11 Mart 1937 Her akşam bir hikâye Ve Pakize kendi idare ettiği şık otomo- bili kocasının yazıhanesinin bulundu- ğu hanın önünde durdurdu. Otomobi- lin kapılarını kilitledikten sonra zarif 8por iskarpinlerinin topuklarını tıkır- data tıkırdata asansöre doğru yürüdü. Yukarıya çıktı. Gözlüklü daktilonun 0- dasından geçti, kocasının çalıştığı oda- ya girdi. Lâkin Şevket yoktu. Daktilo- ya sordu: — Bay Selimle beraber çıktılar.. ce- vabını aldı Canı sıkılmıştı. Şevket ona bugün lâzımdı. Birdenbire odadaki iki büyük masadan birinin üstünde bir mektup gözüne ilişti. Mektupta şunlar yazıyordu. «Şekerim, Yazıhanene uğradım. Seni bulama- dım. Fena halde üzüldüm, Âdeta ben- den kaçıyor gibi bir halin var. Bu ak- şam herhalde bana uğra.. kızılcık du- daklarından öperim.» İmza; Mehlika... Pakizenin güzel gözleri hayretten yuvarlak yuvarlak açılmıştı. O güzel- Miği ile, o gururile, o fevkalâde zengin- Biğile, o son derece şıklığile, bütün ka- dınları hasedden çıldırtan, bütün er- kekleri deli divane eden Mehlika, ko- casına bunları yazıyordu ha... O Meh- ika ki arkasından koşan yüzlerce erke- ğe başını çevirip de şöyle ümid verici gözlerle bakmazdı bile... 'Evet Pakize kocası Şevketi hiç amma hiç sevmezdi.. hattâ bunu bütün ah- 'bapları da bilirdi. Pakize kocasını yal- uz işile gücile meşgul, gönül ve kadın işlerinde son derece muvaffakıyetsiz, kendi halinde, hayat heyecan aramak ihtiyacını duymuyan bir erkek olarak bilirdi. Iâkin şimdi bu mektup eline geçin- ce Şevket gözlerinin önünde büsbütün başkalaşmış, değişmiş, güzelleşmişti. Şevket ne harikulâde bir erkek olmalıy- & ki, Mehlika gibi mağrur, güzel, şık bir kadını arkasından koşturuyordu. Pakize kocasının duvardaki resmine dalmıştı. Bu resme bakarken yepyeni, çok güzel bir erkekle tanışmış gibi ga- rp bir his duyuyordu, Şimdiye kadar Şevketin kiymetini bilmediği için âdeta kendisini kabahat- hı buluyordu, Mehlika gibi son derecede | sevk sahibi bir kadın kocasma şu mek- tubu yazdıktan sonra Şevketin kadri. Bi anlıyabilmişti. Şimdi hayalinde Şev- ketin yüzünün hatları dah& güzelleşi- yor, eskiden kendisine hiç bir şey ifa- de etmiyen bakışları ne kadar mâna- Jaşıyordu. Şu dakikada Şevketi hem seviyor, hem de fena halde kıskanıyordu. Şevkete karşı ilk defa içinde aşka çok benzemiyen hisler duyuyordu... Bir sigara yaktı. Lâkin bir nefes çek- tikten sonra atlı. Yazıhaneden son derece sinirli çıktı. Otomobiline atladı. Şevketin bulunabi- leceği her yeri dolaştı. Lâkin onu bul- mak kabil olamayınca eve döndü. — Niçin?.. »- Oradan içerisini epeyce görürüz. Söyledikleri gibi atlarız içeriye.. Karaca omuz verdi.. Rüstem Kara- canın sırtına basırak duvarın üstüne güzel bir kadınsa Karaca evin vaziyetini iyi keşfet- mişti. Duvarm üstünden evin içi gü- zelce seyrediliyordu. Rüstem elini uzattı. Karacayı da Guvarın üstüne çekti. İşte bir kadın., Boylu boslu bir İspanyol dilberi, alçak bir sedirin üstüne uzanmış. ko- yu kumral saçları dökülmüş. kitara çalıyor ve hafif hafif İspanyol şarki- Jarı okuyordu. Otuz yaşlarımda kadar vardı. İspanyol dilberinin yanında ihtiyar bir erkekle başının saçları ağarmış bir kadın vardı.. bunlar belliydi ki ev sahipleriydi.. bir kenara oturmuşlar, kimbilir ne büyük bir para ve vaidler- le evlerinde sakladıkları bu güzel ka- dın karşısında esveyip düruyorlardı. Rüstem arkadaşına yavaşça sordu: Sevilen erkek KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER FP. SERTELLİ Bu gece ilk defa olarak yalnız Şev- ket için süslendi. En güzel elbisesini giydi. Gayet iyi boyandı. Hafif bir ko- ku sürdü, Lâkin sinirleri bir türlü ya- tışmıyordu. Saat dokuz olduğu halde hâlâ Şevket ortalıkta yoktu. Pakize si- garaların birini söndürüyor, birini ya- kıyordu... Aklında hep Mehlikanm mektubu vardı, Mektupta «Bu akşam herhalde bana uğra.» deniliyordu. Belki de Şev- ket şu esnada Mehlikanın yanımda idi, Şevket dokuz buçukta, yorgun, argın döndü. Müthiş sinirli olmasına rağmen Pakize onu güler yüzle karşıladı: — Geç kaldın kocacığım.. dedi. Şevket: — Evet.. dedi. Bazı mühim işlerimiz deki kurd büsbütün kendisini yemeğe başladı. Şevket sofraya gelince bir mucize ile karşılaşti. Pakize kendisine rakı hazır- lamıştı. Halbuki genç kadın onun rakı içmesini yasak etmişti. Sofraya oturur- larken Pakize: — Sana rakı hazırladım kocacığım... Elimle de mezeler yaptım. Şevket Pakizedeki bu değişikliğe hayretler içinde kalmıştı. Pakize de ko- casile beraber içti. Yemekten sonra genç kadın Şevkete piyano çaldı. Mehtapta balkonda dizi- De yattı: — Söyle Şevket beni ne kadar sever- sln?.. diye sordu. Şevket şimdiye kadar hiç alışmadığı bu şeylere şaşırıp kalıyordu. Ertesi günü Pakizenin içine gene kurd düştü. Mehlika belki bugün de kocasının ya» zihanesine uğrardı. Hemen giyindi, 80- kağa fırladı. Yazıhanenin bulunduğu banın önündeki pastaneye oturdu. Gözleri karşıda beklemeğe başladı. Bir saat, iki saat bekledi. Mehlika görün- medi. Tam kalkıp gideceği zaman ha- nın önünde bir otomobil durdu. Mehli- ka fevkalâde şık bir kostümle indi. Te- lâşla içeriye girdi. Pakize acı aci; Kocasının let çıkarsa?.. O bu tereddüdler içinde iken Mehlika tekrar handan çıktı. Oto mobile atladı... Artık Pakize Şevketi deli gibi kıska- Diyordu. Bütün emeli şimdiye kadar kadrini bilmediği kocasını tekrar ve tam mânasile kendisine döndürmekti. 'Mehlikg ile aralarında gizli bir müca- dele açılmıştı. Pakize Şevketi elde et- mek için ona neler neler yapmıyordu.. Şevket de hayatından fevkalâde memnun görünüyoydu... Bir gece Şevket Pakizeye; — Sana mühim bir şey söyliyeceğim Pakize heyecanla doğruldu: No 127 — Nasıl., güzel değil mi? — Bir içim su, Rüstemiciğim! Ne yapalım şimdi?.. — Uzun boylu düşünmeğe lüzum yok. Duvardan içeriye atlanız.. şarap ısmarlar, sabaha kadar eğleniriz. İki ihtiyar ev sahibinden korkacak deği- iz ya. — İyi ama.. haydi sabaha kadar eğ- lendik.. sabahleyin gemiye gitmeğe mecburuz. O zaman ne yapacağız?.. Bu güzel İspanyol asılzadesini bura- da bırakacak mıyız?.. — Haydi, bu kadar budala olmal Burada” kaldığımız müddetçe onları himaye ederiz. Ondan sonra esir alıp götürürüz. — Pek âlâ, O halde ilkönce sen at- la.. fakat, birdenbire korkutrmyalım olanları. Kadının neşesi kaçarsa eğ- lenemeyiz.. — Neşesi nasıl olsa kaçacak. Gök- ten düşer gibi, brdenbire yanlarına atlıyacak olursak, korkudan ödleri bi- le patlaması İhtimali vardır. — Fazla düşünme. haydi atla bar kalım! AKŞAM GE YE 11 Mart 937 Perşembe l İstanbul —Öğle neşriyatı: 12,30 la Türk musikisi, 12,50: Havadis, Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans | musikisi, 19,30 Çocük esirgeme Küru- mu namına konferans. 20 Sadi ye ar- | kadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Örner Rıza ta- | rafından Arabca söylev, 20,45 Safiye | ve arkadaşları tarafından Türk müsi- | kisi ve Halk şarkıları. Saat âyarı, 21,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve borsa haber- | leri ve ertesi günün programı. 22,35 | Plâkla sololar ve operet parçaları. 23 İ SON. i Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En | Müntehap Programı Roma (420,8) saat 22 (Gluck) un in 'Tauride> operası. Mila- noda «Scala» tiyatrosundan nâkil. Strasburg (349,2) 22.30 operetler ge- cesi, Sottens (443,1) 21,20 Senfonik konser. Peşte (549,5) 23 Konsef, Ber- Mn (856,7) 20,15. (Strauss) dan so- natlar. Belgrad (437,3) 21 Piyano kon- seri. Prag (4702) 21,25 Kuartet Bet- | hoven, la minör, Viyana (506,8) 23,20 Piyano (Chopin ve Liszt) den parçalar. Monako (405,4) 2345 Oda musikisi, Peşte (549,5) 21,35 Tzigan musikisi, | Lil (247,3) 22,30 Eski şarkılar Dans musikisi Frankfurt (251) saat 23,45 - Viyana (506,8) 23,45 - Monako (405,4) 0,10 - Londra (kısa dalga (18,50 ve 22) — Seni dinliyorum kocacığım... Şevket: — Pakize dedli, Mehlikayı tanıyor- | Pakizenin kalbi parçalanacak gibi atıyordu: — Evet... Şevket: — Güzel kadın değil mi?. — Eh.. şöyle böyle... — Efendim.. benim ortağım Selim Mehlika ile ne zamandan beri sevişi- yorlar... Selim benim odamda çalıştı- ğı için bütün hususiyetlerini biliyo- rum. Mehlika da arasıra Selime geli- yor.. galiba evlenmek istiyorlar. Pakize yerinden fırladı: — Ne Mehlikanın sevdiği erkek Se- lim mi?. Şevket: — Evet... dedi.. niçin bu kadar hay- ret ettin?. Artık o günden sonra Şevket için es- ki hayat başlamıştı. Pakize kendisine aldırış bile etmiyordu. Bir aydan beri &kşamları hazırlanan rakılar, o türlü türlü ikramlar, eve gelince Pakize ta- rafından pür tuvalet karşılanmalar filân masal olmuştu. Pakize onu gene eskisi gibi hiç mi hiç sevmiyordu. Bir müddet sonra Pa- kize Şevketten ayrıldı. Birkaç ay sonra da müthiş bir dedi- 'kodu işittik. Pakize eski kocasının or- tağı Selimle evleniyarmuş.. Selim Pa- 'kize için Mehlikadan ayrılmış!... (Bir yıldız) Rüstem elini belindeki hançerine götürdü. Ve birden duvardan içeriye atladı. Evin küçük taraçasında bir ç koptu.. İspanyol dilberi kitarayı elin- den atarak, korku Ve heyecan içinde sedirin üzerine serilmişti. Ev sahibi olan ihtiyar karı koca- nın da renkleri balmumu gibi sarar- mış ve korkudan çeneleri kilitlenmiş- ti, Rüstem “ispanyolca bağırdı: — Korkmayın! Sizin rahatınızı, hiç bir fenalık görmüiyeceksiniz! Bu sırada Karaca da duvardan ta- raçaya atlamış bulunuyordu. İspanyol dilberi bir aralık göğsünü tutarak, gözünün uclle delikanlılara baktı, 'Türk denizcileri sülün gibi uzun boyları ve heybetli elbiselerile bu ka- dına o kadar cazib görünmüştü ki. eğer ev sahipleri lüzumundan fazla telâş göstermemiş olsalardı, İspanyol dilberi daha çabuk itidalini tophıyabi- Jecekti. Rüstem tekrar, biraz daha sakin bir tavırla elini İspanyol kadına uzat- te — Sizin kitaranızı dinlemeğe gel- Büyümeden Önleyiniz! üyük, küçük birçok hastahk- korkulacak hastalıklar için bile zemin hazırlanmış demektir. GRiPiN alınız : GRİPİN sizi gripe karşı korur GRİPİN en şiddetli baş ve diş ağrılarını geçirir. GRİPİN üşütmekten mülevel- bd be ve sinir ağrılarım, bü- tün sızı ve sancıları dindirir. Eminönü Halkevinden: Bu yıl için düzenlediğimiz konferans- ların dokuzuncuru 11/3/937 perşem- be günü saat (17,30) da Evimizin Ce- ğaloğlundaki merkez salonunda Mimar Bay Kemal Altan tarafından (Anado- ludan Rumeliye geçen ilk eserlerimizin izleri) mevzuu üzerinde verilecektir. Davetiye yoktur. Herkes gelebilir. Kadıköy Halkevinde konferans Kadıköy Halkevinden: 12 Mart 937 cuma akşamı saat 21 de Evimiz salo- nunda Bay Niyazi Tevfik Yükselen ta- rafından (Eti imparatorluğu ve Anado- ha medeniyeti) adlı bir konferans veri- lecektir. Konferanstan sonra mandolin konseri. Herkes gelebilir. Çocuk haftası 23 Nisanda başlıyor İspanyalı prenses eşsiz denecek ka- dar güzel ve sevimliydi. Rüstem bu kadın karşısında, bir buz; parçası gibi eriyivermişti. Sanki kırk yıllık dostu ve kendi evi imiş gibi, der- hal genç kadının yanına olurmuş, uzun saçlarını okşamağa başlamıştı. Rüstem, İspanyol dilberile eğlenmek arzusunu yenememekle beraber, büyük bir aileye mensup olan bu kadının kim olduğunu da anlamak istiyordu. Acaba hakikaten müslümanların €- line mi düşmüştü?. — Yoksa bu sahile inmesinin başka ve siyasi bir sebebi mi vardı?, Çünkü birdenbire bayılıp ayılan bu güzel kadın şimdi gözlerini Rüsteme — Siz 'Türksünüz demek?!... Diye soruyor ve derin bir hayranlık içinde Rüstemi başından topuğuna ka- dar gözden geçiriyor. Rüstem bir aralık prensesin adını sordu. e — Prenses Verona... Rüstem düşündü; — Bu isim bana yabancı gelmiyor amma.. galiba İspanyada bu namda bir kasaba veya köy de olacak. dim, Donna! Benden korkmayın! Karaca, genç kadına dikkatle bak- tı, — Evet, Kalita eyaletinde bir köy adıdır.. zaten ecdadımı da bu köyde doğmuş, Sahife Li Istanbul 10 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahilt © 96,75)İş. B. Hamiline 10,50 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— stikrazı o 99,—İT.C. Merkez Ünltürki © 19,50) Bankası 97,50 » N i910)Amadoluhis. 22,75 » M . 18,90) Telefon 6,50 Mümessil | 42,50) Terkos 11,50 » NM. 39,80) Çimento || 1460 . MN İttihat değir. 10,90 İş Bankası -10,50) Şark O» O 1,10 Para (Çek fintleri) Paris o 17,39,50) Prağ 22,80,13 Berlin 197,92 Madrit “11,51,50 Belgrad ( 94,69,— Zoti 419,38 Brüksel 4,7254) Pengo 45975 terir. Hararet yükselir. Arık en İl Ticaret ve zahire borsası 10 Mart fiat ve muameleleri 1 — İtbalât: Buğday 255, arpa 45, çavdar 135, kepek 30, un 30, mısır 30, susam 21, bulgur 10, fasulye 5, zey- tin yağı 27, tiftik 2, B. peynir 2, pa- muk 92, kıl İ, pamuk yağı 69, yapak 38 ton. * İhracat: Buğday 200, çavdar 500, af- yon 6 ton. 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu © kuruş 12 W2 paradan © kuruş 17 paraya ke- dar, buğday sert kilosu 6 kuruş 10 pa- zadan 6 kuruş, 24 paraya kadar, arpa kilosu 4 kuruş 17 paradan $ kuruş 31 paraya kadar, çavdar kilosu 4 kuruş 27 12 paradan 4 kuruş 30 paraya ka- dar, mımr sarı kilosu 4 kuruş 25 pa- radan 4 kuruş 27 1/2 paraya kadar, keten tohumu kilosu 9 kuruştan, susam kilosu 17 kuruş 20 paraden 18 kuruş 20 paraya kadar, yapak Anadol kilosu 57 kuruştan, zeytin yağı Eks. kilosu 60 kuruştan, zeytin yağı |. ci ye. kilosu 57 kuruştan 58 kuruşa kadar. 3 — Telgraflar: Londra Mısır Lâplata mart tahmili korteri 24 Şi. 9 Pe, Ki. 3 Kr. 40 Sa, Londra keten tohumu Lâplata mart tahmili tonu 12 Ster. Ki 7 Kr, 23 Sa, Anvers arpa Lehistan mart, nisan tah- mili 100 kilosu 129 B. Frank Ki 5 Kr. 47 Su., Liverpul buğday mart, nisan tahmili 100 ibresi 8 Şi 9 1/4 Ki 5 Kr. 93 Sa, Şikago buğday Hartvin- ter mayis tahmili buşeli 136 3/8 sent Ki. 6 Kr. 31 Sa, Vinipek buğday Ma- mitoba mayıs tahmili buşeli 130 sent Ki. 6 Kr. 82 Sa., Hamburg iç fındık Gi- resun derhal tahmil 100 kilosu 157 R. Mark Ki. 79 Kr. 41 Sa, Hamburg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kilosu 156 R. Mark Ki. 78 Kr. 90 Sa. Erzurumun kurtuluşunun yıldönümü Erzurum İlisesinden yetişenler kuru- mundan: 11/3/937 perşembe günü saat «163 da İstanbul Erkek lisesi müsa- mere salonunda Erzurumun kurtuluşunun saat «16> da İstanbul Erke lisesi müsa- mi SİN Höknleri Şe Gm yer ee ee