Vapur yapmak endüstrisi AKŞAM bizde çabuk ilerliyor HALICDEKi HAVUZLARDA VE FABRIKALARDA FAALIYET VAR Van gölünde işlemek üze üzere iki vapur, seri halinde Kazan dairesi tamamen değiştiriliyor kotralar yapılıyor. Memleketimizde günden güne in- kişaf eden mühim bir sanat var; Ge- mi tamirciliği ve gemi inşaatçılığı... 'Ta Romanyadan, bir çok komşu mem» leketlerden bizim havuzlarımızda ta» mir edilmesi için harp gemileri, tica- ret gemileri geliyor... İzmitte yalnız kendi mühendislerimizin ve yalnız ken- di- işçimizin elinden çıkan gaz ge misini denize indirdik, işletiyoruz. Has köyde bir vapur yapılıyor... Haliç ha- vuzlarında yalnız kendi mühendisle- rimiz ve yalnız kendi işçimizle iki vapur birden inşa ediyoruz. Bunlar- dan başka Iki tane daha yapacağız. Bunlar çok ümit verici işaretlerdir. Başvekilin, Iktisat vekilinin Haliç ha- vuzlarında tedkikat yapmaları, inşaa- tana başlanan gemilerle son derece alâkadar olmaları da gösteriyor ki hükümet bu işe daha çok ta ehem- miyet verecektir. Memlekette vapur yapmak gibi mü- him ve büyük bir endüstriye ne ka- dar ehemmiyet verilse yeridir. Dün yalnız bizim değil, bir çok civar kom- şularımızın dafhtiyacına cevap veren Haliç havuzlarını gezdik. Evvelâ Van gölü için yapılan ve mem leketimizin ilk yerli vapurları olan #ki gömiyi görmek istedik. Tezgâhlar bü- yük bir faaliyetle işliyor... Avrupanın en meşhur deniz tezgâhlarında çalış- mış mühendislerimiz mavi tulumları sırtlarında büyük bir dikkatle ame- Jeye nezaret ediyorlar, Van gölü için yapılmasına başla- nan geminin biri hemen hemen yar lanmış... Gemilerin ikisi de ayni tip- te olacaktır. 'Böyları 35 metre, enleri altışar mer- re.. içlerinde yolcu kamaraları, birer salon ve yük ambarları bulunacak... Gemilerin modellerine baktık, Ön ve arka tarafları daha yüksek, Bacalar ve gemilerinde olduğu gibi arka ta» eli m kallüynikei cıvatalarla, tutturulacak ve böylece Van gölüne götürülecek... Asıl gemi- nin yapılması Van gölünde olacak.. Bundan sonra iki vapur daha ter Büha konacak, vapurlar mazotla işli» Buradan çıkıyoruz. Birer birer ha- yapurlandan biri i ! vuzlariı geziyoruz. Kocaman şilepleri, Yavuzdan başka bütün harp gemile- rini, büyük yolcu vapurlarını ferah ferah içine alar 3 numara en bü- yük havuzun başındayız. Bu havuzda öyle tertibat yapılmış ki büyük bir gemi içine girdikten son- ra en seri makinelerle beş saat için- de buranın suyunu son damlasına ka- dar boşaltmak mümkün oluyormuş... Aşağı yukarı küçük bir göl kadar büyük olan bu 3 numaralı havuzun içinde yüzlerce amele meşgul... Civar- daki bir çok ateiyelerde de gene yüz- lerce amele ve mühendis çalışıyor... Rehberim: — Burasi için aşağı yukarı Türkiye- nin en büyük “fabrikası denilebilir, diyor. DÖKÜMHANEDEKİ FAALİYET Dökümhaneye giliyoruz. -Bir gemi için lâzım olan makine aksamı işte burada yapılıyor ve burada dökülü- yor... Pervaneler, şaftlar, kollar, çarh- lar hep buradan çıkıyor... Bütün bun- ların kalıpları yere gömülü... 15 ton- luk madeni bir anda su gibi eriten muazzam ocaklar çalışıyor. Su ha- linde demirler yerdeki muazzam per- vane, şaft, kol ve çarh kalıplarına dö- külüyor... Asıl büyük atelyede bizi genç bir şef karşılıyor, bir çok pervanelerin içinden geçiyorüz... Koca bir perva- nenin yanında henüz çocuk denecek bir genç çalışıyor. Yeni gemi inşaatına başladığımız için bu büyük ana atelyenin ve İleri- deki muazzam kazan dairesinin ta- mamlle değiştirilmesine Karar veril- miş... Atelye en modern deniz tezgâhları hâline sokulmak üzere, kazan dairesi de eskisinin bir iki misli büyütü- lüyor... Fabrikanın hemen bütün atelyele- rinde her şey otomatik... Otomatik makineler hava cereyanlarile bütün talaşları ve süprüntüleri topluyor. Ta- mir edilen vapurlara otomatik maki- neler elektrik veriyor.. HAVUZLARIN ALTINDAKİ TÜNEL Rehberim anlatıyor: — Bu üç büyük havuzun altında muazzam bir tünel vardır. Bu tünel vasıtasile bütün havuzla- rın altından geçmek kabildir. Hem | bu tünel çok yüksektir. İnsan hiç ba- şinı falan eğmeğe lüzum hissetmeden bunlardan geçebilir. Bu tünel İstanbulun en uzun tü- nellerinden: biridir. Üstelik bu deniz altındadır. Bu tünel vasıtasile meselâ birbirin- den epi uzak olan 1 numaralı havuz- dan 3 numaralı havuza gidebilirsi- niz. BİR KOTRA 160 LİRAYA Fabrikanın marangozhane kısmına girdik. Burada sira ile seri halinde kotralar yapılıyor. bir çoğu bitmiş, bir çoğu da İskelet halinde.. yalnız Moda klübü için 15 tane yapılıyor. SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No, 834 Karışıklıklar yeniden başlıyor - Fransız elçisinin hükümetine gönderdiği rapor (Başta İngiltere olmak üzere Av- rupa hükümetleri müessir surette Er- menilere yardım etmek için kendileri- nin-bir tehlike içinde bulunduklarını hissetmelidirler. Bu gayeye vüsul için de Osmanlı devletini medeniyet ve hristiyanlık âlemini dehşet içinde bi- rakacak tecavüzlerde bulunmağa sev- keylemek lâzımdır.) Diye düşünen Hınçakistler ateşi körüklemeğe karar verdiler. Neşrettikleri beyannameler, ika ettikleri tehdidler, katiller, mü- sellehan yaptıkları tecavüzler etraf- taki Kürtleri mukabeleye, hükümeti de Ermenileri tazyike sevketti. Bu su- retle komitecilerin iste: oldu. Kı- taller başladı. Vakit, vakit bir yerde sükünet hasıl olsa diğer bir noktada fesad ateşi şiddetleniyordu. Konsolos- ların gönderdikleri raporlar üzerine İstanbuldaki ecnebi sefaretler grasın- da uzun, uzun müzakereler cereyan ediyordu. Fransız elçisi Pol Kambon 1894 şu- batında Fransız başvekili Casimir - Perlerye gönderdiği bir raporu şu mü- talealarla bitirmişti: (Bu teşevvüşe ne gibi bir hal sure- ti bulunabilir? Ermenistanda Bulgaristan veya Yunanistan gibi ayni ırka mensup bir halk kütlesi olmadığı gibi burası için tabii bir budud da çizilemez. Ermenilerin toplu olarak sakin ol- dukları yerler Osmanlı, İran, Rusya devletleri arasında parçalanmıştır. Umumi bir harbin bile bu üç parçayı birleştirmesi ne kadar güç olur! Osmanli mülkünde mümtaz bir Er- menistan teşkiline kalkışılsa Erme nistan nerede başlar, nerede biter? Bu da bilinemiyor. Bu halde yalnız ıslahat kalıyor. Fa- kat alınan ıslahat valdlerinin de kıy- meti malüm! Bir hali cidden ıslah edebilmek umumi ıslahata muhtac! Teferruata ait ıslahat İse on sene evvel belki Ermenileri memnun ede- bilirdi. Şimdi bunlarla memnun ola- cakları ümid edilemez. Ermeni meselesine mümkün olabi- lecek hal şekli yoktur. Bu mesele açık kalacaktır. Osmanlı hükümeti fena idaresi ve ataleti İle bunu gittikçe vehamete uğ- ratacak, vakit, vakit şid- detler büyük şikâyetleri ve kıyamları imtac eyliyecektir. Tekerrür edecek bu haller Avrupa matbuatına aks ile hıristiyan memle- ketlerinde merhamet duyguları uyan- dıracak, bugün İngiltereye ve Ameri- kaya münhasır olan hareket diğer hı- risliyan milletlere de sirayet edecek, nihayet müdahale vukuu mecburi görülecek! Fakat ne vakit? Yarın mi? Çok se- neler sonra mı? Bunu söyliyebilirim ki Osmanlı devletinde en garib vazi- yetler pek uzun zamanlar sürebilir, Yalnız bunların her vakit patlak ver- I mesine intizar etmeli ve bundan hay- rete düşmemeli.) (1) Acaba Abdülhamid: (Muharebe muharib kalmadığı için bitti!) diye düşünerek mi bu kıtalle- rin önüne geçmeğe çalışmıyordu? Fakat konsoloslar buna meydan vermek istemiyorlardı. Sık sik sefaret- lerine gönderdikleri raporlarla kendi tebâalarının da huzur ve rahatlarını, tiçaret ve işlerinde emniyetlerini te- min için asayişin iadesini, padişahâ bu lüzumun anlatılmasını İstiyorlar- dı, İngiltere tahkik memurları gön- dermeğe hazırlanıyordu. Abdülhamid Fransız elçisini saraya çağırarak ondan nasihat istedi. Elçi de yapılabilecek ıslahat ve tecziye edi- lecek mücrimler olduğunu, gerek pa- dişahın, gerek hükümetin nüfuzu Emniyetini celbetmiş yüksek ve muh- terem şahsiyetlerden o mürekkep bir heyete lüzumu gibi salâhiyet ve ikti- dar vermesini tavsiye etti; bu heyetin ciddi ve muhik icraatile işlerin yoluna girebilmesi muhtemel olduğunu söy- ledi, Abdülhamid buna razı oldu. Ancak İngiltere bu heyeti kâfi gör- medi. Konsolosların da işe karışmala- n kararlaştı,.. ..... Patrik izmirliyan efendi Bu heyet bir ıslahat projesi yapa- caktı. Kıyamların tevalisi böyle pro- jeleri hükümden düşürüyordu. Avrupada Ermeni mensupları pro- pagandalarında şiddetle devam edi- yorlardı. İdama mahküm edilmiş iken 1893 de İngiliz hükümetinin kuvvetli müdahalesile kurtulmuş olan mua lim Tomayan Londraya giderek ora- da Ermeni hak ve taleblerini Avrupa- ya anlatmağa ni i vakfeylemişti. İsviçreli olan madam Tomayan ko- casını «Kızıl sultanın (2) pençesin- den; kurtarmak için büyük faaliyet sarfetmiş, nihayet muvaffak olmuştu. Bu kadın Ermeni olmadığı halde asıl Ermeni kadınlarından ziyade Ermeni milliyetini benimsemişti. 1890 danberi müdafli kesildiği Er- meni davasına İ sonra kalbi vetile sarılarak yorulmak bilmez bir Ermeni omilliyetperveri görünüyor, öyle çalışıyordu. (3) 1894 de İstanbul Ermeni patrikliği- ne Mateos İzmirliyan tayin olunmuş- tu. İzmirliyan âdil ve müstakim bir zattı. Milletinin haklı taleblerini ters vic ederdi. Fakat Hınçekist ihtilâlei. lere de göz açtırmak İstemez, bunla» rın takib ettikleri usulü tasvib etmez- di, Ermeni milleti hareketinin netices siz kalmağa mahküm olduğunu tak. dir eder, Ermenilerin can ve mal em- niyetini temin edecek ıslahatı yapma ğa muvafakat eylemesi şartile padişa- ha ve hükümete karşı sadakat tavsi- ye eylerdi. İzmirliyan Abdülhamide kafa tutar ve onun da mesleğini şiddetle tenkid ederdi. İlk mülâkatlarmda Abdülhamid serkeş sürüsünün nizam altına alın- ması için ruhani otoritesini kullan- masını istemişti de İzmirliyandan şu cevabı almıştı: — İradel şahanelerine itaat ede ceğim; şu şart ile ki emirleriniz vic- danıma muhalif olmasın. Her şeyden evvel ben milletimin huzur ve sande- tini temin ile mükellefim, Bu kat'i cevapları hoşlanmıyan Ab« dülhamid patriklere vermek itiyadın. da bulunduğu işin ile İzmirliyanı taltif etmeğe lüzum görmedi. Biraa sonra İzm'rliyanın Ermenilerin ekse- riyeti üzerinde icra ettiği hayırlı nü- fuzu görerek bu nişanı diriğ etme meği münasip buldu. Fakat bu defa da patrik nişanı almadı: — Ben cemaatimin en fakir bir fer- di gibi ekmek ve zeytin ile geçinen bir papazım, Bu nişaı benim göğsümde pek yersiz görünecek! Bunu kabule icbar edilmemek suretile minnettar edilmekliğimi zatı şahanelerinden is- tirham ederim! Abdülhamid elde edemiyeceğini ketiyyen anladığı patriği “azletmek çarelerini nramağa başladı. Hinça- kistler İzmirliyanın hareket tarzını hiç muvafık bulmuyorlardı. (Arkası var) (1) Gilles Roy: Abdul Hamid Le Sultan Rouge. Sultan Rouge, (2) Bu lâkab kıtallerde hazır bulun muş misyonerlerin Avrupada verdikleri konferanslardan (sonra o Abdülhamide alem olumuştur. (3) Albüm of Armenia...