gem METE N yer 23 Haziran 1935 Tefrika No. 39 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR | CENGİZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN Birdenbire göklerin kolumu uzandı.. Ölüm dağından bir yıldırım mı düştü? lem m inin göğsüne bir ok saplanmıştı! İki, üç güne kadar yola çıkacak- lardı ; İn beş gündenberi (Ölüm dağı) ve yayılmış olan Moğol ce dinlenmişti, 0 İL RME yol verseler- bu iki günü bile beklemiy: çar, dağların kızını handan isteme işini Karakuruma bırak- mıştı. Moğol ordusu yola çıkar- ken, Oktay hana böyle bir işten bahsetmek, hanın canını sıkabi- irdi. uzağı uruma Kaçar derin düşünceli, örür bir ada eği mağ varıncaya kada! nı kap ga ve kei deki e küllemeğe karar vermişti, Oktay,o gün, kendi çadırının önünde uzanmış.. güneş altında Ankinle konuşuyordu: hava ne güzel... (Ö- lüm dağı)ndan, hayat verici ılık bir Miş esiyor. rüzgâr size hayat verdi. lm, beni öldürmek istiyor.. mi istiyor?.. İdürmek Hz anlış düşünüyorsun, Ankin! Haniya, bana bir daha yari alm yi söz ermiş — ölüm beni çekiyor... Şu rüz- gârlar, kulağıma ölümün nefesini üflüyor.. tepemizdeki kara orman- lar pim ali beni bekliyor. Ben ölec li pençesinden ri Ankin! Seni şu ka- dar ormanın im göndermi- yeceğim!. , iki gün sonr benimle Ea yola çıkacaksın! Karakurumun yolunu tutacağız. Tanrı isterse, bir ay sonra bizim yurdumuzu göreceksin! Ankin i ii çekerek sai sey- o gün her zamankin- den daha pr çekici, daha çok eri- tici bir güzelliği vardı.. uzun saç- larını parlatarak başına era gözleline sürme çekmiş.. göğ nü parlak ve değerli yle sz lemişti. Oktay Karakuruma varınca, ilk işi prenses Ankin ile evlenmek o- lacaktı, Ona öteki gözdeleri gibi davranmıyordu. Ankin, Karakurumda Moğol ha- nın karısın olacağını anlamıştı. nkin çok sevimli, cana yakın bir kadındı.. gözlerinin cazibesi, her gün bir az daha ken- ekiyor, her gün biraz daha r imi — kadar vefalısı yok- ii bir TAR Oktaya, bu ei dar fe ve u derece vefalı gi rünmemişti. iri — Bu, sonuncu olacak. Bana bir daha ölümden ve ıztıraptan ll değil mi ordu, Ankinle han, pas ğe dair, o günkü kadar çok ve can- an konuşmamışlardı. Ankin, büyük Moğol ratoruna söz vermişti: Bundan sonra, neşenizi ka- çıracak bir söz söylemiyeceğim.. insanları bir anda yok eden o me- um kuvvetin adını bile anmıya- impa- cağım!, Dağların yamaçlarında ee şan kuşlar gibi, kimseyi vermeden, kimseyi e Le nuşuyorlardı. Birden, göklerin kolu mu zandı?.. ölüm dağından bir eli rım me 'Nasıl olduğu an- Ja şılamıyan arsıntı.. ve tüyleri ürperten bir di er rulmuşi Gökten düşen NE ok, prensesin göğsüne yn Ankin birdenbire, Oktayın nından yere yuvarlanınca, biraz ötede dolaşan nöbetciler bile, ok vızıltısını duyarak çadıra doğru ei atan kimdi?, Bunu gören yoktu Oktay hi: Keen der ateş püskü- rüyordu: Benim yanımda oturan ka- dına ok atan bu eli tutup parça- layınız!. Diye bağırmağa başlamıştı. Etraftan gelen kumandanlar dağın şi yayılmışlardı. Oku atanın (Akay) olduğunu Ef ri elbette tahmin et- mişlerdir. Fakat, Oktay, dağların sap Ankini kıskandığını ve o- öldürmeğe yemin ettiğini ner- ye bilsindi?. u sırrı general Kaçardan baş- ka bilen yoktu. O da Oktaya gidip de: ami u atan eli buldum Diyemezdi. da körkeğ gibi etrafa zn beraber, ku atanı a ramağa gitmişti. es kanlar içinde yerde ya- İN Sihirbazlar etrafına ie şerek yarasını sarmağa başlami lardı, Okta sihirbazların yüzünden, LU ereket versin ki, biraz sonra, okun zehirli olmadığı anlaşılmış- Bu sırada sihirbazlardan biri, kalın Kaşlarını kaldırarak: saate iğ gözlerini aç- mazsa, lal Diye ka Ankini Şadırdak abi ya pi e ir ihtiyar ve- ziri ile tes rk. — Ankin yz çok yanarım, Çutsay!. diyordu. O, beni ölüm- den kurtarmak için, kendisini ö- lümün pençesine atmaktan çekin- medi, Ben, bi Jamağa razı değ dırdın!. ped rae adık ve em MAYA YRAARAAAKAS AYARA ben burada hastalandım.. şimdi AKŞAM Her akşam bir hikâye , İptide, bir müddet olmaz dedi. Fakat kemiğini onunla teşhir et- mekten utanıyor, arkadaşlarının alayından Yili Para için kendisini ona satmış diyecekler- i işe bu ihtiyar âşık pek a gidiyordu. Tavrı, desi nkü iban idi. De- rin bir merbutiyet ile bağlı oldu. münase- — Ailem v r, diye itiraz et- sını düşünürlerdi. O kazanıp ge- tirecek, onlar yiyeceklerdi. Ka- ndığı parayı eve veri ken- rine galebe çaldı, ii âşığın teklifine e geen Yavaş yavaş, o azik, mi fik EM v ll e ve âşığından o kadar memnun ol- du ki, hakiki bir saadet içinde ya- şadığını hissediyordu. Şirketteki arkadaşları iptida o- ni ve tevdi eder gibi izlerin birinin kulağına bir şey fısıldadı: Bu ih- tiyar âşık yalnız para için katla- nılmış bir derd idi. Faka t hakikat- te kendisinin genc, güzel, sporcu bir âşığı vardı. İsmi de Kile di tiyardan para alıyor, bu geni güzel sporcu ile gönül ölendiri rd yordu. Bazı akşamlar, ihtiyar âşık, kö- şenin başını beklemediği zaman- lar, arkadaşları genc kadına s0- rarlardı: — Seninki gelmemiş? o çi bir ik — Bi onu atlattım, der- ie Hilmi ile başbaşayım bu g; İ. genc rr ihtiyar âşı- ğa karşı hi: memnuniyet ve Ki inle içinde, gayet sa- e muntazam bir hayat sürü- yor, Esi bir erkeğin yüzüne bak- mıyordu. Bir gün, hizmetçi kız genc ka- dına esrarlı bir tavurla sokula- rak: — Size bir haber vereceğim, de- di ve anlatmağa başladı. Genc kadının şirketteki arka- daşlarından - Behice gelmiş, bey- efendiyi görmüş ve ona herşeyi ikâye etmişti! Genc kadın anlayamıyor, Behi- cenin neler hikâye edebileceğine akıl erdiremiyordu. Hizmetçi ka- dın: — Hilmi beyi haber verdi, de- di. Aman hanımefendi, kendinize dikkat ediniz! Genc kadın, dü. Korkacak bir şey ehemmiyet versin, YAAA kahkaha ile gül yoktu ki, de adı sanı belli olmıyan bir avcı, vurdu! sın.” Yi boynunu yağlıyacaksın!. (Arkası var) Dargınlık J O akşam, ihtiyar âşık dalgın- dı. Sinemada etrafına bakınıp du- u. Genc kadın içinden: Denon Meri arıyor! diyor ve gül Fakat âşığını böyle ü- züntülü e canını Onun çin s0- tı, Bir şeyler söylemek istiyordu. Miili de vöcudü EGM k olsa s ği - ya Jr genc kadın, vücudü olmıyan Hilminin gerçekten mevcud bir râpıktan da- hayali bir şahsiyet olduğuna ğını nasıl ikna edebilirdi? evin kapı ısında biri- al bir şefkat ile sevdiğini hisse- ndan ayrılmanın büyük biri acı teşkil edeceğini görüyor- lu. Gece, yatağında sinirli sinirli bir taraftan öbür tarafa dönüyor, bir çare arıyordu. adaşlaı Hilmi ile münasebetini kesti haber verse? O zama! söylediği yalanın içinde kapanıp kalmış olduğunu görüyor, işin için- den çıkmak için bir çare göremi- or, ü; duruyordu. nir i akşam, şirketten çıktığı zaman, ihtiyar âşığın uzaktan u- zağa kendisini takip ettiğinin far- kına vardı. Yemekten sonra bu- luştular, Fakat aralarına artık bir yabancılık, bir soğukluk gir- mişti, Pek tatsız bir zaman geçir- iler, İ O gece genc kadının aklına bir çare geldi. Hemen yatağından fır- layarak bir mektup yazd içi rahatlamış daldı. E evine telâşlı telâşlı koştu. Adam şaşırmıştı: — Ne var? diye soruyordu. — Kuzum bana böyle bakma... Senin iyi kalbine iltica ediyorum... Yoksa kabil değil, anlatmak ce- arının dibine o irisi ini dizlerinin üzerine ; — Beni ini) dedi. Bir ee . Amma.. ir nei Ti adam peşimi düştü, Bana mektuplar Slm in ed geldi, eve kadar aşa zir sl Şi ti. Yemin ederim, aramızda faz- la bir şey olmadı. Bana birçok masallar okudu. Yüz vermedim. yazdı. İşte kabahatim mektup yazmıştım. Fa akat gör- pe iüm ki, ona yazdığım cevabı se- nin zarfına koymuşum, senin mek- tubunu da ona m üm di onun mektubunu sana ir cekler. Söz ver bana, o ii 1 aç- madan yırtac. yahut bana geri vereceksin, yazdığımı okumı- yacaksın! Hem bunu söylüyor, hem âşı- ğını okşuyor, yumuşatmak istiyor- du. Tam o sırada kapı çalındı ve stacı mektubu getirdi. ihtiyar âşık, mektubu vermiyor, Baylar diyorlar ki, ki. tarafı 5 ci ii ipa terler. hani defa ben de paketi doldukür, öyle gi- derim ya.. Sonra bir gazetede bir yazı çı- beğ kar, O beğenir, ben enmem. . Hemen münakaşa hazırdır. O bana: — Ne müşkülpesendsin.. der. — Sen de ii yerim eyi ne çabuk beğenirsin... derim.. mü- nakaşa uzar.. İşte bizim müna- kaşa sebeplerimiz bundan iba- rettir. Maamafih ev Me — yet memnunum. Son vi mel birev kadınıdır; Bilhas, lari için mükemmel bir e; Son derece merhametli- dir. Her > eve birkaç hasta getirir. E — İlle Mi bak.. diye. Ben yorgunluktan bitmiş bir hal e gelirim. Biraz oh diyeceğim.. bu hastalar karşıma çıkar. — Peki üstadım, hastal kitaplarınız: vakit bulup ta nasıl eğlenirsiniz?. — Şimdi bir sandalımız var... Oğlum kürek çeker.. ben karşi- Refika yanımda dan gi gerim. akşam üstleri Moda koyunda bi- raz dol u başımı ol- ie ül karşıya get imiz a meraklısıyızdır. Ve ka- 5 gi p 3 N kıra filân gideriz. Münakaşalarda siz mizde de © Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği ve altı aylığı 1900, ylığı 1000 ku: mizi Adres tebdili 1 kuruşluk pul göndermek ei Rebiülevvel 21 — “Bidırellez 49 söylüyordu. Fakat erk yet vermedi, zarfı yırttı. Mektup- ta şunlar yazılıy diz «Hilmi beyefeni Gö ğiniz Sicile el Teşekkür ederim. Fakat ben pe bırakmanızı rica ediy İhtiyar âşık memnun bizi yüzle genc kadına baktı; Marifetlerinizi biliyorum Rasimağemdil dedi. Dudakları u- zandı, kolları açıldı. Barışmışlar. dı. Gi Hikâyeci Ni İ S 4 4