11 Şubat 1937 — Ziya Sami: — Siz dedi, benim müthiş bir kah- rTaman olduğumu bilir misiniz? Hepimiz durakladık. Ziya Sami öyle güzel anlatırdı ki, onu tan'ı tatlı din- lemek büyük bir zevkti, — Kuzum anlatsana Ziya... dedik. O fazla nazlanmadı, hikâyesine baş- ladı: — Büyük muharebenin son günle- rinde Viyanaya gitmiştim. Birdenbire mütareke ilân edildi. Ben de Viyanada kaldım. Viyananın o zamanki halini görmeyiniz, ne ihtillâller, ne karşık- lıklar.. her gün sokaklarda halk ara Sında çarpışmalar, fırka mücadeleleri, hükümete isyanlar... Öyle bir patırdı gürültü gidiyor ki sormayınız... Oturduğum pansiyonda da nefis bir talebe kız var... Üniversiteli ateş gibi bir kız. ben onun için yanıp tutuşuyorum amma Eva - ismi Eva idi - tamamile kendi havasında.. bazan esrarengiz bir ş$€- kilde ortadan : kaybolur, gece yarısı evine döner. arasıra onu sokakta uzun saçlı, perişan kıyafetli bir takım erkek talebelerle görürdüm. hattâ bazan Evanın polis tarafından takib edildi- ğini bile farkeder gibi oluyordum. Ne garib kızdı. Bir gün evde bunaldım. Dişarıda tâ- bancalar patlamasına, camlar kırılma- Sina, feryadlar işidilmesine rağmen biraz haav almak için sokağa çıktım. Caddeden yürüyorum.. bir de ne gö- rTeyim.. karşıdan bir alay geliyor. Ek lerinde bayraklar, sopalar.? Şarkılar söylüyorlar, bağırıp çağırıyorlar. or- tada dursam belki de beni ezecekler.., O sırada gözüme bir fener harabesi ilişti, Evet fener harabesi... Vaktile burada çık, zarif bir fener varmış. Lâkin, ihtilâlciler bunu kırmışlar, f€- bir fikir geldi. Şu fenerin üstüne çı- karım., hem ezilmekten kurtulurum, hem de bu gürültülü alayı yüksekten seyrederim. Çıktım.. alay önüme gelince kala- balık derhal bizim fenerin etrafını sardı. Herkes bana bakıp bir alkış, bir alkış... — Söyle. seni dinliyoruz... — Nutkunu söyle aziz arkadaş 8es- leri... Etraftan yükseliyor... Öp ba- banın elini. o zaman kafama dank etti.. o vakitler âdet olmuştu. Böyle nümayişçiler sokaklarda dolaşırken bir hatib biraz yüksek bir yere çıkar ateşli bir nutuk söylerdi. Şimdi nü- mayişçiler beni de böyle ateşli bir halk hatibi sanmışlardı. Fenerin te- pesine ne halt etmeğe çıkmıştım. Bu- nu nasıl da akıl etmemiştim?, Tuuu... Yazıklar olsun, şimdi ben ne yapa- caktım? Alkış kıyamet gidiyor. — Söyle, dinliyoruz. sesleri ayuka çıkıyor. Halbuki, benim onların dil- lerile doğru dürüst konuşmam ne mümkün?, Sonra bu nümayişçiler hangi taraftandı? Bunu da bilmiyor- Rüstem arkada duran arkadaşları- na seslendi: — Garnatada müslüman mücahid- lerin reisi Yusuf Hayyat, Kemal reis- de görüşmek üzere Kız kardeşini gön- dermiş buraya. Denizciler bu sözü duyunca genç kadının etrafını sardılar, — Boş geldin ahretlik! — Hoş geldin hemşire! Sesleri yükseldikçe sahildeki kala- balık artıyordu. Rüstem heyecan içinde sabırsızlanı- yordu. Yusuf Hayyat acaba Kemal reise n€- ler yazmıştı? Bu merakla sahilde fazla duramağı.. Ayşe ile birlikte kayığa atladılar. ami- ral gemisine geldiler, Ayşe, Endülüs tarihinde adı mü- him yer tutan bir kadındı. Çok genç- ti.. Yirmi beş'yaşlarında vardı. Koca- sını sultan Ebu Abdullahın cellâdları öldürmüştü. Ayşe bu ölüm hâdisesin- den sonra bütün zekâ ve kuvvetile sultanın aleyhinde çalışmağa başla mış ve erkeklerin başaramadığı pek Kahraman LA A dum. Ağzımdan aksi tarafın fikirle | rini müdafaa eden bir söz kaçsa mu- rada arkamdan silâhlar patladı. Nal sesleri işitilmeğe başladı. Nümayişçiler: — Eyvah. hükümet kuvvetleri... Süvari kuvvetleri geliyor... Kaçalım.. dediler. O zaman azılı ihtilâlcilerin eline düştüğümü anladım. Hema nümayişçilerden biri ko- luma yapıştı, beni sürüklemeğe baş- Jadılar: — Yürü. yürü. şehrin öteki ms- hallelerinde nümayiş, yaparız. Öyle bir kaçıyoruz ki, görmeyiniz. Ar- kamızdan kurşunlar yağıyor... Hay Al- lahım.. hiç yok yere arkamdan kaba etlerime bir kurşun yiyeceğim. İhti- iâl benim neyime? Bu adamların ni- çin bu işi yaptıklarını bile bilsem yü- reğim yanmaz. amma bir sele kapıl- mış gidiyorum. Nihayet hükümet, kuvvetlerinin ellerinden yakayı siyır- dık. Başka bir semte gelmiştik... Be- ni sürükliyen nümayişçilerin başı: — Haydi.. dedi, şimdi yüksek bir yere çık... Nutkunu söyle.. Hemen nümayişçi başımın kulama eğildim: - — Hay hay söyliyeyim, fakat bu sabah müsül almıştım. dehşetli bir vaziyetleyim.. bana beş dakika kadar müsaade ediniz. Nümayişçinin biraz canı gıkılmak- Ja beraber: — Peki.. dedi, aman geç kalmayı- NIZ. — Geç kalmam... Geç kalmam. Hemen bir koştum. Caddenin kö- şesindeki yeraltı helâsna girdim. Ovoh.. biraz rahat etmiştim. Bir tür- lü helâdan çıkmağa niyetim yoktu, Çünkü çıksam nutuk hâzır. Ara sira içeride kendimi hapsetti- ğim 100 numaranın kapısı vurulu- yor, dışarıdan bir ses: — Çabuk ol.. çabuk ol., sizi bekli- yorlar.. diyordu. Ben de içeriden cevab veriyordum: KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ — Aman çok müşkil vaziyetleyim.. beş dakika daha müsaade. nihayet kapım vurulmaz olunca helâdan çık- tım, Merdivenlerden tırmandım. Dış kapıdan şöyle bir başımı uzattım, men başımı içeri çektim.. 10 dakika daha bekledim.. gene başımı helâ ka» pısından dışarı çıkardım... Vay, vay, vay.. en ateşli zamandı. biri nutuk söylüyor. sıra bundan sonra gene ba- na gelecek.. hemen başımı tekrar içe- ri çektim.. Böyle başımı dört beş kerre içeri çektikten sonra nihayet dağılabildiler. Ben de perişan bir halde eve döndüm.. akşam üstü çıkan gazetelerde bir dene göreyim. O kargaşalık içinde bir fotoğ- rafçı haberim olmadan fener direği üs- tünde benim bir resmimi çekmiş... Ga- zetede resmin altında: «Azılı bir nüma- yişçl nutkuna başlamazdan evvel.> No 102 mühim işler görmüştü. Son günlerde cellâdların eline dü- şen Yusuf Hayyatı da ölümün pençe- sinden o kurtarmış ve haftalarca bir sarnıçın içinde saklamıştı. 'Bu kadar cesaret gösteren ve ölüm- le pençeleşen bu genç dul, ayni za- manda çuk güze) ve sevimli bir kadın- dı. Garnatada Rüstem ilkönce Habibe ile karşılaşmamış ve onun hazin ölü- münden sonra maneviyatı sarsılma- mış olsaydı, şüphe yok ki Ayşe sev. mekte gecikmiyecekti. Fakat, Rüstem Garnatada Ayşeyi de çabuk kaybet- mişti. Şimdi paşa gemisinin güvertesinde yüzünü açan Ayşenin gözlerine dik- katle bakıyor ve: — Bu kadar güzel ve cesur bir ka- dını benim ayağıma Allah mı gön- derdi? Diye düşünüyordu. Kemal reis on gündenberi kama- rasından dışarıya çıkmıyordu. İyileş- “mişti., ecel onu hayli sarsmış, zedele- miş fakat gene "Türklere bağışlayıp hakkak parçalarlardı. Tamam bu si- | AKŞAM 11 Şubat 937 Perşembe İstanbul; Öğle neşriyatı - 12,30 Plâk- Ja Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı:, 14 San İ Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans | musikisi, 19,30 Tayyare Cemiyeti nami-! na konferans: Kâmiran Kaftancı tara- fından, 20 Rifat ve arkadaşları tarafın- dan Türk musiki a! 30 Bay Ömer Rize tar havadis, 20,45 Safiye ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkı- ları: Saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsâ haberleri ve ertesi gü- nün programi, 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son Ecnebi İstasyonlarının Bu Akşamki En Müntahap Programı Roma (420,8) saat 21,05 Puecininin «La Bohömes öperası. Milanoda Skala tiyatrosundan nakil, Strasburg (349,2) 22,30 (Massenet nin «Thais» operası. 'Tuluz (328,6) 70,15 «Luisa» operasın dan müntehep parçalar. Frankfort (251) 21,10 Mozart ve Verdiden par- çalar. Berlin (356,7) 20,15 «Sonata» Weberin. Praga (470,2) 20,25 Kuar- tet. Hamburg (331,9) 23,35 Senfonik orkestra. Viyana (506.8) 20,30 1932 - 1934 musikisi, Dans Musikisi Hamburg (331,9) saat 21,10 - Praga (470,2) 23,20 - Viyana (506,8) 23,20 - | Peşte (549,5) 0,45 - Tuluz (926,8) 0,45. 12 Şubat 1937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı; 12,30 Plâkla Türk musikisi, 1250 Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 17 İnkılâp derlesi: Üniversiteden naklen, Mahmut Esad | Bozkurt tarafından, 18,30 PlAkla dans | musikisi, 19,30 Spor müsahabeleri: Eş- ref Şefik, 20 Vedia Riza ve arkadaşları, tarafından Türk musiklis ve halk şar- kılaları, 20,30 B. Ömer Riza tarafından | arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları: Saat ayarı, 21,15 Orkes- tra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plükla s0- lolar, opera ve operet parçaları, 23 Son. | Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her bye balam Fiati: diye yazmışlar. öteki gazetelere bak- tım.. hepsinde benim resmim.. âdeta günün kahramanı olmuştum. Hava kararırken kapım vuruldu. Vay Eva... Teklifsizce içeri girdi: — Sizin, dedi, bizimle beraber çalış- tığınızı bilmiyordum. Siz meğer ne cesur) bir kahramanmışsınız.. Eva o geceyi sabaha kadar cesur kah ramanın kolları arasında geçirdi. (Bir yıldız) gitmişti. Kemal rels ölüm tehlikesi latmakla beraber, meş'um hastalık onu o kadar sarsmış, o derece zayıf- latmıştı ki.. kendisini eskiden tanı- yanlar şimdi görseler: — Bu adam, Kemal reis değildir! Demekte tereddüt etmezlerdi. Kemal reis her gün kendisini ziya- rete gelen reislerle ve Mayorkanın İle- ri gelenlerile konuşuyordu. Bu arada yüz gösteren kalkınma hareekti de dümenci Mehmedin ölü- münden sonra suya düşmüştü. Hüs- rev reisin $6si çıkmıyordu. Ayşe güverteye çıkınca, Rüstem, Kemal relsin yanına koştu: — Garnatadan bir kadın sizi gör- meğe gelmiş. Dedi. Kemal reis böyle harp senelerinde bin bir hilenin döndüğünü gözile gö- | rüp dururken, Garnatadan gelen bir kadına nasıl İnansındı? Bereket versin ki, Rüstem bu kadi- ni yakından tanımıştı. , — Yabancı değil, dedi, size geçen gün kahramanlıklarından bahsetti- ğim mücahidler reisi Yusuf Hayyatın ız kardeşidir. Kendisi erkek gibi ce- sur, becerikli bir kadındır. Kemal reisin tereddüdü zail olma- miştı. — Gelsin. görüşelim ama. sen de Tehlikeyi Büyümeden Önleyiniz! Bö küçük birçok hastalık- lar soğuk algınlığı İle başlar. Mikroplar üşüyen vücude hücum ederler. Nezle ve kırıklık başgös- terir, Hararet yükselir. Arlık en korkulacak hastalıklar için bile zemin hazırlanmış demektir. Kendinizi üşüttüğünüzü his- seder etmez derhal bir kaşe GRiPiİN GRiPiİN kaşelerini tecrübe ediniz. Bütün eczanelerde satılır. Kadıköy Haikevinde konferans 12 şubat 937 cuma akşamı saat 21 de salonunda Evimiz. bay Celâl Esad Ar- seven tarafından «Türk sanati> adlı bir konfeams © veril&cektir. e Konferanstan sonra bayan Güzin Işık ve bayan Nevin Bingisu tarafından piyano konseri verile- cektir. Herkes gelebilir. wipe Kadıköy Halkevinden: Evimizin çalışmakta olan şubelerinin talimatname mucibince aşağıda yazılı gün ve saatlerde kofüite seçilmesi yapi” lacağından kayıdlı âzanın behemehal bu- Janmaları lüzumu bildirilir. 13 şubat cumartesi sant 16 da Dil, ta- rih, edebiyat, 13 şubat cumartesi saat 18 de spor, 14 şubat pazar sant 10 da Ar, 14 şubat pazar sant 14 de Sosyal yardım, 14 şubat puzar saat 17 de tem- sil, 15 şubat pazartesi saat 18 de kü- tüphane ve yayın, 15 şubat pazartesi saat 19 da kuralar. tek Kemal reisin dizini üç kere öp- tükten sonra, koynundan bir teneke kutu çıkardı: — Yusufun mektubu bunun içinde tu. Kemal rels kutuyu açtı. Mektup arapça yazılmıştı. Reis mektubu Rüsteme verdi: — Oku da anlat bana! | ni bir yanımdan ayrılmal Esbam ve Tahvilât | İst, dahili 96, Şiş B. Hamiline 10,— Kuponsuz 1933 » Müessis 10,— istikraz 99,—İT.C. Merkez Ünitürki 22,17,50İ Bankası 9,— » U 21,120) Anadolu his. 24,50 » Mi 21—,—| Telefon 6,50 1 42,15) Terkos 11,30 » 3945) Çimento o 1475 >. m. İttihat değir. 10,90 İş Bankası “10/—| Şark O» 1,10 Para (Çek fistleri) Paris 17,06,—) Prağ 22,78,81 Londrr o 616) Berlin oo 197,65 Nev York 79,35,— Madrit 11,37,50 ği saşe Mz Gm Zloti 4,19,50 Erüksel 1,95) Pengo 4,46,43 Amsterdam 1,45,45| Bükreş | 108,60,50 Solya o 6445,—İMoskova || 2491 Ticaret Ve zahire borsası WE pe Ra 10 Şubat fiat ve muameleleri 1 — İhalâtı Buğday 331, 75. kepök 90, arpa 30, üftük 7 1/2, kuşyemi 30, mısır 90, yapak 79, be- yaz peynir & 3/4, un 72 1/2, fasulye 2, pamuk 7, yağı 21 1/4, bulgur 7. susam 43 472, zeytin yağı 14 1/4 ton. İhracat: Kuşyemi 20, tiftik 33, iç ce- viz 7 1/2 ton, 2 — Satışlar: Buğday yümuşak kilosu 6 kuruş 20 36 kuruşa kadar, tiftik çengelli kilosu 150 kuruş- tifük deri kilosu 122 kuruş 20 pa- yapak Anadol kiloni 68 kuruş” tan, yapak Trakya kilosu 77 kuruştan, i ii iş Hi Ti LErisi “ri ZiSİr İ : i in Terek derin bir nefes aldı.. ve genç ka- dının yaşla dolu gözlerinin içine bak- tı: — Size elden geldiği kadar yardım etmek isterim, kızım! dedi. Fakat bu nu arkadaşlarımla da görüşmeliyim. Bir kaç gün burada müsafirimiz olâ- rak kalacaksın!, Kemal reis hiç bir yere asker yerdi- mı yapacak vaziyette değildi. O an- cak sahilde bir yararlık gösterebilir. di. Bununla beraber, büyük fedakâr-