Sahife 6 —— Paris mektupları Nis otelleri bomboş, herkes seyyah bekliyor Fiatler üçte bir indirildi, fakat gene gelen yok k Niste Promenade des Anglaise ve Casino de la Jetee Paris 24 — (Ak — Geçen hafta Nise kadar kısa bir seyahat yaptığımı ve haşmetlü karnaval yemi soma bildirmiş- Nis sa- k güze mt “YEAR herkes id, seren t doğrusunu söylemek lâzım vir bu ita aki g her tarafta konfetiler atılıyordu. Gece he: af gene donandı. Fa- kat bunların hiç biri sekiz sene ev- velkine benzemiyordu, Eski neşe- den eser yoktu. Sebebi?.. Söylemeğe hacet yok, bütün dünyayı saran iktisadi buh- ran ve onun ğu endişe... Manton gibi ılık kıyılarda geçirir- lerdi. Karnaval haftasında bu halk bir attâ Amerikadan se pek çok kimseler gelirdi. yek de, pansiyonlarda boş bir oda kal- mazdı. Hattâ yer bulmak için po- | lise baş vuranlar bile görülürdü. imdi kışı geçirmek içi: gelenler üç n ibaret... Bir taraftan she buhran, bir taraftan ekse: etlerde dı- şarıya para bim için konan ağır kayıtlar kimsede seyahata | imkân bırakmadı. Niste ecnebilerin oturdukları büyük oteller aym Bunların t ka- rileri hemen kâmilen rae Bu oteller yazın kapanır, lince açılarak ami deler Bilhassa bundan on wvel bu- raları İngiltereden biri parça halini almıştı. Nereye gidilse işitilirdi. zamanlar iktisadi buhran he- ingilizce Sultansuyu harasının verimli neticeleri Dört koldan mürekkep olan hara, hem! atçılığa, hem de ziraate yardım ediyor . Malatya (Akşam) — Malatya- ya 27 ii Lie ll po 1 ziye mevkiinde kurulmuştur. “ni teslim e biter bitmez ot meyen dan n bir yangın unda se 'n yanan hara bu bay İçersinde. dört bin lira gibi az cu ilik gibi dör! lek mürekkep- ir, Bu kollardan A kısmı ıslah B kısmı ise ge kollarını teşkil eder. Atçılık kolu kolun bütün gayesi cins üzel at yetiştir. mektir. Halkın İlinde dejenere ol- muş atlara haranın cins atlarının kanlarını yermek vari ile le kan de- receleri ara bu gayesine pek kısa bir zamanda ulaşmıştır, Atçılık kolunun hayvan mevcu- du 85 baştır. Bunlardan on iki bar afkan Ar: Diğerleri ise muhtelif doğumlu di- şili erkekli ene as Ay- gırlardan yalnı: kıs- raklarına he <a diğerleri ise Halk hayvanatına verilmiştir. Malatya kazalarından her yıl hara tokurakıklağız çekilen üç- yüz kısraktan doğan taylara men- şe şehadetnamesi verilmektedir. Bu | yi halkı teşvik için bir hayvan ma di ç kl ükâfat verilecek- ör, Harada kısrakların doğurmala- rı için icap ederse suni sıfat yapıl- makta ve ba sayede yıllardanberi doğurmıyan kısraklardan tay alın- maktadır. Burada en güzel ırk ev- safını gösteren taylar geçen yıl Iraktan getirilen aygırlardan elde edilmektedir. Sullarıa harası at yetiştirmek için çok müsait arazi ve bilhassa Arap ırkı için Türkiyede emsali bulunmaz bir iklime maliktir. Bu muhitte yetişen taylar gayet güzel neşvünema bulmaktadırlar, Bu ko- n uzmanı bay Fikret Algan bü- yük bir gayret göstermektedir. Sığırcılık — Bu gi pe ge- ir r Ve ve süt ie elde an halt e sarfedilir. Sığır mev 100 baştır. Irkları kara- Siğil Koyunculuk kolu — Bu kolun vazifesi de gelir temin etmektedir. Koyunlar Salyurt ve Osı e mevkiinde yaz kış kalırlar, Büsle 1 et, süt ve yavrularının sa: talarımdaği elde edilen gelir ıslah kısmına lk Salyurttaki ve bu koyunların daha fazlasını beslemeye erin” ırkı Akkaramandır. (Devamı yedinci sahifede) 5 Koyunların Sultansuyu harasında en güzel kısrakla tayı KADIN KÖŞESİ: Tayörler lâsik iie gene ok giyi Lacan yünlü tayörün içine beyaz ipekli vE uz iştir, Mendili ve lâcivert şap- giyil ti kanın alel da beyaz: A ürden ehirlemme Fatma ile Mediha ölüm halinde has- taneye kaldırıldılar Galatada bir otelde oturan Fatma ve Mediha adlarında iki kadin dün gece o- dalarma bir mangal koyarak uyumuş" lardır. Ertesi sabah geç vakte kadar kadınla- öteldekilerin angalda iyi dan bı akılan Yönden zehirlen- dikleri anlaşılmıştır. 3 Yazan: M. ime trodan soj bera! süpe Vi smiyecği yanyana w- yuyamiyacağız. Bütün bunlar bit- liyor iki ma yaş YLM titredi, aşağı doğru aktılar. — Yarın akşam beni gara gön- dereceksin. Son busemizi orada te- ati edeceğiz. Son buse! Ben pen- cereden, sen aşağıdan, biribirimi- zi, bütün ayrılanlar gibi, selâmlı- tık biribirimizi görmeyeceğiz. İh. timalki bana hiç mektup da yazmı- | i yacaksın. en de acı acı ağlıyordum. Bu kadar ei — an bü- tün azabını yı yudum ımdı, lin ak tan daha ucuzdur. Bu sebeple bir- eşyamız şimdiye ka- dari ke ali hep bir arada (Devamı 1 1 efrika No. 91 rESİ | duruyorlardı. Şimdi ayırmak, bu ti, pe . Şimdi Bir, rüya gibi ge- inşaa bu senin demek lâzım. Ya- n senin kutularının içinde benim boyun bağlarımı bulmıyacaksın. Bej mendillerimin meni senin mendillerine tesa. yeceğim. Ç sönmüş sigara bırakıyorum diye şi- kâyet ederdin. Artık hiç sigara bul. mıyacaksın. ge sk daha sade ve daha sakin, daha cek, Elena biraz ünlü Kolları- mın arasına mı düşmek, yoksa ar- kaya çekilmek mi lâzım geleceği- ni kestiremiyordu. Gülmek, ağla- mak istedi. Sonra, kuvvetli bir hıç- | karık boğazını sarstı, yağ e ellerimden rtararak, a koşa odasına gitti, Zr ıyı ki- Btledi, Yatağa atıldığını işittim. Çantalar açık kaldılar. Çamaşırlar öteye beriye atılmış bir halde du- ruyorlardı. Ben bir şey anlıyabile- cek, bir şey yürümek halden çıkmıştım. Sonra, yavaş yavaş güneşin çiz- gileri ve ii kayboldular. Ak- şam olmağa başladı. İyi kabala, mış bir pencereden hafif bir se- rinlik içeri girdi. Gurub zamanın- da bu genç bahar kurşuni bir kışa benziyordu. Bu yarı karanlık için- Herşeyi hafı- k ister gibiydim. Boş mobilyalardan, açık kutula; dan, boşatılmış dolaplardan, is- kemleler üzerinde bazı zarflar. dan, yere düşmüş gazete parçala- Klm başka bir şey rmedi: Odanın üzerinde iki açık tozlu bir uykudan uyanmış iki ten- bel hayvan gibi sanki can sıkıntı- sından esniyorlardı. Karanlık ya- vaş yavaş koyulaşıyordu. Onlarla beraber düşüncelerim de k yordu. Kendi kendime şöyle di- O) 7 ararı- ri m: « Yaşamayı bilemedin. Bari şim- i sevmesini öğren». Sonra şö- düşünüyordum: «Neden meyus oluyorsun? Bu zaruri ayrılmayı sen kendin kabul etmedin mi?. Kendin hazırlamadın mı? Aşkın için ne yaptın? Onun neticesini beklemekten başka bir iş gördün- mü? Sanki senin elinden alınmış bir mal gibi neden şimdi arkası sıra ağlıyorsun? Bu kararsızlık ne- den? M na tale çalıyor, Sen hem aşkı seviyorsun hem iztırabı, Fakat ha- kikatte kalbinde tırap. Ayni zama! et zalim davranıyorsun. Haydi, seni başka bir hayat bekliyor. Sana yalnız o lu dolu bir aşk kadehi takdim ede- cek, Git haydi, ondan iç.» Fakat, bu düşüncelerle beraber idi, kıskançlık, korku dolu bir aşk idi, Bir yara gibi acı veriyor, bir li- kör gibi sarhoş ediyordu. Bu garip aşk pek hoşuma gitti. Ruhumda ebediyen kanayacak ve ayla in iğe bir şey Fi be- n ediyordu. Benim ilk a Şa idi. Şu dakikada yirmi yaşında idim. Biraz sonra, Elena odanın kapı- sında göründü ve her zamanki gi- bi: — Gel, dedi, yemek vakti. Dirseğimi yastıklara dayıyarak doğruldum ve çağırdım; ena. Fakat o Ki çekildi ve ce- di. Y — Neden bir şey yemiyorsun?. — İştiham vok. (Biraz süküttan sonra) Ya sen?, — Benim de hiç iştiham yok. Bir gümüş tabağı alarak baktım. ilk harfları var- dı, Masaya bıraktım. Bunları ne vakit aldığımızi hakli musun? (Arkası var) Üzerinde ismimin