; AKŞAM 18 Künunusani Halli lâzım meseleler r ve sanat hayatımızda henüz etmediğimiz meseleler var. Bun- ları, hiç olmazsa büyük bir kısım mü- nevverlerin beraberce inandığı ana fikirlere bile bağlamış değiliz. Her- hangi bir söz a hâdise, derhal memleket münevverlerini biribirine düşürecek şiddette harekete getiri- yor; mülâkatlar, beyanatlar, makale- Jer ve bazı defa da küfürler, hakaret- ler Lefrih devrini bitirmiş hastalıklar gibi birden bire meydana çikiveri- yor. Bir sene önceki (Edebiyat antolo- fisi) dâvası böyle olmamış mı idi? Son haftanın (Edebiyat gecesi) debu kadar şiddetli olmamakla beraber yine edebiyat denizini hatırı sayılır bir lodos fırtınasile allak bullak et- memiş midir? Niçin böyle oluyor? Bu sorgunun cevabına geçmeden önee münevverlerimizin ve onlara gözli, âşikâr yol gösterme iddiasında bulunan fikir ve sanat adamlarımzın Tühİ bir hasletlerine işaret edece- kete getiren, bu harekât ettirici hissi unsurlar ruh âleminden çekilince kâ- git alevi gibi sönen bir maneviyet ta- şıyorlar. Halbuki ilmin en çelin şu- si, mevzuu maddeden ziyade mâ- mayı İlgilendiren kültür bilgileridir. Bunlardaki. güçlük, mavzularının ele avuca sığmıyacak kadar batıni oluş- Jarımdan gelir. Bunlardan biri olan ve kültür tarihimizin başlıca safha- larından birini teşkil eden edebi- yat, söylediğim. sebeplerle dir ki he- Büz bu mevzuun ana dâvalarını halle kudretli bilgin verememiştir. Sadece tarihi metodun tatbikinden ibaret olan üniversiter edebiyat görüşü, henüz de- rinlere inici bir çalışma usulile eksik- lerini tamamlama çağına bile girme- Pdebiynt bilginlerinin bu vaziyetini güsterdiklen sonra “yukarıya koydu- Eumuz suale dönebiliriz. Edebiyat ve umumiyetle kültür adamlarmızın bi- ribirlerile anlaşmaları, yahut hangi noktalarda anlaşamadıklarmı sarih suretle tayin edebilmeleri için bir ta- kım esaslı meseleler üzerinde kana- atlerini tesbit etmeleri lâzımdır. Ben bu yazımla o meseleleri bir program belinde, bütün bu işle ilgili olanları- mızın gözleri önüne koymak İstiyo- rum. Bunlar hakkında birçok tezler ve antitezler ileri sürülebilir. İşin bi- rinci safhasında iddialarla onların zdları ciddi münakaşalara mevzu olur. Ancak bundan sonradır ki esas- N bir senteze varmak kabildir. Şimdi bu meseleleri çalışalım: — 'Türk edebiyatı ne zamandan başlar? — 'Türk edebiyatının başlangıcını sıralamağa tesbitte mutlaka türkçe yazılmış me tinlerin bulunmasi şart mıdır, yoksa büşka milletlerin kitaplarına geçmiş, bugün için ancak ihtiva ettiği düşün- celer ve duygular bizce bilinebilen vesikalar bu bakımdan değer taşır- Jar mı? 3 — Türk edebiyatını (İslimdan önce, İslâm medeniyeti içinde, garp medeniyeti tesirinde) diye üç safha- hada göstermek içtimai renlitelere uyar, tarih tezimize aykırı düşmez bir bölüm yapmak mıdır? 4 — Kavmi, dini ve milli edebiyat- ların başlıca karakterleri nelerdir? Bunlar bizim edebiyatımızda var mi- dır? Varsa biribirlerini takip ederek mi akıp gelmişler, yoksa hemzeman olarak mı varolmuşlardır? 5 — İçtimai değişmelere alâkası tabil olan edebiyat, bizde bu cinsten hangi müessirlerle ne gibi miessese- ler yaratmıştır? Devirlerin hâkim si- yasi iktidarlarının tuttuğu edebi mü- €sseselerle halkta yaşıyan dini, lâyik ve zümrevi edebiyatlarımız nelerdir? 6 — Edebiyatta millilik ve miltiyet- çilik ne demektir? "i — Edebiyatta eski ve yeninin mi- yarı nedir? 8 — Türk edebiyatı türlü müesse- se ve safhalarında hangi orijinal un- surları . yaratabilmiş, . hangilerinde taklitçi kalmıştır? 9 — 'Türk dilile yazmamış, eserle- rini başka dillerle yaratmış Türk ır- kından gelme büyük şahsiyetleri ken- di kültürümüz bakımından ne dere- ce-bizim malımız sayabiliriz? 10 — Dünya edebiyatları içerisin- de birinci safhada yer almış büyük edebi dehalarımız var mıdır? Varsa niçin bu âlemşümlüllüğü kazanmış- lardır? Yoksa hakikatte bu değerde büyüklerimiz yetiştiği halde tanıtıl- mamak yüzünden mi unutulup Kal mışlardır? 11 — En eski çağlardanberi 'Türk fikir ve edebiyat dehasının verdiği eserlerden bugüne müessir olacak bir devam kabiliyetini özünde saklıyan- lar var mıdır? Bunlar bize müessir oldukları gibi başka milletlerin ede- biyatına ve fikir hayatına tesir yap- mışlar mıdır? 12 — Yukardanberi gelen büyük meseleleri halletmek için şimdiye ka- dar kullanılan pbjektif - tarihi, süb- jektif - şahsi ve indi metodları yeter görebilir miyiz? Görmezsek hangi gö- rüş tarzlarile İnceleme usvllerimizi #mileştirmek JAzımdır? “13 — Dünden bugünde yaşıyan, bugün yaşayıp ta istikbalde yaşama- ğa namzet sayılabilecek olan ediple- rimiz var mıdır? Bu hükme varmak için kendimize göre bir ölçü mü yap- malı, yoksa medeni âlemin bu mev- zuda kullandığı müşterek ölçüleri mi almalıyız? 14 — Tarihimizin her safhasında Türk cemiyetinin gerileyip ilerileme- SEVENLER YOLU Edebi Roman O bu kadarına razı idi. | Boynunu büküp şapkasını başına koyarken cevap verdi: — Pek tabii değil mi hammefendi. Erkekler için bu mukadder, Yavaş yavaş arka salona geçtiler, Nazım Cemal fırsat buldukça üç dört ay evvel kaybolan genç kadının o olup olmadığına İnanmak ister gibi dikkat- Ye bakıyor ve kıvrak, narin ve şık kadı- nın dört ay önceye kadar tanıdığı ka- dın olduğuna hayret ediyordu. Mühendis Ragıb bu tesadüfte yüzü- nü kızarlacak bir gaf yapmamış ol- manın verdiği serbestlikle konuşuyor- du: — Seyahate çıklığınızı biliyorduk hanımefendi. İsviçredeki muvaffakı- yetinizi de gazetelerde okuduk. Hattâ tanıdığım bir gazeteci sizin birer res- minizi İstemek için Ahmed Melihten ri- ca etmemi istemişti. Doğrusu iftihar et- tik. Genç kadın Nazım Cemalin fırsat buldukça kendisini hayran hayran tedkik ettiğini sezmişti. Şimdi zarif Bürhan Cahid MORKAYA Tefrika No. 85 hayatına aid hatıraları anlatıyodu. Bir aralık sordu: — Nasıl, İstanbulda iyi eğleniyor mu: sunuz?. İki arkadaş biribirlerine baktılar. Genç kadın ne demek istiyordu, Onla- rın kocasile yaptıkları eğlence âlemleri- ni mi sormak istiyordu. Nihayet mühendis Ragıb dedi ki: — İstanbulda ne eğlence olabilir ha- nrmefendi. Bekârlar için İstanbul ha- yatı ancak bir çalışma ve dinlenme ha- yatı olabilir. Bizim için en büyük deği- şiklik evli arkadaşlarımızın yanlarında geçecek birkaç aile saatidir, Genç kadın güldü: Z — Ne tuhaf söylüyorsunuz Ragıb bey. Bu kadarözlediğiniz hayatı başka yer- lerde arıyacak yerde kendiniz bulsanız daha İyi değil mi?. — Muhakkak. haklısınız hanımefen- di. Fakat erkeklerin o kadar özenerek ümidlerini ve istikballerini düşünerek kurdukları ailelerin ümid edilmez neti- e tavırlar, hoş hareketlerle onlara bu spor me sink ein vi su işi hallediliyor > Belediye önümüzdeki ilkbaharda iki tarafta da arteziyen kuyuları açacak Büyükadanın su ihtiyacını temin et- mek üzere belediye sular idaresinin Adada arteziyen kuyusu açmağ teşeb- büs ettiğini evvelce yazmıştık. Bu kuyuların açılması için lüzumu görülen aletlerle bazı burgu ve borular Avrupaya sipariş edilmiştir. Belediye, şimdiye kadar Adanın suyunu temin etmek üzere birçok teşebbüslerde bu- Tunmuş ve muhtelif hal tarzları düşün»! müştü. Bir aralık Adanın suyu gemi- lerle İstanbuldan nakledilecekti. Fakat| son zamanlarda şehrimize gelen mü- tehassısın yaptığı tedkik neticesinde süler idaresi, Büyükadada arteziyen kuyuları açmağı muvafık görmüştür. Bu mütehassıs Sümer bankın Ana- doluda yapacağı yeni tesisat münase- betile Avrupadan getirtilmişti. Bu zat, bilhassa su mühendisi ve arteziyen ku- yuları açmakta ihtisas sahibi olduğun- dan Büyükadeda ilmi tedkikat yap- sinde edebiyatımızın © tesir nedir? 15 — Bütün edebiyatımız birden göz önünde tutularak bunun hangi kısmının öğretme: instrüetion ve fik- ri terbiye bakımından bugünkü nesle verilmesi lâzımdır? Bu meselelere daha başkalarını da kalmak mümkündür. Zannımca en esaslı dâvalar bu suallerde toplan- mıştır, Onlar, çöreklenmiş yılanlar göbi bir türlü çözülmek bilmiyen istif- ham işaretleri halinde bize kendileri- ni arzetmektedirler. Bunları kimler çözecek? Herkesten önce, bu vazife, Türk üniversitesinin (Edebiyat fakül- tesi) ne düşer kanaatindeyim. Ziya Gâkalpla başlıyan ve onun Durk- heim'den aldığı tarihi metodun dışı- na, bu mevzularda hâlâ çıkmamış bu- derecesi — Bu ümid edilmez neticelere s8- bep nedir tahmin edersiniz?, — Bilinmez ki, hanımefendi.. kadın- lar anlaşılmaz mahlüklardır. En mesud! görünenleri de hayatlarından şikâyet ederler, Bilmem yanlış mi düşünüyo- rum. — Siz kadının saadetini yalnız ken- disine verilen yüksek ve zengin hayatta mi zannedersiniz?, Genç kadının bu sözü cevapsız kal- dı. İki arkadaş biribirlerinden yardım ister gibi bakıştılar. Bu sefer Nazım Cemal lâkırdıya ka- rıştı. O kendine mahsus lâübali ve ne- şeli hali ile; — Doğrusunu ister misiniz hanım- efendi, dedi. Uzağa gitmeye ne hacet, Gözümüzün önünde siz varsınız. Ah med Melih sizi iyi anlıyan ve seven bir adamdı. Onun bir melek olduğunu id- dia edemem. Etsem de sizi inandıra- mam. Fakat tanıdığım evli arkadaşla- rın en güvenilir en dürüstü olduğu mu hakkak. Zavallı bugün herşeyi kaybet- miş bir haldedir. O kadar perişan ki, bir zaman avunmak İstedi, Doğrusunu İs- terseniz bizim de yardımımızla kendi- ni eğlenceye verdi, Fakat bazı erkek- ler doğuşta evli olmak için yaratılmış- lardır. Ahmed Melih de bu tiplerdendir. 8iz onu yalnız bıraktıktan sonra yeni doğmuş bir çocuk gibi kaldı. O kadar Büyükadada Nizam ye Dil mış ve-Adada halkın ihtiyacını karşı- ıyacak su bulunduğu neticesine var- mıştır. Ancak bu zatın tedkikalı, son- daj suretile yapılmamıştır. Belediye, şimdi Avrupadan beklediği vesait gel- dikten sonra ameli tecrübe yapacak- | kemerli astrakan manto tar. Sümer bank mütehassısının verdi- ği teminat üzerine sular idaresi yüzde altmış açılacak arteziyen kuyusu ile su bulunacağına kanaat getirmiştir. Bakırköy suyuna gelince: Burada da "KADIN KÖŞESİ Büyükada ve Bakırköyün Redingot biçimi Beli alınmış redingot biçimi ve el Kalfaları imtihan Izmirde vesikası olmıyan ilkbaharda arteziyen kuyuları açılacak.) kalfalar çalışamıyacklar tar. Sular idaresi burada bazı tecrübe- Jer yapmış ve mebzül su çıkacağına ka- naat getirmiştir. İlkbahar gelince ge- Tek Büyükadada, gerek Bakırköyünde arteziyen ameliyatına başlanacaktır. Sular idaresi, bu kuyuları açtıktan son- Ta gerek Adalarda, gerek Bakırköyünde! Terkos su şebekesi gibi boru düşeyecek ve kuyulardan çıkan su motörlerle abone olacak evlere dağıtılacaktır. Tunan bu fakültenin, kültürümüzün başlıca dâvalarını bugün bile eline al- dığını gösterir bir delil meydanda yoktur. Varsa ortaya çıkarılması lâ- zımdır. Edebiyat falkültemizin her- İzmir 16 — Belediye, bazı yapıcı KA falarının iş bilmeden ufak tefek inş&* atlarda çalıştıklarını ve yanlış işler y8P* tıklarını nazarı dikkate alarak, bu gi” bileri imtihana tâbi tutmağı kararla$” tarmış ve dün ilk defa olarak yedi kalfa imtihan edilmiştir. Bunların imtihan kâğıtları Beledi” ye fen heyetince tetkik edilecek ve bul dan böyle vesikası olmıyan kalfalar İ$ yapamıyacaklardır. İstanbul - Edirne asfalt yolu Edirne 16 — Edirne - İstanbul ş0s€* sesinin asfalt olarak İnşaatı devam ei mektedir. Bu yoldan başka Kırklareli * hangi bir meseleyi tetkik etmesi için |Edirne arasındaki şosenin mühim kısı mutlaka tarihin kabristanına intikal etmesi lâzımmış gibi bir kanaat öra- da anane haline gelmiştir. Devam eden veziyetle edebiyat fakültemiz, sadece teşrih okutan bir tıp fakülte- sine benzetilebilir. Hayattaki insanı, uzviyetinin her türlü çalışmalarile ta- nıtmıyan bir tıp fakültesi, insan or- ganizmi karşısında nasıl bir durumda ise, edebiyat fakültemiz de bu canlı kültür meseleleri huzurunda ayni ha- Wi muhafaza etmektedir. Önde git- mesi icap edenlerin geride kalmama- larını bekliyoruz. Hasan Âli Yücel perişan ki zavallı!, Kocasından böyle acınarak bahsedil- mesi genç kadını müteessir etti, Fakat bunu hissettirmemek için isteksiz bir dudak büküşle cevap verdi: — Erkek için yahzlıktan şikâyet hak- sızlık olur Nazım beyefendi. Erkekler su gibi daima aktıkları kabın şeklini alabilirler. Hele artık hayat arkadaş- larında heyecan verici bir taze sevgi bulamıyanlar,.. Pek iyi bilirsiniz ki, cinsi cazibesini kaybeden kadınlar ko- caları için tahammül edilmez bir felâ- ket olurlar. Ve şeytani bir tebessümle iki arka- Sn yüzlerini tedkik ederek ilâve et- — Öyle değil mi efendim! Nazım Cemal afallamıştı. Genç kadın ne demek istiyordu. Bu kelimeler ona hiç de yabancı gel- miyordu, Ve zeki adam geçen kış başında Rad- yümpalasın kış bahçesinde geçen mü- nakaşayı, palmiye yaprakları arasın da görünüp kaybolan pembe tuvaletli kumral başı hatırlamakta gecikmedi. Karşılarında taze badem rengi kos- tümü, güzel ve uzun boynundan zarif bir ihmalkârlıkla başını üne doğru indirmiş beyaz tilkisi içinde henüz ol- gunlaşmağa başlamış bir muz gibi di- ri ve gergin vücudü İle bu yaprak göz- lü genç kadın onlardan cevap bekli- geçen yaz tamir edilmiş ve inşaatı kırk sekiz bin liraya ihale ediler İnece köp- rTüsünün beton inşaatı ikmal olunmuş” tur, Yine İstanbul yolu üzerindeki Sas“ hdere köprüsünün de beton olarak in” şaatı bitirilmiştir. Bir kâdın sobanın üstüne düştü, yanarak öldü Zonguldak 16 — Kayıkçı Galip reisin karısı, Üzerine gelen âni baygınlık ne ticesinde sobanın üzerine düşmüş v8 önce saçları tutuşarak az zamanda vü“ cudu alevler içinde kalmıştır. Kadmcağız hastaneye kaldırıldıktarı bir saat sonra ölmüş! yordu. Cinsi cazibesini kaybedip ei- mediği hakkındaki hükümleri bel yordu. Fakat onlar daha kim olduğunu keşfetmeden bu hükmü vermiş değille? miydi? Bu en tok erkek gözlerini a0“ mi bir keklik gibi avlıyan taptaze dip“ diri vücudü ile genç kadın ne hummali Arzular yaratan bir mahlüktu. Nazım Cemal da eski şaklabanlığı ele alma" dıkça bu çetin imtihandan kurtulami- yacağını anlamıştı. İhtiyar çapkın © güzellik değerini anlıyan gözlerile gen$ kadına baktı. Baktı, Sonra hafifçe ba” şını #allıyarak cevap verdi: — Fikriniz doğrudur hanımefendi. Fakat bam kadınlar da vardır ki, cinsk cazibelerini bir define gibi muhafaza ederler. Arzu ettikleri zaman tarihin meşhur gençlik çeşmesinden akan ba“ har ve aşk sularile yıkanmış gibi terü” taze bir çiçek taraveti ve tomurcukla” rını açmamış bir genç kız bekâreti ile karşımıza çıkarlar. Sevilmenin ve kö dınlığın bu tılsımını “bilenler için De tehlike olabilir, Nazım Cemalin ifadesinde o kadaf candan bir itiraf vardı ki, genç kadın bu bahis üzerinde daha farla durup 0** ki aile dostlarını dillendirmeyi doğrü bulmadı. Vapur köprüye gelmişti. Onlarla beraber çıkmamak için ay& ğa kalktı: 1 (erkası var)