masl deni nda leri 21 Kânunusani 1937 AKŞAM Profesörlerle başbaşa .. Bir grip salgını insanlara bir harpten daha pahalıya mal oluyor Eğlenmek insanlar için mühim bir ilâçtır ve çok lüzumlu bir şeydir.. Uzun senelerden beri memlekette Konferansları, beyanatları ile büyük bir temizlik mücadelesine girişen pro- fesör Tevfik sağlamın muayenehane- sinin her tarafı kar yibi. nereye baksanız tertemiz bir beyazlıkla kar- #lasıyorsunuz. Beyazlar giyinmiş genç bir kız kar- tamı içeri götürüyor. Biraz sonra pro- fesörün odasına süzülüyorum Profesör o Tevfik Sağlam, kirliliğe karşı olduğu gibi gripe de son derece- de düşmandır. Ayni mücadeleyi bu hastahğa karşı da konferansları, sö7- leri ve yazılarile açmıştır. Onun için bahsimiz «grip» ten başlıyor. Profesör: — Biz, diyor, hepimiz hastalığa Karşı çok lkaydız. Hastalıklara faz- la kanıksamışız, Öyle olur olmaz şey- lere hiç ehemmivet vermiyoruz. An- ? Cak yatağa düştükten sonra kendimi- Zi tesdvi ettirmeği, yahut etmeği dü- Şünüyoruz. Hele grip bizim için son derece ehemmiyetsiz bir hastalıktıf. Halbuki Pu, öyle hiç yabana atılmıyacak, fev- | Kalhde ehemmiyetli bir hastalıktır. ' Gripin zararı tahminden çok daha Yazladır. Şimdi elime bir istatistik geçti. | Bu istatistiği bir Amerikalı yapmış. | İstatistikler grip hastalığının bir İ harpten daha fazla tahribat yatığını | Bösteriyor. Bir grip salgını maddi za- Tâ, ve insan zayiatı noktal nazarın- insaniyete bir modern harpten daha pahalıya mal olmaktadır. Meselâ 1918 senesinde çıkan bu büyük grip salgını bütün umumi harp- İ? yaralananların ve ölenlerin mecmuundan daha fazla tahribat yapımıştır, Grip salgını dünyanın en süratle hareket eden şeylerinden biridir. Bin- kilometre uzakta çıkan bir grip Salgını pek az bir müddet sonra müt- Miş mesafeler aşarak bir de bakarsı- Miz ki ta önünüze kadar gelmiştir. Gripe tutulmamak için korunma | iİrleri maalesef azdır. Lâkin tu- tulduktan sonra derhal önüne geç- Mek, vaziyeti ciddi telâkki etmek, grip açldtlarının önüne egeçmek Jâzım- IE. Halbuki bizde çoğumuz gripi ayak- | İA geçiririz, ihmal ederiz, Gribe karşı | Mkaydiz. Bugünlerde gene bir grip pe geçiriyoruz, amma şiddetli de- GENÇLİK VE İHTİYARLIK BAHSİ iŞ İnsan kaç yaşında ihtiyar sayı- ir» Profesör Tevfik Sağlam gülümsiye- Söze başladı: > İhtiyarlığın yaşı'yoktur. Genç de yaşı olmadığı gibi... >— Genç kalmak, gençliği korumak De yapmalı?... Bazıları pek çok #eyler tavsiye ediyorlar. Meselâ gün- meyva suyu içmek.. yüzü buruş- amak için hiç gülmemek gibi... —— Bunlar ifrat şeylerdir. Halbuki Bençliği korumak için bütün ifrat şey- <rden kaçmak gerektir. İnsan ne mler ifrattan kaçarsa o kadar geç ihtiyarlar. Sonra uykunun gençilk de çok mühim tesirleri vardır. Genç kalmak için muntazam uyu- Mak birinci plânda gelen çarelerden biridir. Sonra yemede ve içmede inti- Yam.. kendinize göre bir spor... lâkin bunların hepsinin fevkinde Mühim bir şey vardır: Ümitli olmak, eh olmak, her şeyi iyi görmek, cz Evet., geçenlerde bir yazısında ci bir konferansıda mı B. Selim Sır- üye Kalıkahanın işlaha açlığını söy- vee Doğrudur. inanırım. bir kah- den insan hayatında mühim bir esiri oabitir, AZ EĞLENCE Hayat için, sıhhat için biraz Profesör Tevfik Sağlam eğlenmemiz lâzım değil midir? Hayat yalnız yemek, içmek, yatmak kalk- maktan ibaret olmasa gerek. halbu- ki eğlenemiyoruz değil mi? — Evet hayatımızda eğlence son derece azdır. Halbuki çalışan ve yo- rulan bir insan için eğlence çok lü- sumludur. Bazan eğlence âdeta çok mühim bir ilâç yerine geçer. Halbu- ki hayatımızda bu ilâç yoktur. Haf- tada bir şöyle eğlence, güzel bri müzik mutlaka lâzımdır. Memlekette beş on radyo makinesi de olmasa bil- mem halimiz neye varacak? Eğlen- cesizlik, peşesizlik sıhbatimiz üzerin- de çok fena tesir yapıyor. — Peki, acaba niçin eğlencemiz yok? — Büyük muharebeden sonra gül- meği çok ihmal ettik... En güzel ope- rette bile şöyle içten gelen bir kah- kahaya raslamıyoruz. Hattâ sokak- ta gülenlere, fazla neşeli görünenlere kızanlar var, Eğlenmeği bilmiyoruz, neşeyi unut. tuk, bunun için eğlence de bizim semtimize uğramıyor. Çünkü evvelâ bu ihtiyacı hissetmeliyiz ki, sonra eğ- lence hayatımıza gelsin... DİNLENME LÜZÜMÜ — Dinlenmemiz nasıl? — Bu hafta tatiline başladığımız için eskisine nazaran daha iyi dinle- nebiliyoruz. Fakat gene lâyıkile din. lenemiyoruz. Çünkü dinlenme çalış- manın mükâfatıdır. Sistematik ça- Bir torba altın aranıyor I harpte İstanbulda bir hamamı böyle | bir hale sokmuştuk ve pek âlâ netice- | dan hareket edeceklerdir. Galata ve Uşamadığımız için sistematik te din- ienemiyoruz. Kanaatim ikisini de adamakıllı beceremediğimiz merke gindedir. Profesör Tevfik Sağlamla konuşu- Tur da temizlikten bahsedilmez olur mu? TEMİZLİK MÜCADELESİ — Kuvvetli bir temizlik mücade- leri açmak için ne yapmak lâzımdır? — Evvelâ hamamlar meselesini cid- di surette tedkik etmek... Bugünkü vaziyette hamamlar bize pahalıya mal oluyor. Halkın her za- man yıkanamıyacağı kadar pahalı... Banyo da öyle... Banyoda bir insa- nın yıkanması için asgari 150 kilo Su lâzımdır. Bunun için yapılacak bir çare var- dır: Yıkanmak için halk duşları yap- mak.. duş usulünü kabul etmek. düş hem az su ister, hem az vakitte olur ve banyo kadar da temizler. Bir duşta 15 kilo sıcak su ile mükemmel temizlenilir. Bunun için düş ha- mamları kurmak gerektir. Bugünkü hamamları da duşlu hamam haline sokmak pek âlâ kabildir, Biz umumi ler de alınmıştı. MAKİYAJ HAKKINDA — Bir çok kadınlar makiyajlarile temizliğin aleyhinde hareket etmiyor- lar mı? Makiyajlı bir yüz mesamatı kapamaz mı? — Makiyaj yaptıktan sonra gece yatarken bir takım kremlerle yüz temizlenirse bunun bir mahzuru yok- tur. Fakat makiyaj yapıp boyalı bir yüz- le yatmak çok mahzurludr ve tabit çok gayri sıhhidir. — H. F. Rıhtımların uzatılması 2 senede bitecek | liman idaresi umum müdürlüğün- | de dün bir toplantı yapılmış ve işlet- me servisinin vaziyeti etrafında gö- rüşülmüştür, İstanbul limanının iş- letme plânını hazırlamak üzere çeh- | rimize gelmesi beklenen İngiliz mü- hendisleri de bu hafta içinde Londra- Sirkeci rıhlımlarının gerek tamiri, gerek uzatılması ancak iki senede ik- mal edilebilecektir, Diğer taraftan liman idaresinin bü- tün teşkilâtile Merkez rıhtım hanına naklı mart 15 de bitmiş olacaktır. | Eski adliye dalresinin enkazı Eski devirlerde büyük binalarm in- şasından evvel temel atma merasi- minde bir torba içine o devre alt mes- kükât koymak âdet olduğundan ya- nan adliye sarayının temellerinde de bir torba altın bulunduğu zannedi- iyor. Mint emlâk müdürlüğü bu hususta tedkikat yapmaktadır. Defterdarlıkla yapılan temaslar bittikten sonra tes- bis edilecek tahsisatla hemen işe baş- lanıp altın dolu torba aranacaktır, Meskükâtım müzede muhafaza eğil. ! mesi muhtemeldir, Yazan: Ahmed Refik VENEDİKLİ BAFFA “Safiye Sultan,, Tefrika No: 88 Gazi Giray, deli Hasanın gelmesinden memnun olmamıştı. Sefere İştirâk etmek niyetinde değildi Bunlar, nasıl - askerlerdi? çıplak, kimi başı kabak, Arkalarına muska gibi ziller asılmış. Kimi saçla- rını avrat saçı gibi uzatmış, ve iki yanından göğsüne kadar sarkıtmış. Kiminin baldırı çıplak. Ellerinde bi- rer kargı. Ucunda beyaz birer paçav- ra, O da güya bayrak. Deli Hasan, bu askerle gaza edecekti. lâla Mehmed paşa şaşırdı kaldı. Deli Hasanla beraber en ileri gelen- leri paşanın otağına doldular. Fakat hepsinin de elindeki tüfeklerin fitik leri yaniyor, hançerlerinin sapları gö- güslerini aşıyordu. Hepsi de Lala Mehmed paşanın ota- Zını sardılar. Kimi otağın içinde du- ruyor, kimi etrafında dolaşıyordu. Alaylarımdan bir kaçı da otağı kuşat- tılar. İçerisini görmek için sokaklara yanaştılar. Bir kaç alay da hazinenin bulunduğu yeri kuşattılar, Kaleye dol dular, Lala Mehmed paşa şaşırdı. İleri ge- lenlerinden otuz kırk kişiye hil'atler giydirdi. Deli Hasan, paşaya bir def- ter sundu. Üç dört yüz kişinin bölü- ğe yazılmasını istedi. Lala Mehmed paşa bunların ne mal olduklarını bi- liyordu. Başından savmak istedi: — Hele anları ederiz, Görelim, de- di. Deli Hasanla başa çıkamadı. İster istemez yapmıya mecbur oldu. Artık sefere başlanacaktı. Kırm hanı Gazi Giray Peçevide kışlamıştı. Lala Mehmed paşa Peçevi İbrahim elendiyi Szegzarddan Kırım hanına gönderdi. Han Drava kıyısında bir çayırda idi. Lala Mehmed paşanın mektuplarını verdi. Han, sefere işti- rak niyetinde değildi. Fakat İbrahim efendiye çok izzet ve ikram etti, Mek- tupları okudu: — An karib gideriz, dedi, Öteden beriden konuştular. Gazi Giray, Deli Hasanı sordu: — Anınla bizim içtimalmız niçe olur? deği, İbrahim efendi nazikâne cevap verdi: — Rıza sultanımındır, Siz sahra- larda, anlar orduda, Muradı şerlfiniz olmazsa, yüzlerini ölü yıkayıcılar gör- sün dersiz, ve murdar çehrelerin gör- mezsiz, dedi. Han, düşündü. Hiç sesini çıkarma- dı. Çünkü onu en çok düşündüren, bu Deli Hasan meselesi idi. Hatta ge- çen yıl sefere geç gelmesinin sebebi de bu Deli Hasan gailesiydi, Kardeşi Se- lâmet Giray, oğlu Şahingirayla bera- ber öte yakaya, Anadoluya Deli Ha- sanın yanına varmışlardı. Ve onunla İ birlik olmuşlardı. Eğer Deli Hasan, İ affını rica eder, ve Osman oğullarile birlik olursa, onu behemehal han nasbettirebilirdi. Gazi Giray sefere gelemiyecekti. Fakat mevkiini korumak, ve üçüncü Mehmedin gözünden düşmemek için gelmişti. Fakat hiç te keyfi yerinde değildi. Kışı Peçevide geçirdiği za- man, vakıâ edebiyatla meşgul oluyor- du; fakat aklı fikri kardeşinde idi. Ona hiç bir zaman itimadı yoktu. Hattâ bir gün, kapı ağası Ahmed ağa fena halde kızdı. Gazi Giraya: «— Hey padişahım! Beni halime ko- madın. Senin karşunda basup sarı öküz boğazlar gibi boğazlamış olsam, şimdi bu efkârdan ve hatıradan kur- tulmuş olurdun. dedi, Han hiç sesini çıkarmadı. Onu Tan- yıya havale etti, Fakat şimdi, Deli Hasan affedilmiş, Bosna beylerbeyisi Hasan paşa ol- muştu! Han, katiyyen harbe iştirak ede- mezdi. ValıA, kardeşi artık Deli Ha- sandan âyrılmıştı. Fakat o endişe bir türlü içinden çıkmıyordu, Zeten, sefere iştirak etmemek için defterdar | Ekmekçi sade ile de görüşmüştü. Kimi | Peçevi İbrahim (efendi, han haz- rellerile görüştükten sonra, serdar Lala Mehmed paşanın yanına geldi. Tatar hanının vaziyetini anlattı Öteden, defterdar Ekmekçi zade söze karıştı: — İbrahim efendi kendi kulunuz- dur, Varması münasiptir. Lâkin bey- lerbeyilerden bir adam gönderilmek hem kendülere tazim olur, hem de sözü daha müessir olur, dedi. Han dalma kendisinde misafir kal- muştı. Aralarında samimiyet hasıl ol- muştu. Bunu ileri sürdü. Hana ken- disini yollatmağa muvaffak oldu. Fa- kat: Ama İbrahim efendi de beraber olsun, dedi. Peçevi İbrahim efendi işin neye va- racağını biliyordu. Gilmek istemedi. Fakat Ekmekçi zadenin elinden kur- tulamadı. İkisi beraber Lala Mehmed paşanın otağından kalktılar. Han hazretlerine vardılar. Ekmekçi zade hanla evvelâ bir iki söz etti. Sonra kulak kulağa fısıldaşmaya başladılar. Tatar hanı: — Deli Hasan Dravadan geçinceye kadar biz dururuz. Ve defterdar efen- di ile beraber gideriz, dedi. Bir mektup yazdı. İbrahim efendi- ye verdi. Lala Mehmed paşaya gön- derdi, İbrahim efendi, mektubu Lala Mehmed paşaya verdi, okudu. Fakat bir şey anlıyamadı: — Gelür mü, gider mi? Ne anlar- sın? i Diye İbrahim efendiye sordu. İbrahim efendi işi iyi anlamıştı. Hanın memleketine gideceğini bili- yordu: — Zannı galibim gider, zira evza- ani Ekmekçi zade İle mülâkatından sonra, evvelki evzaa muvafık bulma- dım. Ve korkarım kapı kethüdasının sözü çıkacak, dedi, Kapı kethüdası bunu Lala Mehmed paşaya daha evvel anlatmıştı: Bir gün, defterdar Ekmekçi zade Yemişçiye hanın sefere iştirakini te- minden bahsetmiş. Yemişçi, Ekmek- Çi zadeyi yanına çekerek: Dünyayı feth mi etse gerek? Biz onun halli sallı varup geldiğine razı- yuz, Ol yüz aklığı ederse, benim hilâ- fımda olanları görmez misin? Bu ni- çün yapmadı da han muvaffak oldu kafamı kestirirler. Ama o gitse bile, ben iyi himayet ederim. Çekinmesün. Demiş. İşte Ekmekçi zade, İbrahim efendi- yi gönderdikten sonra, Gazi Giraya bunu anlattı. Han, dünden memnun- du. Askerini topladı, Bir lâhza dur- madan Kırım yolunu tuttu. Yemişçi Hasan paşa, son ihaneti- ni de bu suretle göstermiş oldu. Zaten hanın bu seferki gelişinden hiç bir fayda hasıl olmamıştı. Gelişi seferin sonünda, gidişi de sefer baş- Jarken oldu. Kışladığı zaman, altı sancağın riayasını hakladı. Ve yal nız bir defa akına gitti. Peçevinin ta- birile «yarım pulluk iş görmedi: Lala Mehmed paşa ona Peçevi İb- rahim efendi ile kaç defa para yolla- dı: Bir defa kırk bin kuruş, bir defa da otuz bin kuruş... Fakat almak istemedi: — Ben buna muhtac değilim. Tata- ro birer kuruş versem, bu şerefime dokunur. İkişer kuruş vermek iste- sem, bü para kifayet etmez. Al götür, dedi. İbrahim efendiye andlar ederek: — Senin hatırın için alıyorum. Kaş defadır gelip gidiyorsun. Bize ödeta intisab ettin, dedi. İbrahim efendi, kâh elini, kâh ayağını öperek parayı kabul ettirdi. (Arkası var) e