İki kuzen, sokağa çıkar çıkmaz, #çlerinden Mehmed Şevki: — Gördün mü? dedi. Yanında cıgara içerek yürüyen Hasan Haydar: — Ney:? diye sordu. — Neyi olacak, Berrini. Nasıl surat ediyordu! Her zaman böyle bu ka- dın. Halbuki kendisine söylemiştim. Haydar Amerikadan geliyor. Kuzum nazik davran diye yalvarmıştım. Yaptığı muameleden yemek zehir ol- du bana... Hasan Haydar durdu. — Doğrusu, dedi, anlıyamıyorum. Ben Amerikaya giderken siz yeni ev- Jenmiştiniz. Pek sevişiyordunuz. Son- redan ne oldu da böyle aranıza tat- sizlik girdi? — Bilmem. Yalnız bildiğim bir şey varsa hayat böyle tahammül edilmez bir hâle geldi. Evlendiğimizin #kinel senesi Berrin değişti. Düzeleceği de yok. — O halde... Senin için yapılacak “ey... — Ayrlmak mı? İstemiyorum. Onun şu aksiliğini, huysuzluğunu istisna edersen, çök iyi kadın. Evlen- miş bulunuyoruz, ayrılmak istemem. — Ben ayrılınız demedim ki... Yal- MZ, bir seyahate gitsen diyecektim. Bak ne iyi fısat var. Bizim Brezilya- da açtığımız tütün fabrikası için bi- risine ihtiyaç var. Adam arıyoruz. Gider misin? ” — O! Çok uzük orası — Uzaklık nedir ki canım, Bir 88 ne kadar kalırsın, dönersin. İşleri- miz ümid ettiğimiz gibi ileri giderse sana da bir hisse ayırınız. Şevki düşünüyordu. Brezilya se- yahati hoşuna gitmişti. Sordu: — Kaç güne kadar olur bu iş? — On beş günde, nihayet üç haf tada belli olur. Arkadaşlar tekrar benim gitmemi istiyorlardı. Ama kaç senedir yoruldum. Burada biraz kal mak istiyorum, Sen kabul ediyor mu» sun? — Hay hay. Ben gideyim, Berrine haber vereyim, Mersi. Bonnüi, Ben eve dönüyorum, Eve gider gitmez, Berrin her 20 manki huysuzluklarına o başlamağa yakit bulmadan, Mehmed Şevki ona Amerika müjdesini verdi. Güzel genç kadın sapsarı kesildi. Yeşil gözleri büyüdü: — Beni yalnız mı diyordu. — Evet. Sen de memnun olursun zannederim, Artık seni üzmem. Berrin haykırdı: — Çıldırdın mı sen, Vevki? Böyle söylemenin münasebeti var mı? Evet, biliyorum. Arada sinirleniyorum. Ba- zı Şöylere canımın sıkıldığı da olu- yor. Arada sırada, kocaya yarmak de- Mlikmiş diyorum... Diyorum ema bunlara son ne bakıyorsun? Çocuk- )uk... Kalbimin içini pok Alâ bilir- bırakacaksın? — Ben de köyümüdeki Fatışımı ha- tırlıyorum. Her gönülde bir aslan ya- tar derler, Sen çocuğunu, Karını Öz- ledinse, ben de sık sık sevgili mişanlı- mı hatırlıyorum. — Adam sen de.. sizin daha ne kalp- leriniz birleşmiş, ne de vücudlarınız. Falma olmazsa, Haççeyi alırsın! Köy- de olmazsa, şehirde evlenirsin! Senin için hepsi bir. Fakat, ben senin gibi değilim! Anam sağ. karım yolumu gözlüyor.. üç tane çocuğum var, Bun- ların her dakika seslerini duyuyorum. Ve içini çekerek sözüne devam etti: — Ben Araplar için, Arap yurdu için kan dökemem, Mehmed! Babam bana: (Kanını yurduna sakla!) de- mişti, Ben kanımı ancak yurdumun kurtuluşu uğrunda dökeceğim. Bize uzak ve yabancı ülkelerde benim ka- mırın ne değeri olabilir! — Doğru söylüyorsun be! Biz, ap- va ne diye burada kapanıp kal- 7 — Ben bir şey düşünüyorum.. — Ne gibi? — Seninle birlikte kaçmaki Yolculuk hazırlığı KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ sin... Bir sene şimdi senden nasıl ay- rı kalacağım? Berrin gitmemek için yalvarıyordu, bu da Mehmed Şevkiyi gitmek için ısrara sevkediyordu. — Kabil değil, diyordu. Çok mü- him bir iş, Bir senenin ne ehemmiye- ti olur? İhtimal Ki benii istikbalime de çok iyi tesir eder, — Hep seni düşüneceğim. Bana sık sik mektup yazarsın, değil mi? Bu- rada o kadar canım sıkılacak ki, Za- vallıcığım, o kadar uzak yerde yapa yalnız ne yapacaksın? Bir hasta olsan yanında kimse yök. Benim burada bir dakika rahatım olmiyacak. Seni dü- şündükçe. . Berrin kocasının yüzüne baktıkça, onu uzak yerlerde bin türlü üzüntü- ler ve mahrumiyetler içinde kalmış gibi düşünerek kendinden geçiyordu. Kendisini Şevkinin kolları arasına attı. — Yol hazırlığı görinek lâzım! de- di, Berrin her şeyle meşgul oluyor, ne lâzımsa hepsini düşünüyordu. Bavul- Jar aldılar. Türlü türlü çantalar al- dılar. Mehmed Şevki için çamaşırlar hazırlandı. Esvaplar yaptırıldı. Kışın soğuk olur belki diye Berrin alelâcele kendi elile ona yünlü şeyler ördü. Aradari on beş gün geçtikten son- ra, Mehmed Şevki kuzenine Soruyor. du: — Benim yolculuğun ne Yakit? — Yakında. Şimdi işler biraz dur- gun ama... Çok gecikmez. Şevki bu cevabı Berrine haber ver- di, O belki daha gecikir ümidile mem- nun oldu. Bir hafta geçi. Hasan Haydar işin yolunda gittiğini gene temin etti, Şevkinin apartımanında çantalar, bavullar meydanda duru- yordu. Apartıman karma karışıktı. ed: — Kuzum Haydar, diyordu. Bana ne gün gideceğimi söyle. Çünkü böy- le kararsızlık çok fena oluyor. Ne ya- pacağımızı bilmiyoruz, Kayın valide bizi davet ediyor. Bir cevap veremi- yoruz ki, — Sen kayın validenin davetini kabul et. — Ya bizim yolculuk? — Berrin nasl? Sana karşı mua melesi hâlâ müşflkane mi? — Sorma, O kadar tatlı, o kadar” düşkün ki... Evlendiğimizin ilk ay- larını halırlıyorum hep. Sen benim yolculuktan haber ver, — Yolculuk falan yok. Bunun Ber- rinin huyunu değiştirmek için bir tedbirden ibaret olduğunu hâlâ an- Jamadın mı? Mehmed Şevkinin ağzı açık kaldı. — Ya! dedi. Ya bütün bu hazır lıklar? Bari bana söyleseydin de bu kadar paradan çıkmassydım! — İşin hakikatini bilseydin rolü- mü bu kadar muvaffakıyetle oynıya- mazdın. Berrin gibi akılı bir kadın No 63 — Kaçmak mı? — Evet.. bu gece buradan kale di- bine ineriz.. sahilden yüzerek şehrin batı kıyısından açılırız, — Belki bir balıkçı kayığına rasta” rız. Eğer sağ olarak donanmamıza vâ- rabilirsek, Kemal relse buradaki vazi- yeti de anlatmış oluruz. G İki erkadaş o gece sahile inmeğe ka» sir verdiler. Ve istihkâmlardan ayrıl- ar, ... BİR PAPAZ, MOLİNAYI NASIL KANDIRDI? Molina bir gün Seyid Haşimin evin- deki gizli yolu keşfetmişti.. üç gün- denberi bu yolun tiçilmasını bekti- yordu, Ahmed Selime söz vermişti.. Seyid Haşimin İspanyollara gizliden gizli- ye nasıl ve neler konuştuğunu öğre- nlp baber verecekti, Molina o sabah çok erken uyandı. Seyid Haşim İspanyol dilberini çok sevmesine rağmen onr ayrı bir oda © BULMACAMIZ 10, SOLDAN SAĞA: 1 — Açılmamış gül (5) 2 — Vakit (2) Minarede okunan (4) Edat (2) | 3 — Ödev (6) 4 — Önce (5) yer (4) 5 — Arkada kalan eser (2) Burç (4) 6 — Azamızdan biri (2) Çift do- gan (4) Sual (2) 7 — Bir bahar (6) 8 — Kurum (2) Dini merasim (4) 9 — Masırın nehri (3) Kuru deği (5) 10 — Başkalık (4) Iztırap (4) YUKARDAN AŞAĞI : 1 — Kazamlan mai (7) 2 — Rakkam (2) Güzel (5) 3 — Edat (2) Nota (2) 4 — Kabuksuz ceviz (8) 5 — Minarede okunan (4) Az yanan ışık, oz çıkan ses (5) 6 — Çok değil (2) Garez (3) 7 — Yalvarma (5) Mükemmel (3) 8 — Falcının baktığı (8) Soğuk (4) 9 — Ölülere sarılan (5) Yapmak (3) 10 — Nota (2) GEÇEN BULMACANIN HALLİ: —— —— Portakalı meşhur Soldan sağa: 1 - Hamur, Baro 2 - Afitab 3 - Malak, Kama 4 - Alâkalı 5 - Rak, Terkip 6 - Ak, Ala 7- Tayfun 8 - Afacan 9 - Bodur, Ret 10 - Börek, Kaya. Yukardan aşağı: 1 - Hamarat 2 - Alâka, Bö 3 - Mslsk, Or 4 - Ufak, İfa- de 5 - Rikat, Ufuk 6 e, Nar 7 - Bakir 8 - Aba, Kumara 9 - Mail, Ney 10- Ala, Pay, Ta, m rma kurnazlığı derhal farkederdi. İş da- ha berbad olurdu. Mehmed Şevki biraz düşündü: — Herhalde, dedi, muhakkak olan bir şey varsa sen kadın kalbini çok iyi biliyorsun. Şimdi Berrin bu yol- culuğun esassıZ olduğunu söylersem kim bilir he kadar sevinecek! — Sakın ha, aptal! Ağzından bir kelime bile kaçırma, Bırak, çantalar ortada dursun. Her gün gidecekmiş gibi davran. Berrin yola gidiyorsun diye sana hep böyle müşfik ve düş- kün davransın. Yavaş yavaş bu ne- zeket ve merbutiyet bir itiyad halini alır; o zaman mesud olursun. Fakat şimdi sakın ha, münasebetsizlik edip te ona bir şey söyleme! o Mikâyeci vermişti. Molina bu odada yalnız ya- tardı. Seyid Haşim İspanyol rakkasesini okşarken: — Sabahları erken kalkma. rahat et. bol uyku kadınları ekmek gibi besler ve güzelleştirir. Derdi. Molina gizli yolu keşfettik- ten sonra, bu sözün mânasını da an- Jamağa başlamıştı. Sabahleyin gözlerini açar açmaz giyindi.. odasından çıktı.. köşkün ze- min katına indi. loş bir dehlizin önünde durdu. Gizli yolun önünde idi. Birdenbire bir ayak sesi duydu. Geri çekildi. karanlık bir köşeye sindi. Seyid Haşim yukarıdan zemin ka- tına iniyordu. Molina heyocan içinde bekledi, Seyid Haşimin gözleri parıldıyor- du.. dehlizin önünde durdu.. yerdeki taşı kalgırdı.. Bu taşın altında merdivenle inilen ve biraz sonra şerid gibi uzayıp giden bir yol vardı. Yolun ucu sahildeki burcların dibine dayanıyordu. Molina o dakikaya kadar Ahmed Selime sadık kalmıştı. ona verdiği sözü. yerine getirecek, arada dönen entriksları birer birer kendisine anle- tacaktı, kapağı bu dehlizin O 3 Kânunusani 937 Pazar Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi. 12,50 Havadis, 135 Plâkla hafif müzik, 13,25 - 14 Muh- telif plâk neşriyatı. Akşan neşriyalı: 18,30 Ambasadör- den naklen varyete müziki, 19,30 Kon- ferans: Selim Sırrı Tarcan tarafından, 20 Müzeyyen ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Selma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve Halik Şarkıları, 21 Saat uyarı; Orkestra. 22 Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla sololar. 23 SON 4 Künunusani 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13.05: Plâkla hafif müzik, 13,25-14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17: İnkilâp ders- leri, 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Çocuklara masal; İ. Galip tarafından. 20: Rifat ve arkadaşlari tarafından “Türk musikisi, ve halk şarkıları, 20/30: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21: Saat ayarı: Şehir Tiyatrosu dram kısım ta- rafından bir temsil, 22: Ajans ve bör- sa haberleri ve ertesi günün progra- mı, 22,30: Plâkla sololar, 23: Son. HASAN DiŞ Fırçaları VE Dişlerin ve diş etlerinin hayatıdır. İki misli büyük 20 kuruş. Diş fırçalarınm serti makbuldür, Mesine nev'inden en fevkalâdesinden yapılan Hasan diş fırçalarile temiz. lenen dişlerin ömrü uzun olur. Dün- yada mevcud bütün diş müstahzara- tmın en mükemmeli olan Dantos diş macunu ile ve diş suyu ile birlikte is- timalinde dişler inci gibi olur, HASAN VE DANTOS markasma ve ismine dikkat ediniz. Hasan, de- posu: İstanbul, Ankara, Beyoğlu, Beşiktaş, Eskişehir. Seyid Haşim birdenbire gülümsedi. başını yere iğdi: — Beni mi bekliyordun, sinyor? Yerden ince bir ses cevap verdi: — Merak etmeyin.. ben de şimdi gelmiştim. Molinanm vücudü ürperdi. Seyid Haşim yerin dibinde taşlar veya cinlerle konuşur gibiydi. Biraz sonra delikten bir baş uzan- dı, ; Seyid Haşim, yerin dibinden çıkan bu misafiri hürmetle karşılamıştı. Kolkolz girdiler. yukarıya doğru çıktılar, Ev sahibi, bu yeraltı misafirine o kadar çök hürmet ve iltifat ediyordu ki,. Molina bile sindiği duvarın dibin- de » farkına varmıyarak - belinin ha- fifçe büküldüğünü hissetmişti. Kara sakallı bu papaz kimdi? Nereden ve niçin geliyordu? Molina bu esrarengiz ziyaretin iç- yüzünü anlamak isledi.. yavaş yavaş yukarıya çıktı. Ev halkı henüz uyanmamıştı, Her- kes uyuyordu. Ortalık yeni ağarmağa başlamıştı, Dehlizin başladığı sofada ve odalar- da kandiller yanıyordu, Papaz, Başiınin odasına gir , işti, Molina yavaşça kulağını kar» © Eği Istanbul 2 Kânunusani 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İ 96,—Jİş.B. Hamiline (0— | ; 4 İst. dahili Kuponsuz 1933 » Mücssis 83,— istikrazı 97,—İT.C. Merkez Ünitürk | 22,90,—| Bankası Sym e JE 5. a an Ticaret ve zahire borsası 2 Kânunusani fiatve muameleleri 13,1/2, arpa 156, kepek 30, tohumu 15, yapak 53, tiftik 55, bulgur 15, mısır 126, susam 18, beyaz peynir 4,1/4, kaşar |, yulaf 60, pamuk 1, zeys tinyağı 32,1/2 ton. i» İhracat: Ceviz iç 3/4, afyon 38,1/4, fasulye 49,1/2, burçak 58, arpa 48, vfük 16,1/2 ton. > 2 — Satışlar: Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 27 $ paradan 6 kuruş 33.3 para” ya kadar, Buğday sert kilosu 6 kuruş 30 paradan 6 kuruş 35 paraya kadar, Ar» pa Anadol kilosu 4 kuruş 32 paradan 4 kuruş 35 paraya kadar, Susam kilosu 18 kuruştan. Zeytinyağı yemeklik kilo- #4 48 kuruştan 55 kuruşa kadar. 3 — Telgraflar 31/12/936 il Londra mısır Laplata 1. ci kânün tahmili korteri 24 Şi, — Pe. Ki 3 Ki. 42 Sa. Londra keten tohumu Laplata 1. ci ve 2'i kânun tahmili tonu 12 Ster, 2,172 ŞKü 7 Kr. #1 Sa, Anvers Arpi Lehistan 1. ci ve 2. ci könün takmili 100 kilosu 116 B, Frank Ki. 4 K, 94 Sa Uverpul Buğday Mart tabmili 100 resi 10 Şi 2,1/8 K. 6 Kr. 96 Sa, Şikaye Buğday Hartvinter Mayıs tahmili Buşeli 135,1/8 sent Ki, 6 Kr. 24 Sa, Vinipek buğday Manitoba |. ci kânun tahımili Bu- geli 129,378 sent Ki, 5 Kr. 98 Sa, Hai. burg iç fındık Giresun derhal tahmili 100 kilosu 154 R. Mark Ki. 78 Kr. #H Sa.Hambur iç fındık Levan derhal taht mil 100 kilosu 154 R. Mark Ki, 78 K£ 41 Se. ağı mecmua ve kitapları bütün mektep kitapları ve kırtasiyeyi | ucuz olarak AKBA müesses.| selerinde tedarik edebilirsiniz. Telefon : 3377 © du: : «— Bu yoldan yanyana iki kişi gö- d çemiyor. Fakat birer birer ç yürünebiliyor, Her şey hazırlanmıştı, Serasker Petro Femandez hazretleri aramızda yapılıcak mukaveleyi imis zalamağa beni memur etti. Size €&- velce de söylediğim gibi, kral ve kis liçe namına söz vermek salâhiyetini taşıyorum: Bütün emvaliniz, 'banızın ve İstediğiniz kimselerin arı, canları himaye edilecek. Şeref ve mevkiinizden en ufak bir şey kay- betmiyeceksiniz. Hatta kral ve kralis çe hazretleri size her yıl Malkanın varidalından bir kısmını da hediy olarak verecekler. Şeref ve mevkii; bugünkünden yüz misli yüksek” parlak olacak. İspanya krel ve kı çesile ölüneiye kadar dost olacak nız! Arzu ettiğiniz zaman bütün gis leniz efradile İspanyanın ng bir yerine serbestçe gidebileceksin Prenslere verilmiyen imtiyazlar verilecek. Daha ne İstiyorsanız, Jeyiniz.. mukaveleye onu da geçirelim Buna mukabil sizden İstediğimiz ş6 yin ne kadar basit ve ehemmiyetsiz. duğunu $iz de anlıyorsunuz. Askerin birer birer bu gizli yoldan içeriye rerek evinizin içinde birikecek ve ! gece kaleye girerek buzkın yapa (Arkası w ğye 3 İ » OH 721,47,550İ Anadolu his. 23,90 4 j İ i 1 — İthalât: Buğday 990, çavdar © haşhaş, « Bi ağ ya dayadı. Yeraltı misafiri anlatıyor» gl v BORSA| » MI 21,42,50) Telefon 6,75 Mümessil 1 43,—İ Terkos 1178 » N ©,—İ) Çimento 13,35 » MM —İ hetihat değir. 1060. İş Bankasi (O 10,—| Şark O» o 075 Para (Çek fiatleri) ti Paris 17,01,25| Prağ 22,69,59 Londra oo 618,—| Berlin 197,40 Nev York 79,4595İ Madrit | 754 imei 15,09,33 1 Belgrad > 34,54,75 ne ue zi 419,0 evre, ,3,45,B7 Brüksel © . 4,71,75) Penso o #327508 Amsterdam 1AS10| Bükreş 108,41,50 Sofya (oo 64,72,50, Moskova 2498,—