Sahir? 6 ASKERLİK BAHİSLERİ: Ispanyol Fasının oynadığı rol Askeri muharririmizden; İspanya karasma vapurlar dolusu Alman gönüllüsü geldiği halde kimse ses çıkarmadı da İspanyol Fasına bir miktar Hitlerci gencin geldiği şayi o- lunca yer yerinden oynadı, tahkik heyetleri gitti, İngiliz zabitleri ve gemi- leri Fası karış karış araştırdı ve yü- rekler ancak bu havadisin yanlış oldu- ğu anlasıldıktan sonra rahat edebildi. Bu hal Fasın hem büyük devletler ve| hem de İspanyada çarpışan muhasım- veya kesilebilecek şimali Afrika -Marsilya deniz yolu yerine Fransız Fası- İspan- yol Fası - İspanya karasi yolunu daima rol vardır ki, bizim asıl göstermek iste- diğimiz nokta budur: Prankonun isyana Fasta başlamış ol- duğunu unutmıyalım. Temel Pasta a- nin varabileceği neticeleri araştır.rken demiştik ki, tam mânasile bir bitaraf- lık temin olunsa, yani ne bir tarafa ne de ölekine dışardan yardım temin edil- mese, İspanyol çokluğuna dayanan hü- kümetin muvaffak olması çok muhte- meldir, Bu abloka fikri ve İspanyanın dışardan tecridi hemen bütün dünya- ca gidilecek ve dünya harbini ortadan kaldıracak yegâne yo! olarak göründü- gü için devletler de nihayet anlaştılar. Fakat gelgelelim ortada bir İspanyol Fası vardır ki, bu; bütün iyi düşünce- lere ve arzulara rağmen abioka işini yalnız bir tarafh hale sokabilir: İspan- yol Fası İspanyol ana vatan karası de- ğildir. Binaenaleyh ne hududlarında de kıyılarında İspanyada olduğu gibi tam bir abloka temin edilemez. O hak de buraya Fankoya yardımda buluna- cak gönüllüler çıkmakta devamı ede- bileceği gibi bunları tecviz edecek silâh ve mühimmatın gelmesine de bü- yük engeller yoktur. Ve bu böyle devam ederek Pasta yabancı lejiyonların ve Yas alaylarının teşkili pek âlâ müm- kündür. > Mademki, burası Prankonun temsil ettiği İspanya hükümetine aittir, bura- da teşkil edilecek mıntakaların Fran- ko cephesine nakilleri ise bir emri ta- bildir. O halde yeni abloka bir taraflı- dır ve gene hükümetçileri sıkıştırmakla kalacaktır. O halde nazari olarak hü- kümetçiler lehinde görünen yeni ted- bir pratik olarak Frankoya yarıyacak- tır, Ve İspanyol Fası İspanyol çekişme- sinde sağcıları ve faşistler koruyan bir «hillei şeriye> olmakta devam edip gi- decektir. Bu işin bir de hazin tarafı vardır: Devletlerin Cebelüttarık etrafındaki büyük hassasiyeti dolayısile emperya- Wist olmak imkânını bulan İspanya Fa- Sa geldiği vakit buradaki halkı medeni- yete gölürmek kaygusile (!) hayli kır- mıştı. Zavallı Abdülkerimin cacerasını henüz unutmadık. Şimdi de intizama ve refaha götüreceğim diye burada teş- kil ettiği askerlerle İspanyada tırpan atıyor, Bu misal acaba bir gün başka müstemlekeci devletlerce de tatbik im- kânı bulur mu, bulmaz mı?, Bilmem, yani milletlerin çokluğu ve arzusu hi- lâfına olarak ve bunlara iyilikler yap- mak kaygusile (!) müstemlekeci dev- tılmıştır. Çünkü Fas sulhçü bir inkılâp | Jetler müslemlekedekilerini ana vatan- hareketine başlamış olan İspanyol çok-| dakilerine ve ana vatandakileri müs- luğunun tesirinden azade kalmış yeğâ- | temlekedekilere kırdıracak mıdırlar? ne İspanyol memleketiydi. Sonra İs- | Yoksa bu yalnız asırlardan beri iç harp- panyada Prankonun ilk büyük hareket-| lerile gözünü kan bürümüş İspanyaya lerini başarmış olan kıtaların da Fas- hlar veya Fasta kurulmuş yabancı 1ej- yonları olduğunu hatırdan çıkarma- mak gerektir. İlk hareketler böyle baş- ladı ve böyle muvaffak oldu. Yarınki hareketlerinde de, bilhassa ablokadan mı münhasır kalacaktır? Pek kati bir şey söylenemez. Yalnız İspanya. iç sava- şında Fasa böyle feci ve hazin bir ro- lün düştüğü ve devam edip. gideceği muhakkak. Siyah ırkı büyük harpte Avrupaya getirip harp ettirdiniz ve sonra, ancak bu temel Üzerinde ser- |beyaz ırkı bozdunuz diyenlerin ve fakat pilip büyüyerek muvaffak olabileceği daha bugünden hissolunmaktadır: Biz bundan evvel İspanyol iç harbi- Tefrika: No. 45 — Bunun yokmuş. Bir ahbabımızın evinde beni tanıştırdılar. Babam çok istiyor, fakat ben tereddüt ediyorum. Evet belki çok zengin bir hayat süre- eeğim, lâkin bütün. ömrümce Musul- da oturacağım. Otomobilimiz, bu saatte İşlerinden çıkıp evlerine dönen insanlarla hınca- Tunç olan Karaköy sokaklarından güç- Yükle ilerliyebiliyordu. Bir iki dakika sessizce kaldım. Emeli, fevkalâde zen- gin Musullu kocası ile ahbapsız, arkadaş- sız, boynu bükük, kalbi kırık bir hal- dolaştıklarını — Onunla evlenme Emel.. dedim. Ertesi sabah evde tembel tembel otu- rurken Necdetin geldiğini haber verdi- ler, Aşağıya indiğim zaman ilk söz ola- rak: — Çok hayinsiniz, dedim, Filozofun sizin için yaptıklarını niçin benden giz. lediniz?, Şimdi artık biribirimizle lâtile ede- cek kadar samimiyiz. O geceden itiba- ren bay Mehmedin ismi aramızda «i- KIRILAN BEBEKLER bugünkü Fas davasında seyirci kalan- ların kulağı çınlasın. M. Şevki Nakleden : Zeyneb İdi 1oz0f: kaldı. Necdet kendini müdafaa etmedi, fa- kat hiç bir izahat da vermedi. İşi ala- ya alarak: — Bey Mehmed, çok iyi kalbli bir adam, bana karşı bir baba gibi hareket etti.. dedi, Necdet o gün çok neşeli idi, durma- dan dinlenmeden anlatıyor, gülüyordu. İki saat böylece konuştuktan sonra tam gideceği Sa: — Sizinle biraz uzunca bir zaman Kalbim yerinden fırlıyacakmış gibi pe Şaşırdığımı görün- © nak bir yer deği Çamlıcaya gi- diyorum.. diye izahat verdi, — Çamlıcaya mı? Niçin kışı bekledi- nla?. — Yazın size Burgazda oturan bir teyzemden bahsetmiştim, romatizması olduğu için doktorlar adadan çıkması- nı söylemişler, O da Çamlıcaya taşın- mış. Çok İsrar etti; esasen bugünlerde Mr en yacım Yar, Haftalık piyasa Tütün piyasası iyi fiatla açıldı, Ceviziçi piyasası canlandı, Yumurta düşkündür Bu hafta içinde, ihracat maddele- rimizin geçirdiği veziyeti birer birer aşağıya yazıyoruz: Buğday — Filistin hükümeti, buğ- | daydan alınan gümrük resmini kak dırmıştır. Bu haber, dâhâ ziyâde Mer- sin ve Adana buğday piyasslarını alâ- kadar etmektedir. İtalyaya az miktarda siparişler de- vam etmektedir. Tütün — Bu hafta içinde İzmit tü- tün piyasası açılmıştır. Satışlar ha- raretlidir. İhracat vaziyeti, geçen haf- taya nisbetle daha iyidir. Geçen hafta ihrac edilen tütünlerin vasali fisti 100 kuruştu. Bu hafta vasati fiat 112 kuruşa çıkmıştır. hafta içinde ihrac edilen tütünün yekünü 32 bin kiloyu bulmaktadır. Fındık — Piyasa durgundur. Böyle olmakla beraber, fındık ticareti için, satış mevsimi sona ermiş denilebilir. Stoklar üzalmıştır. Bu durgunluk içinde, ffat gene 72 guruştur. Ceviz, içi — Fındık ticareti durgun bir devre geçirdiği halde, son hafta içinde, ceviz içi ticareti canlı bir saf- haya girmiştir. En ziyade Amerika- dan talebler gelmektedir. Halbuki şimdiye kadar Amerikan firmaları, Türkiye cevizlerin almıyorlardı. En ziyade Romanya cevizleri, Amerikaya ihrae editiyordu. Tiftik — Stoklar azalmıştır. Sovyet Rusya dış ticaret mümessilliği, piya- sa ile olan alâkasını devam ettirmek- tedir. Son hafta içinde, Sovyetler mühim miktarda yapağı ve tiftik al- mışlardır. Bundan başka Fransa ve İngilte- reye de ihracat yapılmaktadır. Al- nan haberlere göre, Almanların biz- den Klering hesabıma aldıkları tiftik- ler, Hamburg Jinanı vasıtasile İngil- teroye satılmaktadır. Yumurta — İç piyasada sarfiyat artmıştır. Böyle olmakla beraber, fi- atler,-yumurta tacirlerini memnun etmiyecek derecede düşkündür. San- dığı 15 liradır. Arasıra, ufak partiler halinde, İtalyan vapurlarına mal ve- rilmektedir. Zeytinyağı — Piyasada durgunluk gevşemiştir. Piatlerin düşeceğinden bahsedilmektedir. Alınan haberlere göre, Katalonya hükümeti yeni yap- tığı ticari teşkilât sayesinde, İngilte- reye mühim miktarda zeytinyağı sat- mıştır. Piatler de pek ucuzdur. Bu vaziyet karşısında, pahalı zeytinyağ- ların ihrac edilmesine imkün kalma- mıştır. Maamafih iç piyasada, zeytin- yağların pek pahalı satıldığı bir devir- de, ihracatın durmasında da büyük bir zarar yoktur. Yapılan zeytinyağı ihracati pek ufak partilerdi. Dış tica- — Demek artık bize komşu gelmek- ten vaz geçtiniz?, — Şimdilik öyle. — Çamlıcada çök kalacak mısmız?, — Hayır, sıkılırsam çabuk dönerim. — Sizi kaybediyaruz. — Niçin? Tabil sık sık İstanbula ine- ceğim. Gene eskisi gibi buluşuruz. — Gelir misiniz?, sından baktım. Bu mevsimsiz Çamlıca Ke şk eyi, “Necdet Çamlıcaya gideli bügün tam bir buçuk ay oluyor. İnsanlar verdiği sözü ne kadar çabuk unutuyorlar Ak lahım! «Sık sık İstanbula ineceğim, ge- De eskisi gibi buluşuruz.» dediği halde gittiği günden beri henüz daha yüzü- nü görmedim, yalnız başlangıçta bir mektup, tek bir mektup. almıştım. «Çamlıcada sıkılacağımı tahmin eder« *ken eski mektep arkadaşlarımdan bir kaçı ile karşılaştım. Günümüzün boş kalan saatlerinde havanın soğuk ve yağmurlu olmasına aldırmıyarak uzuri retimizde bir ehemmiyeti olmadığı halde, iç piyasadaki fiatlerin pahalı- laşmasına sebep oluyordu. Yaş meyva — İstihsal mıntakala- rında buraya sevkedilecek portakal kalmamıştır. Artık portakal mevsimi geçmek üzeredir. Esasen manav dük- kânlarında da bu manzarayı görmek kabildir. Elma satışları da azalmıştır, Esa- sen mal yoklur. Amasya elması, gn insaflı manawvlarda bile, 35 - 40 ku- ruştan aşağı değildir. İhracat, mal olmadığı için yapılamıyor. Peynir — Geçen hafta yazdığımız gibi, peynir fiatlerindeki ucuzluk de- vam etmektedir. Anddoludan gelen bir teneke peynirin fiali 450 kuruş- tur. Henüz Trakya maller? piyasaya gelmemiştir. — H.A. v 11 Mart 1937 KADIN KÖŞESİ Yeni ME Müselles şeklinde çantalar modadır. 1 — Siyah po dö suetten çanta, 2 — Kahve rengi deriden çanta. a Konyada bir genç umumi evde bir Konya '* — Buranın umumi evlerin- den birinde bir cinayet olmuş, genç bir kadın öldürülmüştür. Katil 20 ya- şında Ahmed isminde biridir. Sevdiği 18 yaşındaki Patmayı kasap bıçağile 'I yerinden yarahyarak öldürmüştür. Fatmanın feryadı üzerine yetişen polisler katili elindeki kanlı bıçakla beraber yakalamışlardır. Ankara mektupları (Baş tarafı 5 inci sahifede) O kadar cesim ki ne kadar dolsa gene boş ve loş salonlarda birer gök ge gibi sessiz, kenarlardan süzü- lerek gelip geçen garsonlar da olma- sa, günün bazı saatlerinde burada oturan insana vehim gelecek. Güya paşa efendi, kızları kocaya Yerdikten, mahdum beyler de birer memuriyet alıp taşraya azimet eyle- dikten sonra, hizmet ve külfeti daha az olan selâmlığa çekilmiş; orada ih- tiyarı ikamet buyuruyorlar. Bizler, Anneks kiracıları, birer iki- şer gece misafirliğe gelip te, rahatı bulunca postu büsbütün oraya ser- miş, sanki ektiler vaziyelindeyiz. rei devletlerine gider, turnan bezik oynıyarak kendilerini eğlendirir, Dti- fatlarına najl oluruz. Hakikaten, Ankara Palasın idare- sini elinde bulunduran pek muhte- rem ve pek kıymetli dostum bay Reşit Ayad bende bu tesiri yapıyor. Her > yetişen, herkesin rahatı, huzuru İle yakından ve candan alâkadar olan, bir aralık izmihlâle yüz tutan bu müesseseye yüksek bilgi ve teerü- besile taze hayat aşılayan bu asil, kibar Türk çocuğu hepimiz için sa- mimi bir arkadaş, her derdimizin der- manıdır. Oda komşularım ve dostlarım: Ek- rem Tektaş. İstanbulluların ne va- kittir mütehassir oldukları değerli ve sevimli sanatkâr Raşit Rıza. arada sırada, Selim Sırrı Tarcan.. çok muh- terem: Bursa saylavı bayan Şekibe.. Ye diğerleri. herne zaman dara gel- sek Reşit Ayada koşarız, o da nazi- mızı Kendisine hâs olan nezaketle, çekmekte bir an tereddüt etmez Anneks'in ak siması, Reşidin sevimli yavrusu Mehirenin köpeği Meneliktir. Ben ömrümde, bu dere- ce çirkin, mendebur, gudubet mah- Yük görmedim. Fakat bütün bu sekalte rağmen, bu zeki hayvan he- pimize kendini sevdirmiştir. Buraya ilk geldiğim gece, yatma- ğa hazırlanırken, kapımın önünde bir takım sesler duydum: — Meneliği gördünüz mü? Mene- lik nerede acaba?, Demin 403 numa- radan çıkıyordu. Yoksa Menelik bah- çeye mi indi?. Bu sözlere dikkat kesildim, Gazete- cilik damarlarım kabardı. Acaba, otel- .de, mağlüp Habeş sergerdelerinden biri mi vardı?. Eğer öyleise, fırsa- tı fevtetmeden bir mülâkat yapıp yüksek bedelle gazetelerden birine satmalı idim. Derken dışanda bir iki tokat şak- ladı, Cıyak cryak haykıran bir kö- pek.. bir de gevrek, tanman çocuk sesi duyuldu: — Seni serseri Menelik, seni!. Ge- ne mi aşağılara savuştun?! O zaman anladım ki bu ekzotik ismin her hangi bir mağlüp Habeş serdarile asla münasebeti yoktur. İşte size dekoru mümkün mertebe tasvir ettim. Bu dekordan neler gö- Tür, neler işilirim?. Bunları da gele- cek mektubumda okursunuz. Ereimend E. Talu — Zonguldaktaki günleri tekrar ya- e demiş- fi, hayatta değif”miyim?. Şuşut derin derin içini çekmişti: — Erkek kalbinin garip karpisleri vardır, muvaffak olduğunu anlaymca kaçar, kendisinden görünce kovalar. Daha çok gençsiniz bunları bilmezsiniz.» Filozofumun tesellisi üzerine Necde- te: «Geziniz, eğleniniz, fakat her şeye rağmen, sizi aralarda arıyan, dalma görmek istiyen bizleri unutmayınız? diye bir mektup yazdım. Dünyada her Bu defa artık anladım. Necdeti ben- den uzaklaştıran, Çamlıcada kalması- — Buna ne hacet sevgili Şuşut? Ben| na sebep olan Emel ve çekici güzelliği (miş. Soğuğa, yağmura rağmen yürü- yüşler, süratle işliyen kalemi hepsi, hepsi yalanmış. Erkekler yalan söyle- mek isterken ne kadar beceriksiz olu- yorlar!... Bütün bu hakikate rağmen içim- de kuvvetle parlıyan bir ümit var. Ncc- detten mektup alamadıkça bugün ge- lecek, yarın gelecek diye günleri sayı yorum. Allahtan evimizi, Jülide yüzünde şeyden, her kesten fazla sevdiğim, ken-| eksik etmediği neşesile şenlendiriyor. dime yakın hissettiğim bu adama «siz» değişim kadar beni üzen, öldüren bir #€y yok. Sana karşı olan bağımın bir arkadaşlıktan çok başka bir bağ oldu- Hemen her gün yaramaz, gürültülü kü çük neslini salonumuza dolduruyor, dans ediyorlar, pink ponk oynuyorlar, sinemadan, tiyatrodan, mektepten bahi ZE en sedip kâhkaha atıyorlar. Onlarla biraz Bu dakikaya kadar meğer günleri hemen her gece bu küçük grup bizde avunduğum halde çok defa yaptıkların? gözlerim görmüyor, söylediklerini kus laklarım işitmiyor. Necdet artık gelmiyecek, Bu ses mans tığınm, muhakemenin feryadı. İlerli- yen saatlerle içimde parlıyan o boş ü- mit de sönüyor. Evet artık gelmiyecek, onu bir daha görmiyeceğim. Emelden de hiç haber yok. Bu kadar çabuk mu unutuldum allahım?,, İ (Arkası var), ,