# Sahife 12 Her akşam bir hikâye Hani bazı genç kadınlar olur, biri- | birlerinin can düşmenıdırlar. Lâkin biribirlerine karşı gayet dost görünür- ler. Her rast geldikçe öpüşürler, Fa- kat ayrıldıkları zaman biribirleri için Söylemediklerini bırakmazlar. İşte Sacide ile Nermiri Böyle idiler. İkisi de güzeldi. Fakat Nerminin et- ratındaki erkekleri çıldırtıcı , deli edi- ci bir güzelliği vardı. Sacideyi kudur- tan da bu idi. Nermin birçok yerler- de Sacidenin karşısına en büyük ra- kip olarak çıkıyordu. Bir yerde Ner- min yokken herkes Saciğenin etrafın- da fır dönüyordu. Lâkin Nermin gelir ölmez Sacide unutuluyor,ibir köşede bırakılıyordu. Mümkün olsa Sacide' Nerminden öyle bir intikam alacaktı ki... Fakat nasıl? Buna imkân var m 1d1?, Bir sabah Sacide erkenden Nermi- nin evine gitmeğe mecbur oldu. Ner- min daha yeni yataktan kalkmıştı. Sacide onu boyasız halile görünce az daha küçük dilini yutacaktı. Nerminin boyasız hali hakikaten fecidi. Boyasız dudakları mosmordu. Yünakları ne kadar renksizdi. Cildi berbattı. Rimelsiz gözleri çipil çi- Pildi, Sacide bunu görünce, içinden ka- baran sevinç hamlesini güç zabtetti. Demek bütün erkekleri çıldırtan, de- MW divane eden güzel Nermin bu çipil gözlü, mosmor dudaklı kadındı ha... İçinden: « Ah.. dedi, onun etrafında perva- neler gibi dönen erkekler Nerminin bu halini gelip görseler... Sonra mahzun mahzun düşünceye daldı. Buna imkân yoktu ki... Çünkü Nermin yataktan kalktıktan bir saat sonra boyanır, her zamanki büyüleyici güzelliğini takınır, herkesin karşısı- na öyle çıkardı. Boyasız olarak kim- seyi kabul etmezdi. Bugün fevkalâde olarak boyasız Sacidenin yanına çık- mıştı. Sacide Nerminin bunu nasıl yaptığına son derecede şaşıyordu. O gece Taksimde yeniyapılan şık apartımanlardan birinde toplanmış- ardı. Epi kalabalıktılar. Nerminin et-| rafında dönen birçok erkekler de ora- | da idi. Kadınlardan biri bir oyun tek- | > 1 etti. Ovun su idi: İçlerinden biri | «müstantik> olacaktı. Kafşısına ala- cağı oyuncuya gayet süratli bir ta- kım sualler soracaktı. Eğer bu çabuk sorulan ,suailerin karşısında ovuncu şaşırırsa «müstan- tik» in vereceği cezayı mutlaka yap-| Mağa mecburdu. 'Müstantik Sacide oldu. Birçok er- kekleri çabuk çabuk sorduğu sualle- Tile şaşırttı. Bunlara tuhaf tuhaf ce- | z#lar verildi. Hiç sesi olmıyan mah- | cup bir gence bir gazel okuttular, Şiş- man göbekli bir tüccara bedi! dans- lar yaptırdılar. Gayet ciddi, kerli fer- Mi bir adama taklak attırdılar. Her halde bu oyun ve verilen ceza- Intikam lar son derece eğlenceli oluyordu. Herkes kati surette verilen cezayı har- fi harfine yapmağa mecburdu. Niha- yet sıra Nermine gelmişti. Nermin «müstantik» in yani Saci- denin karşısına geçti. Sacide şeytan şeytan gülüyordu. Mutlaka Nermini şaşırtıp ona bir ceza vermeğe ahdet- mişti. Çabuk suallerini sormağa başladı. Lâkin Nermin dalın Sacide sualini bitirmeden evvel cevabını yapıştırı- yordu. Nermine böylece yirmi sual s0- rulacaktı, Eğer genç kadın bu yirmi suale de cevap verecek olursa bu va- ziyet karşısında sorguları sorana, ya” ni Sacideye, karşısındaki şaşırmadığı için bir ceza verilecekti. Saelde telâş içinde idi. On dokuzun- cu sunle geldiği halde Nermin hâlâ şaşırmamıştı. Nermin Sacidenin kar- $ısında alaycı alaycı gülümsüyordu. İşte yine bu sahada da Sacideye üstünlüğünü göstermişti. Sacide ku- duracaktı. Nihayet Sacidenin dudak- larında hain bir gülüş kıvrıldı. Aklı- na müthiş bir sual gelmişti. Yirminci sual olarak süratle bunu sordu: — Kaç yaşındasınız? Nermin bu sual karşısında dehşet- li şaşırdı. Kekeledi. Kızardı. Etraftan el çırptılar: — Şaşırdı... — Şaşırdı... Sözleri yükseldi. Hep birden müs- tantiğe, yani Sacideye döndüler: — Bayan müstantik cezanızı ve- TİNİZ.. Sacide, şimdi müthiş bir ceza ver meğe hazırlanan bir engizisyon mah- kemesi reis gibi hain halin Nermine baktı. Herkes merak içinde idi, Acaba Sacide Nermine ne ceza verecekti?. Nermin içinden: — Bari, dedi, oldu olacak.. güzel bir ceza verse... Meselâ sırtımı açmak gi- bi filân... Hiç olmazsa ceza işime ya- rasa, güzelliğimi büsbütün arttırsa... Nihayet Sacide cezayı tebliğ etti: - Yüzünüzü sabunla gicir gicir yi- Nermin beyninden vurulmuşa dön- dü: — İmkânı Şok.. diye haykırdı. Etraftan itiraz sesleri yükseldi: Olmaz.. olmaz.. karara itaat. — Cezaya razı olunuz... — Herkes cezasını çekti.. siz de çek- raelisiniz.. Nermin: — Yapamam. yapamam yok. Dedikçe ısrar ettiler. Onu yaka pa- ça yakaladılar. Banyoya götürdüler. imkânı İ Bol sabunla yüzünü gıcır gıcır yıka” dılar. Havlu ile sildikleri zaman her- kes hayretler içinde kalmıştı. Bütün erkekleri çıldırtan güzel ka- dın bu mu idi?.. Şimdi karşılarında çipil gözlü, mos- mor dudaklı, bozuk ciltli, feci, zaval- KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ — Yeter. İkisini de çok iyi tanırım. / İbrahim kendi kendine söylendi: — Ben zaten onların-içimizde bu- Yunmalarından şüpheleniyordum. Ger- çi Garnataya hafiyelik yapmak için yol bulamazlarsa da, arâmizda fenâ- ik yapmak fırsatını kaçırmamışlar... ... (TÜRKLERİN YILDIZI ÇOK PARLAKTIR!) Müneccim Gaslani, İbrahimin başi ütunda diz çökmüştü. atlılar ve sed- yeciler kapıda bekliyordu! Odada iki- sinden başka kimse yoktu; Ibrahim sordu: ; — Bana vereceğin bir ilâçla, çarça- buk ayağa kalkacağımı, söylemiştin, Gaslanl! Neden gönderinedin bu İlâ- a)... Gaslani şaşırdı: — Kendi elimle yaptım ilâcınızı, ya Seyid! Sizi biran evvel ayakta görmeyi çok, hem de herkesten çok arzu cde- rim. İlâcmızı göndermiştim. — Kiminle gönderdin? — Mehmed Sekran ve Habip Müdev- - verie,. İnanınız ki, elimle teslim ettim onlarâ, No 78 İbrahim yolda gelirken, sadık aske- rinin kendisine verdiği bu isimleri ha- tırladı. — Yalan değilmiş, dedi, bu hainler benim ölümümü bekliyorlar demek! Fakat, Allahın inayetile ölmiyeceğim.. kötürüm olarak da onlarla mücadele edeceğim. Necip Gaslâni elini İbrahimin alni- na koydu: — Merak etme, oğul! Endülüsün sa» na ihtiyacı vardır. Onlar, gönderdiğim Mâcı imha ettilerse, üzülme,. fenalık, daima, yapanın ayağına dolanır. Ve yerinden kalkârak küçük bir do- labın kapağını açtı: — İşte, ilâcın yarısı burada duruyor. Belki bir başkasına da lâzım olur diye saklamıştım. İbrahim sevindi: — Ah, yarabbi! Hele bir ayağa kak kabilsem.. emin ol ki, Gaslânl!... Dün- yada Malkayı kurtarmaktan başka hiç bir hevesim yok. Kendimi Endülüsün kurtuluşuna çoktan vekfetmiş bir in- sanım, Eğer ayağa karkarsam.., — İlk önce onları affedeceksin!, — Nasıl?,., Sekranla Müdevveri af- 18 Kânunusani 937 Pazartesi Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- la hafif müzik, 13,25 - W: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara ma- sal: İ. Galip tarafından. 20: Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musiki- si ve halk şarkıları, 20,30: Bay Ömer Riza tarafından arapça hâvadis, 20,45: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21,15: Sa- at ayarı, Şehir Tiyatrosu dram kısmı tarafından bir temsil, 22: Ajans ve bor- sa haberleri ve ertesi gürlün progra- mı, 22,30: Plâkla sololar, 23: Son. 19 Künunusani 937 Salı Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- la hafif müzik, 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 İstanbul konservatuva» rı namına konferans: Bay Adnan tr rafından, 20 Vedia Riza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,30 Bay Ömer Riza tarafından arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21,15 Saat ayarı, şe- hir tiyatrosu operet kısmı tarafından bir temsil, 22 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla Sololar, 23 Son. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Osmanbeyde Şark Merkez, Taksim: İstiklâl caddesinde Ke- mal Rebul, Beyoğlu: Tünelde Mat- koviç, Yüksekkaldırımda Veniko- pulo, Galata: Topçular caddesin- de Sporidis, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: Hahcıoğlunda Barbut, Eminönü: Beşir Kemal, Heybeli- ada: Halk, Büyükada: Halk, Fa- tih: Veznecilerde Üniversite, Kara- yümrük; Ahmed Suad, Baktrköy! HUâ1, Sarıyer: Osman, - Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarın- daki eczaneler, Aksaray: Etem Per- tev, Beşiktaş: Süleyman Recep, Kâdıköy: © Pazaryolunda Rifat Muhtar, Modada Aldeddin, Üskü- dar: İmrahor, Fener: Emilyadi, Beyazıd; Kumkapıda Belkis, Kü- çükpazar: Hasan Hulüsi, Samai- ya: Kocamustafapaşada Ridvan, Alemdar: Al Riza, Şehremini; Topkapıda Nazım. bir kadın vardı. Sacide memnun memnun gülüm- süyordu. Artık Nerminden adamakıl- n intikamını almıştı. O günden son- ra herkes Sacidenin etrafında dön- meğe başladı. Nermin gölgede kaldı. (Bir yıldız) fetmek mi?!. — Evet. Çünkü ayağa kalklığın za- man, ilk önce Allahi memnun etmeli- sin!, — Bu iki haini nasıl cezasız bıraka- bilirim, Gaslâni? Bunlar yalnız bana değil, fakir ve mazlüm halka da işken-. ce yapıyorlar.. — O halde onların cezasını halka bırak! Sen elini kana bulama! Halka ve memlekete fenalık yaptılarsa, der- hal cezalarını görürler, Gaslani küçük bir tas içinde sakla- dığı ilâcı bir yudumda İbrahimin ağ- zına boşaltmıştı. — Birkaç saat burada kalacaksm!. İstersen askerlerini çağır.. onlara: «Se- diyemi geri gölürünüz.. ve bana bir at getiriniz!» diye emret! Çünkü iki saat sonra bacaklarına kuvvet gelecek.. bi- leğini doğrultup kalkacaksın!. İbrahim sevincinden ne söyliyeceğini şaşırmıştı. İlâcı içerek başını yastığa dayadı: — Demek ki bu ilden tesiri bu kadar seri. öyle mi?, — Zaten senin dizlerinde kan uyu- şukluğundan başka bir şey yok, oğul! Kurumuş bir çeşmenin yollarını yaptıs rıp, membadan süyu bıraktığın zaman çeşmeden nasıl şarıl şarıl su akmağa başlarsa, senin bacakların da tıpkı öy- le... Damarlarındaki uyuşuk kan, bir- denbire ısınıp galeyana gelince, dizlerin HASAN pey —ğ——>— Kadınları ve güzellerin ve gençlerin hayati istekleridir. Sabit, açık, orta ve koyu renkli vardır. Ruj 60, Allık 35 kuruştur. Hasan deposu: İstanbul, Ankara Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişehir Posta ittihadına dahil olmayan ecpebi memleketler: Seneliği 3600, elti aylığı 1900, üç ıylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Zilkade 5 — Ruzu Kasım 72 & İsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yan E 1200 214 716 945 1209 136 Ve SA? 7,22 1224 1454 İTO RM İdarehane: Babıkli civan Acımusluk Sok. No 13 15,000 liraya satılık apartıman Kurtuluş tramvay caddesi üze- rinde ve durak yerinde altışar odalı üç ve üçer odalı üç yani al- tı daireyi ve altında bir dükkânı muhtevi güneşli, havadar iyi bir apartıman on beş bin liraya sati- lıktır. (Akşam) ilân memurluğu- na müracaat. Telefon 24240 ve bütün vücudün derhal hareket ede- cek, Canlanacaksın!, — Demek ki, iki saat sonra dizlerim- deki uyuşukluk gidecek.. iki saat sonra atla döneceğim.. öyle mi?, — Tanrının beni mahcup etmiyece- ğini umuyorum.. bu akşam yaya ola- rak bütün istihkâmları dolaşacaksın!. Kale içinde olup bitenleri bir anda gö- receksin!, — Malkayı muhasaradan ve istilâ- dan kurtaracağıma şimdi inandım. Gaslâni birdenbire kaşlarını çatarak, başını önüne iğdi: — Malkayı kurtarabilirsin, Seyid! Fakat, Endülüs yıkılacak.. ve Endü- lüslüler mahvolacaklar. — Ben, senden bunu da dinlemek is- tiyordum, Gaslâni! Neden böyle ümid- siz görünüyorsun?. Koskoca bir millet bu kadar çabuk mahvolur mu?, — Milletler de -ne kadar büyük olur- sa olsun- yavrum, ölüme mahkümdur- lar, Onlar da tıpkı bizim gibi, bin müş- külâtla doğarlar. büyürler. yaşarlar. idbar ve ikbal devirleri vardır. Fakat, nihayet bir gün ölürler., ölmek, bizim için nasıl mukadderse, onlar için de — Ömrü uzun bir millet yok mu yer- yüzünde?. — Merihe mensup milletlerin ömür- leri helhalde diğerlerinden çok uzun olacak, Endülüs, Zühre yıldızına men- 18 Kânunusani 1937 Atçılıkta Dresaj nedir (Baş tarafı 11 inci sahifede) Dresaj çalıştırmasını memleketimiş- de yerleştirmek için ona sit müsaba- kalar tertip etmelidir, Memleketimizde dresaj müsabakası ilk defa olarak 1935 senesinde Sipahi ocağı müsabakalar rında yapılmış ve birinciliği teğmen Eyüp Öncü kazanarak kıymetli İsmet İnönü kupasını almıştır. Bundan evvel 1920 deki ilk konkurlarda da bazı ma- nej hareketleri yapılmıştı, fakat bun- lar iptidai idi, Her sene Ankarada ya pılan subaylara mahsus (ordu hizmet atı — şamipyona müsabakalarında da dresaj kısmı yapılmaktadır, fakat bun- Jar kâfi değildir. Memleket atçılığını ve biniciliğini ileri götürecek olan dresaj müsabakaları herkes için ve sık sık icr& edilmelidir. Melâhat Aksel BULMACAMIZ 1 — İnce başörtüsü (7) Çok değil (2) 2 — Boy değil (2) Karda yürü onu belli etme (2) Yeni değli (4) 3 — Kan borusu (5) Kırmızı (2) 4 — Zaman (2) Canı tez (6) 6 — Spor nidası (2) Raci (3) 6 — Armud cinsi (5) Namus, Ar (4) 7 — Ad (8) İçi boş (9) 8 — Dinin arkadaşı (4) Sıfat edatı (2) 9 — Sağlık, sağlamlık (6) 10 — Şafak (3) Rutubetli (5) YUKARDAN ASAĞI: 1 — Seyretmek (6) Beygir (2) 2 — Şan (2) Bir erkek ismi (5) 3 — Zaman (2) 4 — Birini metbu saymak (4) Haşin, sert (4) 5 — Ezilmiş (4) Onarma (5) 6 — Üye (3) Yoğurdu ekşiten (4) 7 — Üstün tutmak (6) Temiz (3) 8 — Cesur (4) Nida (2) 9 — Cereyan eden (4) Sokak (3) 10 — Çıngırak (3) Dinsiz imansız (9) GECEN BULMACANIN HATTİ; Soldan sağa: 1 - Keşkül, Ket, 2. Salep, 3 - Sırat, SİI, 4 - İn, Katya, 5 - Derman, Acı, 6 - En, Ak; İnek, 7- Aksine, 8 - Tay , 9 - Aya, Katmer, 10 - Taka, Ana. Yukârdan aşağı: 1 - Kaside, Tat, 2 - En, Aya, 3 - Şerir, Ayak, 4 - An- Üst, Aksak, 6 -la, K.N, İnat, 8 - Kestane, Ma, 9 - Ten, 10 - Laika, Ra suptur. Zühre, nahif, zayıf insanların yıldızıdır.. ona mensup her ziruhun hayatı kısa olur. — Hangi milletler Merihe mensup- tur?, — Asyalılar. Türkler.. onlar, Meri- hin kürelarz üzerinde tesirini göstere diği devirlerde dünyaya gelmişler, O- nun için, bizden önceki müneccimler, 'Türklere( Merihi bir millet) demişler. Türkler, Merih yıldızının evsafını taşın lar.. ateş gibi sıcak ve sevimli olurlar, Faaldirler.. girdikleri ülkelerde derhal mevcudiyetlerini hissettirirler. Önüne geçilmez coşkun seller halinde bütün dünyaya yayılmışlardır. — Ateş dedin de hatırıma geldi, Gas- lâni! Merihte hayat var mıdır ki, Meri- hi insanlar onun evsafile doğmuş ol- sunlar?. — Merih, bir ateş diyarıdır, oğul! Sen, ateşte hayat yok mu sanıyorsun? Oradaki mahlüklar da tıpkı bizim gis bi, doğar, yaşar ve ölürler. fakat ömür- leri, Zühreye mensup mahlükların ö- mürlerinden uzun olur, Necip Gaslâni odasının bir köşesin- de duran küçük bir mangalı gösterdi: — Hele şunun içine bir bak! Sabah- leyin içine ateş doldurmuştum. İki sa- at içinde yarısından çoğu eridi.. kül ok du. Eğer onu tekrar yakmazsam, geride kalan kısmı da sönüp kül olacak. İşte, Merihin yarattığı bir hayat kümesi, (Arkası var)