Gönül denilen şey çok gariptir. Ba- zan hiç umulmadık yerlere düşer. İş- te Şevki için de böyle oldu. Her ts- raf genç kadınlarla dopdolu fken, gitti elli yaşını bir kaç sene evvel geçen Fahireye âşık oldu. v Fahire ellisini geçmişti amma hâlâ güzeldi, Son derecede çıktı. Uzun ve dedikodulu bir dulluk ha- yatı vardı. İhtiyar kocasından kalan hesapsız parayı çılgıncasına yemiş ve yedirmişti. Evvelâ Sabri için, arka- sından da Reşad için yüz binlerce lira sarfetmişti Fahire hep genç adamlara Ütifat ederdi. Uğrunda kasalarını açtığı Sabri de, Reşad da çok gençtiler. Lâ- kin artık o bitip tükenmez gibi gö- rünen Fahirenin parasından eser kal- mamıştı. Maamafih o hâlâ şıklığına, tuvale- tine ehemmiyet veriyor, parasızlığı- nı etrafa sezdirmiyordu. Herkes onu erkekler için oluk oluk para sarfeden efsanevi bir servetin sahibi sanıyor- du. İşte Şevki tam bu arada Fahireye Aşık oldu. Şevki alaturka bir erkekti. Genç değildi. Fahirenin mazisini bil- miyordu. Bu olgunluk devresini ge- girmiş kadına güzel, baygın gözleri için âşık olmuştu. Öteki gençler gibi Fahireyi parası için güzel bulmuyor- du. Fahire mazisinin verdiği tecrübe Me Şevkinin kendisine adamakıllı tut- kun olduğunu anlamıştı. Vakıa Şevki genç değildi amma Fahire de bu yaş- tan sonra ve bu parasız günlerinde bundan daha iyi bir erkekle yaşaya- çak değildi ya... Üstelik Şevki ilk ve ihtiyar kocası Bibi fedakâr bir adamdı. Serveti yok- tu amma dolgun bir maaşı vardı, Öte- de beride ufak tefek emlâkinden de kira alıyordu. Fahire Şevki ile yaşamağa başlıya- hdan beri eski çılgınlık günlerini aşa- Bı yukarı tekrar ele almıştı. Gece tam yatacakları zaman eskiden olduğu gi- bi birdenbire aklına esiyordu: — Haydi Şevki, bir otomobli çağır Un. Büyükdereye kadar gidip gele- yordu. Üç dört saat sonra tekrar döndükleri saman 15 - 20 lira uçmuş, Bitmiş oluyordu. Şevki için bilhassa Fahirenin oto- mobil masrafı bir yıkımdı. Eskiden #ki hususi otomobili olan Fahire 50- kakta adım atmağa alışmış değildi. Üstelik çok gezmesini de seviyordu. Şevkinin günde Fahire için verdiği oto- mobil parası 10 liradan aşağı düşmü- yordu. Ya tuvalet masrafı?... Fahire eski- den yaptığı müthiş tuvalet masrafı- nı aynen değilse bile ona yakın yap- mağa başlamıştı. Kadının para hak- kında fikri yoktu ki... Bu konuşmadan sonra; bir taraf- tan Recep ve Salih reislere talimat ve- rildi... diğer taraftan da acele bir işin müzakeresi için Hüsrev reise gemi kethudası Yusuf ağa gönderilerek, Kemal reis tarafından paşa gemisine davet edildi. Hüsrev reis, Yusuf ağayı görür gör- mez - amiral kethudası güverteye çık- madan - gemisinde tertibat alınmıştı. Hüsrev reis, Yusuf ağanın gemide Ay- şeyi aramağa geldiğini sanmıştı. Oysa ki Yusuf ağa Ayşeden bahis bile etmedi: — Kemal reis donanmanın erzak işi için sizinle görüşmek istiyor. Tez işinizi bitirp kaptan gemisine gelesi- niz! Dedi, Hüsrev reis ortada çekinecek bir vaziyet olmadığını görünce Yusuf ağa ile birlikte kayığa atladı. paşa gemisine geldi. ... «HAİNLER. SÖYLEYİN, AYŞEYİ NEREYE SAKLADINIZ?» Hüsrev reis amiral gemisinde Ke- Yazan: İSKENDER FP. SERTELLİ KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞ İki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz lira kaç paradır?.. Bir lira İle bir şey almak kabil midir? Değil mldir?. Bun- ları kestiremiyordu bile. O bir tek li- rayı dalma bahşiş vermek için kulla- nırdı. Senelerdenberi, Sabri ile, Reşadla paralarını yediği gündenberi buna alışmıştı. Zavallı Şevki Fahireye para yetiştirmek için boğazına kadar bor- ca batmıştı. Kapalıçarşıdaki dükkân- lar, Beyoğlundaki eski apartıman, Boğaziçindeki yalı çoktan satılmıştı. Şimdi kurdelâsı terden yağlanmış şap- kası, kenarları çatlamış eski işkarpin- leri ile geziyordu. Ne yapsın?. Seviyor- du. Aşk ta fodaklırlık isterdi, Fakat ne garip? Herkesin ona kar- şı muamelesi değişmişti, Hattâ bazı arkadaşları ona selâmı sabahı kesmiş» lerdi, kendisini görmemezliğe geli- yorlardı. Bir gün tramvayda iki kişinin ar- kasında konuştuklarını işitti: — Jigoloyu gördün mü?. — Ben böyle tabirlerden anlamam jigolo da ne demek?. — Kadın parasını yiyen adam c&- nim. kadından para çeken onunla geçinen adama jigolo derler... —E. kim bu jigolo bakalım.. Şevki acaba kimden bahsediyorlar diye başını çevirdi. Ötekiler derhal seslerini kestiler.. Şevki düşündü. De- mek kadından para alan efkekler de varmış.. halbuki kendisi para sarfet- mekten baksanıza ne hale gelmişti. Bir gün işinin başında, masasının arkasında bir ayağını kaldırmış, İs- karpininin delinen tabanını tedkik ediyordu.Eyvahlar olsun ne yapacak- tı? Yeni bir iskarpin isterdi, Bu taba- nındaki delikten bütün çamurlar içeri giriyordu.. halbuki. Fahireye para yetişitrmekten iskarpin almağa vakit mi vardı?, O böyle iskarpini ile meşgulken odadaki arkadaşları aralarında konu- şuyorlardı, Aflf diyordu ki: — Selim. biliyor musun.. kadınlar Jigolo tipini değiştirmişler... eskiden gençler jigolo olarak tutulurdu, Şimdi bu vazife için saçlarına kır düşmüş olgun erkekleri tercih ediyorlar... De- gil mi Şevki Şevki Iskarpini le meşgul olduğu için mânasız mânasız güldü: — Öyle. öyle. dedi. Zahir çok gerip bir şey söylemiş olacaktı ki odanın içinde bir kahka- hadır koptu. Şevki başını kaldırdı. Afif: — İlâhi. Şevki. dedi, ömür adam- Sirkecide tramvay bekliyordu. Ar- 'kasından iki tanıdığı geçti. Şevki bun- Jara, bunlar da Şevkiye 'öledenberi si- nirlenir dururlardı. İki tanıdık Şev- kinin yanından geçerlerken konuştu” Bir: — Yahu şunun iskarpinlerine bak. No 1 ” mal reisle görüşürken, Recep ve Sa- Hh kaptanlar Karaca ile birlikte Hüs- | rev reisin gemisine gitmişlerdi. Recep reisin yanında donanmanın en iri yarı levendlerinden on kişi vear- dı. Bunlardan biri vaktile padişaha cellâtlık etmiş çok heybetli bir adam- dı. Denizciler ora; (Donanmanın cel- lâdı!) derler ve kendisinden çekinir- lerdi, Hüsrev reisin gemisindeki denizci- ler Recep ve Salih reisten önce onu görmüşler ve: — Eyvah.. donama cellâdı. geliyor. Galiba içimizden birinin kafasını uçu- racak... Diye kaçışmağa başlamışlardı. Recep rels güverteye çıkar çıkmaz. ilk rasladığı gemicilere sordu: — Hüsrev rels Ayşeyi nereye 3a- ladı? Gemiciler bir şeyden haberdar de- Ankarada her dilde gazete mecmua ve kitapları “bütün mektep kitapları ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesse- selerinde tedarik edebilirsiniz. Telefon * 3377 Galiba artık malüm meslek te pek para etmiyor., — Buhran birader buhran.. Şevki afallamıştı. «Malüm meslek» te nedi? Bir gün onu umumi müdür yanına çağırdı. Kıyafeti o'derece berbattı ki müdürün odasına girmekten çekini- yordu. Mazmafih girdi. Müdür: ira kesiyoruz.. Şevkinin itiraz etmesine meydan vermeden müdür gülümsiyerek: — Hem efendim.. dedi, sizin böyle 100 Hraya, 200 liraya da artık ihtiya- cınız yoktur ya... Zavallı Şevki şaşkın şaşkın dışarı çıktı. Etrafında neler oluyordu? An- lamak kabil değildi. ” Şimdi Şevki yır- tık papucundan içeriye su girmesin taştan taşa sekiyordu. Fakat ismi «Meşbur jigolo diye çıktı. (Bir yıldız) — Bilmiyor gibi davranmayın! Ali- mallah hepinizin kafasını kopartırım. Bizi dünyaya rezil etmek mi istiyor- Sunuz? Sevilden buraya çkadar ge- len bir mücahidin kız kardeşini kaçır- mak ne demektir? Gemiciler korkudan titriyordu. Recep Teis güvertede rasladığı ge- micileri kamçılamağa başlamıştı. Diğer taraftan Salih relsle Karaca ve birkaç levend, Hüsrev reisin arka kasarağdaki kamarasına inmiş bulu- nuyordu. Kamarayı ve kasarann iki yanın- | daki deliklerini, basılı bütün girintili birer aramağa Burada bir iz bulamayınca, kürek- çilerin yanma ve baş ambara indi- ler. geminin kaburgalarına varinca- ya kadar her yeri aradılar. Ayşeye değil, dişi mahlük olarak bir kedi yav- Tusuna bire raslamadılar, Recep reis ve Karaca birbirlerine bakışarak: — Acaba nereye sakladılar? Diye konuşuyorlardı. çıkıntılı yerleri, en gizli köşeleri birer başladılar. gilmiş gibi hayretle Recep reisin yüzü- ne baktılar: — Ayşe de kim? Recep resi bağırdı; Güvertede dayak yiyen gemiciler- den birinin bakışlarından: (Ben onun nereye gizlendiğini biliyorum amma. söyliyemem, korkarım!) demek istiyen, 20 Şubat 937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkia Türk musikisi, 12,50: Hava- dis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Bon, Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19 Şehir tiyatrosu komedi kısmı tarafından «Yanar Dağ». 20 'Türk musiki heyeti. 20,30 Ömer Rıza tarafından Arabca söylev. 20,45 Münir Nurettin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 Orkestra: 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün proğ- ramı, 22,30 Plâkla sololar, Opera o ve operet parçaları. 22 Son. Ecnebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntahap Programı 'Triyeste (263,2) saat 22 «Arlesiana» operası. Romadaki operada nakil, Radyo Tuluz (328,8) 21 Leharın «Şen dul» operasından müntehap parçalar. Marsilya (400,5) 22,15 Karmen ope- Nis (253,2) 2245 Senfonik musiki, Peşte (549,5) 23,45 Senfonik orkestra. Berlin (356,7) 20,15 Mozart ve Betho- venden parçalar. Varşova (1339) 23 Piyano, Viyana (506,8) 23,25 Klâsik musiki. Breslay (315,8) 21,10 Vals mu- sikisi, 5 Dans Musikisi Berlin (356,7) saat 22 - Peşte (549,5) 22,15 - Monako (405,4) 23,30 - Bres- lav (315,8) 23,40 - Londra (kısa dalga) 22 ve 0,25. 21 Şubat 937 Pazar İstanbul — Öğle neşriyatı 12,30: Plâkla 'Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13: Beyoğlu Halkevi gösterit tarafından temsil, 14: Son. Akşam neşriyatı — 18,30: Varyete müziği, Ambasadörden naklen, 19,30; Konferans: Selim Sırrı Tarcan, anne- lerle hasbihaller, 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45 Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, Saat aya- ri, 21,15: Orkefsra: 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün prog- ramı, 22,35: Plâkla sololoar, opera ve operet parçaları, 23, Son. devlet memurları 45 günlük kıta stajı görmek üzere 313 ilâ 326 doğumlu ye- dek yarsubaylardan topçu ve muhabere sınıfına sit olanlar kıtaya sevkedilecek- lerdir. Malümat almak üzere şubeye mü- racaatleri ilân olunur. bir mâna sezmişlerdi. Donanma cellâdının kulağına: — Şu herifi kayığa götür.. burada bir şey söylemekten çekindiği halinden anlaşılıyor. Diye:ialiyali Recep reis, biraz sonra gemiden ayrılmıştı. Ayşenin izini bulamayınca, Recep ve Salih reisleri de garip bir merak sarmıştı. çok. O halde Ayşeyi başka bir gemiye Diye söylenen Recep rels kayıkta gelirken Karacaya sordu; — Şimdi ne yapacağız? — Yapılacak bir şey var: Şu herifi adamakıllı pataklayıp ağzından lâf almak. — Bir şey bildiğini mi sanıyorsun? — Gözlerinden öyle okunuyor... — O halde cellâda teslim edelim. hatırmı sorsun biraz, Kemal reis hAlâ kendi kamarasın- da Hüsrev reisle donanmanın erzak işini konuşuyordu. Baskından gelenler Hüsrevin kap- tan gemisinde olduğunu: öğrenince kimseye görünmeden baş. kasaraya gittiler, r Istanbul 19 Şubat 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât z İst. dahilf © 96,50|İş. B. Hamiline 10,5 Kuponsuz 1933 » Müessis 83, istikrarı 98,50/T.C. Merkez Ünitürk | - 21,17,50| Bankası 9, » İl 20,27,50) Anadolu his. 24,65 » MI 2020,—)| Telefon 6,50 Mümessil | © 42,25) Terkos 11,50 » MN 99,0) Çimento (— 14,75 . M İttihat değir. 10,90 İş Bankası (o 10,—İ| Şark o» 1,10 Para (Çek fintleri) şi Paris 17,03,50) Prağ 22,74, Londra 617,—| Berlin 197,16 Nev York 79,2,50! Madrit © 11,37,— Milâno © 150775| Belgrad 34,522 Cama Aİ 2 A Brüksel | 4,70,50| Pengo 4.97,60 Amsterdam 1,45,— | Bükreş (o 108,42,75 Sofya — 4 64,34,50| Moskova 24,94 a a a am Ticaret ve zahire borsası 19 Şubat fiat ve muameleleri dol kilosu 62 kuruştan 70 kuruşa kadar. Yapak Trakya kilosu 76 kuruştan. Güz yünü kilosu 83 kuruştan 96 kuruşa ka- dar. Zerdeva derisi çifti 5000 kuruştan 5200 kuruşa kadar. Sansar derisi çifti | | i | İl