Merak bu ya. Büyük caddemizde bir otel açıldı. Bu otelin kapısında iki yafta var: Beler 0- ieli, Altında da şöyle yazılı: Brasserie Restaurant, Bu yaftalar yapıştıktan iki gün son- Ta, alt kısımları bir siyah bezle örtük dü, Merak bu ya sordum: Neden bu?.. Brasserie, Restaurant, kelimelerine sinirlenenler olmuş. Üç günden sonra gene oradan geçi- yordum, baktım, siyah örtüler kalk- mış. O iki kelime okunuyor. Merak bü ya sordum: Ehemmiyeti yok, yazılsın demişler, Bugün geçerken baktım, o iki keli- me gene siyahla örtülmüş... Merak bu ya, zihnime bir sual takıl- dı: Neden Otel kelimesini kabul ediyo- ruz da, Restoranı kabul «tmiyoruz. Ne- den Braseriye sinirleniyoruz da Beler'e sinirlenmiyoruz?.. Sinirleneceksek, a- sıl Belere sinirlenmeliyiz gibi geliyor Doktor — Bugün daha rahat öksü- Hasta — Elbette, bütün gece idman yaptım!.. Sebebi 'Topuğunu doktora gösterdi ve ilâç istedi. Doktor iyice muayeneden son- ra: — Ne zamandanberi ayağın ağırıyor? | —İki haftadanberi!, — Topuk kemiğin kırılmış bu kadar yamandanberi niçin gelip göstermiyor- sun?, — Doktor ne zaman bir tarafım ağrı. yor desem. Karım hemen atılır, «Sig«- radandır. Sigarayı terk et» der. Bende ayağımın ağrıdığını söylemedim, sak- Mesele Otomobil kazasında kolu sakatlan- mıştı. Eli, boynuna, bağlı bir sargıda asılıydı. Arkadaşı sordu: — Ne kadar zaman böyle elin sargılı gezeceksin?, — Daha belli değil!, İhtilâfhı nokta- lardan biri de budur. Doktorum iki hafta böyle eli bağlı gezeceksin diyor, avukatım üç aydan evvel kolumu çöz- memem lâzım geldiğini söylüyor. amaaa m mm — Dün gece sizi kızımla kolkola gezerken görmüşler. Buna ne dersi- niz? — Kızınıza b'raz göz kulak olunuz!.. Canı istemiş... — Annel... Misafirlikte bir çocuğa pasta ikram ederlerse, pastayı elle tut- mak ayıp mı?, — Tabli ayıp! Pastayı çatal bıçakla yemek lâzım. — Anneceğim - beceremiyeceğim, mahcup olacağım diye korkuyorum, Bari şimdiden birkaç pasta al da otu- Tup yemesini talim edeyimi... Anlayış “Tercüman — Bu gördüğünüz harâbe tamam iki bin beş yüz seneliktir. Seyyahlardan biri — Boş lâf!.. Da- ha 1937 senesindeyiz 2,500 seneyi nere- 'den çıkardın?... daha yakından Dilsiz kadının Bahtiyar kocası Masamın üstünde bir hokka ile bir | tütün kutusu duruyor. Hokkada pir po tütünü, kutuda da mürekkep var. Sakın beni deli sanmayınız. Hayır, deli değilim. Fakat modem sanat hokkayı tütün kutusuna, tütün ku- | tusunu da hokkaya benzetmiş! | Bu garib eşyalar arasında da ben bir acaib oldum. Alnım geniş ve açık, gözlerim köyu mavi, “çenem kalın, uzum ve sert. Beni görenler fevkalâde akıllı bir insan olduğuma hükmeder- ler.'Beni çok soğuk kanlı, “azimkâr | zannederler, Halbuki aklıma hep basit şeyler ge- Bir. Düşüncem zayıftır. Fikrimde man- tıktan eser yoktur. Yok yere kızarı- rım, bozarırım, kendimden geçerim, Eğer beş on kişi zarlamazsa hiç bir işe atılamam. Hiç bir şeye karar ve- remem. i O sabah bir elimde pipo, bir elimde kibrit vardı. Gözlerimi dört açmış ve küstahlığıma şaşmıştım. O işi nasıl yapmıştım, yâpabilmiştim... Hayret!. Bir mecmu- evlenmek o istiyen Derhal oturdum ve adresine şua mektubu yazdım. «Bayan; | çıkıyorum. Bir daireye | bir kadın seni, caddede; dokuzuncu elektrik lâmbasının altında bekliye- cek...» Bu Tandevuya gideceğim. Râhde- vu da bugün için. Mektup 14 tarihli, takvim 15 gösteriyor. Büslenmeliyim. Süsleniyorum. Ha- yalimde müstakbel karımın harikulâ- de güzelliği var... Yola çıkıyorum. Dokuzuncu elek- trik lâmbasının altında bekliyorum. Esrarengiz kadın geliyor. Yaklası- yor, elimden tutuyor,-yürüydruz. Bir apartımana - giriyor. Peşisıra iki kat giriyorum. — Eğer benimle konuşmak istiyor- sanız benim, diyorum. — Siz benim sevgceğim, sevmek is- fediğim meçhulsünüz. — Peki ama ben sizin yüzünüzü gö- ada gözüme bir | remiyecek miyim? — Hayır, çünkü ben ihtiyar ve çir- kinim. — Öyleyse beni ne diye rahatsız et- — Darlma. Benim gönlüm genç- İstediğiniz erkek benim, Yirmi sekiz | tir. Güzel konuşurum. Sesim tatlı- yaşındayım. Parasızım. güzel bir kadına evlenmeği kurardım. Her zaman | lıdır... Sen karınla başbaşa kaldığın zamanlar, güzel karınla yalnız otur- Bunun için sizinle evlenmek istiyo- | duğun zamanlar, onun yerine benim rum.» Sahilenin altına ben de adresimi yazdım. Olan ol- du. Mektubu pos- taya attım... Şimdi ne olacak? Düşünelim: Ya kız Tazı ola cak, evleneceğim, veya kızın bir âşı- ğı tabancasını çe- kip üzerime hü“ cum edecek!.. Her şey olabilir. Bunun için bir tabanca satın alayım, va- siyetnamemi Ode yazayım... Nedir bu başıma gelen!.. Neye yazdım san- ki o mektubu... Çarpıntım var. Hele bir kadeh konyak Kkuvarlıyayım. Kapı çalınıyor, Açıyorum, Kapıcım bir mektup üzatıyor. Alıyorum, kapı- cım gidiyor. Ben mektubu okuyorum: «Yarın sular kararınca, esrarengiz sesimi dinliyeceksin. Başımı Okaldırdam. Karşımda genç, güzel, zarif bir kız duruyordu. Ne sordumsa ce- vap vermedi: — Güzel kadi- nım, dedim, dilsiz misin? Evet demek is- ter gibi işaret etti, Bu sırsda tekrar telefon çaldı ve biraz evvelki sesi sordu: — Kızım yani na geldi mi?, — Evet. — Öyleyse beni dinle, sana aşkın, sevdanın, gönülün ilâhi anlarından. Sözü kestim: — Teşekkür ederim kayınvalide, de- dim, benden daha mesud bir erkek yoktur: Bir karım var ki, konuşmuyor! Telefonu kapadım. | Eaftalık piyasa 11 Şubat 1937 Almanya ile ticari münasebetler azalıyor, İtalya ile artıyor Piyasada durgunluk devam etmekte- dir. Bu durgunluğun sebeplerini tahlil edecek olursak bunda Türkiye - Alman-| ya ticari münasebetlerinin de büyük | bir rolü olduğunu görürüz. Geçen haf- | ta da yazdığımız gibi, Türkiye - Alman» ya ticaret işleri tatsız bir hale gelmiş- tir. İhracat tacirleri sattıkları malla- rın bedellerini alamamışlardır. Bu- günkü şerait altında Türkiyenin Al manyada 30 milyondan fazla alacağı vardır. Almanlar, fiatleri kontrol dairesi mü- nasebetile, Türkiyeden pek ucuz mal aldıkları halde mukabilinde pahalı mal vermektedirler, Bu yüzden itha- Yâtçılarımız Alman mallarını satın al- mak hususunda tereddüd göstermek» tedir. Bu tereddüd devam ettikçe, kle- ring anlaşması yüzünden, Almanyada- ki alacağımız da mevcudiyetini muha- faza edecektir. İhracat işlerile alâkadar resmi daireler, bu yeni vaziyeti tedkik etmektedirler, Bu mesele kendiliğinden halledilemediği takdirde, yeni bir an- laşma yapmağa ihtiyaç hâsıl olacaktır, ihracat tacirlerine göre, yeni bir an- laşmanın zamanı gelmiştir. Artık daha fazla vakit geçirmeğe lüzum yoktur. Bir taraftan Türkiye - Almanya ara- sında ticaret işleri gevşerken, diğer taraftan İtalya ile olan ticari münase- betlerimiz artmaktadır. Türk - İtalyan anlaşmasının iki memleket arasındaki tesirleri daha şimdiden hissedilmekte- dir. Alman ticari münasebetleri yüzün- den, piyasaya arız olan durgunluğun Türkiye - İtalya anlaşması miinasebe- tile tesiri azalmaktadır. İHRACAT MADDELERİMİZİN VAZİ- YETİ Tütün — Son günlerde piyasa canlı- dir, Amerikan tütün şirketleri hesabı- na Vunson Mathosian isminde bir di- rektör birkaç gündenberi şehrimizde bulunmaktadır. Direktör, tütün ticaret evlerile temas etmektedir, * Amerikan tütün şirketleri hesabına ne miktar tü- tün alacağı belli değildir. Çekoslovakya rejisi Türkiyeden bir milyon 250 bin Kilo işlenmiş tütün sa- tın âlmıştı. Çek rejisine tütün satan tacirler mallarını teslim etmek üzere İ Praga gitmişlerdir. Piyasa vaziyetine gelince, Marmara havzasında henüz piyasa açılmamıştır, Zürra tütünleri demet yapmakla meş- guldür. Bu iş bittikten sonra piyasa açılacaktır. 'Trakya mıntakasında da piyasanın açılması için hazırlıklar başlamıştır. Tütün ticaret evleri hesabına, Trak- yanın muhtelif yerlerine eksperler git- mektedir. Bu hafta içinde inhisarlar idaresi tarafından 2170 kilo Iraka, Nemli Mithat tarafından da, Almanya ve İsveçe ve diğer kumpanyalar tarafın-! dan da, Belçikaya Amerikaya tütün ih- Taç edilmiştir. Afyon — Piyasa sağlamdır. Uyuştu- rTucu maddeler inhisarı tarafından İn- giltereye 50 sandık Çekoslovakyaya da ayni miktarda ihracat yapılmıştır. Af- yon inhisarının en küçük partiler ha- linde yaptığı ihraç işleri bile, piyasada büyük bir alâka uyandırmaktadır. Nite- kim yukarıya yazdığımız iki parti ma- ln ihracı piyasada memnuniyetle karşılanmıştır. Balık — Balık ihracalı hararetini muhafaza etmektedir. En fazla ihre- cat İtal a yapılmaktadır. Evvelki gün yalnız İtalyaya 23 bin liralık bâlık satılmıştır. Yunanistan ve Bulgarista- na da yapılan ihracat mühim miktara baliğ olmaktadır. Buğday — Piyasa durgundur denile- bilir. Bunda en büyük sebep Türkiye - Almanya ticari münasebetlerinin gev- şemesidir, Maamafih buğday için İtal- ya pazarı açılmaktadır, İtalyan firma ları Türkiye buğdaylarına Almanlar- dan dahafazla fiat teklif etmektedir, 'Tonu 74 lira üzerine birkaç sipariş ol- muştur. Bu siparişler devam edecek 0- lursa buğday ihracatımız eskisine nis- betle daha iyi bir devreye girecektir, Arpa —- İtalyaya siparişler devam ete mektedir. Mısır — Fiatler yükselmektedir. Ge- çen sene olduğu gib fazla miktarda mi sır istihlâk eden Karadeniz iskelelerin» de ihtikâr baş göstermiştir. Ziraat bankası köylüye ucuz mısır temin ef- mek için hazırlıklara başlamıştır. Tiftik — Yaponyaya birkaç parti sa tış olmuştur. Maamafih bu satılan malların Japonyada İstihlâk edildiğini kabul etmek yanlıştır, Japonlar kendi mallarırir satmak için bizden mecburi olarak Türk malı almaktadırlar, Aldık- ları malı Amerikaya satıyorlar, Almanların siparişleri durmuştur. Daha doğrusu ihracatçılar, Almanya- ya mal satmak için pek haklı olarak te reddüd etmektedirler. Sovyet ticaret mümessilliği de bu hafla içinde piyasadan mal almamış- tır. Yumurta — Piyasa en buhranlı dey- resini geçirmektedir. Anadoludan &3 mal geliyor. İç piyasa ihtiyacı bile buz- hanelerden temin edilmektedir. Geçen hafta içinde Barselona firmalarının "Türkiyeden yumurta alacağından bah» setmiştik. Yumurta tacirleri peşin para ile yumurta satmağa taraftardırlar, Halbuki İspanyollar yumurta almak için bir takım kombinezonlar teklif e- diyorlar. Aylardanberi İspanya ile nor- mal ticaret münasebetleri bozulduğun- dan tüccar iş yapmak için çok ihtiyatiş davranmaktadır. Fakat geçen ay içinde yumurta taerileri çok ihtiyatlı davran dıkları çin pişman olmuşlardır. İspan«s yol flrmaları Bulgaristandan yumurta almışlardır, — H. A. Dünkü hazin cenaze merasimi Ant ölümile ailesini ve kendisini ta- nıyanları, aile dostlarım derin bir ke- dere düşüren, Tahran büyük elçimiz bay Enisin kızı Jale Akaygen'in cena- ze merasimi dün Beşiktaşta Sinanpaşa camiinde büyük bir kalabalık huzu- runda yapılmıştır. Gönderilen mütead- did çelenkler arasında Başvekil İsmet İnönü ile Hariciye vekili doktor Rüştü Arasın çelenkleri görülüyordu. Cenaze hazır bulunanların elleri Üs“ tünde Yıldız parkı kapısına kadar tâ“ şınmış, oradan otomobillerle Rumelihis sarına nakledilerek aile kabristanına defnedilmiştir. Kederli annesi bayan Mehrüba'ya kardeşi Hâleye, ailesi efradına taziyele- rimizi sunar, sabır ve metanet dileriz,