyledir. Bunda tereddüde yer yöktür. Bunu bilen Türk milleti, ye- ni Türkiye devletini demir gibi sağ- lam bir hale getirenleri her zaman minnet, sevgi ve şükran duygularile yüreğinde yaşatmaktadır, O yürek ki her şey oradan doğuyor, her Türk süratle İzmir (Akşam) — Kültür park in- şaatına, belediye tarafından ehemmi- yetle devam ediliyor. Beş bin lira sar- file Kültür parkta bir limonluk vü- Cude getirilmiştir. Burada Avrupadan getirtilen nadide tohumlardan nadide çiçekler yetiştirmiştir. Bunlar, fuar zamanında sahanın tezyinatında kul- lanılacaktır. Halktan istiyenlere de ucuz fiatle nadide ser verilmek- tedir, Hazırlanan Kültür park plânı hari- cinde yüz metre uzunluk ve elli met- Te genişliğinde suni bir göl vücude ge- tirilmesi o kararlaştırılmıştır. Gölün içinde adalar, kanallar, yarımadalar bulunacak, etrafında yetiştirilecek hurma ve karabiber ağaçlarının, göl Sularına inikâsi temin edilecektir. İzmir belediye reisliğinin ricası ü- zerine Nafıa vekili bay Ali Çetinkaya, ondan kuvvet alıyor. vekâlet parklar mimar ve mütehassıs Hasan-Âli YÜCEL bay Löve'yi İzmire göndermiştir. Mü- <i tehâssıs, Kültür parkta yapılacak ye- nilikler içit tedkikatla meşguldür. Muhtelif yerlerde havuzlar, su eğlen- celeri yapılması da kararlaştırılmış- tır. Paraşüt Kulesi inşaatı süratle ile- rilemektedir. Fuar zdmanına kadar Kulenin inşaatı bitecek, İzmir genç- leri. paraşütle atlama sporuna başlı- yacaklardır. Sıhhat vekâletince Kültür -parkta yaplırılacak olan (Sıhhat müzesi) ile Festival hazırlıkları Bu sene yapılacak İstanbul eğlen- celeri için belediye Zengin bir prog- ram hazırlamakla meşguldür. İstan- bula gerek Balkanlarda gerek mem- leket dahilinde birçok ziyaretçi gele ceğini kuvvetle tahmin ediyor, , Bazi Mısırlı öölelerin hem festival- den istifade etmek, hem de yaz tatili- ni İstanbulda geçirmek üzere şehri- mize geleceklerine dair clâkadar ma- kamlara bazı malümat gelmiştir. Belediye, şehrin göze görünen semt- lerinde harap, bozuk, çirkin manza- raları kaldırmak, bazı caddeleri ta mir ettirmek flkrindedir. Yeni sene bütçesi vekâletten tasdik edilip gel- dikten sonra şehirde bu tamir işleri- ne hemen başlanacaktır. rm müzesi) için hazırlanan projeler, belediye reisliği tarafından vekâletle- re gönderilmiştir. Tarım müzesinin de fuarın açılma zamanına kadar yetiş- tirileceği söyleniyor. Türkiyedeki Ticaret odalarının teş- hir edecekleri eşya ve mahsuller için bütün odaların iştirakile bir (Ticaret Ziraat vekâletince yaptınlacak (Ta- | Izmir mektupları Kültürpark inşaatı ilerliyor Bu sene kutuluk kereste ihtiyacı Romanyadan temin edilecek Romanyadan gelen keresteler limandan depolara taşınıyor odaları sarayı) inşa edilecektir. Bu pavyon, elli bin-liraya çıkacaktır, O- dalar, her sene mahsul ve eşyalarını bu pavyonda teşhir edeceklerdir. İz- mir vilâyeti betonarme pavyonunun inşası dokuz bin liraya ihale edilmiş- tir. Metodik çalışma sayesinde İzmir Kültür parkı ve fuarı seri bir şekil de inkişaf etmektedir. İzmir belediye bütçesi İzmir belediyesinin 937 senesi büt- çesi 1;076,270 lira üzerinden hazırlan- mıştır, Şimdiye kadar bir şirket tara- fından idare edilen İzmir mezbahası da eylül ayında belediyeye intikal © decek ve fazla varidat temin eyliye- cektir. Bu varidat, bütçede gösteril memiştir. Varidat bütçesine nazaran masraf bülçesi yüz yirmi bin lira fa7- lasile 1,157,995 lira olarak tesbit edil- | miştir. Şehir meelisi, bütçeyi tedkike İ başlamıştır. Kutuluk keresteler Üzüm: ve incirlerimizin “ihracında ambalaj eşyası olarak kullamlan ku- tuluk keresteler, bu yıl de kısmen Ro- manyadan temin edilecektir, Geçen seneye kadar ambalâj keresteleri, ba- zı tüccarlar tarafından getirtilmek- te ve ihtiyaç miktarından fazla ke- Teste celbedilemediğinden fazla mah- sul ihraç eğildiği yıllarda ihracatçılar piyasada kutu bulamamakta, müşkül vaziyette kalmakta idiler. Bu yüzden kutuluk kereste fiatlerinde zaman za- man ihtikâr bile yapıldığı görülüyor- du. Kutuluk kereste ithali işi, İzmir Ta- riş üzüm kurumuna verildikten son- ra bu vaziyet ortadan kalkmış, şikâ- yetler bertaraf edilmiştir. Çünkü ku- rum, daima ihtiyaçtan çok fazla ku- 12 Nisan 1937 KADIN KÖŞES! Kısa manto Kırmızı siyah emprime Üzerine kır- mızı yünlüden Hear manto. tuluk kereste stok etmiş, kutu buhra- nına hiç bir vakit sebebiyet vermemiş- tir. Bu yıl ihtiyacı için de kutuluk 'kerestelerin Romanyadan getirtilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun için de iki yüz bin İngiliz liralık döviz sarfı için Vekiller heyeti karar vermiştir. Üzüm kurumu direktörü bay İsmail Hakkı Veral, kutuluk kereste satım almak için Romanyaya gitmiştir. İzmir için hayati bir ehemmiyeti haiz olan ku- tuluk kereste meselesinin hükümetçe bu şekilde hal ve intaç edilmesi * Ege ihracat tacirlerini çok memnun bi rakmıştır. İzmir berberleri ondülâsyon harcından şikâyetçi İzmir belediyesi, ondülâsyon maki- neleri. için İzmir berberlerinden kon- ; trol harcı olarak onar lira almaktadır. Berberler, evvelce bir ondülâsyon için beş, on lira para alırken bu harcı ver- mekten şikâyel etmiyorlardı. Fakat son zamanda ondülâsyon ücretini iki liraya kadar indirdikleri için kendi- lerinden fazla harç alındığından ba hisle belediye relsliğine müracaat ct- mişler, bu harcın indirilmesini iste mişlerdir. Berberlerin -müracaatları, şehir meclisinin nisan devresi. toplan- tısında nazarı dikkate almacaktır. Esad Mahmud Karakurd SON GECE!L.. Tefrika No. 3 1 ve 2 numaralı tefrikaların bülâsası Umumi harb içinde yağınurlu bir gece... Bir Türk bataryası Dobricede bir köşk görüyor. Burada geceyi geçir- mek istiyor. Köşk eski bir generalindir. General askerlerin geceyi köşkte geçir- mesine razı ölmüyor. Zabit: «Kalmak mecburiyetindeyiz> diyor.) ihtiyar bastonunu hiddetle yere yoruyor: — Hayır kalamıyacaksıniz!.. — O da olabilir generalim; yalnız bana hitab ederken bir dakika düşün- Şu anda sizinle hürmetkâr konuş- or... Boğuk ve sert bir ses!... — Ba. Şimdi asıl nezaketsizliği, haltâ terbiyesizliği siz yaplınız!... Hâ- lâ kendinizi ordularinıza emreden muzaffer bir kumandan zannediyor- sunuz galiba!... İhtiyar olmasaydınız bu savurduğunuz hakaretin cezasını hayatınızla öderdiniz şimdi!... Dua edin ki ihtiyarsınız ve âcizsiniz!... | o Başımı sert bir hareketle askerlere İ çeviriyor... olduğunu unulmayın!... — Yüzünüzü görmek istemiyorum. Anlıyor musunuz iztırap veriyor mev- mm 5 varmış, sz çö Ee | der aya kn, bina br Şu hınzır yağmur hiç olmaza hir | oöDSİSİ dikin!... Biz gidene kadar o. parçacık olsun dursaydı, belki araba- rada hapis kalacaktır. Haydi arş!... larımızın üzerine uyur, sizi iztaraba O zamana kadar ihtiyarla yüzbaşı- sokmamağa çalışırdık!... Fakat ne e çamur içindeyiz... hep birden merdivenlerden dörder Bir parçacık ateşe ve bir yudum m- | Sörİ” eye pe çıkmağa cak bir şeye ihtiyacımız var. Buna Da dakika geçti:.. Asker, ağıben arsediyorum, şimdi barınabi: | /<7, ta adama yaklaşıp yakalıyacak« bek bi yer ilani sizi alhale et | ar) STOĞA başlan hir bayiel gibi dim: memek için gene çekilip gideriz bura dik duran ihtiyar, birdenbire elini ce- dan! bine atarak bir tabanca çıkardı. Göz- tiyar büyük deri büyümüş; sakalları biribirine ka: m ee Ez çenesi aşağı doğru düşmüş- — Arka tarafta köşkümün ahırları Haykırdı: var!,.. Atlarınızı altına bağlar, üstün- de de yatarsınız!... Çıkın evimden!.. — Durun!... Bir adım atarsanız Yüzbaşı birdenbire başını kaldır. | KUTYunu beyninize yersiniz!... yor, Uşkusuzluktan kızaran yn Çenesinden sakalına doğru beyaz gözlerinde bir kıvılem çakar gibi kik iğ dadığını 'işitiyörüz. “Titriyor!” Askerler ne dediğini anlamadılar... Ayni hızla üzerine yürüdüler... İşte tam bu sırada ihtiyar, birdenbire elindeki tabancayı kaldırarak asker- erin üzerine bir el ateş etti... Kur- şun çavuşun kulaklarından vızlayıp geçti. İkinciyi sıkmağa vakit kalma» dı. Yüzbaşı; — Yatın yere; herif hepimizi öldüre- cek diye bağırdı, ve bağırması ile be- raber rövelverini bir hamlede tam ih- tiyarın kalbine çevirerek - ateşledi. Bir.. bir daha... Bir daha!... Yalnız boğuk bir ses ve sonra, sarı bir du- man!... Ağır bir cesim büyük bir gü- rültü ile yere yuvarlandı!... Aradan henüz daha bir dakika geç- memiş bulunuyor... Birdenbire arka taraftaki odalardan birisinin kapısı açıldı. Saçları dağılmış, yüzünün ren- gi solmuş genç bir kız haykırarak di- şarı fırladı. Üzerinde beyaz bir gece- lik var!... Ayakları çıplaktı... Başını çevirip de ihtiyarı üst koridorun mer- divene yakın köşesinde yere yıkılmış bir yığın halinde görünce deli gibi bir çığlık kopararak kendini onun üzeri- ne attı... — Baba!... Baba!... Boğuk bir gürültü... Ve sonra dö- gölge!... şemelerin üzerine yıkılan perişan bir , Hepsi o kada. > Beş dakika sonra... Hâlâ sofada ve olduğumuz yerdeyiz... o Üzerimizde bir mezar sessizliği dolaşıyor... herkes donmuş kalmıştır. Ensemize birdenbi- Te ıslak bir bez yapıştırılmış gibi üşü- yor ve ürperiyoruz... Arka koridorlar- dan t(avana, tavandan duvarlara, du- varlardan da dalga dalga tâ ihtiyarın yüzüne kadar gelen lâmba ışıkları 0- nun cam gibi büyüyen ve açılan göz- lerinde parlıyor... Kız, sol tarafta bir köşeye yıkılmış kalmıştır... Çıt yok... Derin bir. se- sizlik.. ve uzayan dakikalar!... Yüz- başı, birdenbire başımı kaldiriyor... içinde... Tabanca hâlâ-elinde “duru- ır... Parmaklarının ucuna bir ke- lepçe gibi sarılmış düran bu ölüm-üle- tine öyle iğrenerek, tiksinerek. bakı- yor ki!,.. Ürperiyor... Hemen onu ce- bine atıyor... Sonra ağır “adımlarla merdivenleri çıkmağa başlıyor... Çi kıyor ve tam ihtiyarın boylu boyuna yattığı yerin önüne gelip duruyor... Gözleri hâlâ onun gözlerinde!... Ba- kıyor... Ürpererek, titriyerek bakıyor, Biran! ... Dudaklarının kımıldadığı- nı görüyoruz... Boğuk bir ses!... — Zavallı; çok merd, çok kahra- man bir askermiş!,.. Sonra, teessürle başinı geri çeviri- m si 04 10 ği öğ