Sahife 10 AKŞAM 18 Kânunusani 1937. »e AKŞAM-SPO Bizim ovens demeyip te bii Jozefin Beyker diyemezdim yal... Boksta bir grogilik hali vardır. Bazı zamanlar boksörün inadı tutar da ye- diği yumrukla nakvt olup rahata ka» vuşacağı yerde yıkılmaz, yıkılmaz am- ma yıkılmıştıan beter bir hale düşer; sendeler, fakat sendelediğini bilmez; söylemek ister, fakat dili ağzının için- de şiştiği için söyliyemez. Ringde mev- cudiyeti bir sallanıştan, ifadesi bir hı- rıltıdan ibarettir. İşte bosksta bu hale düşen boksöre grogi oldu derler. Groggi olmuş bir boksörün hali yü- rekler açısıdır. Ben böyle (bir vakayı Muladoviç - Franki Marten maçında seyrettim. Muladoviç, Fransız boksör- den her yumruğu yedikçe biraz daha sarsılmış, biraz daha sendelemiş, fakat yıkıltp kurtulmamakta inad ettiği için hırıltılı bir gölge halinde ringin üstün- de sallanıp durmuştu. Onun bu haline gülmek istediğimiz halde gülememiş ve! maç bittiği zaman, o değil biz büyük bir azaptan kurtulduğumuz için derin bir «oh!» çekmiştik. Bir boksörün grogi olduğunu gür- muş, fakat, ne yalan söyliyeyim, bir atletin grogi olduğunu görmemiştim. Bizim Owens bena bunu da gösterdi ve başka zamanlar beni güldürürken bu se-| fer acındırdı. Ne söylemek istediğini bilemiyerek ve bulamıyarak mevzudan mevzuya, vakadan vakaya sendeliyen grogi at- let, işte benim «bizim Owens» tabirin- den başlamış. Bana müteşekkir olduğu- nu söylemesine rağmen benzetişimi ya- dırgadığı anlaşılan atlete şunu söyli- yeyim ki benzetmenin bazı kaideleri vardır: 1 — Benzetme küçükten büyüğe doğ- ru olur; netekim Owens'e «Amerika- nın Ömer Besimi» diyemeyiz, fakat Ö- mer Besimes bizim Owens» demekte bir mahzur yoktur. ? — Benzetişte münasebet aramak lâzımdır. Meselâ atlet atlete, artist ar- tiste, erkek erkeğe, kadın kadına ben- zetilir. Böyle olunca da Ömer Besime meselâ: «Jozefin Baker» diyemezdim yat... Ömer Besim, atletizm sahasındaki bilğimin pek fazla olmadığını söylüyor. Kendisine böyle bir zannın nereden gelmiş olduğunu ben pek iyi biliyo- | dece Galatasaray - Güneş maçında ga- rum, anlatayım: Bir zamanlar Besim Avrupada bir ko- şuya girmişti. Avrupa atletlerinin gir- diği bu müsabakada Besimin sonuncu gelmesi mukadderdi ve nitekim sonun- cu oldu. Besim İstanbula dönünce bana| © kuşuyu anlattı. Meğer koşuda birin- Bizim Owens, pardon, bizim Ömer Besim neler de hatırlıyor: Ben Galata- saray klübünde iken maçlarda tarafla” ra «gol» verdim diyerek kehanet sa- vurmuşum. Besim, şaka ile ciddiye hâ- 1â ayırd edemiyor. Çünkü o zaman da Galatasaray klübünde bu şakamı cid- di zanneden ve bu kehanetime ina- nan yalınz bir tek adam vardı: Oda İ Besimdi!... 00051... Besim mühim bir şey daha bulmuş... Bir maçta galibiyet tahmin etmişim de mağlübiyet çıkmış... Eğer benim tahminim çıkacak olsaydı, hiç bir maç yapmağa lüzum kalmaz, gelir- ler bana sorarlar, ben ne taraf galip dersem öteki taraf mağlübiyeti kabul eder, olur biterdi. Sonra dünyanın en meşhür spor münekkidleri Joe Louis mutlaka Sehmeling'i dövecek, Perry”- de Vines'a yenilecek diye tahminler yü- rüttüler de Sehmeling zenciyi yere ser- di, Perry'de Vines'i üç kere sırtı sıra yendi. Üçüncü bir nokta daha var: He- le futbol gibi cemi sporların tahmin- lerinde bilhassa takımın yapılışı büyük bir rol oynar. Meselâ İngiltere - Pata- gonya takımları arasında bir futbol maçı olsa İngilterenin galibiyeti yüz- de doksan dokuz üç çeyrektir, değil mi?... Fakat verin İngiltere takımını Besim yapsın, Patagonyanın kazanmı- ağ hangi baba yiğit temin edebi- 0 Hiemndz sarkaği «Fenerbahçe - Güneş muhtelitini Sadun Galip şu ş- kilde yapmış» diyen Besimin «Ben 5a- Amerikada atlet Owensin Cubur reisi intihabatında radyoda Landon lehine propaganda yaparken alınmış bir resmi . getede on muhtelit takım yapan Sadun Galibin fener - Güneş muhteliti dola- yısile ortada mevcud olan iki takım 0- yuncularından hiç değilse 22 takım ya- pabileceğini anlatmak istemiştim» şek- Mindeki ricatını kaydetmekle iktifa et- tikten sonra şunu da söyliyeym ki, Gü- Meğer Besim C. F. R'yi gün aşırı karşılaştığımız Arsenal'e kıyasen «var sat» buluyormuş. A çocuk, bunu da- ha evvel söylesene ben de, C. F. R.'ye 4-1 yenilen muhteliti Arsenal'e kıyasen tahtessıfırın birkaç derece daha aşağı- sına yerleştireyimi... Senelerce evvel, dört bir tarafa yetişe- miyeceğim için, bilmem hangi bir kö- şede yapılan ehemmiyetsiz bir maçın tafsilâtını Besimden almış da yazmiı- şım. Bunlar gazetecilikte olagan şey- lerdir. Bununla beraber belki yazmasam! da olabilecek bu ehemmiyetsiz maçı, Besimden başkasına soramazdım, ola- bilir ki «Bana soracak şey bulamadın mı?» diye ters ters yüzüme bakarlar. dı. Sadun Galip Kadıköy spor klübünden: 17/1/937 pazar günü saat 10 da Ka- dıköy spor klübü üyeleri toplanarak senelik kongrelerini akdetmişlerdir. İlk evvel eski idare heyeti raporunu okudu. Ve bir senelik varidat ve masraf hesap- Futbolde bin bir türlü vaziyetler oluyor. Yukarıdaki resim bu vaziyetird'n ları okundu, ve üyeler tarafından ka- bul edildi, ve yeni idare heyeti seçimi- ne geçildi. Yeni idare heyetine seçilenler; Reis: Talât Kurt İkinci reis: Orhan Termiyeci, Umumi kâtip: Mano Askaridis Seçildiler, yeni idare heyetine mu- | serbes güreş maçında Mehmed Arif is- vaffakıyetler dilendi, ve toplantıya son) minde bir Türk pehliyanının muvaf-. verildi. fakıyetli bir güreş yapmasına rağmen Macar futbolünde faaliyet İstanbula gelmiş o'an Macar takım- larından Bocski, bu ayın on beşinde İsviçrede dört maç yapacaktır. Macar takımlarından Ferencvaros Fransada bir turne yapacaktır. Bu takım Fransada birçok takımlırla oynıyacaktır, Macar futbol federasyonu paskalya- da Peştede, Orta Avrupa memleket- lerinin şampiyon takımları arasında büyük bir turnuva tertip edecektir. herhangi bir şüphe besliyen okuyucu- larımızı tenvir etmek isteriz. Pariste Palais des Sports namı ve- rilen büyük bir kapalı salon vardır. Bu salonu işleten senelerce evvel Ame- rikadan Parise gelmiş olan Juf Dikran isminde çok müteşebbis becerikli bir organizatördür. Bu adam Pariste buz üstünde hokey,i boks ve bilhassa profesiyonel güreşçi- ler arasında tertip ettiği müsabakalar- la, salonuna adedi binleri aşan seyirci getirtmek imkânmı bulmuştur. Jof Dikran'ın bu güreşleri tertibe memur ! Avusturya - Fransa 24 kânunusanide Avusturya - Fran- s& mili futbol takımları karşılaşacak- lardır. 'Türnede bulunan Admira ta- kımı Viyanaya ancak 22 kânunusani-! de avdet edebileceği için Hugo Meisl Avusturya milli takımına Admiradan | ettiği adamı Ronel Paoli profesiyonel | başka hiç bir oyuncu alınmamasına | güreşlerin tertibinde çok bilgili bir a- | karar vermiştir. 'damdır, İşte bu adam dünyanın güreş- le meşgul her memleketinden zaman | zaman oldukça sivrilen profesiyonel pehlivanları Parise getirterek maçlar futbol takımı Viyananın First Vienna | tertip eder. Meselâ burada gördüğü- takımını 3-0 mağlüb etmiştir. müz Gürcü pehlivanı Kavaryani gene ... burada gördüğümüz Cim Londos. iri Viyananın Austria takımı Cebelüt. | vücudlü Bulgar Dankalof, hattâ bizim tarıkta İngiliz ordu ve donanma muh- | Dinarlı ve Kara Ali, Estonyadan, Let- telitini 4-2 yenmiştir. vanyadan, Amerikadan dünyanın dört bir tarafından rip isimli Bir kaleci mahkemede Va a e livanlar zaman zaman Paoli'nin elin- | İskoç takımlarından Foleyin kale. | den geçer ve günlerce süren turnuva- cisi mahkemeye verilmiştir. Kabahati, | lardan sonra finale kalanlardan biri | topu bütün kuvvetile seyircilere at- ması ve topu şiddetle göğsüne yiyer. bir seyircinin yaralanmasına sebep ol- Masığır, Edinburg ceza mahkemesinde gö- rülen bu dava, maznun gelmediği için başka bir güne bırakılmıştır. Avusturya (takımları “Yugoslavya (ismindeki Yugoslav karşısına çıkarılır ve orada Fransız galip gelir. Palais des Sports'de yapılan bütün maçlar organizatör tarafından maç- tan evvel bir reçete halinde müsabik- lerin eline tevdi edilir. Bu reçetede © ender görülenlerden birini göstermeki«'r. Kalecinin aldığı bu vaziyet karş" sında resmi ters çevirip bakmakla manzaradan bir şey kaybetmiş olmazsını. a a m amaaa a Paris güreşlerinin içyüzü Binlerce seyirciyi başka türlü celbetmenin imkâni yoktur Evvelki sayımızda Pariste yapılan bir| gün kimin galip geleceği kimin mağ- Jüp olacağı tayin edilmiştir. Bunun ha“ ricine çıkmak, bir pehlivan için or& da kazandığı paraya veda etmek de- mektir. Bu organziasyonlarda tabiatile maç” Jarın galibiyet ve mağlübiyeti Fransız Seyircilerini tatmin edecek şekilde ter- tip edilir, Meselâ Fransızların şu Mille“ te bu milletten fazla sempatisi vardır. Binaenaleyh şu millete mensup pehli- vanın bu millete mensup pehlivana gi” lip gelmesi seyirciyi daha birkaç gün kapalı salona koşturur, bir nokta da- ha vardır. Pariste fazla kalıp seyireinin alıştığı güreşçilerin gabiliyeti seyirci" Yi tatmin etmez. Bir gün herhangi bir diyardan Parise gelen meçhul fakat (eevherli) bir pehlivanın ufak hasım” larından başlıyarak daha namdarları- na doğru yüksele, yüksele galip gelme” si, daha açık bir tabirle şöhretinin (şi şirilmesi) esastır, Meselâ bu Mehmed Arif pehlivan Deglân ile güreşmeden evvel Maln- berg isminde bir İsveçli ile karşılaştırıK dı. İlk güreşte Arif mağlüp oldu. İkin cisinde iki pehlivan berabere kaldılar, üçüncüsünde Malnberg yenildi. Arifin Deglanın karşısına çıkarılması için başka bir hasım önünde mağlübiyetten başlıyarak sistematik bir şekilde yük- selişi şayanı dikkattir, Diyebilirsiniz ki, sizin buradan da- nışıklı döğüşen olduğunu bildiğiniz bü maçları Fransız seyircileri biliyorlar mı? Yüzde doksanı bilir ve bile bile gi- derler. Çünkü serbes güreşin ciddi bir maçta yapılamıyacak bin bir türlü ha“ reketini bu kabil maçlarda seyretmek 'Leglan veya diğer bir Fransız pehlivanı zevkine varmak heyecanlanmak ikin | nı vardır. i Yazımızı bitirirken bir noktayı kay” detmek İsteriz ki, bütün bu danışıklı düğüşe rağmen Parise giden Türk peh livanları daima birinci safta yer almış” lar ve Fransız seyircisine en fazla he“ yecan veren onlar olmuşlardır. f# i : ; ;