EE7BA Tr TET c veren VENA BB EET 24 Kânunusani 1937 —— AKŞAM ———— Genç kız odadan içeri girdi ve tav- siyenameyi uzattı. Muhtar imzalı bir mektup: £ «Şu kızcağız için bir şey yapmak elinden gelirse... Yap pek sevimli, teş- Yike muhtaç, istikbali açık bir kız... Bana şim n teşekkürler eder, göz“ lerinden öperim» Gözlerimden (öpüyor. Hepimizin güzlerimizden öpen o kadar yakın dostları vardır ki hepsini tanımağa #mkân yoktur. Genç kıza sordum: — Bu Muhtar bey kim? — Müdür... Bunu sakin, âdeta lâkayd bir tavır- Ya söyledi. Genç kızın mevi gözleri Yârdı. Bu tehlikeli bir renktir. Umu- miyetle, insan bu gözlerin arkasında cenneti arar, fakat havadan başka bir şey bulmaz Mektupta denildiği gibi, gerçekten #evimli, hoş bir kızdı. Ufak tefekti «ma gayet mütenasip endamlı idi. Kumral ve neşeli saçları vardı. İnce Ve gayet düzgün burnunun altında, küçük ağzı asabi surette Kıpızdıyordu. Bir çikolata yiyor zan- nettim. — Ağzınızda ne var? Çikolata mı? — Hayır, çiklet. — Neden böyle? — Verdiler. — Kim verenler? — Nami, — O da kim? — Müdür. — Sizin gibi güzel birkiz çiklet Şiğner mi hiç? Birisinin sizi öpmeğe ası tehlikesi bulunduğunu dü- #ünmüyor musunuz? — Hiç umurumda değil artık. Her Yaman bu tehlike içindeyim, Ağızından sakin sakin çıkleti çıkar- dı. Muhakkak ki onu ağzına atarken de böyle lâkayd idi. Onu verene nasıl kolayca itaat etmişse çıkarmasını ih- tar edene de ayni uysallık ile itaat €diyordu. Çantasından şık bir cıgara çıkardı. Yakmağa devrandı. — kendi cıgaralarımdan takdim et- — Mersi. Bunu tercih ederim. Be- him için hususi yapılıyor. — Nerede? — Bilmem. Bana Neşet getiriyor. — Neşet te kim, müdür mü? Genç kızın yüzü güldü. 2 — Evet. Kendisini tanır mısınız? — Hayır, müşerref olmadım. Cigaralarımızı yaktık. Karşı karşı- Ya bir şey konuşmadan, biraz tüttür- dük. Genç kız yazihânenin önünde oturmuştu. Ayağım ayağının üstüne atmıştı. Çok güzel bacakları Olduğu görülüyordu. Sabit gözlerle Önüne bakıyordu. Yazıhaneye bakı- Yor, yarım kalmış başmakalemin kâ- iâ& bakıyor, mektuplara bakı- Yordu. O kadar ısrar ile merak ve te- Çessüs fle bakıyordu ki Adeta rahatsız Slmağa başlıyordum. Getirdiği tavsi- Yenamenin yanında Amerikadan gel- — Hâlâ yaşıyorum.. Diye inliyordu. Kraliçenin yaveri ve saray hekimi çarçabuk imdada ye- tiştiler.. Yusuf OGaslâni, bu geciken imdadın sebep ve saikini araştıracak halde değildi. İspanyol hekimi, Yusuf Gaslâninin barsaklarını karnına, yer- Jeştirmekle meşgulken, yaver kraliçe- nin emirlerini aynen söyledi; — Prenses Maryanayı iyi edebilir- #eniz, kraliçe hazretlerinin hususi ta- bipleri de sizi tedavi edecekler! Yusuf Gaslâni; — Kurumuş bir toprak yığınına dökülen bir bardak suyu toplamak n€ kadar imkânsızsa, benim hayatımı İade etmek te o derece imkânsızdır. Pakat, mademki kraliçe hasta kızı için benden yardım istiyor. Bunu, çok Yüksek ve mukaddes tanıdığım taba- bet mesleği namına kendisinden esir- gtmeme imkân yoktur. dedi.. İçini çekerek inledi.. Yavaş yavaş sözüne devam etti: — Prenses Maryana da vaktile Lion peskeposunun yeğeninin tutulduğu hastalıktan muztariptir, Bunun iki KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ miş bir mektup duruyordu. Bunu üdeta güzlerile yiyecek denilebilirdi. Çok uzamış olan sükütu ihlâl et- mek istedim. — Sizin için ne yapabilirim küçük hanım? Şehir tiyatrosuna baleyen mi olmak istersiniz? — Aman Allah saklasın! Yazdı ise bozsun! Bütün gece beş on para için sıçrayıp canımı çıkarmak istemem. — Neden istihfaf ediyorsunuz? O da bir meslek, Namuskârane çalışır. sınız. Muvaffak olursanız istikbaliniz açık... — Hayır, hayır. O kadar üz para veriyorlarmış ki... Evde oturmayı ter- cih ederim, — O halde, ne yapmak istiyorsu- nuz? — Sinema artisti olmak isterim. — İyi ama... Bizde filim nerede? Sinema artistliğinin ancak Amerika- da istikbali açık. Orayada bütün dünya kızları hücum ediyorlar. İçle- rinden kaç tanesi muvaffak oluyor, bilir misiniz? — Bu getirdiğim tavsiyename kâfi değilse size daha iyisini getirebilirim. Ben ona ne söylüyordum, o bana ne cevap veriyordu. İşimi bırakıp bu kızla uğraşmak canımı sıkıyordu ama O kadar tatlı, şirin, afacan bir şeydi ki kâfir! Bırakıp gitmese diye de içim- den temennilerde bulunuyordum. Sordum: — Daha iyi tavsiyename mi getire- ceksiniz? Kimden? — Ekremden. — Kim bu Ekrem? — Müdür, Bu kadar samimiyete ve safderun- Yağa artık dayanamadım. Hemen bir mektup kâğıdı aldım ve yazmağa başladım: «Şu kızcağız için bir şey yapmak elinden gelirse pek minnettar olaca ğım. O kadar nazik, şirin... O kadar istidatlı ki... Sana şimdiden teşekkür. Jer eder ve gözlerinden öperim.» Genç kız gözlerini yarı kapamış, elime bakıyordu. Sordu: — Affedersiniz, kime yazıyorsunuz? — Bir... Müdüre. — Öyle ise iyi, çok teşekkür ederim. Pakat tavsiyenameyi aldıktan son- ra gitmedi. Yanı masasının önünde durdu. Âdeta büyülenmiş gibi gözleri- ni Amerika mektubundan âyıramı- yordu. Merak ettim: — Affedersiniz, dedim. Neden bu mektuba bu kadar allikadar oluyor- sunuz? — Mektuba alâkadar olmuyorum. — Ya neye? Yalvarır gözlerle bana baktı: — Pul, dedi, Size Jâzım değilse... Onu bana verir misiniz? Çocukluğum- danberi pul kolleksiyonu yaparım Hay Allah lâyığını versin. Ben ise onu müdür beylerin kolleksiyanunu yapıyor zannetmiştim! Hikâyeci No 84 ilâcı vardır. birini ben biliyorum. ötekini de Malkada oturan babam bi- )ir. Ben bildiğim ilâcı söylüyorum. yazınız: Üç gece sıra İle, kaynahış yedi kuru kayısının üstüne bir limon ye gelince: Her gün güneşte gezdiri- lecek.. ve daima neşeli kimselerle gö- rüşecek.. ruhunu tazib edici manza- ralardan uzaklaştınlacak, Bundan Ötesini ve daha kestirmesini babam Endülüs bilgini daha fazla konu- şamadı.. zâten onun karnı deşik ol- duğu halde bu kadar konuşmasına bile herkes hayret etmişti, Yusuf Gaslâninin başı birdenbire düştü. Müslüman hekimi, son nefe- sinde bile insanlık vazifesini yaparak, kendisini öldürmek istiyenlerden in- tikam almak hevesine düşmemiş ve İspanyollara bir fazilet dersi vermişti, Kraliçenin yaveri derhat balkona koşarak, meşhur Endülüs tabibinin öldüğünü ve fakat son nefesinde bile insanlık duygularından ayrılmamış Kibrit çöpü (Baş tarafı 7 nci sahifede) kibrit almarak muayene masasında yakılıyor, çöpün başma konulan ha- murun ve diğer işlerinin iyi yapılıp yapılmadığı tedkik ediliyor. Burada her kibrit bir ucundan ma- kineye giriyor ve her tek kibrit ayrı kurutuluyor. Bir kibrit çöpü, Kibrit olabilmek için kaç kere banyo yapıyor, kaç kere kurutuluyor. Elimizdeki in- cecik kibrit çöpleri kocaman kâlın ka- ın ıhlamur ve kavak ağaçlarından yar 'pılıyor.. -sordum: — Neden kibritlerimizi pembe renk- te yapıyoruz? — Dünyanın hiç bir tarafında bu renkte kibrit yoktur. Kaçakçılığın derhal meydana çıkması için çöpleri- miz bu renktedir, Fakat buradaki amelenin hayatına bayıldım. Banyoları, düşları, buz do- lapları var... Evlerinden yemeklerini getirince derhal buz dolaplarına koyu- yorlar. Bir lokantaları var, harikülâ- de... Yemekte kendilerine hususi gar- sonlar hizmet ediyorlar... 936 senesi- ne kadar şirket zarar ediyormuş, dan şirket kâr da imiş... İşte kibrit fabrikasında gördüklerim... H.F. Es sasraasanesan. benesasenasasassaBsssassn BEAEENEN, ele te 4 24 Kânunusani 937 Pazar Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muh- telif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı — 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konferans; Se- Mim Sırrı Tarcan, 20: Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musiki- si ve halk şarkıları, 20,30: Belma ve arkadaşları tarafndan Türk musikisi ve halk şarkıları, - Saat, 21: Bay Ömer Rıza tarafından arabca havadis, 21,15: Orkestra, 22,10; Ajans ve borsa ha» | berleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar, opera ve operet, 23: San, 25 Kânunusani 937 Pazartesi Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muh- telif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı — 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara ma sal: İ. Galib, 20: Rıfat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,30: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, Saat, 21: Biy Ömer Rıza ta- rafından arabca havadis, 21,15: Şehir "Tiyatrosu Dram kısmı tarafından bir temsil, 22,10: Ajans ve borsa haber- leri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar, opera ve operet parça- Tarı, 23: Son. DOĞUM VE TEŞEKKÜR Gazeteci arkadaşlarımızdan Mümtaz ik'in dün bir oğlu dünyaya gelmiştir. Arka- daşımız, doğumda büyük meharet ve bilgisile çok kolaylaştıran kıymetli ka- dın hastalıkları Oo mütehassıslarımızdan dektor Naşid Ereze en candan teşekkür- lerini arzeder. olduğunu söyledi: — Prenses Maryananın ilâcını tarif ettikten sonra can verdi. Dedi.. yazdığı şeyleri kraliçeye uzat- HASAN Kadınların ve güzellerin ve gençlerin 936 dan sonra kibrit istihlâki arttığın-| hayati istekleridir. Sabit, açık, orta tı. Lion peskeposu, müslüman hekimi- ni, vaktinde kurtaramadığına yanı- yordu. Keşki yeğenine ait hikâyeyi biraz daha önce anlatmış olsaydı. Acaba bu ilâçla prenses Maryana iyileşebilecek miydi? Boğaların boynuzlarile karnı deşi- len büyük hekim ve filozofun, Malka- da müneccim olarak tanılan meşhur Gaslâninin oğlu olduğu anlaşılmıştı. Çok kısa zaman içinde bütün İspan- yaya yayılan Yusuf Gaslâninin ölü- mü herkesi dehşet ve hayretler için- de bırakmıştı. Bir insanın son nefesinde dahi in- sanlığa bu derece yararlık gösterme- si, belki dünya kuruldu kurulalı in- sanlara verilen fazilet dersinin en bü- yüğü idi. Böyle olmakla beraber, kuru ve ma- nasız taassupların doğurduğu müslü- man düşmanlığı, aziz (I) sinyor İğ- nası kraliçeyi müslümanlar aleyhine teşvikten geri bırakmadı. o gün, sü ray balkonundaki davetliler, sahada yalnız kalan bir tek Endülüslünün can verişine kadar beklediler. bütün bu fecayli gülerek seyrettiler. Ve gü- neş batarken dağıldılar, ve koyu renkli vardır. Ruj 60, Allık 35 kuruştur. Hasan deposu: İstanbul, Ankara Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişehir Güzel, sağlam ve İştahlı! Çünkü; RADYOLIN Kullanıyor! Çocuklarınızı küçükten Radyolin kullanmağa, Radyolinle günde ikt defa dişlerini fırçalamağa alış- tarınız. Gürbüz yetişmelerini te- min etmiş olursunuz. için tavsiye edilen ilâcı yapmak Üze- re Güya ge, «KARA CÜBBELİ ŞEYTAN» IN Kraliçe İzabel büyük bir tevekkül ve imanla yedi kuru kayısıyı bir ta- bağın içine koydu., üzerine kendi eli- le bir limon sıktı. — İşte, bununla şifayab olacaksın, Maryana! Lion peskeposunun yeğeni de bu ilâçla iyileşmiş.. şimdi çoluk ço- cuk sahibi imiş. Maryana başını iki ellerinin arası- na almıştı.. annesinin sözlerine cevap vermedi. Biraz sonra başını kaldırdı: — Bahçedeki boğuşmalar bitti mi? Diye sordu. Kraliçe kaşlarını kaldırarak sert bir tavırla hasta kızının yüzüne bak- tı — Senin biran evvel iyileşmen için Mesihe adadığım kurbanların nasıl boğulduğunu neden görmek isteme- din! — Bütün bunlar benim için mi ha- aırlanmıştı? — Öyle ya, Sinyor İgnas gece rüva- sında görmüş. Hazreti Mesih bin kur- 'ban istemiş, Biz de borcumuzu verdik. Maryana tekrar başını ellerinin ara- sına aldı. hıçkırarak ağlamağa baş- Sahife 9 Ticaret ve zahire borsası 23 Kânunusani tlat ve muameleleri 1 — İthalât: Buğday 644,1/2, Çavdar 15, arpa 85,1/2, kepek 39, yapak 15, tifük TI, pamuk 3,172, mr 19, af- yon 3/4, beyaz peynir 41/4, bulgur 4, 174 nobut 19,1/4, susam 37,172, kuşyemi 15, un 30, 1/4, keten tohumu 6,1/2, pamuk yağı 23,1/2. İhracat: Yapak 37, 1/2, keçi kılı (8 ton. 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 25 paradan 6 kuruş 38 paraya kadar, buğ day sert kilosu 7 kuruş 70 paradan, ar pa Anadol kilosu 5 kuruş 10 paradan, mısır san kilosu 5 kuruş 11,1/2 para dan susam kilosu 17 kuruş 20 paradan, ya- pak Aydınlı İzmir kilosu 70 kuruştan, san- sar derisi çif 3500 kuruştan, porsuk derini çifti 625 kuruştan çakal derisi çifti 200 kuruştan," kedi derisi çifti 200 ku- ruştan, tavşan derisi adedi 22 kuruş 20 paradan 24 kuruşa kadar 3 — Telgraflar Londra Mesir Lâplata şubat tahmili korteri 22 Şi, 71/2 Pe, Ki 3 Kr, 21 Sa., Londra keten tohumu Lâplata 2. ci kânun tahmil tonu oOKi 7Kr. 29 Sa., Anvers arpa Lehistan 2. ci kânun şubat tahmili 100 kilosu 121 B. Frank Ki. 5 Kr. 13 Sa, Liverpul buğday mart tahmil; 100 Jibresi 8 Şi. 4,3/8 Pe. Ki. 5 Kr. 69 $a,, Şikago buğday Hart- vinter mayıs tahmili buşeli 127,3/4 sent Ki 5 Kr. 93 Sa,, Vinipek buğday Manitoba mayıs tahmili buşeli 121,1/8 sent Ki 5 Kr. 62 Sa., Hamburg iç fın- dık Giresm derhal tahmil 100 kilosu 159 R. Mark Ki. 80 Kr. 56 Sa, Ham- burg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kilona 159 R. Mark Ki. 80 Kr, 56 Sa, HÜSEYİN Cat Fikir Hareketleri 170 ci sayısı çıktı 23-Kânunüsani 1937 - Cumartesi İçindekiler: Atinadn hayat (A. Crolset) — Lâtinlik - Cermenlik (Jozef Strzy- gowski) — Meşrutiyet hatıraları (Eüseyin Cahid Yalçın) — Ha- yatta insanın gayesi (Salvator de Madariaga) — Kür peşinde (Lu- Fiyeti her yerde 20 kuru; 6 cı cilde de hazırlanmıştır. Her cidde 26 nüsha vardır. Bir silt Beş liradır, Müracant mahalli: Matbaacılık ve gazetecilik Bürosu Istanbul: Ankara cadresi, Cağaloğlu yokuşu No. 44/2 dülüsün en meşhur tabibi tarafndan söylenen bu ilâcı kendi elimle hazır- ladım, Bu gece ayazda duracak., ya- rn sabah aç karnma içecek ve iyi olacaksın! Haydi, kendine gel.. kar- deşlerinle gül, konuş, eğlen. İzabel kızının saçlarını okç-dı. — Haniya, nerede senin papağan- Bunlar seni avutmuyor mu, yavrum! — Bırak beni, annel Beni yalnız zan kapısını örtmüş ve kapının önün- de duran cariyeye: (Arkası var) İn mA MM