Eg akşam bir hikâye & Nihadla Karısı Şefika dostları Fe- ridlere misafir gittiler. Ferid karım Nadideye: Aman dedi, evvgiğ gece olan bitenleri Nihâdla Şefikaya anlatsa- na. Nadide; Ya... diye başladı, size dehşetli havadislerimiz var... Evvelki gece bi- 28 Nuri geldi. Karısı Nüzan da bera- ber... Pola Neerinin yeni filtmlerin- den bahsedivorduk. Nüri Mazurkayı hiç beğenmemiş. Halbüki karısı Na- gan da Mazurkaya bayılmış.. Nuri: — Aman, dedi, e kötü'filim... Nazan: — Rica ederim. dedi, benim zevki- me hakaret ediyorsun. .. Sen o filmi anlamak için... — Demek ben Mazurkayı anlıya- mam.. — Anlıyamazsın ya... — İşte kavan böyle “başladı. Öyle bir kavaa ki sormayınız... düşünün misafirlikte, bizde... Ne bağırıyorlar. doğrusü komsulardan biz utandık.. Şetika bunları dinledikten sonra: — Misafirlikte kavga ha... Ne ayıp şey. Kocası Nihnd tasdik'etti: — Rezalet... Zaten'indan kendi kavga ederken yaptığı isin, çirkinliği- ni anlarmvor.. fakat kavga ederken bekıvor da bunuğ ne çirkin bir şey olduğunu anlıyor.4 En iyisi insan iç kavga etmemöliş.. Şefika: — Bizim gibi değil mi?.. Ev sahipleri veni Feridl& karısı Na- dide onları çülerek dinliyorlardı Nadide Sef'kaya sordu$” — Demek siz hiç kava etmezsiniz?, öyle misafirliklerde.. Allalı; gösterme- sin.. o derece âdileşmedik.., Şefikanım kocası Nihad Köşeden ce- vap verdi: — Sen sebebiyet vermesen yalnız mi safirlikte değil, evde de Kavga etmi- yeceğiz.. Şefika kocasına döndü: — Dalma zeytinyağı gibi üste çık- masına beyılırsın Nihâd.,, Kavgala” Ta ben mi sebebiyet Veriyorum? Yok- sa sen mi? — Muhakkak ki sen nonoşum... — Asil bütün kavgalağ'denin başı- nın altından çıkar Nihad.;. Ne diye beni herkesin içinde huysuz, hırçın hir kadın gibi göstermek istiyor. sun? Nihad: — Ne münasebet? dedi. ben seni herkesin içinde tahkir edecek kadar terbiyesiz miyim?. Maksadım ne se min huysuzluğundan ne de hırçınlı- ından bahsetımek.. sadece hakikati söylüyorum.. — Demek ben hikikat halinde huy- suz ve hırçınım. Kale zabitlerinden biri Necib Gas- lâninin evine gitmiş ve müneccim anlatmıştı. Necib Gaslâni Malkalıların anlatı şina ve inanışına göre yüz elli yaşın- da vardı, O, bütün ömiründe yirmi bir Endülüs hükümdarı görmüş, bun- lardan bir çoğunun saray müneccim- İbrahim o güne kadar Necib Gas- lâniyi yakından görmemiş, kendisile yüzyüze gelip görüşmemişti. — Onunla muhakkak görüşmeli- yim. İ Biz hiç kavga niza f KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ b Ev sahipleri karı ile kocanın arası- na girdiler: — Ne münasebet canım da bir suitetehhüm oldu le söylemek istemiyor. sinirlenme Şe- fika. lâkin Şefika bir şey dinlemiyordu: Aranız- — Hayır... hayır. ben sağır değilim ya.. ne söylediği de benim gibi duydunuz... Misafir gittiğim arkada- şın evinde beni tahkir etti. Böyle ter- biyesizliğe tahammül edemem artık.. Nihad hiddetle ayağı kalktı — Bak. bak.. bir de üstelik bana terbiyesi 'diyor.. şimdi böyle bir ka- dm huysuz ve hırçın değildir de ne- dir? Şefika mosmor kesilmişti: — Ne?, Hâlâ. hâlâ. yüzüme karşı, hem de apaçık huysuz ve hırçın di- yorsun ha... Kaba herif... Iskara ma- şa satan çingeneler senin yanında prens sayılır. prons Ne olacak «Emrullah efendi» nin oğlu değil mi- sin?.. Çocukluğun medresede mi geç- ti nedir? İnsanda aile terbiyesi olma- yınca netice budur... Ah paşa babam sağ olsaydı biricik kıymetli Şefikası- nın yabani bir koca elinden neler çek- tiğini görseydi... Vahşi herif, — Aman.. aman. paşa babandan babsetnie,.. Abdühamid pasası.. Ma- Tüm.ya.. imzasını bile atrnağı bilms7- miş.. haydi şimdi ağamı açtırma. baklayı çıkarırım ba.. o kadar üğün- düğün paşa babandan ikide birde bahsetme... Şefika tiril tiril titriyordu: — Bakımz utanmaza.. bakınız re- zile... Bana dil uzattığı yetişmiyor- muş gibi bir de bebama tulumbacı küfürleri savuruyor. Seni rezil herif peni... Babam hiç olmazsa namusile tanınmış, Senin baban gibi Abdülha- mid hafiyesi değilmiş ya. Yalancı jur- nallarla herkesin canını yakmazmış yâ... Cant herifin oğlu... Hoyrat, ca- ni kılıklı herif... — Sus yeller... — Uşak kılıklı herif... Ah ah. ne ettim de babam yerinde olacak bu he- rite vardım bilmem ki.” — Baban yerinde mi?. Ha, ha, ha- hay. güleyim bari... Ayol aynaya baksana..... Suratın süllâca dönmüş. Annem de bile bukadar buruşuk yok- tur... Annem yerindeki kadın.. 'Ev sahipleri ne yapacaklarını şaşır- mışlardı. Bir Nihada, bir Şefikaya koşuyorlar ve ikisine de: — Allah aşkına sus Nihad. — Allah aşkına sus Şefika... - — Canım güneh değil mi? Hiç yok- tan sinirleniyorsunuz... Allah aşkına yeter artık.. Diye yalvarıyorlardı. Lâkin bütün bü” yalvarmaların hiç biri, hiç bir fayda vermiyordu. Bir kere “ateş ba- cayı sarmıştı. No 76 sıl görüşecekli? Necib Gaslâninin evi kaleden epey- ce uzakta bulunuyordu. İhtiyar mü- #lâkadar olmuş, vücudünün neresin- den ve ne zamandanberi muztarip olduğunu öğrenmişti. Bir gün İbrahim sedyesinde yatar- ken, baldırı çıplak bir adam kaleye geldi: — Ben Necib Gaslâninin kölesi- yim, dedi, efendim bu ilâcı Seyid İb- rahime gönderdi. Üç gün sabah, ak- Nihad öy- | i Bu âdamı canından Bezdiren şey GRİPİN İ tecrübe edinceye kadar çekmeğe mah- küm olduğu ağrı ve sızılardır GRIİPİN En şiddelli baş ve diş ağrılarını keser GRIİPİN Romatizma, sinir, adele, bel | ağrılarına karşı bilhassa müessirdir. GRİPİN Kırıklığı, nezleyi, soğuk algın- lıklarından mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir. Şetika: — Dünyada,"dedi, artık bir dakika tahammül edemem. Bu haydud, bu eşkıya, bu katil, bu cani herifle bir dakika beraber yaşıyamam. Nihad: - Utan. uten. dedi, artık buns- mışsın da.. çenen düşmüş... Şefika: — Seni ülçak Seni. diyerek masâ- nın üstünde düran billür saati kal- dırıp Nihadın kafasına attı, Nihad kanlar içinde yere yuvarlandı. Biraz sonra beyaz imdad otomobili çanlar çalarak, korkunç düdükler öttürerek kapıya dayanmıştı. Nihad misafirlik- ten imdad otomobilile döndü. Bir hafta sonra başı sargılar için- de yatağının yanında oturan karısı Şefika ile konuşuyorlardı: — Biz pek nadir kavga ederiz değil mi? Nihadcığım.. — Öyle nonoşum.. (Biryıldız) üne sürerse, Allahın izni- le ıztırâbi geçecek ve beline kuvvet gelip derhal ayağa kalkacaktır. İbrahim uyuyordu. kendisini uyan- 'dırmamsk için, kölenin. elindeki ilâcı aldılar ve köleyi geri gönderdiler. ... 40 AYAĞA KALKARSA, MAHVOLURUZ...» Kale içinde, iki Endülüs zabiti, Surların üstünde konuşarak dolaşı- — Çok iyi yapmışsın! — Hakkın var! Yatalak bir halde mızı derhal görecek.. — Münececim bir kaç gün sonra İbrahimi yoklatacak olursa, ne yapa- coğız? — Nöbetle yanında bulunalım ve muhafız askerlere bize sormadan İb- rahimin yanına hiç kimseyi bırak- mamaların tenbih edelim, — Bu fikir fena değil, — Ey, anlat bakalım: Dün gece zenginlerden topladığın mücevherler arasında değerli şeyler var mıydı? — Hayır, Bir kaç elmas yüzük. beş 16 Kânunusani 19*7 HASAN Kolonya ve Losyonları 90 derecedir. Hakiki limon ve turunç çiçeklerinden 'ya - pılmıştır. HASAN Lavantaları Kolonya ve Losyonları Hasan kolonya ve losyonla- rının yavrusudur. Ucuzluğu ve nefaseti sayesinde bütün piya- sayı tutmuştur. Deposu: İstanbul, Ankara, Beyoğlu, Beşiktaş: Eskişehir. 16 Kânunusani 937 Cumartesi Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- la hafif müzik, 13,25 - 14: Muhtelif Plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — 18,30: Güneş klübünden naklen bay Hıfzı Tevfik ta- rafından Edebiyat hakkında konfe- rans, 19: Şehir Tiyatrosu kornedi kıs- mı tarafmdan bir temsil, 20: Türk mu- #iki Heyeti, 20,30: Münir Nurettin ve arkadaşları tarafından Türk musi- kisi ve halk şarkıları, 21: Saat ayarı ve orkestra, 22: Ajans veborsa ha- berleri ve ertesi günün programı, 22,30: Piyano ve Şan konseri: Südgradlı Sa- matkâr piyanist Bayan Gertrud Spahn ve Sobrano Bayan Juliye Maler tara- flarından Şubert ve Bramsdan bir kaç parça, 23: Son. 17 Kânunusani 937 Pazar Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50; Havadis, 13,05: Plâk- la hafif müzik, 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. on altın bilezik.. ve iki tane gümüş kemer, — Bunların tutarı ne etti? — Doğru söylüyorsun, değil mi? — Yalan söylemediğimi bilirsin! — Ver bakalım yarısını. Zabit kemin burçlarına dayan- mıştı. Cebinden dokuz İspanyol altı- ni çikardı: — Yarın gece vurgun nöbeti senin- dir! — Benim gideceğim yerlere uğra- madın, değil mi? — Hayır. Bir adamdan iki kere ver- gi alınır mı? — On kere de alınır ama.. şimdi si- rası değil Kimseyi darıllmağa gel İbrahimin yollarla nasıl temas |İBORSA| Istınbul 15.Kânunusani 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahıvilât st. dahili 96,50 !İş. B. Hamiline 19,— | Kuponsuz 1933 Mücssis 83,— ösükrazı 97,15İT(C: Merkez Ünitürk 1 22/70—| Bankası 95,75 » e his, 21,60 6,75 1175 13,60 . 10,60 0,30 Paris 221143 ER 196,85 Nev York 75,0,—| Madrit > De ir Belgrad 34,35,50 Atina 75) Pele Cenevra © 44,87) Ze 419,35 Brüksel © 4,69,s0| Pengo (439,50 Amsterdam 1,44,64) Bükreş | 108,06,50 Solya | 68 İ Moskova 2 Ticaret ve zahire borsası 15 Kânunusani fiat ve muameleleri 1 — İthalât: Buğday 672, arpa 84, çavdar 45, tiftik 33;3/4, yapak 26 wn 91, kepek 19,1/4, mısır 30, nohut 5, zeytin yağr #1, fasulye 6,3/4ton, çakal 378, kedi 168, kokaren 20, kundur 17, sansar 753, tavşan 3241, tilki 2719, varşak 1, zerdeva 19 det, İhracat: Buğday 1000, çavdar 1161, razmol 51,1/8, iç fındık 12, yapak 78, tiftik 73 ton, afyon 4160 kilo sansar 646, tilki 66, zerdeva 33 adet. 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 37 paradan 7 kuruş 2 paraya kadar, buğ- day sert kilosu 7 kuruş 17,1/2 paradan 7 kuruş 25 paray kadar, arpa kilosu 5 kukuş 15 paradan 5 kuruş 28 paraya kadar, çavdar kilosu 6 kuruş 5 para- dan, yulaf kilosu 4 kuruş 30 paradan, fasulye kilosu 7 kuruş 20 paradan, keçi kılı kilosu 56 kuruştan 58 kuruşa ka- dar, tfük Kastamonu kilosu 149 ku- ruştan, yapak Anadol kilosu 60 kuruş- tan 65 kuruşa kadar, peynir beyaz ki" losu 40 kuruştan 41 kuruş 7 paraya ka dar. 3 — Telşraflar 14/1/937 Londra Mswr Lâplata 2, ci kânün tahmili korteri 23 Şi, 6 Pe. Ki 3 Kr. 32 Sa, Londra keten tohumu Lâplat lata 2. ci kânun tahmili tonu 12 Ster. Şi. Ki. 7 Kr. 37 Sa., Anvers arpa histan 2. ci kânun, şubat tahmili kilosu 120 B. Frank Ki, 5 Kr. Liverpul buğday resi 8 Şi 10,3/8 P.K 6Kr. Ol Sa, Şikago buğday Hartvinter mayıs tah- mili buşeli 134 sent Ki 6 Kr. 21 Sa, Vinipek buğday Manitoba mayis th- mili buşeli 127,1/4 sent Ki 5 Kr. 90 Sa., Hamburg iç fındik Giresun derhal tahmil 100 kilosu 160 R. Mark Ki. 8! Kr., Hamburg iç fındık Levan derhal tahmli 100 kilosu 159 R. Mark Ki. 80 Kr. 50 Sa. 100 09 Sa, mart tahmili 100 lib- Elbette bizi aldırırlar.. — Ya şüphelenip te yanımıza s0- azlarsa?.. — O zaman denize atlarız. Bizi na- sıl olsa kurtarırlar. — Ben yüzmesini bilmem. Buraya kadar söylediklerin iyi ama. Deni; işine girişemem.. — O halde yalnız ben atlarım de- nize. Sen beni beklersir! — Dün bir genç kızın kolundaki gümüş bilezikleri de almışsın! — Kim söyledi? — Yolda giderken, küçük bir kulü- benin penceresinden beni görür gör mez ağlamağa başlıyan bir genç kız derdini yandı bana, — Haltetmiş kaltak. Ben onun ko- ondaki bilezikleri aldım ama, kula- gındaki altın küpeleri kendisine he- âiye ettim. Üstelik beni sana şikâyet etmiş.. öyle mi? İki zabit gülüşerek ayrıldılar. (Arkası var)