15 Şubat 1937 SİYASİ İCMAL © Almanyanın yeni kararları Almanyanın devlet şefi M. Hitlerin son nulkunda Versay muchedesinde umumi harbin çıkmasından mesul ve kabahatli olan tarafın Almanya oldu- ğunu tesbit eden hükmün şimdi bu devlet tarafından diğer âkid 16 dev- lete danışmaksızın ilga edildiğini ha- ber vermesi bidayetle Almanyanın $8- refini gözetmek için yapılığış bir ha- reketten ibaret zannedilmişti. Pakat şimdi bu maddenin ilgasın- den çok mühim neticeler doğacağı | anlaşılıyor. Mademki Almanya umu- mi harpten kabahatli ve mesul değil- dir. O halde bu kabahatin bir nevi cezası olarak kendisinden iki milyon. kilometre murabbat yer tutan ve on beş milyon nüfusu ihtiva eden ve uğrunda Almanyanın altmış milyar marklık sermaye yatırdığı müstemle- kelerinin de alınması haksızdır. Mademki harbin çıkmasından AL manya mesul değildir. Bu harpten do- layı Fransa ile Belçikanın erazisinde vukubulan tahribat ile İngilterenin ve diğer deniz devletlerinin uğradık- ları bahri hasar ve diğer zarar ve 2i- yanları tamir ve telâfi için tamirat namı altında bu devletten büyük ve küçük bütün galip devletlerin aldık- ları milyarlarca mark tutan harp tazminatı da haksız olarak alınmıştır. Binaenaleyh haksız alınan müslem- lekelerin ve tamirt bedelinin ve buna STENOGRAFİ YÜZ YAŞINDA Stenografi çok eski bir yazıdır. Am- ma on dokuzuncu asırda «geliştir bu sene İngilterede stenografinin yü- İlk stenografi usulünü 1837 de Sir İzak Pitman neşretti. 3000 nüsha basılan bu eser bir haf- ta zarfında satıldı, Ancak 1890 da Pitman usulünü resmen kabul ettir- di. Bir gün İngilterede stenografi sis- temi 1837 de Sir Pitmanın bulduğu usuldür. MİLYONLARCA KİŞİNİN ASAYİŞİ Londra emniyet müdürlüğü kralın taç giyme merasiminde boş durmıya- cak. Milyonlarca seyircinin asayişi ile yirmi beş bin polis memuru me$- gul olacak. Bu yirmi beş bin kişinin şefi de geenral Whiteheaddır. General o günü, bilhassa kalabalıkta dolaş mağa idmanlı bir kısrağa binecek ve bu yirmi beş bin polis memurun- dan başka, milyonca kişiye de neza- ret edecektir. YİRMİ SENE SONRA... Yirmi sene Sibiryada menfa haya- ta süren otuz Iki Macar esiri memle- ketlerine döndüler. Bu otoz iki kişi Macaristanın yabancı devletler eline geçliğini sanıyorlarmış. Bunun için de menfada kalmağı tercih etmişler. Ancak yirmi sene sonra Macarista- nın yerinde durduğunu öğrenmişler de memleketlerine dönmüşler. Bu otuz iki kişlden yalnız birisi karısını bulmuş. Yirmi senelik has- retten sonra karı kocanın buluşması çok heyecanlı olmuştur. Cennetten Ramazanın on beşi, iftar vaktine yarım saat var. Bahçesinin çardağı altında, önünde rakı tepsisini kur- muş bir keyif ehli, kerahet vakti di- yip, bir iki kadeh çakıştırıyor. Bir aralık uzakta bir kalabalık gö- rünüyor, bir cenaze alayı... Eyvahi.. Ramazan âkşamı rakıyı çakıştıran zat, şişeyi mözelerini otlar arasına saklıyor, cebinden tesbihini çıkart» yor, başlıyor çekip duz etmeğe. Cenazeyi taşıyanlar oçardağın ö- nünde duruyorlar, Biri keyif ehline yaklaşıyor: — Sayın bay. diyor, çok geç kaldık. Orucumuzda var. İzin verimen ©e& izi buraya bitakalım, yarın lip alırız. yit ehli izin verir. Tabutu tara, © de rler, Babacan gene başlar ça» kışlırmağa... Fakat tabutun önünde yiflenmek kabil mi ya?... Kalkar benzer hariçteki Alman tebaasının. ve şirketlerinin imtiyaz ve mülklerinin ve nice nice diğer haklarınn tamamile kendisine iadesi lâzımgelmektedir. Yani tazmin ve tamir ve iade sırası şimdi galip devletlere gelmiş bulunu- yor. M. Hitlerin harici teşebbislerde sağ âli bulunan M. Ribbentrop Londraya döndükten sonra Almanyanın aslan payı İngiliz imparatorluğunun elinde bulunan müstemlekelerinin iadesi ne- den tcap eylediğini İngiltere hariciye nezaretine anlattı. Tamirata ait tediyatın teminatı bu- lunan Almanya devlet demiryolları ve Almanya devlet bankası üzerinde | galip devletlerin kontrol ve idare hak- ları ve merkezi İsviçrede Balde bulu- | nan beynelmilel tediye bankasının | mezkür müesseseler üzerindeki alâka- | ları M. Hitlerin yeni emirnameleri e kaldırıldı. Almanya galip devletler arasındaki harp borçları işleri ileride neye bağ- lanırsa bağlansın Almanya arirk la- mirat diye bir şey tanımıyor. Şimdiye kadar verdiği paraları istirdat hakkı- nda muhafaza ediyor. Belki de bu- nu müstemlekelerin iadesi ve iktisadi müsdadelerin göslerilmesi işinde pa- Barlık vasıtası sayacaktır. Silâhlı AL manya kendisini vaziyele hükim gö- rüyor. Feyzullah Kazan FARE HÜCUMU Varşovada görülmemiş bir hadise Âyan binasının gece bekçisi, ' bir gece tuhaf tuhaf gürültüler duyuyor, Bu gürültülerin bodrumdan geldiğini anlıyor. Bir kapıyı açıyor ve yüzler- ce farenin kaçıştığını görüyor... Der- ken fareler çoğaldıkça çoğalıyor. Bin- lerce ve binlerce fare ortalığı kap- yor. Bekçi şaşırıyor, »tfalyeye haber ve- riyor. İtfaiye bodruma zehirli gaz sıkıyor. Bir saat sonra 5.000 fare ölü- sü sayıyorlar. Hadise bu kadarla Kalmıyor. Bir kaç gün sonra, binlerce farenin Fran- sa selaretini istilâ ettiği haber alı- nıyor. Fareler kıymetli bir Goblen halısını didik didik etmişler... İtfaiye oraya da yetişiyor, orada da fareleri imha ediyor. Bu akınm aereden geldiği tesbit edilememiştir. SATILAN ADALAR Geçen sene İngilterede yirmi dört ada satıldı. Fakat bu yirmi dört ada- ya yüzlerce talib çıktı. İngiltere, İskoçya İrlanda sahilleri küçük küçük adalarla doludur. Bu adalrı da İngiltere çok ucuz satar. Meselâ Edermiş adasıdört hektar- dır. Bu ada 1200 İngiliz lirasına sa- tıldı, İçinde şatosu, bol ar hayvanları olan beş adada 4000 er liraya satıldı 250 hektarlık, kuşu bol Şlon adası da, içindeki büyük bir evi ile 1,750 liraya elden çıkarıldı. Görüyorsunuzya, yer ği hâ- 1â Robenson Kruzoeler vardır. koğulmuş ve bir tekme ile tabutu yokuştan de- rey yuvarlar. ... Ertesi sabah şafakla cenaze alayı- na gelirler. Amma tabut meydanda yok. — Sayın bay, nerede tabut? Keyif ehli babacan esrarengiz bir tavırla: — Siz gittiniz, ben dunya başla dım, gökten nur ni el uzandı ve ölüyü gök yüzüne kaldırdı. Cenazeye gelenler hemen babaca- nın önünde diz çökerler ellerini öper- ler... Tam bu sırada, dört beş köylü tabutu sürükleyerek getirirler. Her- kes şaşırır, “a'nız bizim babacan hiç istifini bozmaz: — Rey külhani hey, der, kimbilir gök yüzünde ne kabahat ettin ki, seni gerisi geriye yolladılari TÜTÜN IHRACATIMIZDA BÜYÜK Bu sene geçen seneye nisbetle 25 milyon lira fazla h- racat yaptık. Bilhassa tütün, fındık, tiftik gibi muay- yen ihracat maddelerimiz, flat ve mikdar itibarile geçen seneye nazaran daha çok satılmıştır. Bunlardan her hafta, umumi olarak «Haftalık Piyasas sütununda kısaca bahsetmiştik. Şimdi, flat itibarile iyi satılan ihraç mad- deleri üzerinde bir kaç tedkik yazısı yazmağı faydalı bulduk, bunlardan ilk olarak tütünden bahsediyoruz. 836 senesinin on ayında, 15 milyon 188 bin kilo tütün sattık. Bu mikdar, 15 milyon 476 bin 906 lira tutmak- tadır. Geçen seneyse 11 milyon 780 bin lira kiymetinde 13 milyon 914 bin kilo tütün ihraç etmiştik. Demek olu- yor ki, 936 senesinin on ayında tütün ihracatında bü- tün geçen senenin satışma nisbetle 4 milyon lira kadar bir fazlalık vardır. Bu fazlalık, bu sene tütünlerimizin dah iyi bir piyasa bunlmasından ileri gelmektedir. Muh- telif tülün mıntakalarından son gelen haberlere göre, 936 senesi mahsulünden hiç bir tarafta stok mal kal mamıştır. Bütün mallar satılmıştır. Mahsulün mikdarı 55 milyon kiloydu, 938 senesi mahsulü daha fazla tut- maktadır. Yapılan tahminlere göre 65 - 66 milyon kiloyu bulacaktır. 936 senesinde, 935 senesi mahsulü satılmıştı, Bu sene de geçen senenin mahsulü satılacaktır. Yeni senenin piyasası, ilk defa olarak İzmir mıntakasmda açılmıştır. Şimdi sıra Karadeniz ve Marmara mınlakalarına gel- miştir. Karadeniz mıntakasında tütünlerin dizi işleri yeni bitmiştir. Bir kaç gün evvel, Karadeniz mıntaka- sında da fiatler açılmıştır. Bu mıntakanın rekoltesi 20 milyon kilodur. Marmara mıntakasında henüz bir hare- ket yoktur. Alâkadarların söylediğine göre, bu mınta- lanşmıştır. Bu muntakanın rekoltesi de 14 milyon kilo- yu bulmaktadır. NERELERE TÜTÜN SATTIK: 936 senesinde en ziyade ihracat yaptığımız memleket Almanyaydı. İkinci derecede tütün müşterimiz Amerika, üçüncü derecede de Çekoslovakyadır. Bundan başka, piyasamızdan, Fransa, Polonya, İtalya rejileri de mü- him mikdarda tütün almışlardır. Son günlerde Ameri- tröstü namına bir Amerikalı şehrimizde bulunmaktadır. Yine İngiliz sigara fabrika- ları hesabına da bir İngiliz, İstanbul piyasasını tedkik ettikten sonra İzmire gitmiştir. Son ticaret anlaşmalarında tütünlerden bir kısmının işlenmiş olarak ihraç edilişi, memleketimizde tütün işçi- liğini artırmıştır. 200 bin kilo tütün sattığımız için aylardan beri tütün depoları bu işle meşguldü. Çekoslovakya ile olduğu gibi, bütün anlaşmalarda bu cihet tatbik edildiği takdirde, memleketimizin işsizlerine yeni bir iş sahası daha açıla- caktır. Bu mesele hakkında tütün tacirlerinin fikirle- " ebedi surette Sofya gazeteleri, halk arasında bü- yük bir alâka uyandıran garip ve a- cıklı bir vakadan bahsediyorlardı. Ve ka şudur: Yirmi sene evvel Rusyada ihtilâl başladığı zaman Lidya Ermenenko adında bir Rus kadını kocasını kaybet- 4 miş ve muhaceret seline kapılarak bir- * çok Ruslarla beraber iptida Türkiyeye, oradan Bulgaristana gitmiştir. Lidya dan seneler geçmiştir. Lidya; eski bir zabit olan kocasının Bilhassa oÇekoslovakyaya 1 milyon - IR CANLILIK VARDIR Bu sene 710 ayda geçen senenin 12 ayından 4 milyon lira fazla satış yaptık Tütüncüler, ihracatı bir kat daha artırmak için Tütüncüler Birliğinin bir an evvel kurulmasını temenni ediyorlar rinden istifade etmek faydalıdır. Herşeyden evvel Tür- kiyede de modern tütün depoları yapmak lâzımdır. Halbuki mevcud depoların ekserisi Boğaziçi yahların- dan harab saraylardan ibarettir. Yalnız son senelerde Ortaköyde iki, Galatada bir modern tütün deposu yas pılmıştır. Bir de Paşabahçede yeni bir depo yapılmak- tadır. Bundan başka inhisarlar idaresi de Şemsipaşada mevcud tütün depolarından, daha mükemmel bir depo yoptırmak için bütçesine tahsisat koymuştur. Yeni depolar yapılır, amele işleri tanzim edilirse, tütün işleme işi tamamile Türkiyede kalabilir. ri İHRACATI ARTTIRMAK İÇİN NE YAPMALI”. Bu sene geçen seneye nisbetle dah fazla tütün sattı- Eımızı, yukarıya memnuniyetle yazdık. Vakın bu seneki ihracat bizi memnun edecek derecededir. Fakat bunu kâfi görmek doğru değildir. Çünkü komşu memleket- lerin ihracatı bizden fazladır. Meselâ: Yunanistanın 936 senesindeki ihrecatı 55 milyon kiloyu bulmuştur. Diğer taraftan Bulgaristan Almanyaya tütün satmak için daha esaslı anlaşmalar yapmıştır. Bizim de komşu memleketler kadar tütün satmamız kabildir. Bunun için neler yapmalıyız? Bunun İçin hatıra bir çok projeler gelmiştir. Bunlar- rak ettiği bu şirketin, henüz tütün ihracatında bir muvaffakiyet! görülmemiştir. Şirket yeni yeni depolar açmak ve hazırlıklar yapmak suretile, İleride büyük işler yapacağını ifade etmektedir. Projelerden biri de, tütüncüler birliği kurmaktan ibarettir, Vaktile tütüncüler birliği yapmak için, 'Türko- fiste bir komisyon toplanmıştı. Komisyon birliğin ni- zamnamesini yapmış, iktisad göndermiştir. Tütün tacirlerinin fikrine göre, bir an evvel birliği teşkil etmek lâzımdır. Birlik herşeyden evvel tütün tacirleri arasında tesanüdü temin edecektir, Bugünkü tütün satışları şeraiti, tütün tacirlerinin toplu olarak hareket etmesini icab ettirmektedir. Meselâ: Ecnebi rejilerinin açtığı münakasalara iştirak etmek, büyük taleblere karşı el birliği ile hareket etmek le ea eee çare yoktur. Halbuki ortada böyle bir topluluk olmadığından, memleketimize gelen bir firmaya, ucuz tütün vermek için, yerli tüccar biribirlerile rekabet etmektedir. Bu yüzden tütün fiat leri düşmektedir. Diğer taraftan da, ecnebi firmaları, ucuz tütün almak için, aralarında birleşmektedirler. İhracatı artırmak için, Yunanistanda olduğu gibi tütün sattığımız yerlerde tütün ajanları bulundurmak ve yeni yeni piyasalar bulmak lâzımdır. Tütüncüler bir- liği kurulacak, olusra, en mühim piyasa yerlerinde tütün ajanları bulunduracak, ve bu sayede tütün istih- baratını temin edecektir. —H. A, Bir heyelân 20 sene biribirlerinden haber alamıyan karı koca Tam birleşecekleri sırada bu sefer Kireçburnunda birtepeden taş ve toprak dökülüyor yol üstünde birikmektedir. Heyelân devam ettiği için tepeden dökülen taş- lsr ve topraklarla yolun kapanması ihtimali vardır. Mamafih henüz yol kapanmış değildir. Otobüsler bu yol- dan geçip gitmektedirler. larında gene para toplamışlar ve kadı- ni yola çıkarmışlardır. Lidya, bir yük vapurile uzun seyahatten sonra iptida San Fransiskoya, oradan Santa Moni- kaya gitmiştir. Fakat burada kocasının ihtilâl esnasında öldüğünü zannedi- yordu. İhtiâlden sonra yaptığı tahki- katta hiç bir tarafta kocasının görül- memesi bu zannı kuvvetlendirmişti. Rus kadını geçenlerde bir sinemaya gitmiştir. Sinemada gösterilen Ameri- kan filmini seyrederken figüranlar srâ- sında kocasmı görmüştür. Aradan 86- neler geçtiği için eplce değişmişol- makla beraber kocasını derhal tanımış" tir. Filmi birkaç defa seyredince buna hiç şüphesi kalmamıştır. Kadın fakir olduğu için Sofyadaki Rus mültecileri aralarında para top- lamışlar ve kadının kocasını gördüğü filmin kumpanyasından bu figüran hakkında malümat istemişlerdir: Altı hafta sonra gelen cevapta figü- Serej Tanım Serg Ermenenko adında bir Rus olduğu, Hollivut yakınındaki Santa 'Monika'da oturduğu bildirilmiştir. Ka- dın bununla iktifa etmemiş, Bulgar po- Yisi vasıtasile Amerika golisine müra- caat ederek tahkikat yaptırmıştır. Ge- len cevaptan figüranın hakikaten ko- cası olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine kocasının verilen ad- resine mektup yazmıştır. Serj karısına hararetli bir cevap vermiş ve kendisini yanına davet etmiştir. Yalnız göndere- cek parası olmadığından hemşerilerin- den para tedarikile yola çıkmasını bil- dirmiştir. hstalanıp tedavi için bir hastaneye gir. diğini öğrenmiştir. Bu sırada Serj hastanenin pencere» sinden dışarıya bakıyordu. “Taksiden inen karısı olduğunu derhal tanımış v6 © sırada vukua gelen kazayı da gör müştür. Zavallı adam bu felâket kar- şısında sersemlemiş ve o sersemlikle pencereden düşerek parçalanmış ve öl- müştür. Talih, 20 sene biribirinden ay» nlan bu çiftin birleşmelerine son dâ» Sofyadaki diğer Rus muhacirleri ara» kikada yardım etmemiştir.