KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli N — Size sormadan Tir iş yaptım» | kârhiğile de b Ergun bahadırı Sunglar üzerine & &erdim. i Dedi mademki kasını ib olarak bırakmış ve şti Ne diyebilirdi? e müsbet bir netice Bahusus ki hâdise lir vermiş, seferden parlak bir mi i dönülmüştü. Kubilây: Seni şimdi daha çok takdir ei tim, Tiyen-Fol Senin zekâna ve vi dadına güvenmemiş olsaydım, Pekinde imparütorluk Daibi bırakmazdım. - Dedi ve karısının OMUZU. okşüdi. ii hakani İşte Tiyen-Fo o gün çi i nuniyetinden istifade etmek fırsatın, â ühim oldu- a e Kr mik üzerinde ğu kadar da nazi işi m ar Çinliler ve Dinek lar, son günlerde, başlarında ei bir fırtnanın estiğini söylüyorlar, g mişti. Bu fırtınanın sinden Koptu” nu ve Pekine nasıl yayıldığını, lerde ve vicdanlar üzerinde n€ gibi bar sarat yaptığını siz de tahmin edersi- izl Sli, birdenbire imparatoriçenin ne deme liğini anlıyamamıştı. - Hangi fırtınadan bahsediyorsun, 'Tiyen-Fo? diye sordu. ş İmparatoriçe sözüne devam etti: — Aziz misafirlerinizden Romalı Tâ“ hip şehrin bı inde hıristiyanlı” ğın meziyetlerinden ve insanları selâ- mete eriştiren en büyük din olduğun” dan bahsederek herkesi hıristiyan ol- mağa teşvik ediyormu. Bunları memleketlerine göndersek.. fena oi- ây genç ve güzel karısının sözlerini dikkatle dinlemekle beraber, yüksek sesle gülmekten de kendini alamamıştı Tiyen-Fo: — Bunun Moğullar için bir tehlike olduğunu kabul etmiyor musunuz? Dedi. Kubilây: Niçin güldüm, biliyor musun, Ti- Fo? Diyerek izah etti Vaktile büyük bir deniz ortasın- fikrini ve düşüncelerini rmış: «Ben denizdeki mahlü. ükmeden bir balığım. Onları ya- vüzdüren ve üveten benim!» suyun içine dalmış. Kkaybol- Gemilerden denize dalgıçlar in- ve konuşan balığı günlerce aratışlar... Bulamamışlar. Denizlerin altı o kadar geniş ve büyük bir âlem- dir ki, orada ne balıkların hâkimi bek lidir, ne de o hâkimin tebasları. Kubilây tekrar gülmeğe başladı — İste rahip Kroen'de o engin de- nizlerde başını sudan kaldırıp bağıran ve suya dalınca kaybolan balığa ben: zer. Pekin çok geniştir. ve Moğolistan © engin denizler kadar büyük Di£ âlemdir, Tiyen-Fol Romalı yahip bu âlemde, © balıktan daha çabuk kay- bolur. Bırakalım herkesi... İster biris- tiyan, ister müslüman, isterse budist olsunlar. hiç kimsenin vicdanına hükmedemeyiz.. bu, bir inanış mesö- lesidir. Pekinde binlerce lâma var. Buda rahipler var., müslüman hocals” Tı var... varsın bir de Romalı papaz bu Junsun. ... Japon kızlarının Kubilâya sadakati istilâ projesinde Japon- ını işgal etmek ve Çin elhetinden genişletmek n bir yer tutuyordu. nın Yay adalarını ettiği açıklı. Kubilây yanın bir kısm. sınırlarını batı € mühim Japony: » Moğol imparatorluğuna ilhak ponlarla. arası öberi Japonlarla ye a büyük Moğol imparator ihtilâl vesilesi aramaktan €9' M ria daima dest geçin- mesel Moğel mek isterdi. Si Kubilâyın Japon adalarınds'ı “kızlar Pekin sarayc& ine barıyordu- . rı Kubilâya fevkalâde e disini şahsen dan alıp ha Japon kızl aş at gösterirler, ed n duyduklanını ve haber vermekte den bütü ank. gecikmezlerdi ği ârasında hakanın çok — ette hir kaz varda Şİ o. 13 sadakati ile değil, fedâ- akanın gözüne girmişti. ar vezir Semga Bahadır, takılarak saray yi “veni iş, ve Şi-Yama yet yeninden GE venin sonuna Di warlanmaktan kurtarmıştı de Kubilây birçok raber hayvanat bahçesine eği ar tavusları geverken, tan ağaca, daldan dala atlıyan bir maymun birdenbire hakanın en çok sevdiği bir tavus kuşunun üzeri- pe atılmıştı. Eğer O sırada Şi-Yama yetişmemiş olsaydı, hakanın gözbebe- ği kadar sevdiği tavusu maymun tara- fından parçalanacaktı. ŞirYama tavu- su kucakladı ve maymunun kamına bir şiddetli tekme vurup yere devir: di, Arkadan nöbetçiler yetişerek may- nunu güçlükle alp götürdüler, o günden beri hakan: «— Semga Bahadiri nasıl ölümden msa, benim biricik tavusumu Yar a çalanınaktan kurtardın! Bu fe- dakârlıklarını n€ ile ödememi İst Yama yalnız Bir gün ibty nasılsa ayağı veda Japon kızını sık sık taltif ederdi. e s ğ ı isterim. ve Tanrıdan izi dilerim. Baş- yuyafYakıyetini ; bir dileğim yoktur. İstediğim gibi, Yi nızda, yiyorum. giyiyorum, eğleni- EN daha ne isteyebilirim #izden?, Ni ği i işti. pi > in. bu cevabından çok z ça gi-Yamayı sık sık la dünya işleri hakkında nn gevk duyardı. ok güzel, çok sevi Konyada Mikadonun sir yetinden ve onun sarayında O©- X enlerden heyecanla bahseder. il opun sözlerini merakla din- daima imli bir lerdi. Ee amanın babası Japon y EN hard. Japon kızının ei e dair verdiği van T en, İbaret ildi. nasız rez ibare! kir Yama | e yal ba ebilir ki, pekâsi. ye Se Mağa sarayında Tiyen-Fo'dan ri sonra sayılacak şi-yama meç ç güzel ok atmasını V ilirdi. ii : Kubilây şi-Yamayı > cüssesinde bir kadın le tirmiş, Japon gi ei vatfak oldukter sonra, Ş sinden fazia gözü şi-Yamz kel i Son günlerde ini imparator kind bir ka» kin sarayında © ŞÖK sai, Tiyen-Fo, din varsa, o de Şİ ırdı. Saray- Japon dilberini 6 4, Acem ve dr, Moğol, Mel Fakat sayısı s€- Hind kadinla kızları arasında. kizi geçmiye» ve bir erkeği YA kene çeken Gi ir çol lardandı.. -Fo o günlerde “ toriçe TY şini bırak- ii gunel etmiş, Pİ i maş gibiydi hakanın kapısı ö- gezme ken, hasr zabiti Tan- nün nz burada, Şi-Ya- erken değil mi? lan bile kalk- tten Amparateri- gunu bildiğinden- * anda görmek isliyo- — Hakanı yatağın©? 8 m rum, dedi, kendi buyruğu Düyi diri haremağası ile beni çağırtaış- Tangut fazla bir ş€Y söyliyemedi. Yavaş yavaş yürüdü. ke Tiyen-Fo'nun dniresine geçi, .. «Sarayımdaki gizli eli sen bulacaksın, Şi-Yama!» ; n içeriye girdiği 20- i-Yama odadan içeriye E Sik hakan yatağında yatıyordu. Ba- p ucunda sağır ve dilsiz bir zenci hiz- metçi vardı. ii Kubilây Japon dilberini gülümsedi: görünce “Arkası var), İşte | nüfuz -Fo'nun Pe- | $ Nisan 937 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: Saat 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâl musikisi. 1930 Av hatırali lâhaddin Ciharoğlu tarafını di ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafından Arabca söylev. 20,45 Safi- ye ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve Halk şarkıları: Sast âyarı. 21,15 Orkestra: 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı. 2230 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 SON Ecnebi istasyonların bu akşamki en Müntehap Programı a dans Milâno (368) saat 22: Karmen ope- rası «Bizet» nin. Romadaki Opera tiyatrosundan nakil, Frankfurt (251) 21,10: «Fra Diavoloo opera komik. Brüksel YI (322) 23,10: «Barblere di | Sivigilia> operasından müntehap par- | çalar, Breslav (316) 21,10: Senfo- nik konser ttens (443) 21,20: dio orkesirası tarafından onser. Radyo Pari (1648) 21,30: Senfonik | konser. Lüksemburg (1293) 22,30: Benfonik konser. Berlin (356) 21,15: | Piyano (Mozart). Peşte (549) 22,40: Piyano ve viyolonsel (Attilo Ran- zato). Prag (470) 23,25: Sonata: Ke- man, piyano ve soprano, Paris P. 7. 'T. (432) 2130: «Bir kapı ya açık veya kapalı kalmalıdır» (Alfred de Müsset) nin bir komedisi, «Comâdie Française den nakil, Tuluz (387) 21,30: Variyete ve caz. Dans Musikisi Breslav (316) saat 20, Berlin (350) 21,10 Juan Les Pins (235) 29,15, Varşova (1339) 23,30, Viyana (507) (ST) 2330. Yondra (Kısa dalga) 18,50 - 0,30, 9 Nisan 937 Cuma İstanbul: Öğle neştiyatı — 1230 Plâkla, Türk masikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyalı, 14,00 yatı: 18,30 Plâkla dans 19,30 Spor. müsahabeleri: Eşref Şefik, 20 Türk musiki heyeti, 20,50 Ömer Riza tarafindan arapça söylev, 20,45 Vedin Riza ve arkadaş- Tarı tarafından Türk musikisi ve hâlk şarkıları: Saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve er- tesi günün programı, 22,30 Plâkla 40- lolar, opera ve operet parçaları, 23 San. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Nec- det, Taksim: Nizameddin, Beyoğ- Ii: Kanzuk, Yenişehirde Baronak- yan, Bostanbaşında İttmad, Gala- ta: İsmet, Kasımpaşa: Vasıf, Has- köy: Halıcıoğlunda Barbut, Emin- önü: Agop Minasyan, Heybeliada: Halk, Büyükada: Halk, “Fatih: Veznecilerde Üniversite, (oKara- gümrük: Ahmed Suad, Bakırköy: İstepan, Sarıyer: Asaf, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarın- daki eceaneler, Aksaray: Ethem Pertev, Beşiktaş: Vidin, Kadıköy: Pazaryolunda Rifat Muhtar, Mo- dada Aldeddin, Üsküdar: Merkez, Fener; Emilyadi, Beyazıd: Kum- kapıda Belkis, Küçükpazar: Ha- san Hulüsi, Samatya: Yedikulede Tejilos, Alemdar: AH Riza, Şehre- mini: Topkamda Nazım, Kullanılmış bir şömine aranıyor Eski konaklardan çıkmış veya orada mevcut sağlam ve iyi bir şü- mine aranıyor. (Akşam) ilân me- murluğuna müracaat. Tel, 24240 Kiralık Kat Aranıyor Merkezi İstanbulda olan mühim bir şirket, Karaköy ve Bankalar civarında bir kat üzerinde 8 - 10 odalı toplu bir daire aramakta- dır. Tekliflerin 1366 No. hı posta kutusuna gönderilmesi, Her akşam bir hikâye Orhanla Muallâ yeni evlenmişlerdi. Fakat aksilik olacak işte... Birdenbire Orhanın kazancı eksilince ev kirasın- dan kurtulmak için Edirr N «Büyük tey taşınmağa » Bu yeni evde genç ev dıkları bir çok şeyleri yapmak mec- l buriyetinde idiler. Bir kere kapıdan girer girmez ayakkabılar çıkacak. Terlikler giyilecekti, Zira büyük tey- ze son derece titiz şartlı şurtlu bir in- sandı, Haydi ayakkabılarını çıkarmağa katlansınlar... Fakat Orhan çok sevdiği beyaz şarabı da sofrada içme- ğe imkân yoktu. Şimdiye kadar bü- yük teyzenin sofrasında bir dirhem ispirto yer almış değildi. Fakat Orhan da öyle kolay kolay beyaz şarabından vazgeçemiyordu. Nihayet düşündüler, taşındılar, buna da bir çare büldular. Bir gün evvelin- den Orhan da Muallâ da; — İkimiz de çok zayıfız acaba kuy- vet şurubu mu alsak?.. diye başladı- Jar Büyük teyze: Alın bakalım... dedi. belki bir faydasını görürsünüz... Şimdiki za- mane tazeleri hep böyle modaya uy- sun diye çiroz gibi geziyorlar... Bari siz etli canlı olunuz... Ertesi gün beyaz şarab etiketi çık- mış bir şişenin içinde geldi, sofrada yer aldı. Orhan — Aman bu yakınlarda pek de za yıfladım... diyerek kuvvet şurubun- dan bir bardak doldurdu, çekti.. Mual- lâ seslendi: — Orhan... Ben zayıf değil miyim., — Ya,, ya.. sen de çok zayıfsın.. sâ- İ hi bak unutuyordum. uzat bardağı- ni. Büyük teyze memnun: — Aman için. için de biraz şişman- Jâyın canım... Bir dirhem et bin ayıp örter... Orhan: — Aman.. bu yakınlarda pek kan- 4 sızlaştım.. diye ikinci bardağı doldur- du, yuvarlağı... Orhania Munliâ artık en büyük müşkillerinden birini halletmişlerdi. Evin içinde «Kuvvet şurubu» &deta r bir deva haline gir Sof- raya oturulur oturulmaz dört kilo- Juk binlik şişe unutulacak olursa bü- yük teyze genç ahretlik Fatmaya ses- Teniyordu: — Kız Fatma... kuvvet şurubu?. i Fatma dalh basma entari, 18 yaşının bütün güzelliğini taşıyan dolgun vücudünü titrete titrete koşa- rak kuvvet şurubunu getiriyordu.. Orhan bir kaç bardak kuvvet şuru- bu içtikten sonra neşeleniyor, büyük teyzeye takılıyordu: — "Teyzeciğim.. sen de çok zayıf- sın... Bir bardak kuvvet şurubu vere- yim mi?, Teyze itiraz ediyordu: - Altmış yaşındayım. daha mide- me ilâç denilen şey girmedi... İste- mem oğlum... Bizim toprak eski top- rak... Fakat günler geçtikçe büyük teyze romatizmalarından son dere- cede şikâyet ediyordu Bir gün büyük teyze sofrada da ro- matizmalarından başlayınca Orhan — Aman teyze. dedi. Bu kuvvet şurubu romatizmalara birebirdir. bir bardak vereyim mi?, Büyük teyze bu sefer biraz gevşek davrandı: — 'Bilmem ki?. dedi. faydası olür mu? İlâca hiç de alışık değilim.. —iç. iç. sen debi bi alışır. sin Ve hemen bardağ büyük teyzeye uzattı kokladı, içmiyecek oldu. Bir aldıktan sonra - bardağı itti. Orhanın, Muallânın ist sini bitirdi.. Aradan bir müddet teyze: — Vallahi,. dedi.. bu kuvvet şuru- bu çok güzelmiş... Hemen Kendini gösterdi.. bak hele.. romalizma ağri- larım geçti de içime âdeta bir neşe geldi Orhan: i — Gelir ya.. gelir ya.. dedi... Sana bir bardak daha vereyim. bak ne memnun olacaksın., Hani Orhanm doldurup evvelâ yudum Fakat ile içti, hep- geçti, Büyük | hkgör h senden razi Ayol ortalığı güllük gi Tüm... diyordu. Sofradan kalkarlarken teyze — Orban, hay Al "olsun Sörürsün ya.. diye cevab verdi. Biraz sonra yuks büy zenin: «Suya gider su testisi elinde lar giymiş etekleri belinde... Benim yarim ya ne ellerin elinde.» gibi ken- di gençliğine aid şarkıları mrıldan- dığı işitiliyordu Artik âdet olmuştu. Büyük teyze her sofraya oturuşunda: * Aman Orbancığım.. şu kuvvet gurubundan bânada bir bardak uzat... diyordu. O gün Orhanla Muallâ evde yoktu» lar.. büyük teyze, en küçük gelin, ah lnızdılar. , Büyük teys kuvvet şurubuna pek fazla rağbet etmiş, en küçük geline de: — Kız baksıyın... Mangal maşası kadar kalmışsın... Karardın, kuru- dun.. biraz kuvvet şurubu iç de yüzü- ne kan, vücudüne et gelsin.. dedi.. En küçük gelin de bir iki bardak kuvvet şurubu içti. Bu sırada onlar yemek yerlerken komşuları mevluteu bayan Kadriye de gelmişti. Mevlutcu bayan Kadriyenin güzel sesi vardı. Gençti.. lâkin zayıflıktan şikâyet eder dururdu, i ütün emeli karısı gibi etli canlı, yusyuvarlak, gerdan gerdan üstüne «Köşe lokumu: gibi bir kadın olmaktı. Büyük teyze Kadriyeyi de sofraya davet etti; — Bak.. dedi, sen şişmanlamak İs» tiyor Biraz kuvvet şurubu İç sene... Kadriye de zâten komşular arâsın- da şöhreti dillerde dolaşan bu meşhur kuvvet şurubunun tesirini işitmişti. O da bir iki bardak yuvarladı. Yemekten sonra büyük teyze «Suya gider su testisi elinde.» şarkısını Söy- lemeğe başladı. Mevlutcunun #esi ise bir harika idi. O da güzel bir şarkı tutturdu. Küçük gelin bunun üzerine durur mu?.. Hemen o da kalktı oyna- mağa başladı. Âlem tamam olmuştu Ahretlik Fatma her zaman yemeği- ni mutfakta ayrı yerdi, Fatma 18 ya- şındaki dal gibi biçimli vücudünü beğenmezdi. Onun da hayalindeki güzel kadın tipi mümeyyizin seksen kiloyu geçen şişman, löp löp etli ka- nsı idi. Ah öyle olabilmek için ne yapmalı idi?. Öyle bir şişmanlasa ma hallenin bütün erkekleri mümeyyizin karısına baktıkları gibi ona da dik dik bakacaklardı: Gözü içinde kuvvet şu- rubunun bulunduğu binlik şişeye ilişti. Orada epice kuvvet şurubu var- dı, Mümeğyizin karısı gibi şişmanla- mak, güzelleşmek çaresi işle şu büyük beyaz şişenin içinde idi, Yukarıyı dinledi. Onlar şarkı söylüyorlardı Kimsenin aşağı inrsesine ihtimal yok« tu. Hemen şişeyi kaldırdı, Ucunu ağ“ mına dayadı, Büyük yudumlarla iç- meğe başladı. İçti, içti, Rahattı, Memnundu. Daha şimdi- den yüzüne ateş bastığını, kanının ha“ rekete geldiğini hissediyordu. Ona Yanı çoğalmış gibi geliyordu. İçine bir sıcaklık gelmişti. Şimdi o da bi- yük teyze gibi etrafı güllük, gülüs tanlık görmeğe başlahmşte. Mümkün olsa o da bir Şarkı tutturacaktı, Niha- yet işitmezler diye Fatma da «Fadi- mem çaydan geliyor.» şarkısına baş- ladı. Bu esnada kapı çalındı, Saka su getirmişti. 'Sâka yirmi yaşında Meh- med adındâ bir köylü idi. Mehmed her su getirişinde mutfakta Fatmay: > Bu sefer gene başl: Mehmed gpyağa tutunma ha düşecekti, Fatma Sşti, Kuvvet ne kadar'ğibük © kuvveti Pakat mütfaktaki bu itişme ma gittikçe te' i bir sekil Muailâ e Orhan eve dü zaman büyük teyzeyi tef mevlutcu Kadr küçük gelini de o Fatma saka Me yük teyze: — İlâhi Fetma. diyordu. hem de kaçmadari evvel kuvvet şurubunu İç- miş... Kuvvet şurubunu içer içmez kizin beyni kanlandı. Kocaya kaçtı, amma kuvvetli şurupmuş ha... (Bir yıldız) edle kaçmıştı. Bü- —— e a a a amm