18 Şubat 1937 AKŞAM Sandal bedesteninde son günlerde hararetli satışlar yapılıyor Gramofonların satışı eğlenceli oluyor. Tellâl bir plâk koyuyor, gramofonu dolaştırmaya başlıyor Yeni veya kullanılmış her nevi eşyanın balk önünde, arttırma suretile sail GE? dığı büyük bir mezad yeri olan Çarşi içindeki Sandal bedestenine bugünler- de fazla eşya gelmekte ve burada her gün seksen, doksan parçaya yakın €ğ- ya mezada çıkarılmaktadır. Onun için Sandal bedesteni bugün $ lerde çok kalabalık oluyor, hararetli satışlar yapılıyor. Sandal bedestenine fazla eşya geti- rildiğini işitince insan halkın bugün- lerde fazla müzayaka içinde bulundu» ğunu ve öteberiyi satmak mecburiye- tinde kaldığını zannediyor. Fakat San- dükten sonra böyle bir vaziyet olduğu- Dna İnanamazsınız. Mesâölâ müteferrik eşya salonunda satılan malların çoğunu udlar, moda» sı geçmiş gramofonlar, tarihe karış mış ayaklı gaz lâmbaları, küflenmiş bavullar, sahibinin sırtına uygun gel- miyen smokin ve fraklar, eskimiş el- biseler teşkil etmektedir. Bunları satanlar müzayakada kal- mış insanlardan ziyade evlerindeki işe yaramaz eşyayı, kırık döküğü tastiye- ye karar verenlere benziyor. Zinet eşyası salonunda satılan kıy- metli bileziklerin, elmas yüzüklerin de çoğu modası geçmiş eşki şeylerdir. Halılara gelince; bunların da ekse- risi tüccar malıdır. İNSAN KALABALIĞI Sandal bedesetenine girdiğim 3 man beni hayrete düşüren şey satılan eşyanın çokluğu değil, orada gördü- güm insan kalabalığıdır. Eğer bunla- rın hepsi buraya eşya satın almak için gelmişlerse cebinde, mübayaatta bulunmak için para saklıyan hemşe- rilerimizin adedi, malını elinden çıkar- mak istiyenlerden daha çok de- mektir. Evvelâ ziynet eşyası salılan salona girdim ve güçlükle oturacak bir yer buldum. Beyaz gömlekli tellâi avazı çıktığı kadar «170 lira» diye bağır- yordu. Elinde bir kadın bileziği vardı. Kadınlara mahsus ziynet eşyasından pek anlamamama rağmen size 170 Uraya müşteri arıyan altın bileziği tarif edeyim: Bu, gayet ince, fakat dört parmak genişliğinde, ölesinden berisinden kü- çük zincirler ve uçlarında taşlar sak lanan altın bir bilezik idi, Bu bilezi- ğin moda olduğu devirleri ancak an- nelerimiz hatırlar zannediyorum. Velhasıl o, modası geçmiş bir bile- zikti ki onu bugün bir genç kıza he- diye etmek yersiz ve soğuk bir kom- pliman olurdu. Sahibi de bunu anlamış olacak ki kim bilir kaç senedir çek- mecenin gözünde uyumaktan başka bir işe yaramıyan bu kıymetli bilezi- ği satılığa çıkarmıştı, Tellâl bağırdı, çağırdı. Nihayet 195 liraya kadar art- tırıldı. Fakat sahibi satılmasına razı olmadığı için kendisine iade edildi, | MÜTEFERRİK EŞYA SALONU ' Bende Bedestenin müteferrik eş- ya salonuna, geçtim, Bedestenin en civciyli, en hararetli satışlara sahne olan salonu da burası- dır. Halı ve ziynetten manda her çeşit eşya burada satılıyor. Salonda bu sefer oturacak yer bulamayıp ayak- ta duranların arasına sokulmak mec» buriyetinde kaldım. Fakat itiraf ede- yim ki bunların arasında hiç bir eş- ya satın almıya niyeti olmadığı hak de yalnız seyretmek için gelenler de vardı. Ortadaki büyük masanın üzeri te- peleme eşya ile dolu idi. Para ile imanın kimde olduğunun belli olmadığı hakkındaki atalar sözü de pek doğrudur. Çünkü telâl bir eşyayı satılığa çıkardığı zaman arttı- ranlara dikkat ederseniz sizde bu Sözlerin doğruluğunu anlarsınız, Meselâ karşıdaki sandalyeye aza- metlö kurulan kerli, ferli, kalantur Sandal bedesteninde müzayede salonlarından bir kaç görünüş zat hiç sesini çıkarmazken, onun ya nında oturan ve Adeta kalantur Z&- tın paltosunun altına büzülmüş vazi- yelte duran kılıksız, kıyafetsiz ufak tefek bir adam mütemadiyen beş lira, on lira arttırıyor. Kendisile reka» bete girişenleri dalma mağlüp ederek eşyaların çoğu onun üzerinde kalı- yordu. GRAMOFON SATIŞLARI açıyor, derhal bir plâk koyuyor, yeni bir iğne de takarak çalmıya başlıyor, kısık bir sesi eski bir şarkıyı söyleme- ğe başlarken tellâl gramofonu elinin üzerine koyarak dolaştırıyor, bir te raftan da meselâ 12 lira diye bağırı- yordu. Arttarmalar gramofonun sesine gö- re ya süratle ilerliyor, yahut olduğu BİR TAVLA SATIŞI Beğestens gitiğim gün bir tavla sa- tışı pek şayanı dikkat oldu. Onu size anlatmadan bu bahsi kapayamıyaca» Sk giyme zin bir ara iki genç kız - pek te çıktılar - kalabalığı yararak masanın yanına kadar geldi- ler, hattâ daha ileri > eşyayı kar üzerin- mişti. Tellâl tavlayı eline aldı ve; — Yeni bir tavin, kapağında şat- rTanç ta oynanabilir, pulları tamam- dır, 180 kuruş, diye bağırmağa başladı. Bizim genç kızlardan biri ince bir sesle atıldı: — 190 kuruş. Ve elâkasızlıkla birbirlerile konu- şurlarken biraz ötede duran gençten bir adam sükünetle: süzdükten sonra tellâla atılarak: — 210 kuruş... dediler. Fakat delikanlı derhal 220 demez mi? Aman Allahım bu vaziyet karşısın- da kızların hiddetini görmeli idiniz. Biri diğerine dönerek: — Öf bu adam da nereden çıktı? Dedikten sonra tellâla 230 kuruş ve- receğini bildirdi. — Lâkin delikanlı çok inatçı bir zata benziyordu. Onlar arttırınca derhal on kuruş fazlasını yapıştırıyor, bu iki kazı çileden çıkarıyordu. 'Tavla bu şekilde 3 liraya kadar çıktı, Son söz daima delikanlda ka- yordu, Kızlar âdeta ağlıyacak vazi- yete gelmişlerdi. Daha fazla attırma- dılar ve ayaklarını vurarak sinirli hareketlerle kalabalığı yarıp Bedesteni terk ettiler. 'Tavlayı 3 liraya kadar çıkaran de- likanlı mütebessim bir eda ile ilerli- yerek paraları saydı ve tavlayı koltu- gunun altına alarak çıktı, gitti. o - Bundan şunu anladım ki kızlarımız henüz Bedestende, flat arttırmak hu- susunda erkeklere galip gelemiyorlar. niçin doğdu, Tefrika No. 20, Her eşyanın müşteri bulduğu yer (© «ittihad ve Terakki» nin son devirlerinde suikasdlar ve entrikalar Cemiyet nasıl battı? Teceddüd fırkası nasıl dağıldı? Yazan: Mustafa Ragıb Un işlerinden hayır kalmayınca şeker ticareti başladı Aw Bütün nakliye işleri ciheti aske- riyenin, yani ayni zamanda askeri demiryollar ve limanlar müdürü umu- misi olan levazım relsi İsmali Hakkı paşanın elinde olduğundan Kara Ke- mal beyin bu gibi işlere müdahalesin- den hiç memnun olmıyan İsmail Hakkı paşa, vagon tahsis etmekte bin türlü müşkülât çıkarıyordu. Va- ziyetin bu safhasında da (Merkezi umumi) İle ciheti askeriyenin, daha doğrusu Enver paşa ile başında Talât beyin bulunduğu «İttihad ve Terak- ki» nin sivil teşekküllerinin ihtilâf ve mücadelelerinin tesirleri gözüküyor- du. İsmali Hakkı paşa, Kara Kemal be- ye tâbi olanların bu vagon ticaretini vagon vesikasının yalnız zahire mü- teahhitlerine verilebileceğini Anado- Iudaki askeri sevkiyat reisliklerine emretti ve Kara Kemal beyin adamla- rının Anadoluda askeri makamlara verecekleri buğday ve una mukabil İstanbulda ayni miktarı iade etmeği kabul etti. Levazım reisi, bu tedbiri alırken Kara Kemal beyin teşekkülle- rinin vagon ticaretine en mühim dar- beyi indiriyordu! Harp münasebetile, bütün hüküm ve nüfuzun ciheti as- keriyenin elinde olduğunu düşünen Kara Kemal beyle arkadaşları - şehrin büsbütün unsuz kalacağını düşüne- rek - İsmeli Hakkı paşanın bu azizli- ğine boyun eğmeğe mecbur oldular. Fakat bu da çok sürmemiş, nihayet levazım reisinin yeniden çıkardığı müşkülât üzerine İstanbula un ve buğday getiren Kara Kemal beyin (milli mahsulât şirketi) bu işi bırak- mağa mecbur olmuş ve İstanbulun un ve buğday ihtiyacı - hükümetçe verilen bir karar üzerine - valiler ve mutasarrıflar tarafından yapılmağa başlanmıştı. Maamefih levazım reisinin bu dar- besine rağmen o tarihe kadar (milf mahsulât şirketi) un ve buğday işlerin-! den büyük temettüler temin etmiş ve bu şirketle beraber çalışan yeni bir Wlecar sınıfı da türemişti, KARA KEMAL NEYİ İTİRAF EDİYORDU? Nitekim bu harp zenginliğini meşru göstermeğe çalışan Kara Kemal bey «İttihad ve Terakki> kongresine ver- diği meşhur raporunda (Mili mahsu- lüt şirketi) nin bu devre alt faaliye- tinden parlak neticeler çıkarmakta tereddüd etmiyor ve vaziyeti şöyle hu- lâsa ediyordu: ler arasında bir müvazene tesis İle 28- hire fiatinin tarafeynin menafiine muvafık bir surette muhafazası; Ana- dolu ticaretine rehnumayi istikamet olarak teazzüvü ticariye esaslar vaz'ı; muamele vakıai ticariyeden mutedil bir ticaret temini neticeleri istihsal edilmiş denilir.» Bu hulâsanın birinci fıkrası, tama- mile hakikate uygun değildi. Çünkü mını taşıyan saman çöplerinden, ke- pekten karışmış bu sert halitayı mi desine İndirmeğe mecbur oluyordu. Diğer Iki fırkaya gelince: «Teazzü- vü ticariye esaslar vaz'ış ndan mak- sat, cephe gerisi mazlum, muztarib balkın sefaleti bahasına harp zengin- Uiğinin esaslarını kurmaktı ki Kara Kemel beyin başında bulunduğu ik- tısadi müesseseler buna muvaffak ol- muşlardı. Bundan başka bütün bu muamelelerden ticaret temin edildiği sikrediklmekle bu şirketin, İstanbul halkının iaşesini kolaylaştırmak ve milli, vatani bir vazifeyi yerine getir- Ezinede geçen hafta büyük bir dere güreşi tertip edilmiştir. Güreşi bin. | mek maksadile değil, münhasırın ka lere halk seyretmiştir. Resmimiz gürçlen bir safhayt ve seytreleri gösteriyor.| zanç elde etmek fizere kurulduğu - kullanılan kelime ve tabirlerin iti- daline rağmen - açıkça itiraf ediliyor- du. Görülüyor ki Kara Kemal bey, ağ- zındaki baklayı çıkarmak cesaretini göstermiş, belki de bu iktisadi mua- melelerin füsununu muhitine göster- memekle yeni bir (taraftar zümre) temin etmek gayesini takib etmişti. UN İŞLERİNDEN HAYIR KALMAYINCA... (Mini mahsulât şirketi) tarafından Anadoludan un ve buğday getirilmesi işine - vagon vermemek suretile - leva- zım reisi İsmail Hakkı paşa tarafın- dan indirilen büyük darbe üzerine artık Kara Kemal beyle arkadaşları, “Kemal bey, kurduğu teşekküllere ve dolayısile cemiyete büyük intifalar temin edecek alışveriş hareketlerinin an- cak şeker ticareti sahasında temin edileceğini takdir etti, Esasen şehre- manelinin halka dağıtmak maksadile tedarik ettiği şekeri esnaf cemiyetine devretmesi üzerine yapılan ilk tecrü- 'be çok ümidi! neticeler vermisti. Şim- di Kara Kemal beyle arkadaşları bü- tün faaliyet ve gayretlerin! şeker alıs- verişine teksife karar verdiler ve ilk fırsattan istifade etmek Üzere bir program çizdiler. Bu sirada aylarca şekersizlikten kıvranan İstanbul halkının biraz bol- ca şeker bulabilmesi imkânı belirmiş- ti: Askeri nakliyat hafiflediği için şehre Dedeağaçtan bir miktar şeker gelebilmişti. Fakat şehremaneti, bu gelen şekerden de Kara Kemal beyin teşekküllerine bir pay çıkarmağa kalktı. Gelen şekerin yarısını tücca- Fakat şekeri getirten bu tacirler, buna razı olmadılar: Çünkü bunlar da - tıpkı Kara Kemal beyin iktisadi müesseseleri gibi - bu müthiş buhran karşısında ellerindeki şekeri tuttura- bildikleri flate satmak ve elde edecek- leri muazzam kârları yalnız kendile- rine hasretmek istiyorlardı. Hari 'umümi seneleri içinde Kara Kemal beyin şebekesinden haric olarak mey- dana gelen bu harp zenginleri, leva- ımat relsi İsmail Hakkı paşadan va- gon vesikası almağa muvaffak olan- lardı, Bittabi bunlar, şehremanetinin dolayısile Kara Kemal beyin bu (ka- zancı paylaşma) teklifine yanaşamaz- lardı. Ancak, şehrin şeker ihtiyacı işine behemehal el uzatmak istiyen Kara Kemal beyin teşekkülleri bu vaziyet 'karşısmda yeni bir çareye başvurdu- ler: Teşkil edilen bir komisyon vasıta- sile peşin para İle tüccarın elindeki şekeri aldılar. Şehremaneti namına yapılan bu muamelede şekerin esnafa du ki şekerde görülen nisbi ve muvak- kat bolluk, kısa bir zaman sonra, şid- on