16 Şubat 1937 —i.. tk bir bikâye Mısıra gilihiştim. Seyahati çök sev- diğim için, her sene bir tarafa gide- rim, Misır hoşuma gitti. Bir hatira olmak üzere, bir gün bir bedevi kışnı- #eti almak istedim, Herif bin türlü şaklabanlıklaria beni giydirdi. Çok yakıştığını, en yakın dostlarım bile bu kılıkta beni tamyamıyacaklarını söyledi. Pilhakika, aynaya obekınca kendi kendimi “tanımadım. Hem bedevi ki- yafeti bana çok yakışmıştı. İstanbul- da bir baloda bunu giyersem epeyce tesir yapacağımı düşünerek keyiflen» dim. Galiba Araba bolca para vermiş olacağım ki dükkândan çıkarken eli- me hediye makamında bir şişe tutuş- turdu — Şunu yüzüne sürdün mü, rengin de esmerleşir, bir bedeviden hiç far- Kedilmezsin. Bir gün tesirini muhafa- za eder, dedi, Otele geliyordum. Mısırda seyahat- ten pek memnun Olmakla beraber, Bedevi kostümü — San 11 amm Sahife VI Bütün neşesile gülüyor Çünki ağzında şiir kadar güzel dişleri var! Otelde Nemideden gelen bir mek- tup buldum. Okumadan cebime attım. O göce beni bekityen suadeti düşünü- yorlum, Sevindimden kendimden ge- çiyordül, O gece, Lüksörurt büyük mabedinin karanlığı ve sükütu içinde, o büyük taş heykellerin dibinde hep onu bek- iedim. Bekledim durdum. Gelmedi. Kihayet, bütün ümidimi kaybederek ötele dönüyotdum, Nil Kenarında, ye- re yatmış bir halde eşekçi arab gör- düm. İki kalır ile orada Lulsayı bek- liyordu. Arkasında (apk: benim bir gün evvel satım aldığım bedevi esvabı vardı, Bunu görünce, birdenbire aklıma parlak bir fikir geldi. Hemen srabın yanına koşarak avucuna bir kaç pa- ra sıkıştırdım ve neler istediğimi ona anlattım. Sonra odama koştum. Arka- ma bedevi esvabın: giydim. Yüzümü de mahud su İle güzelce boyadım. Ha- En kısa zamanda size de aynı parlak meticeyi kazandırabilir. RADYOLİN —— | e e 16 Şubat 1937 Salı İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: | Plâkia Türk musikisi, 12,50: Hava- | dis, 13,05 Muhtelif pik neşriyatı, 14 —a BORSA| Istanbul 15 Şubat 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) e Esham ve Tahvilât > İst. dahili ©“ 96,— İş B. Hamiline 10,- Akşam neşriyatı: 17 Üniversiteden Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— naklen inkılâp dersleri, Yusuf Kema! | istikraz 98,50İT.C. Merkez Tenğirşenk, 18,30 Plâkla dans musiki-| Ünltürk” O 21,50) Bankas 96,50 si, 19,30 Konferans: Eminönü Halkevi | O» |. 20:55) Anadolu his. 24,50 neşriyat kolu namıza bay Nusret » MM 200) Telefon 6,50 20 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafın- | Mümessil 1 41,90) Terkos 11,50 dan Türk musikisi ve halk şarkıları, » N 39,15 Çimento 14,50 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söy-| » N İtihat değir. 10,90 lev, 20,45 Vedia Riza ve arkadaşları tx- | İş Bankas | 10,— Şark O» 110 rafından Türk musikisi ve halk şarkı- Para (Çek fiztleri) | ları: Saat ayan, 21,15 Şehir Tiyatrosu | Pari, © 37059751 Pağ (2277 operet kısmı tarafından <Üç Saate | londra 616,50 Berii : ye 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve er- | Nev'York 735,— pe tesi günün programı, 22,30 Plâkla 50- | Mane, 1509,— Mi « Opera ve operet parçaları, 23 Son'| Anna gese's0) zelrsd | 46310 MAİ arayin Mile İİ 48.) Ze AS, Müntahap Brüksel | 470,80) Pengo oo 438 — tiyatrosundan nakil, Peşte (5495) büyük bir derde çatmıştım. Âşık ol- muştum. Burada Luksorda Amerika- N bir ana kız tanıdım. Kız son dere- cede güzeldi, namuslu ve ciddi idi. Bir kaç gün içinde bu kızı çıldırasıya sevmeğe başlamıştım. Halbuki ben se- nelerdenberi nişanlıyım. oAflelerimiz küçükken bizleri sişanlamışlar işte. Nemide fena bir kız değildi ama her nedense kendisini pek sevmiyosdum. Hele bu Amerikalı kızı tamdıktan dum, Genç kız geldi. Hiç bir şey far- ketmedi. Arap ona rahatsızlığından bahsetti ve beni göstererek, yerine beni bıraktığını söyledi. Luisa lâkayd bir nazarla yüzüme baktı, Yürüdük. Nilin karşı sahiline geçmek için kayığı bindik. Genç kız bu sabah o kadar güzeldi ki kendimi klkaten beni kim olsa tanıyamıyacak. | yayanın bir hale gelmiştim. > ” Arabın yanında Iuisayı bekliyor- Halkevlerinin yıldönümü Beyoğlu o Halkevinden: o Halkevleri- nin yıldönümü münasebetile 21/2/937 pazar günü akşamı saat Zİ de evimizin gösterit salonlarında tören yapılacaktır. Bu tören bütün yurddaşlara açıktır. Progrem: 1 » İstiklâl marşı, 2 - Söy- lev (Evimiz başkanı Ekrem Tur tarafın dan), 3 - Konser (Evimiz müzik şu- besi üyeleri tarafından), 4 » Spor göste- rileri (Evimiz spor şubesi 20,30 Wagmerin «Tannhaüser> operası. icaret zahire borsa Operadan nakil, Juan les Pins (235,1) Ti t ve zahire st «<Opâra Viyana (506,3) 23,20 Piaxist «Attilio Burgnoli> nin bonseri. Hamburg (831,9) 21,10 en yeni operetlerden müntahap parçalar. Dans Musikisi -Breslav (315,8) saat 23,35 - Tuluz un 23, pamuk 2 3/4, nohut 6, susam 10 1/4, fasulye 7, iç ceviz |, iç findik 6, yulaf 13 174 ton. İhracat: Yoktur. 2 — Satışlar; sonra ondan bütün bütün uzaklaş- miş gibiydim. Otelde Amerikalı kadınların bir tez- keresini buldum. Onlar deve yarışla- rına gitmişlerdi. Benim de oraya gel- memi istiyorlardı. Hemen bir otomo- bile atlıyarak oraya koştum. Lulsa büyük bir şevk ve heyecan içinde bu garib yarışı seyrediyordu. Yerinden fırladıkça, eğilip baktıkça bana sürünüyor, saçları yüzümü ok- şuyor ve beni bütün bütün çileden çi- karıyordu. Bir aralık yanımıza bir eşekçi arap yaklaştı. Genç kız ertesi sabah saat sekizde otele esini ona tenbih etti — Firavunların mezarlarına gidi- yorum, dedi, Fakat annem Luksorda Kalacak, Siz de ona refakst edersiniz. B:n de mezarları görmek ister. dim... — Siz gittiniz! Hem, alın- na, ben yalnız gitmek iste- lde yalnızlığı severim Israrn cesaret edemedim, Ertesi günü onunla başbaşa çölde gezmek saadetin: nail olacak arsba imrene $mrene baktım. Yarıştan çıkdığımız zaman, son bir teşebbüste daha bulunmak istedi — Sizi yalmz görmek, bir şeyler söylemek isterdim... Nerede, ne vakit sizi görebilirim? dedim, — Bu gece, geç vakit, Luksor ma- Dedinde... zor zaptedeceğimi hissediyordum. Kararımı vermiştim. Yalnız kaldı- dan), 5-Temsil, Komedi (Evimiz gösterit şobesi üyeleri tarafından). ğım zaman, kalbimi ona tamfmen açacaktım. O da beni seviyorsa Nemi- de ile nişanımı bozacak, Luisayı ala- | eysaf ve temiz bakışından eser kak caktım. mamıştı. Karşı sahile çıktığımız zaman Luf- Maamefih onun bü hali bende bir sa sordu: aksi tesir yapti. Kalbime doğru bir — Senin adın ne? soğuk his yayıldı. Şimdi yeni bir ka- — Mehmed bin Ali dn karşısında bululuyor gibi oldum. Yardım eltim, katıra bindi. çö. | Korktum. Tün taşlık arazisi üzerinde, şubat Luisanın başı binim başıma yek- Jaşmıştı. güneşinin harareti altında yürümeğe başladık. Bir müddet sonra Luisa: — Mehmed, dedi, yardım et bana da ineyim, Yoruldum. Şuraya, gölge- ye oturalım. Biraz dinleniriz. Sen de bana bir hitüye söylersin. Yahut bir arap şarkım okursun. Arap şarkıları pek hoşuma gidiyor”. Gözlerim çöle daldı: — Sana hayatını hikâye edaim gitti, dedim. Ben şurada, çölde, bir çadır altında otururum. Ailem çok eski ve muhterem bir alledir. Damarları- mızda asil bir kan vardır, Fakat fa- kir düştük. Onun için, bugün beni karşında bir hizmetçi gibi görüyor- sun — Ben de çölü severim, Mehmed. Çölde yaşamak istersem bana çadı- rında yer verir misin? — Beni çadırına alır misin? Çölde, seninle yapayalnız kalırız? diyordu. Hayretler içinde kalıyordum, âdeta bir nefret ve isyan hissediyordum. Ayni zamanda içinde yakıcı bir kıs- Kançlık vücut butvyordu. Kıskandı- ğım adam da bendim, O dekikada tem- sil ettiğim arap'gıncini “ kıskanıyor dum! Luisayı Kollarından «tuttum. Kıza- cak, İtirez ve isyan edecek zânnedi- yordum. Hayır. O kendisini terkedi- yördü, Titriyor, kezik kesik nefes ali- yor, aşk höyecanlarına tutuluyordu. 'Ben de kendisini hep böyle bir vaziyet içinde tahayyül etmiştim, böyle bir dakikanın hulülünü beklemiştim. Fakat duyduğum arzuyu ve aşkı tatmin edecek yerde, onu şiddetle in- tm. Kendi kerdime karşı duyduğum kıskançlık beni aşktan kurtarmıştı. — Haydi artık dönelim, sitti, dedim. Allah geceyi çölde geçiren kâfirleri cezaya çarptırır! Hikâyeci Şimdi tatlı fakat biraz boğuk bir sesle söz söylüyordu. Gözleri hiç ta- rımadığım bir ifade almıştı. Bildiğim (328,6) 1 - Londra (Kısa dalga) 18,50 17 Şubat 937 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı 1230: 'Plâkla 'Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif pâk neşriyatı, 14 Son. tohumu kilosu 9 kuruştan, afyon iane : kilosu 460 karuştan 530 kuruşa kadar, Akşam neşriyatı; 17 Üniversiteden yapak Anadol kilosu 63 kuruştan 65. naklen inlalâp dersleri Yusuf Kemal | kuruşa kadar, peynir beyaz kilosu 42 Tengirşenk, 18,30 Plâkla dans musi- | kuruş 37 paradan 43 kuruş 20 paraya kisi, 19,30 Konferans: Doktor Salim Ah-| kadar, ozerdeva derisi çifti 5050 ku- med mevsim hastalıkları, zatürree, 20 Sadi ve arkadaşları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45 Türk musikisi heyeti, saal ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajnas ve borsa haber- leri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkir sololar, opera ve operet parça- 1.01, 23 Son, Tuştan 5800 kuruşa kadar, sansar de- risi çifti 3000 kuruştan 4600 kuruşa ka- dar, tiki derisi çif 480 kuruştan 2000 kunduz derisi çifti 1000 YENİ NESRİYAT; 3 — Telgraflar: : Londra Misir Lâplata şubat tabruli YEŞİLAY korteri 24 Şi. 3 Peni Ki. 3 Kr. 44 Sa İçki düşmanları tarafından çıkarılan «Yeşilay mecmuasının 50 &i sayın çık- mıştır. İçinde içkinin insan vücüdünde yaptığı tahribatı anlatan istifadeli yazı- lar vardır, . MAÇA KIZI Puşkinin en mühim ve en enteresan eserlerinden biri, Maça Kızı ismindeki romanıdır. Puşkin hakkında yazdığı dikkate değer kitabile bize klâsik Rus edebiyatını tanitan Hasan Âli, bu defa da, Vasıf Önatla birlikte Puşkinin bo eserini dilimize çevirmiştir. Puşkin me- raklılarına tavsiye ederiz. mili tonu Vİ Ster: 7 1/2'Şi Ki 7 Kr. 23 Sa, Anvers arpa Lehistan şubat, mart tahmili 100 kilosu (22 B. Frank Kü 5 Kr. 20 Sa, Liverpal buğday mart tahmili 100 ibresi 8 Şi 8 1/2 Pe, Ki 5 Kr. 94Sa., Şikago buğday Hartvin- ter mayıs tabımili buşeli 137 7/8 sent Ki 6 Kr. 39 Sa, Vinipek buğday Ma nitoba mayıs tahmili buşeli 153 sent Ki 6 Kr. 04 Sa, Hamburg &ç İındık Giresun derhal tahmil 100 kilosu 153 R. Mark Ki. 77 Kr, 81 Sa, Hamburg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kiloru | 152 R. Mark Ki. 77 Kr. 30 Sa - KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ No 107 Rüstem meyhanede kendi kendine konuşurken, kapıdan kavuklu bir baş göründü: iü Rüstem: : — İspanyaya gelmeden şarabın ta- dını bilmezdim. Burada şarabın da, af- yonun da hattâ üzümün de lezzetini öğrendim. Buradaki bağların üzümle- ri bile insanı sarhoş ediyor.. çileden çi- karıyor. Ayşenin gözlerini ve konuşma- | nıyamadım. Acaba kimdir? sını çok sevmiştim. Onu darıltmasay- Diye mırıldanırken, boğuk bir ses dım, dudaklarımı kara, sehhar gözleri- | işitildi: — Rüstem. burada musın sen? layıp öpepektim. Ah Habibe! Seni de | (© Rüstem başmı kaldırdı. böyle bir kerecik olsun kucaklayamadı- Gene tanıyamadı. ıma ne kadar yanıyorum. Ne kadar t-| ©. Beri gel biraz. görmüyor gözle Mihsiz bir erkekmişim ben. iz « Şarabını içti. — m sarhoşsun galiba? Gözlerini kapıya dikti: — . i — Hangi dala el uzatsam, kuruyor... İri boylu bir Türk denizcisi topa — ga başladım. | © yeni lü tanımadın mi be?. Daha küçükken de böyle idim: İstan- gül 5 buldaki sevgilimi de bir defa kucak- m m lamadan kaybettim. Cezayirde bir ü : iS, Tunus dilberi sevmiştim. koklama- üsmen e çile dan elimden aldılar. Ayşeyi de elim- | “© bei Bİ Ağ lan; den kaçınrsam yanarım. Fakat, ne de ani içeceğiz. olursa olsun, onu darılsa da, kıskan- şacak arıyordum. seslendi: sa da boynuna bir kerecik sarılıp kol- Meyhaneciye e larımın arasında sıkacağım. Onu ka- — Bir bardak getir buraya... çenıyacağım, Meyhaneci boş bir bardak getirdi, — Bu adam yabancı değil ama. ta-. Rüstemin önünde testi ile şarap du- rTüyordu. Meyhaneci bardakları şarapla dol- durdu.. geriye çekildi. Rüstem sordu: — Nereden geliyorsun, Hüsmen? — Hüsrev reis ile bir kaç adamın- dan başka kimseler yoktu. — Bu akşam önünden geçtim de. ayağım girmedi bir türlü oraya. Ne isabet olmuş. — Niçin?.. Hüsrev reisle aranızdan kara kedi mi geçti? — Evet. Hem de bir tane değil. sürü ile kara kedi. — Tuhaf şey! Bugünlerde kiminle konuşsam, bana Hüsrev reisin aley- hinde söylüyorlar.. — Söylenenleri dinlemedim ama. ne duydunsa muhakkak hakikattir. — Nereden biliyorsun? — İçime doğdu. Hüsrev reis çok | kötü yürekli ve kötü yaradılışlı'bir adammış, Topal Hüsmen önüne bakarak şa- rabini içti, Rüstem sözüne devam ederek: — Kemal reis gibi herkesin sevdiği bir deniz kartala kıymak istiyen bir adam hakkında ne söyleseler ye- ridir, Hüsmen! — Buna ben hâlâ inanamıyorum, Rüstemeiğim! Sahiden Kemal reisi —Onu bilmiyerek darılttım Hüsrev mi öldürtmek istemiş? — Kimdir bu kadın?.. Söyle bakar — Şüphe mi ediyorsun be? Herifin | yım bana! hançerini elinden almasaydım, Ke Rüstem saklıyamadı: mal relsin kalbine saplıyacaktı. Hem — Ayşe, dedi, onu belki sen de tas de kaç tane şahid var... nırsn? z — Şimdi inandım. Haydi birer ta- Topal gemici birdenbire şaşaladı: * ne daha içelim. — Vay, sen onu mu seviyorsun? 'Bir kaç saniye sonra, Topal Hüsmen —Evet. O Endülüs dilberi benim sordu: kalbimi çaldı. boş bir su küpü gibi — Sen bu vakite kadar burada ne- | yaşıyorum bugündenberi. den oturuyorsun? Hüsmen cevap vermedi. < — Derdim var.. > Başını önüne iğerek türkçe şarkılar — Paranı mı kaybettin? söyler gibi, mırıldanıyordu. — Haydi be! Bırak şu gevezeliği. Hüsmenin söylediği şarkılar arasın- paranın ne kıymeti var?! da ancak kelime halinde şunlar an- Hüsmen güldü: iyordu? > — Paradan değerli ne var dünya «— Benim gönlüm onu seçti. vay da? Canını kaybettin desem. yaşıyor- | vay? Atı alan, yolu geçti. vay vay!» sun! Nedir bü kaybolan şey. Hüsmen ne demek istiyordu? Rüstem içini çekerek, bir kelime ile Rüstem güzlerini araladı: cevap verdi: — Ne diyorsun, Hüsmen? Atı alai — Kadın. kim?.. Yolu geçen kim?. Kimden' — Kadın mı? bahsediyorsun? i Ve kahkahayla gülerek şarap ka | Hüsmen elindeki bardağı hiddetle dehine sarıldı: yere vürdü: — Ayol İspanyada bundan çok ne | ( — Kimden mi bahsediyorum? Hüs. var?! Birini kaybedersen, onunu bir- | zev reisten, Anlamadın mı hâlâ? den bulursun! Ben de mühim bir der- Güver mii — Hangi atı aldı 07.. — Bundan büyük derd olur mu? | — Senin sevdiğin atı... sevdiğim, hoşlandığım bir kadın huy. | Rüstem sendeledi: gün bana iltifat etmedi, — Ayşeyi mi? — Sebebi? (Arkası var) didi 9 yi Gi