16 Şubat 1937 ve nasıl bakmalıdır ? Bu mevsimde grip girmiyen ev yok gibidir. Her evde bir ve bazan iki üç hasta olduğu vakidir, Böyle zamanlar- da asıl mesele hastaya İyi bakabilmek- tir. Bu vazife de tabil ev kadınına dü- ger. Haskaya İyi bakmak için muhakkak değildir. Öyle kadınlar, öyle anneler vardır ki, hastalarına en iyi haste ba- kıcılardan daha iyi bakarlar. Hastaya iyi bakmak için ne yapmak Yâzundır?. İplida, endişeyi katiyen hastaya bel- Mi etmemelidir. Hastalar fazla kassas oldukları için dalma etraflarındakilerin' yüzünden hastalıklarına dair bir şey öğrenmek isterler. o” Hasta odası aydınlık ve havadar ol- malıdır. Odanın harareti 18 ile 19 ara- sı olmalıdır. (Eğer doktor fazla sıcak- hığa ihtiyaç gösterirse ona göre hare- ket edilmelidir.) Kalorifer yoksa gece gündüz ayni harareti muhafaza etmek için sobaya dikkat etmek icap eder. Odayı katiyen süpürtmemelidir. Yaş bir bezle yerleri ve halıların üzerini sii- mek kâfidir. Kabilse hergün yatak takımları de- gişlirmelidir. Doktor müsaade ederse, sıtarak, hastanın çamaşırlarını da de- giştirmek hastaya ferahlık verir. Her sabah saat yedide ve her akşam beşte hastaya termometre koyarak harareti- nin derecesini anlamak lâzımdır. Has- tanın sabah akşam ağzını temizlemeli sıkı sıkı gargara ettirmelidir. En ziya» de itina edilecek şey hastanın etrafın- da gürültü etmemektir. Sükünet has- te için en büyük ilâçlır, çünkü azar zar bile olsa uyuyabilir. Uyku ona en kuvvetli ilâçtan faydalıdır. Griplilere yapilâcak ilâç roalümdur, bol ihlamur içirtmek aspirin veya kinin: vermek, terlemek ilk yapılacak tedbir- Jerdir. Fakat bir parça hararet yüksel- | di mi 38 oldu mu hemen doktor getiri | mek ve söylediklerini tamamile yapmak! en birinci şarttır. Bütün bunları yaparken sabırlı ve mütebessim olmak lâzımdır. Hastalar umumiyetle hırçın olurlar. Hastaya çocuğa bakar gibi bakmak lâzımdır. Şekerli su İle gargara Fazla sigara içenlerin ağızlarındaki tütün kokusuna ve dumanın verdiği gıcıktan olan boğaz öksürüğüne karşı | dereec su içerisine katmalı ve bir çey- | günde üç defa şekerli su ile gargara) rek yirmi dakika bu suda banyo yap- yapılırsa fevkalâde faydası olur. Bu mevsimin İç sikıcı günlerinde kır- mızılı, yeşili, sarılı, beyazlı, ekoseden yapılan manto, elbise, bluz, çanta, şap- ka, eşarp, eldiven gibi şeyler karışık renklerile gözlere neşe vermektedir. Bİr kaç model dercediyoruz: 1,2 — Kırmızı yünlüden elbise. Ke- meri, kol kapakları ve yakası gri ile kır- mizi yünlü ekoseden yapılmıştır. Yaka- Kaşlardaki kepekler ! Bazı kimselerin saçlarından maada | kaşlarında bile kepek vardır. Çirkin olan bu halin'önüne geçmek için gece- leri yüz yıkandıktan sonra az miktar $i- cak su içerisine bir tutam bikarbonat dö sut atarak karıştırmalı. Bu su ile kaşlar güzelce yıkanıp silinmeli sonra bir pamuğu kolonyaya batırmalı ve kaşlara, şekil verilerek silinmelidir. Nişastalı banyo Vücudün cildinin yumuşak ve beyaz olması için haftada iki defa nişastalı banyonun çok faydası vardır. 400 gram! nişastayı az su ile ezerek bir banyo 37 | | malıdır. il K Za» ii a MR sı, ucu biri gri diğeri kırmızı iki 'pon- ponlu kordonia bağlanmıştır. Bu elbise ile giyilecek ayni ekoseden sade bir manto. Kumaş açık ve koyu gri büneler! Üzerine ince kırmizı kareli, ekose ince fanilâdır, Kemeri kırmızıdır. 3 — Yeşil yünlü elbise. Yeşilli siyah- Ji ekoseden cepleri, kol kapakları ya- pılmıştır. Ekoseden yaka hissini veren İsviçre keki o | (Gugelhopt) 225 gram tereyağ, 175 gram ince Ş€- ker, 500 gram un, 100 gram küçük dol- malık siyah üzüm, 100 gram çekirdek- siz üzüm, 50 gram portakal kabuğu Ş€- kerlemesi, 4 yumurta, bir çay fincanı süt, bir limonun rendelenmiş kabuğu, Üç tane acı badem üç kahve kaşığı ba- king almalı. "Tereyağını eritmeli, yumurtaların sa» | rısını şekeri karıştırarak ilâve etmeli, | un içerisine atılan bakingi elekten ge- | çirmeli ve şekerli yağlı yumurlaların | | içine atmalı karıştırmalı. Sütü, rende- | | lenmişlimon kabuğunu ince doğranmış portakal şekerlemesini, makineden geçmiş bademi ve hafifçe unlanmış | üzümleri ilâve ederek çırpmalı nihayet köpürtülmüş yumurta aklarını karıştı- Tefrika: No. 25 Kimsenin kuşkulanmadığı maceramı- zın böyle neticelenmesinden memnun olmakla beraber ruhumu mütemadiyen ezen bir şey var. Sebebi nedir acaba?. — Hayat hiç te güzel değil sevgili Şuşut!. Şuşut hayretler içinde kaldı. Şaşkın şaşkın: — Şikâyetler ağzınıza yakışmıyor. der gibi yüzüme bakıyordu. Evet hayat Şuşut için güzel olmıya- bilir, buna rağmen o bile şuradan bu- radan saadet kırıntıları topluyor. Fa- kat benim gibi zengin, güzel, zeki bir — İçim sıkılıyor Şuşut, bu basta- Yığım tedavi edilemiyecek. — Büşka arkadaşlar bulsanız. — Arkadaşlar mı?. Gülmekten katılıyorum. Fazilet, Mit hat, Emel gibi arkadaşları ben iyi ta- nıyorum. Onlar benden kaçmak için hayatın boşluklarına dalıyorlar, Te- melsiz saraylar kurmak hoşuma gidi- yordu, lâkin her defasında gözlerim yaşlı, enkazlarının küllerini kokladım, Arkadaş mı istiyorsun Şuşut?, Gel yi KIRILAN BEBEKLER Nakleden : Zeyneb İdil ne baştan arıyalım. Fakat artık bula- mıyacağımızdan korkuyorum. Can si- kıntısını arkadaştan başka giderecek ilâç yok mu?. Biraz da bu tarafi karıştıralım: Ev- velce, üniversiteye giden kız erkek ta- Jebelere imrenmiş bir iki hafta kadar felsefe şubesine devam etmiştim. Niha- yet büyük bir filozof olamıyacağımı anlayınca tekrar evime kapanmıştım. Gelelim musikiye: Piyanoyu bir üstat gibi çaldığım günler oluyor, fakat sa- atlerce, günlerce ardı arkası gelmiyen gamlar üzerinde çalışamıyorum; demek! ondan da ümit yok... Din mi dedin Şu- Şut? Kalbimdeki sönmiyen imanla ©- nun kucağına sığındığım günler oldu. Fakat dini de kendim gibi hüzünlü bu- luyorum, İnsan dünyada her genini | © kaybettikten sonra kendini dine vere- | bilir. Evet Allaha dua ediyorum, lâkin | | herkes gibi bana da saadet payımı ver- mesi İçin. Gece yatağımda aklıma parlak bir fikir geldi. Sabahleyin erkenden uya- nıp doğru babamın odasına gittim, Ba» bamı traş oluyordu. Saburlu ağn ile yel bir ampyeseman üzerine kendi kuma- şından küçük bir yakası vardır. 4, 5 — Kahve rengi, bej, beyaz, yeşil ekoseden elbise, Kemeri yeşlidir. Bu el- bise ile giyilecek kahve rengi manto, Yakası, kemeri, kolları ince nervürlerle süslenmiştir. Şapka ve eşarpı ayni eko sedendir. Masajın faydası Eskiden masaj yalnız zayıflamak'için yapılırdı: Halbuki şimdi masajın herke- se faydalı olduğu anlaşılmıştır. Munta- zaman ve uzun müddet devam edilirse masajdan iyi netice elde edilebilir. Zayıflamak için masaja haftada bir defadan başlıyarak tedricen ikiye çi- karılır ve devam edilmelidir, Yirmi beş yaşını geçtikten sonra on beş günde bir yapılan masaj vücudün inceliğini mu- hafaya eder, Kırk beşinden sonra kışın haftada iki yazın bi rdefa yapılan masaj vücudün porsumasına mani olur, rarak yağlanmış ve ortası delikli kek kalıbına dökerek orta sıcaklıkta fırın- da bir veya bir buçuk saat pişirmeli, Kalıptan çıkınca üzerine ince vanilyalı şeker serpmel Yl Gbi DZA, Moda haberleri Kostüm tayörler çok rağbet bul- muştur, Kadifeden, dradan, kalın ipekliden yapılmaktadır Açık renk elbise üzerine ko- yu renk iruakar manto, koyu el- Dise üzerine açık renk iruakar manto en çok giyilmektedir. 4 İç çamaşırlarında ince pliler, dar volanlar çok kullanılıyor. Bil- hassa ince ve dar valansiyen dan- telinden garnitürler cok beğenili- yor. * Şapkaları büyük vualetler konu k ve tülden * Yünlü dantelden bluz, elbi- se ve tünik çok rağbet bulmuştur. Yapma çiçek modası art far. Tayör severine, öğleden 80: ra giyilen elbisenin yakasına, ge- ce tuvaletlerinin göğsüne veya be- line mantoların kürkü üzerine iliş- tirilmektedir. 4 Onbeş yirmi sene evvel moda olan gümüş çanlalar gene moda- dir, — m | MUŞKULLERE CEVAP | Çabuk kırılan tırnaklar Kadıköy Caferağa Leman: 1 - larınızm çabak kırılması yumuşak olma- larından ileri gelir. Tırnaklarınızı ma- kasla kesmeyiniz daima törpü ile biçim veriniz. Tırnaklar sertleşir. Geceleri ya- tarken tumaklarınıza bir yağ sürünüz, Vazelin, badem yağı, hint yağı, zeytin- yağı her ne yağı olursa olsun tırnakları- mızı besler. 2 — Saçlarınızın fazla kepeğini şirtmek için saçlarınızı yıkarken şu id şampuan gibi kullanınız. Tırnak- 200 gram ispirto ile 200 gram arab sabunu bir eczanede yaptırınız. Bundan biraz saçlarınıza dökerek subun yerine kullanınız. Biraz su dökerek köpürtünüz. Köklerini ovalayımız, bol su ile çalkala yınız. Terazi yoksa.. Erenköy Saliha K: Evinizde terazi yoksa ölçüleri fincan, veya çorba kaşığı ile anlıyabilirsiniz. Bir çay fincanı kriste- lize şeker 225 gram, un 115 gram, süt 250 gram, tereyağı 230 gram, dövülmüş ceviz 115 gram, badem 140 gram çekir- deksiz üzüm 150 gram gelir, Bir fincan 8 çorba kaşığı alır. Bir çor- ba kaşığı da 4 kahve kaşığı ile dolar. Bir yumurta 50 ile 55 gram ağırlığında- dor, Bir yumurta büyüklüğünde tereyağı 50 gramdır. Bu ölçüler tabii aşağı yukarıdır. Tam ölçü değildir. naklarımdari öperek: — Böyle erken kalkman hangi hayı- ra alâmet? diye sordu. “ — Babacığım, bugünlerde kâtibeye ihtiyacın var mı? — Gene birini mi başıma belâ ede- ceksin?, — Evet. — Şartlarını söyle bakalım. — Bu sefer şart filân yok. — Kim bu nadir kuş?. — Ben. Babam kahkaha ile gülmeğe başla- dı. Her zamanki zevzekliklerimden biri zannetmişti. Onun gülmesine mukabil büyük bir elddiyetle içimin sıkıldığını, ve ancak bizi zengin eden ticarethane- de çalışmakla avunabileceğimi söyle- dim. O hâlâ gülüyordu. Eylâtlarının hislerini derin derin araştırmağa lüzum görmiyen babam için maddi mahru- miyetten başka can sıkan şey yoktur. Bir müddet hareketsiz durduktan 80n- ra Zi dileğimi sezmiş gibi birdenbi- — — Aytığın 4z geliyor galiba? Peki birkaç kuruş daha arttırırım.. dedi. | Onun safiyetini bozmamak için ben | de gülmeğe çalıştım, fakat gülemedim. | İ-O eliyle alnına vurarak: — Şimdi anladım dedi, arkadaşsız- | lıktan için sıkılıyor, bay Mehmedleri | eve davet etmemi İstiyorsun. Bu teklif babamın bana karği yapa cağı fedakârlıkların en büyüğü idi, şa- şırdım, jilet tutan elini öperek: — Sen benim için hiç bir şey esirge- miyorsun, fakat babacığım bu aklım- dan bile geçmemişti. Artık babam düşünmekten yorul- muştu. Yüzünü bir an için kaplıyan te- essürü arasından: — Demek hakikaten çalışmak isti- yorsun?.. diye sordu. Mahzun bakışlarının önünde azmim kırıldı, boynuna sarıldım: — Hayır, hayır çalışmak istemiyo- rum, yalnız şu son günlerde çok fazla sıkılmıştım da... — Hele şükür, çalışmayı sana yakış- tırmam Süzi, Bâbam galiba, yalnız bol para sarfe- dip, tembel kertenkeleler gibi uyuşuk, durmamızı bize yakıştırıyor. Şikâyetle- ! Timi uzun uzun dinledikten sonra beni | bir çocuk gibi kucağına oturtarak: İ — Can sıkıntısı iyi şey değildir Süzi, | dedi. Bu sene İstanbulda kış çok ola- cağa benziyor, birlikte bir bal ayı seya- hati yapmak ister misin?, Bal ayı seyahati mi? Aman Allahım! Dinlenmek istediğim şu günlerde Av- Tupânın mahşer gibi sokaklarında koş-| mak, geceleri operalara, dansinglere gitmek, bir dakika rahat etmemek... Hayır, hayır baba ben senden bu kada» | rı da İnstemedim. Mademki senden de hayır yok, ben de Emeli evlendir. i mekle meşgul olurum. . Meselâ bay Züh- tünün zengin oğlu Nedimi davet eder, Emelle tanıştırır, beraber gezer eğleni- riz. Biribirlerini iyice anladıktan son- Ta evlenmeğe karar verirler. Emelin çe- yizi ile de ben uğraşır, vakit geçiririm. Esasen Nedimi ilk gördüğüm gün Eme- le uygun bir hayat yoldaşı diye düşün- müş, kendisine inceden inceye arkada- şımdan bahsetmiş, hattâ bir iki resmi- ni de göstermiştim. Fakat mahcup Ne- dimin alelüsul yüzü kızarmış kaçamak- lı cevaplar vererek resimlere hatır için olsun bir defa bile bakmamıştı. Ne garip adam, sanki Emelden daha güzel bir kızla mı evleneceğini ümit ediyor? Maamafih hakkında bu kadar çabuk fena hükümler vermeyeyim. Bel- İ ki samimi olmadığımız için fikrini açık- ça söylememiştir. Bu defa büyük bir vasi sıfatile önüne dökülür gayeme eri" İ şirim. Esasen ben başkalarının saadet- lerini yapmak için yaratılmış bir mah- lükum. —15— Karlı bir gün öğleden sonra Hâleler ve Şuşutla beraber Hürriyetiebediye te- pesine kadar yürüdük. Yüzümüze çar- pan rüzgâr yanaklarımıza sıhhatli bir i renk vermişti. Bir gece evvelki ayazdan ! donan ağaçlar, saçaklar sanki husu- si kristallerle süglenmiş gibi idiler. (Arkası var)