İ Her akşam bir hikâye d Arkadaşı Orhanla 'Taksim- amway bekliyordu. Orhan: İ Azizim, diyordu. Artık bizim gi- | bi kırkını çoktan geçmiş erkeklere genç kızların iltifat etmesine; âşık ol- masına imkân yoktur. Öyle yakışıklı, Ari-yarı bir delikanlı nesli yetişti ki bizim papuçlatımız çoktan dama atıl- dı. Etrafıma bakıyorum da Amerikan | filmlerindeki Jön Prömiyelere taş çi- 'kartacak kadar yakışıklı binlerce genç | görüyorum. Biz onlarla nasıl rekabet edebiliriz. Nahid bu sözlere alaycı bir tavırla | gülümsedi. O aşk meselelerinde dai- ma ümidvardı. Kendisine son derece emindi: TÂ — Haydi canım... dedi, bei krkani geçmekle beraber aşk işleriride değme " delikanlıların bir kaçını “bitden söy- lece cebimden çıkarıveritimi Kadın- Jar dalma olgun erkeği ir ger eder- ler.. istersen seninle bir bahse hım... ” Onlar; böyle izm elin ram- yay gelmişti, İstasyonda bekiiyen de- Jikanlılardan biri cakalı, bir tavırla tramvay dahâ durmüdlaii” bâsamağa 'atindı. Nahid de'bü delikdnlıdâni aşağı kalmıyacağını anlatmak'iğin yürü- yen tremvaya atlamak istedi, lâkin | naz daha düşüp beyni patliyacaktı. Zor.hâlle tramvaya. girebildi, İki ar- kadaş yaşlarından behstderken dai- pa «kırkını çoktan geçmiş.» derler- li. Halbuki geçtikleri yaş yâfnız Kır. kinci yaş değildi. Eilisini de“Bir, hatta İki sene geçmişlerdi ama pek göster- miyorlardı. Orhan artık iitiyarlihağa hazir- | landığı halde Nahid, ihtiydr bir horoz «| âhtirasile bir türlü gözünü çöplükten | ,Ayıramıyordu. . Tramvaya girdiler. En. önde tek sr Talardan birinde şık bir genç kadın oturuyordu. Nahid yavaşça “fısıldadı: — Lokman hekimin tavsiye ettiği... Orhan: — Fevkalâde sahi.. — Nasıl bir tecrübe yapalım mı? Sana kırkını, geçmiş olgun bir erke- Zin muvaffakıyetini göstermek için işle tam fırsat. Nahid böyle söylüyenik genç kadı. ninolurduğu ön öndeki sıranın karşı- sındaki dar aralığa girdi.' Şimdi gü- ,26l yolcunun tam önünde Ayakta du- Tuyordu. Tramvay sarsıldıkça dizleri güzel kadının diz pepe deği- yordu, Genç yolcü elindeki romana dalmış, bünlârını hiç birinin farkında değil- miş gibi idi. Yalnız bir kere gözlerini önünde, ayakla duran erkeğe kaldır- dı, baktı, sonra tekrar kitabına daldı. Bu bir defalık bakıştan Nahid derhal istifade etti. Genç kadına gözlerini tatl tatlı süzdü. Güzel yolcu tekrar gözlerini kitaba indirdiği zaman du- daklarında hafif bir gülümseme var- dı. Nahid yanında duran arkadaşı Orhana: «Nasıl?, Muvaffakıyet başlı- de Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ * İspanyollar Endülüsü işgal ve isti- | İdya karar verdikleri zamsn; her şey- | den önce «imha politikası» m tatbi- Ka başladılar. Kraliçe İzabelin bu iha siyasetin- de büyük âmll ve müessir olarak ta» nındığı muhakkaktı. Müslümanlar düşman istilisına karşı etten kaleler *ve siperler kurarak yurdiarinı müda- faaya çalışırken, kraliçe İzâbel hâlâ, .bir türlü iyileşemiyen kızı Maryana uğrunda boğazlanacak “müslüman kanının sayısı on binleri, yüz binleri bulmadıkça «nihat zafer» e ulaşma- nın imkânsız olduğunu söylüyordu. Bir gün; kara cübbeli cellâdlardan biri kraliçeye şöyle bir keramet savur- Muştu: «— Günün birinde - ve o gün çok yaklâşmıştır - İspanya, bütün dün- yaya, bütün milletlere hâkim olacak: . nun her köşesinde sonsuz bir refah ve saadete kavuşacaktır. Eğer Endülüs KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Tramvayda aşk ) r.» gibi bakti... Genç kadının gülümsemesinden epiyce cesarellenmişti. Şimdi ekizım sana söylüyorum, gelinim sen dinle.» Kabilinden arkadaşı Orhanla konuş- mağa başladı. — Azizim, dedi, bazan tramvay arabasına da bir inci düşüyor. Hem de ne inci... Ne nadide, ne kıymetli bir-inci... Bir emretse emrine bütün otomobiller hazırdır ama... Bir emret- se... Genç kadın bu komik ilânı aşkı işitmiş olacaktı ki gülmesini güç hal ile zaptediyor, dudaklarını sıkıyordu. Nahid şimdi bundan büsbütün ce- saret almıştı. İskarpinlerinin ucile genç kadının yılan derisi iskarpinle- rinin buruna yavaşça dokundu. Güzel kadın bunun da farkında ol- mamuış gibiydi. Nahid yavaşça Orha- na fısıldadı: — Yere bak.. ayaklarımızla nasıl Anlaşıyoruz.. azizim. ben sana «aşk hususunda değme gençleri cebimden çıkarırım» demedim mi?.. j Orhan kimseye hissettirmeden. ya- vaşçâ gözlerini yere indirdi. Nahidin dediği döğru idi. “Nahid - âyaklarını genç kadının şık yılan derisi iskarpi- nine değdiriyordu. Artık Nahid heyecan. içinde idi. Ayak parmaklarının ucundan yukarı- ya doğru bütün vücudüne bir aşk cereyanı yayılıyordu. İşte bu suretle Orhana da kırkını çoktan geçmiş er- keklere hem de çok genç, çok güzel kadınların iltifat edeceklerini çok iyi ispat etmişti. Amerikan Jön Prömi- yelerine benziyen delikanlılar gelsin de kendisinin» bu . muvaffakıyetini görsün... Fakat bu kadarla kalmakla da ol- i mazdı. Nahid ayaklarını biraz daha ileriye götürdü. Genç kadının iskar- pinine hafifçe bastı, sonra bu küçük ayağı kendi iki ayağı arasında aldı. Lâkin genç kadın ayağını çekti. Nahid içinden: «Eh.. dedi, tabit bu kadarcık bir naz yapacak... Bu bir aşk oyununun en tabit cilvelerinden- dir... Ben muvaffakıyetimden çeri dönmemeliyim..» > Aradan bir dakika geğtikten sonra Nahid. bu “sefer gene ayağını uzattı. Bu sefer daha hızla yılan derisi iskar- pinine bastı.. Lâkin bunun üzerine genç kadın hemen ayağa kalktı. Nahide büyük bir nezaketle Kendi yerini göstererek: - Affedersiniz, dedi, buyrunuz otu- runuzZ.. Nahid renkten renge girdi: — Aman rica ederim.. dedi, niçin rahatsız oluyorsunuz... Genç kadın veya genç kız: — Buyrunuz, dedi, sizin gibi yaşlı bir zat ayakta dururken “ gençlerin oturması - saygısızlıktır.. buyrunuz.. siz istirahate muhtaçsınız.. yaşınız icabı. Nahid tepesinden bir soğuk su du- No 81 si de ilk hamlede doğranmış olursa, yarın için bir müslüman kalkınması ihtimali de kalmış olmiyacaktır!» İşte, kraliçenin müslümanlar aley- hinde çok şiddetli davranmasının 86- beplerinden biri de, meşhur papaz İgnasın bu sözleri idi, Sinyor İgnas.. aziz sinyor.. aziz Ig- nas. Malkada meşhur müslüman mücâa- hidi Ahmed Selimi şehid eden kara cübbeli cellâd İspanyada böyle anı- 21 Kânunusani 937 Perşembe Öğle neşriyatı 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- la hafif , 13,25 -114: Muhtelif atı: — 18,30 Plâkla 30 Konferans: Tay yare Cemiyeti namına (Burhan Tuğ Savaul) tarafından Türk Kuşu hak- kında. 20 Rifat ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Rıza tarafından Arab- ca havadis; 20,45 Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk şar- kıları, 21,15 Saat ayarı, Orkestra; 22 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı. 2230 Plâkla sololar. 23 SON. İstanbul imla nalmâa Komisyonu 8. ci kor için 15 atmosfer ve 12 beygirlik bir tane motopomp açık eksiltme ile 3/2/937 de çarşamba günü saat 1.8 de ihalesi yapılacak- tır. Muhamieni tutari 2100 liradır. Şartnamesi her gün öğleden evvel komisyonumuzda görülebilir, İsteklilerin 158 liralık ilk temi- nat makbuzu veya mektupları ile beraber ihale günü yakti muayye- ninde Fındıklıda komutanlık sa- tınalma komisyonuna gelmeleri (264) ma şu yemiş gibi oldu. Orhan gülmemek için kendisini zor zapteğiyordu. Na- hid son bir mukavemette bulunmak istedi: — Rica ederim. dedi benim için rahatsız olmayınız. Genç kadın cevap verdi: — Aman - efendim.. me beis var. Farzediniz ki kızınıza trâmvayda ras- geldiniz. Size yer veriyor. Nahid. kıpkırmızı olmuş bir halde genç kızın, yahut kadının yerine oturdu. Şimdi tramvaya Orhanın ta- rif ettiği gibi yakışıklı bir delikanlı girmişli. Ayakta duran genç kızla gözgöze geldiler. Âdeta ilk bakışta an- laşmışlar gibi idi. Genç kız tramvay #skemlelerinin kenarındaki sarı de- mirlerden birine tutunmuştu, Deli- kanlı da ayni demiri tuttu, Şimdi de- Ukanlının eli, genç kızın elinin üstün- de idi, Ve genç kız katiyyen elini çek- miyor; gülümsiyen . gözlerile genç adama bakıyordu. Şişlide hep birden İramvaydan indiler. onlar yanyana Mecidiye köyüne doğru ileriliyorlardı. Nahid Orhana: — Ne soğuk deği! mi? Hem de çir- kin.. Orhan: - Hani, dedi - «Lokman hekimin tavsiye ettiği» diyordun. Nahid omuz- larını silkti: — Birak canım. dedi.. benim tipim değil .. Hoşuma gitmedi. yoksa hoş- lansaydım... Vaziyet başka olurdu. (Bir yıldız) array tubu gönderen mücahid İbrahim, bu mektubunda şöyle diyordu: «Bir gece Seyid Haşimin evinde kurulan tuzağa düşmek gafletinde bulunan kardeşim Selimin başımı İg- nas adlı bir papaz koparmış. Endülüs devleti istiklâlini kurtarmağa çalışır- ken, bir zabit başının - koparılmasın- dan sadeve derin bir teessür duymuş- tur. Fakat, onun ebedi yokluğu Mal- ka kalesinin müdafaasını zayıflatmak değil, bilâkis takviye etmiştir.» İspanyol muhağara kumandanı bu mektubu seresker Don Petro Hanri- kese gbndermişti. İbrahimin kendi rüektubunda da itiraf ettiği bu ölüm hâdisesi artık uydurma bir masal ol- sonra sinyor İgnas; (aziz İgnas) ola- Tâk memleketin her köşesinde şöhret bulmuştu. Kıştale engizisyon mahkemelerinin baş cellâdı rolünü oynıyan (aziz İg- ras) bütün Endülüs müslümanları- nın, sadece kılıçtan geçirilerek değil, ayni zamanda işkence ile öldürülme- lerini istiyordu. müstümanlarının hiç olmazsa üçte #ki-| sara kumandanına bir tehdid mek- Biştalede 9 günlerde. haftada on, e 'kânın 5/40 hisssei metre murabbaı arsanın tamamı, nın tamamı, murabbaı arsanın tamami, payı, kânın 6912 de 6240 hissesi, 13 sayılı hanenin 6/20 hissesi. 13 sayılı hanenin 6/20 hissesi. 40/90 hissesi. rabbaı arsanın tamamı, murabbaı arsanın tamami, metre murabbaı arsanın tamamı. Beykoz: Çinar altı yeni çeşme sokak eski 64 yeni 1 sayılı dük- Kumkapı: Çadırcı Ahmet Çelebi Bazu bent sokağı eski 5 yeni Kumkapı: Çadırcı Ahmed Çelebi Bazu bent sokağı eski 5 yeni Eminönü: Balıkpazarı caddesi eski 88 yeni 40 sayılı dükkânın Boyacıköy: Dördüncü sokak yeni 5 sayılı 413,71 metre mu- nunusani di KREMİ HAJAN Kremi Yatuz Kar Yastı Bİ Acgadım 22.2 Get MAJAN BEPOYİ ANKARA » İZTAMBNE #ev9ikü İstanbul Defterdarlığından: Lira Kr. Küçükpazar: Kantarcılar sokağı eski 15, yeni 15 No, lu dük- 67 Heybeliada: Dağ mahallesi Yüksek sokak eski 19 M, sayılı 310 135 Kamerhatun Fesliğen çıkmazı sokağı eski yeni 5 sayılı arsa- 32 Heybeliada: Dağ mahallesi eski sokak eski 5 sayılı 71, 82 metre 43 Yedikule; Fatih Sultan Yedikule caddesi Canoğlu çıkmazı es- ki 15, yeni 7/1 sayılı tahtalı bostanın yirmi döttte 10 buçuk 1291 400 300 300 1555 248 Beyoğlu: Tatavla kandilli caddesi eski yeni 6 sayılı 66 metre Beyoğlu: Yenişehir salhane sokak eski 2 yeni 2,6,8 sayılı 228,84 137 Kasımpaşa: Büyük piyale mahallesi dereboyu sokağı yeni 7, B, 10, 11 sayılı 370, 200 metre murabbaı tarlanın 40/1608 hissesi 801 37 Yukarıda yazılı mallar 19/2/937 cuma günü saat 14 de kadar peşin para ve pazarlıkla satılacaktır. Satış bedeline istikrazı dahili ve 96 satış komisyonuna müracaatları, bugünlerde di on beş bin nn boğazlanıyor- du. Endülüs müverrihlerinin iddiala- rna bakılırsa, bu rakkamları üç mis- line çıkarmak lâzımdı. Kıştalede böyle olduğu gibi, diğer Endülüs memleketinde de katli âmlar,| işkenceler, yangmlar, sürgünler baş- Yamıştı. Sahil köylerdeki müslümanların bir | kısmını da mavunalarla Afrikanın Deccale havalisine sürüyorlardı. Dünyanın kurulduğu gündenberi, Kıştalede olduğu kadar, hiç bir mem- lekette bu derece insan boğazlanma- miştı. PRENSES MARYANA NASIL TEDAVİ EDİLİYOR! Kıştale mezbahalarında akıtılan müslüman kanları gölleri ve cesetleri kuyuları taşırırken, İspanyol sare- yında da prenses Maryananın şerefine ne masum kanları dökülüyor, ne can- lar yakılıyordu. O tarihte, zulüm ve işkenceyi her gün biraz daha arttıran engizisyon mahkemeleri kral kadar nüfuz ve kuvvet sahibi bulunuyordu. Aziz İşnas, Kıştale mahkemesi rel- si olduğu gündenberi kraliçeye yaran- mak sevdasına düşmüştü. Kraliçe İzabel ile sıkı bir münase- bet tesis etmek için ortada iyi ve ma- 5 faizli hazine tahvilleri de kabul olunur. Taliplerin 96 7,5 pey akçe- lerini vakti muayyeninden evvel yatırarak haftanın salı ve cuma gün- leri saat 14 de Defterdarlık Milli Emlâk müdürlüğünde müteşekkil (F.) (376) Iktisat Vekâleti Iş dairesi Üçüncü pa Âd , Bölge âmirliğinden: İş sahiplerinin doldurmakla mükellef oldukları işyeri beyannameleri ıtılmıştır. Kendilerine henüz beyanname gönderilmemiş olan beş kişilik işyeri sahipleri varsa müesseselerinin bulunduğu mahak deki en yakın mülki makamlara müracaatla beyannamelerini alıp dok durmaları icabeder, Beyanname vermeyenler hakkında iş kanununun bunsaid hükümleri mucibince derhal cezai takibata geçileceği ehemmiyetle ilân olunur. (372) Sinyor İgnas bir gün kraliçeyi zi- yarete gittiği zaman, batıl itikadlara inanan İzabelin zayıf o tarsfını bulk muştu, Prenses Maryana her zamanki gibi yatağında yatıyordu.. ve kendisi ha- yattan ümidini kesmiş bir halde idi. Çok meyustu. — Haslalığımn sebebi bir türlü anlaşılamadı. Ben neden iyileşemiyo- rum? Diyerek mütemadiyen ağlar durur- du, Onun sıhhati için nezredilen müs- lüman kanlarının haddi, hesabı yok- tu. Mezbahalarda akıtılan kurban kanları, nehir sularının bile rengini bulandırmıştı. Bütün bu fecaate rağ- men prenses gene iyileşemiyordu. Kara cübbeli şeytan (yerli müslü- manlar, papazlara bu adı vermişler- 4) o gün kraliçeye, Kıştaleye getiri- len müslüman esirlerinden bahsedi. yordu: — Bunlardan bir kısmını (cahille- ri) Afrika sahillerine göndereceğiz. Zengin ve okumuş olanlarını da mü- saade ediniz de yaban öküzlerineata- um.. Prenses Maryana bu eğlenceli döğüşü sarayın arka bahçesine ba- kan balkondan söyretsin. Bü gece rü- yamda semavi bir ilham aldım: Pren- kul bir sebep te vardı; Prenses Mar- | ses Maryansnın heyecana İhtiyacı yananın hastalığı, rik mi m 2 UY MMLEİ ll menem ül ME lm 9 vardır, Kanı uyuşmuştur. (Arkası var) .