dv. 2 m ap 1937 . AEŞAM Sahife 7 Bakara kralı Zografos Fransız gazinolarının gedikli müşterisinin çok garip hayatı Zografosun tılsımı karısı imiş. Bunun için karısını bir dakika yanından uzak bulundurmaz Fransanın bü-r yük eğlence ve su şehirlerinde mü- kellef birer bele- diye gazinosu vardır, Bunların ismi zahiren gâ- zinodur. Fakat hakikatte (Obura- ları resmi ku- marhaneden başka bir şey de- ğildir. - Belediye- ler, yaridatın bü yük bir kısmını bu gazinoların ge lirile temin ettik- lerinden, hükümet buralarda kumar oynanmasına müsaade etmektedir, Gazinolar resmi kontrol altında bu- Yundukları için buralarda hile yapıl- dığı söylenemez. Fakat hiç kimse için bir gâzinoda para kazanıp zengin ol- mak ihtimali mevcud bulunmadığı Muhakkatır.Bunun iki sebebi vardır. Birincisi gazinoların aldıkları hisse- dir. Her oyun oynandıkça gazino yüz- de beş hi: ni alır. Bir gazinoya me- selâ yüz kişi devam ettiğini ve her bi- rinin cebinde yüzer lira bulunduğu nu farzedelim. Buraya gidenlerin ceman on bin lirası var demektir. Bu on bin lira çok geçmeden, gazino his- #esi alına alına, tamamen gazinonun kasasına geçmekledir. İkinci sebeb de kumarda mütema- diyen kazanmanın kabil olmaması ve kazandıkça da, kaybettikçe de insan- da hırsın artmasıdır. Gazinolarda bir gecede birkaç milyon frank kazanan- lar olmuştur. Fakat bunlar ya daha evvel milyonlar kaybetmişlerdir, ya- hut kazandıklarını bir iki gece son- Ta vermeğe mahkümdurlar, Bakara kralı Şimdiye kadar gazinolarda devam- h surette para kazanan yalnız bir ki- şi görülmüştür. Bu da Yunanlı Zog- rafostur. Zografoş Fransadaki büyük gâzinöların belli başlı simasıdır. Çok büyük oyun oynar. Dovilde, Kanda, Monte Karloda başlıca bakara masa- larında daima Zografos görülür. Baş- ka hiçbir işi, gücü olmadığı, mütema- diyen bakara oynadığı için kendisine Bakara kralı adı verilmiştir. Zografos gazinolarda birçok meş- hur-insanlarla tanışmış, dost olmuş- tur, Staviski meselesinde birkaç defa adıgeçmişti. Parisin eski polis müdü- Tü M: Chispe ile de çok dost olduğu yazılmıştı, Fransız siyasi ricali ara- sında tanıdıkları çoktur. Zografosun tılsımı Herkes kaybettiği halde Zografos neden kazanıyor? Bir Yunan gazete- 8i bunu araştırmış ve Zografosun tıl- sımını bulmuştur. Bakara kralının tılsımı karısı imiş... Zografos, karısı yanında bulundukça daima kazandı- dım, onun bulunmadığı zamanlar kaybettiğini görmüş ve karısına dört elle sarılmıştır. Etrafında birçok ka- dınlar dolaştığı halde hiçbirine yüz vermemektedir. Bakara kralının itikadına göre, şa yet karısile evlenmeseydi milyoner olmak şöyle dursun, beş parasız 80- kaklarda” sürünecekti. Karısının adi Yoladır. Bakara kralı kimdir? Bakara kralının zenginleşmezden evvel Atinada bir ahırda uşaklık et- tiği rivayet edilmektedir. Bu rivayet doğru değildir. Zografosun babası, Tesalyanın zengin çifçilerinden biri İdi. Altısı erkek, dördü kız on çocuğu Yardı. Bakara kralı da üçüncü erkek çocuğu idi, Zografos daha küçük yaşında iken Oyuna çıldırasıya merak sarmıştı. Bu İtiyadı dolayısile babası, onu ailenin en fena çocuğu telâkki ederdi, Babası zengin bir adam olduğu ci Zografos kumar masasında Zografosun karım Yola hetle, onu muhitinden ayırmak ve kumara olan iptilâsını unutturmak için Almanyada Münih darülfünunu- na göndermiştir. Zografos oradan mü hendis diplomasını zorlukla alabil- miştir. Çünkü Zografos ekseri saat- lerini üniversite arakadaşlarile ku- mar oynamak ve paralarını sızdır- makla geçirirdi. Delikanlı Münih ü- niversitesinden diplomasını aldıktan sonra Atinaya dönmüş, fakat gece gündüz kumar oynamakla vakit ge- çirdiği cihetle, çok zayıflamış ve ci- ğerlerinde veremin ilk emmareleri gö- rünmüştür, İsviçre sanatoryornunda Babası, doktorlarin tavsiyesi üze- rine Zografosu İsviçrede bir sanator- yomda tedaviye göndermişlir. Fakat kumarbaz genç sanatoryomda bir ta- taraftan kendisini tedavi ettirirken, diğer taraftan da sanatoryomdaki veremli arkadaşlarile poker ve baka- ra partileri oynamağa devam etmiş, sanatoryomdan iyileşerek çıkınca iyi fransızca bilmemesine rağmen Solu- gu Pariste almıştır. Pariste dolu diz- gin kendisini kumara vermiştir. Zografosun ilk aşkı Zografos Pariste iken ilk sevdaya tutulmuş, umumi harb zamanında gönüllü sıfatile Fransız ordusunda hizmet ettiği zaman bir hastanede hastabakıcı olan (Marsel namında genç bir kızı çıldırasiye sevmiştir. Far kat kumarbazın sevgilisini geçindi- recek ve evlenme masraflarına kifa- yet edecek parası olmadığı cihetle, Marsel ile evlenememiştir. 1917 senesinde Zografos Paris ku- marhanelerine devam ederken, Ken- disi gibi kumara çılgınlık derecesin- de.müptelâ İlyu namında başka bir Yunanlı ile tanışmıştır. İlyu, Zogra- fosun kumarda harikulâde istidadını görünce, kendisine beraberce Yuna- nistana dönmelerini ve orada bir ku- 200,000 dolar kazanç 1918 senesinde iki kafadar Atinaya dönünce bir kumarhane açmışlar ve birkaç ay içinde eplice para Kazan- mışlardır. Bu kazariç üzerine Zogra- fos artık Pariste bıraktığı sevgilisi Marsel ile evlenebilecekti. Bu mak- sadla Parise dönmek için hazırlığa başlamış iken kumarbaz ortağı İlyu- nun yeğeni ve evli bir kadın olanı Yo- Ja ile tanışmıştır. Genç kadın, kumarbazın kendisine gösterdiği alâkaya lâkayıd kalmamış, kocasından boşanarak Zografos ile evlenmiştir. Zografosun ilk sevgilisi manastıra çekildi Düğünleri yapılmak için Zografo- sun Yunanistandan avdetini bekli- yen ilk sevgilisi Marsel, onun vefasız- lığını ve başka bir kadınla evlendi- ini haber alınca, derin bir yeise tu- tulmuş ve dünyadan elini eteğini çekerek Tour şehri civarında bir Ma- nastıra çekilmiş, rahibe olmuştur. Zografos, Atina? kumarhanesinde kazandığı paralar cebinde olduğu halde zevcesi Yula ile beraber kalkıp Parise gitmiş, ve Monte Karlo kumar- Tianesinde, daha fazla para kazan- mak ümidile bir müddet sonra oraya kapağı atmıştır. Kumarbaz şebekesi Zografos, Monte Karloda Atanaş Valianos namında bir Yunanlı ve Zâ- Te namında Ermeni iki kumarbaz ile ortak olmuştur. Bilâhare bu kumar- baz şebekesine Fransua Andre ve Fi- Yip amında iki Kumarbaz daha ilti- hak etmiştir. Beş kumarbaz, her ge- ce Monte Karlo kumarhanesine deva- ma başlamışlardır. .Zografos diğer dört kumarbaz srkadaşının yardımile bir İtalyan kumarbaz şebekesinden altı gece zarfında 800,000 dolar ka- zanmağa muvaffdk olmuştur. Kumar masasında düello Zografosun Kumürbâz şebekesile İtalyan şebekesi arasında yeşil “ku- mar masası üzerinde bâşlıyan müt- hiş düello, amansız devam etmiş ve bir gecede Zografos 900,000 dolar ka- zanmıştır. Neticede Zogrefos ile ar- kadaşları İtalyan kumarbaz şebeke- sinden yuvarlak hesapla 13 milyon dolar kazanmağa muvaffak olmuş- lardır. Bu müthiş ziyan, Italyan ku- marbazları feci bir akıbete düşürmüş- tür. Bunlardan üçü, bütün paralarını kaybedince kederlerinden ölmüş, iki. si kumar masası başında geceler sü- ren bu müthiş düello neticesinde kalb sektesine uğramışlardır. Berhayat kalan altıncı İtalyan kumarbaz, Zog- rafosun şayanı hayret soğuk kanlılı- ğı ve mehareti sayesinde bu müthiş düelloyu kazandığını itiraf etmiş ve demiştir ki: — Bu adam aklımı tarümar etti ve cesaretimi kırdı. Ortağı çıldıriyor Fakat Zografosun arkadaşları da bu dücllodan sağlam çıkmamışlardır. Zografosun ilk ortağı Valianos çıldır- mış ve bir timarhaneye yatırılmıştır. üç sene evvel timarhanede ölmüştür. Bu düellodan yalnız birkaç kilo kay- betmek suretile vücudu ve müvaze- nesi sağlam olarak çıkan yegâne a- dam Zografos olmuştur. Diğer arka- daşları kazanılan milyonlardan hiş- selerine isabet eden paraları alarak ortadan çekilmişlerdir. Zografos kendisine uğur tılsım ad- | dettiği kanısını bir dakika bile yanın- dan ayırmıyor, gündüzleri saat 15 te yatağından kalktıktan sonra ufak bir gezinti yapıyor, sonra kışın her gün Monte Karlo veya Kan gazinosuna uğruyor, saat 17 den bire kadar ma- sasmda oluruyor ve oyun bitinciye kadar yerinden kımıldamıyor. Yas gın Dovile gidiyor. Kendisi kumar sema imiz emibi Tefrika No, 68, “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Enver paşa yaverlerine “Şimdi saraya gideceksiniz. Sizi istiskal edenleri çağırarak tahkir edeceksiniz ,, dedi Enver paşa, yaverinin asabi olduğunu görünce sordu Maamafih, ev sahibi vaziyetinde olan sofradaki mabeyin erkânı, Enver Paşanın yaverlerini sofraya davet et- meğe teşebbüs etmediklerinden gerek Mehmed Ali, gerek diğer misafirler de B. Saffet ve B. Şükrüyü bittabi yeme- ğe çağıramazlardı. Yemekten sonra sadaret yaveri, hâ- diseyi Harbiye nezareti yaverlerine çı- kardığı mâna dahilinde anlattı ve is- tiskal edildiklerini söyledi. Yemek sar lonunda bulunmadıkları için mesele- den sadaret yaverinin izah ettiği şe- kilde haberdar olan B. Saffet ve B. Şükrü bundan çok hiddetlenmişlerdi. Bilhassa kendilerinin askeri şerefleri ve mevkileri ile mütenasip olmıyacak derecede: «Kapının önünde dolaşır. lar!» cümlesile kasden tahkir edil diklerine kani oldular. Maamafih sa“ Tayda işl uzatmâmağı ve bir hâdiseye sebebiyet vermemek için ses çıkarma» mağı tercih ettiler. Bir müddet sonra Enver paşa saray- dan ayrılmış ve B. Saffet ile otomobi- ine binmişti, Arkadaki otomobilde di- ğer yaver B. Şükrü bulunuyordu, Har- biye nazırı, kendi yaverinin asabi ve müteessir bir şekilde sustuğunu, W- kırdı etmemek istediğini görünce B. Saffete bu iğbirarmın sebebini sordu. Her iki yaver, kendi aralarında ver- dikleri karar üzerine mescleyi Enver paşaya açmıyacaklardı, Fakat ' Har- biye nazırının bu suali, B, Saffeti iza- hat vermeğe mecbur etti. Yaver, baş- kumandan vekiline hâdiseyi inkâr edemezdi. Harbiye Nazırı Mabeyin Başkita- betine şiddetli bir tezkere yazdı B, Saffet biraz evvel sarayda geçen hâdiseyi -sadaret yaverinin verdiği malümat dairesinde- anlattı ve mabe- yin kâtibi B. Mürteza, cebi hümayun kâtibi Hacı Hakkı kendilerini tahkir ettiklerini, maamafih sarayda bir hâ- diseye meydan vermemek üzere süküt etmeği münasip gördüklerini söyledi. Enver paşa, yaverinden aldığı bu haber üzerine çok hiddetlenmiş ve B. Saffete: — Doğru yapmamışsınız, Şükrü ile beraber derhal mukabele etmeli, mü- tecavizlere hakaretlerini iade etmeli idiniz! dedi. - Harbiye nazırı, kendi yaverleri hak- kında lâyık görülen bu muameleyi doğrudan doğruya “orduya bir teca- vüz ve kendi şahsına karşı alınmış menfi bir vaziyet olarak telâkki edi- yordu. Bu takdirde hâdiseyi sükütle karşılamak elinden gelemezdi. Başku- mandan vekili, kendisine ve maiyetine karşı sarayda azami derecede hürmet- le muamele edilmesini istiyor, bahu- süs padişah damadı olduğu ve bu iti- barla hanedanın ve sarayın hâmisi vaziyetinde bulunduğu için bunu sas Tay erkânı ve memurlarının daha iyi kavraması lâzım geleceğini düşünü- yordu. Enver paşa, ertesi günü mabeyin başkitabetine şu mealdebir tezkere yazdı: «Yaverlerim, mabeyin kâtibi Mür- teza, cebi hümayun kâtibi Hacı Hak- kı efendiler tarafından şereflerile mü- tenasip olmıyan bir muameleye maruz dığı lisan ile ne kadar hiddetli oldu- ğunu gösteriyor ve mabeyin kâtibi ile cebi hümayun kâtibinin azillerini is- tiyecek kadar ileriye gidiyordu. Har- biye nazırı, -icabında- padişaha bile sözünü dinlelmeğe muktedir oldu- ğunu gösteriyordu. Maamafih o, bu- nunla iktifa etmek istemiyordu. Har- biye nazırına göre, istiskale uğrıyan Gü di haklarında yapılan bu muameleyi sahiplerine iadeetmeli idiler, Bu tak- dirde yaverlerinin ve kendisinin şere- fi kurtarılmış olacaktı. Enver paşa, iki yaverini B. Saffet ile B. Şükrüyü yanına çağırarak şöyle bir emir verdi: — Şimdi derhel saraya gideceksiniz, Sizi istiskal eden Mürteza ve Hacı Hakkı efendileri bizzat yanımıza çağı. racak, kendilerini tahkir ederek, lü- zum gördüğünüz gibi mukabele ede- ceksiniz!. Bu suretle -vaziyetleri ve mevkileri ne olursa olsun- bunlara $i- zin şerefinize hürmet etmeği öğret- melisiniz,. Neticeyi de bana bildirçe ceksiniz, Her iki yaver, başkumandan vekis lini selâmladılar ve kendilerine veri- len emri ifa, etmek üzere, bir otomo- bile binerek saray yolunu tuttular, Enver paşanın mizacını yakından bilen B. Saffet ve B. Şükrü, verdiği emirlerin derhaj tatbikini görmek is- tediğini herkesten iyi biliyorlardı. Ba» husus Enver paşa, kendilerine mut- Jak bir salâhiyet vermişti. Bu salâhi- yete göre münüsip gördükleri şekilde B. Mürteza ve B; Hacı Hakkıya mü- kebele edeceklerdi. Meselâ, bu iki sa- ray memurundan bir tarziye almakla iktifa etmek, Harbiye nazırını mem- nun etmiyecekti. Binaenaleyh sara ya gider gitmez; mabeyin kâtibi ile cebi hümayun kâtibini yanlarına ça- gıracaklar ve her ikisine şiddetle mu- kabele ettikten sonra derhal nezarete döneceklerdi, Başkâtip işin içinden çıkamıyordu Harbiye nazırının yaverleri saraya gelmeden evvel Enver paşanın mabe- beyin başkâtipliğine yazdığı tezkere gelmişti. Başkâlip Ali Fuad bey (ve- fat etmiştir.) Tezkereyi okuduktan sonra çok müşkül bir mevkie geldiği- ni anladı. Ali Fuad bey, hâdiseyi der- hal tahkik etti ve-ortada bir suitefeh- hüm olduğunu, meselenin Harbiye nazırinin yaverlerine yanlış anlatıldı. ğını anladı. Başkâtip, Enver paşanın tezkeresi üzerine B. Mürteza ve B. Hacı Hakkı hâlkında padişaha mü- rTacaat ederek bir iki memurun azline gitmeği doğru bulmuyordu. Fakaf Enver paşanın da tebiati, mizacı ma“ Tümüu, Yazdığı tezkerenin infaz edil. memesi, örtbas ediimesi Harbiye Yiâ- Bu takdirde şimdi B. Mürtezâ ve B. Hacı Hakkı hakkında yapılmak iste- nen muamele, başta kendisi olduğu halde, diğer mabeyin erkânı hakkın- da da tatbik edilecekti. i Ali Fuad bey, işin içinden oçıka- maz mütereddid bir vaziyette kalmış- tı. Hâdisenin ertesi günü seryavcr Salih paşa (vefat etmiştir) ile mabe- yinci B. Nüzhet (şimdi belediye su- lar idaresi umumi kâtibi) bir odada oturuyorlardı. -Maiyeti seniye bölüğü çavuşlarından! biri içeriye girdi “va seryaver Salik paşayı selâmlıyarfik Harbiye nezareti yaverlerinden B, Saffet ile B, Şükrünün maiyeti seni- ye bölüğüne geldiklerini ve B. Mür-, teza ile B. Hacı Hakkıyı istedikleri ni söyledi. Hâdiseden haberdar olan seryavep Salih paşa, Harhiye nezareti yaverles rinin herhalde iyi bir maksadia gele mediklerini: sezmnişti, B. Saffet, Salih paşaya niçin geldiklerini anlattı.. Seryaver, sarayda bir hâdiseye im kân vermemek üzere işin önünü ak mağa karar verdi ve kendisinin yâ- verleri görmek istediğini ve buraya kadar gelmelerimi rica ettiğini gele, savuşa söyledi. Maiyeti seniye çavuşunun B. Saffet ve B. Şükrüye seryaverin sözlerini teke Tarı üzerine Enver paşanın yaverleri eski fikirlerinde israr etmeği doğru, bulmadılar. Kendilerinden daha bü-, yük rütbe ve vazifede bulunan serya- ver Salih paşanın bu arzusunu Teğ- demezlerdi.. Bu, herşeyden evvel a5 kerlik kaidelerine muhalifti, sil days va