Pİ lebile © i AKŞAM 14 Teşrinianni 1935 sas. | SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM 2 Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tetfrika No. 588 “Iki şekerli bir sade, Efendimin gönlü fevkalâde! bn Bep Çelebi seyahatnamesin- oyuncuların on iki kolu kl izahat vardır. Çelebinin saydığı bu kollar ara- sında Abdülâziz zamanından ev- vel ismi işitilen (Han kolu) ve Abdülâziz zamanımda di eskiden fermanlı (Zuhu- ri kolu) namile ferman al nunun en ziyade vaç bulduğu devrin Abdüllâziz verdiği o isimleri bi ir k biz de elli Biri buluyoru andıra, s ar? Kale, kahvecisi, Kâğıthane cama — halle baskını, Meyhane; Haho, eli e. vE Şalgam Hoca, ye külâhı, Terzi, Tireli, Yeni d Bunlardan Dilleri “alakam repertuvarlarına son da ilâve edilmiş elini bu elli bir oyun arasında isimleri başka, başka, fakat süjeleri bi- ribirine yakın olanlar da bulun- mak ihtimalden hiç te uzak de- gildir. âziz ozamanında orta ya, saatçi Ali efendi zenneye, Salim ağa türk taklidine, yağcr lar kâhyası Eyüplü efendi mahalleliye, hayali 2 Re za efendi sevici kadın edasile zennelerin e çıkarlardı. Hurşid ve beyler de bu oyunlarda rol bali Saray orta oyunu takımına da- hil bulunan meşhur Osep ise her taklidi yapardı. Hayvan taklidlerinde de muvaffak olurdu. (Kedileri biribirine saldırdı ğını görenler vardır. Ahmed Rasim Balli bildirdiği- ne göre eski oyunlardaki nekre yerine kavukluyu icad ve ikame den attar Şükrü efendi olmuştur. Yağcılar kâhyası İzzet efen- di Asmaaltındaki Yaldızlı kah- venin kahvecisi rolünü yapardı. defa: — İki şekerli, bir sade! Efen- dimin wn fevkalâde! Di, ğu için beş yüz altına baliğ ol- duğu söylenilen > ihsandan ar- me “ğin bir habbe verme- Sadi efendi bu sözünü başka bir kere daha tekrar etmişti. Fa- i bu iri mii kız- ve ağır i sözler İt efendiyi Bazalar çıkart- miş! Ge efendi bir kaç ay saray- nra gene sa- u yağcı ii zet efendi mukal- lidlikte tam bir artist ruhuna malikti, , Ebuzziya Tevfik bey (Ebuz- (İzzet efendi taklidini tasmim ettiği şahsın veya işin ardını br- rakmaz, onu iyiden iyiye müta- lâa ve tetkik ederdi. Meselâ şe- hir halkınca maruf bir dilenci- nin sesini şive ve ahengile iktisap edinceye kadar lüzi göre e. arkasında dolaşırdı, Ayasofyada meşhur âma Bu- hurcuyu taklid için günlerce ta- kip etmişti; meşhur musikişinas- lardan Külhanbeyi Mehmedin anmi edasını (farkolunmuya- cak derecede taklid maksadile bir çok zaman Mehmedin bulun- duğu Mehmed paşa tekkesine de- vam etmişti. İzzet efendi bir köprü . yapardı ki işitenlere köprü şında bulund er Fi ver- memek kabil ol 5 resmi h olurdu; ilâhi okur tanınmış bir Peyal anahtar eee satan ermeninin, meni sa- lima fıstıkçı len, sigara kâğıdı, kav, kibrit satan gözlükçü em muntaz; adımlarile balya götüme Li hamallarının, çocu çiğnenmekten korumak is- eden validenin, dört nala koşan bir sürücü bey- girinin, bir konak arabasının, hasılı köprüden geçen her çeşid insanın, hayvanın eşyanın sada- ları, patırdıları, tarrakaları yağ- cı İzzet efendinin ağzından asıl- larından farksız duyulurdu. Boğaziçi va- anın kumandalar Eyübe Kadıköyü kn diye müşteri çağıran imei Bağ. rışmaları ile nihayet bulurdu. İzzet efendi viranelerden, yan- mış evlerden toplanmış çivi, de- mir gibi hırdavat satan bir yahu- dinin dükkânmı anlatacak olsa küçük yaştan beri bu işle uğ ğraş- sını yahut bir kasap çırağını kar- ılaştırır, yahudiyi yaygarası, ci- ları ile Kayseriliyi ifadesin- deki gılzet ile, el Şrağını — > konuşturur, üç kur- ötekini aldatmak için hire lari tavırları canlandırı#dı). (Arkası var) Aksaray kazasında bekçi teşkilâtı ıslah edilmiştir. Resmimizde polisler, bekçilerle bir arada görünüyorlar. YASEMİNLER IN Yazan: M. Uygaç biribirlerinin gözlerinin derinliklerine aşkın hararet ve heyecanlarında fışkırmış sıcak bir yakınlık ile bakmışlardı. 'arketmemiş, düşünmemiş har müm hayatında alar bu idi işte! Bir inim içenin sükütu içinde, bir çiçek düşer ve sükütu bozmaz. Bir daldan iner, semanın opar geçer, bir yap- rakta dinleni f bir nağme ile oradan kayır bir yol tutar, sonsuz bir umman üzerind. zer gibi görünür ve ... Dünyaların esrarlı hayatı içine bir çiçek düşmüştür. Kimse bum an bir teessür duymamıştır, Hal- bu geçen aşktı Ha; şkın kudsi anını es- rarlı bir se içinde ipka eder. Aşk, bir dalın ai dür şen bir çizdi gibi ge Onun yolculuğundaki Bi nh imkâ » Onun bu âni geçişi bize namütenahi mesafe- leri hissettirmeğe kâfidir... laklığı ü Nahid, sm Cristi- doğruya na Nahidin vazifesi bu idi. Red ce- vabı alırsa artık istediği gibi ha- rekette kendisini mazur ( görebi- lirdi. ve mağrur kadını ta- mamen kandırmağa muvaffak olacağını pek ümid etmemekle beraber, hiç olmazsa içindeki nef- reti biraz tadil edebileceğini ümid ediyordu. O kadar güzel üzel söz söyliyecek öyle makul deliller bulacaktı ki madam m cevap vermekte zorluk cekti. nbr N fikrini hiç aç- madı. Çünki kız evvelce de türlü tekliflerini reddetmişti, Ambretta anasının mizacını pek iyi Gl Bu türlü bir mü- eddeder- hiç hoşlanmıyacağına şüphe yok- Zaten, madam Cristina Nahidi e ve hakkında hük- münü vel Pek e bir adam. Hiç hoşuma gitmedi. Bu il ükümden sonra, ma- dam Cristina, münasebet düş- tükçe Nahid hakkındaki müta- lâalarını e anlatmaktan ge- ri kalmı yi adamları seven slüpri vay haline! Onlar ar- tık hayatta saadete veda etmeli- dirler. Onlar için dünya bir ce- hennem haline gelir, Bu mod. erkeklerin yapacakları EE fenalık, bıktıkları kadınları bı- Siki E sürse sürse bir sene, nihayet iki sene. Bu adamların fıtra hiç bir kudsi rabıta yoktur. On- lar > bir ahlâk prensipi tanı- r. Hiç bir şeye ehemmiyet rmezler. ze ne dinleri va” dır, ne imani Onlardan n© beklenebilir? Bir adam dinsiz oldu mu, ondan hayır gelme” Hele böyle zaten batıl dinde bi İumursa... Benim bin tane W zım ipe hepsini rahibe yapar da bu modern lir birine verm çok şü kür ki böyle bir e Karşi da kalmıyacağız. Hem bu Nahid dedikleri adam R birkaç sene a kalacak. Kendisine mii İ kızları da, ler besliyorlar ki insan bu mü sebetsiz te aile ocağında öğrem mediler. Şii bütün genç BE lar peşinde dolaşıyorlar. Biz de genç dili Amma bö” le münasebetsiz, saçma hülyals” ra dalmadık. Hep kabahat ok dukları o münasebetsiz romai” ların! Elimden gelse hepsini yı” tar, yakar, dünyanm Müd daki bu belâyı defederdim, Modern kızlar aka yemiyor" lar, zayıflıyorlar. Böyle şairane, daha güzel olacakların kiliseye ve zaman ora! tanırdık om akat l gin, kibar, sofu oldu mu il ka hoşa gider. Aşk dedikleri şey asıl nikâh faydasını ve iyiliğin anladığı” bu doğru yoldan ayrılmam, Kızr lik etmeğe kalkamaz. bütün bu lâkırdıları bir hikâye etm kerse döksün, sofu ve aksi kad” ni yumuşatamıyacağını biliyor” d akat vicdanının i ondan son! yapmış olacak, sonra ar te kendisini sef tık her hareketi bes bulacaktı. abahleyin erkenden kalkti Hazırlanmağa başladı. Cristinanın evine gitmek içi” bek” bütün öğle zamanının geçmesini lemek istiyordu. Fakat bu pp rağmen, içinde ne bir türlü feda edemediği bir hülya Mz Şu kadının hoşun# gidiverecek olursa? Bu ne büyük bir saadet olurdu ğ a (Arkası var) Madam