Sahife 8 AKŞAM Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ IRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur * Tefrika No. 507 Ertuğrul tayfun fırtınaları mevsiminde neden yola çıktı? Ertuğrul felâketinde ölenlerin hatırasını & için Japony: toplanılan ianelerle (1890 guba» tında Kasi i rine yas kın düzlük ve çimenlikte, 260 Türkün medfeninde, ' üç ve. yüksekliğinde ve bir metre nişliğinde bir âbide dikildi. die rine Japon dilile sadece ve kı sy N atan n Türklerin âbidesidir. amına ayrica yapilmiş olan kas rez maada bu iki âbideyi vü- cuda getirmeğe çalışanların adla- rı yazılı bir sütun daha konuk ui. Bu çimenlik üç taraftan du- varla sarıldı. Japonların müracaatı üzerine Ertuğrulun (o fotoğrafi memuru mühendis Haydar bey sülüs ya- emi ve eski arap harflerile bir Osmai şa) lâvhası Japonlar ia lâvhayı Osma: namına yapılan kabrin Malik as- tılar. Âbide için yapılan masarifi kâmilen Japcnya imparatoru ken- di hazinesinden tesviye etti, hshima adası ehalisi hâlâ bu âbidelere baktı ki korkunç hadisenin hatırası ve yadı ile heyecana gelirler; bunla- rıdaima iyi bir halde muhafaza- şi > gösterirler. Burada gö- ların istirahati ruhları 45 sene evvel lâket bahsini İstanbul ga- lr irade ile neşrolunan resmi bir tebliği biraz teşrih ile kapayacağım. y beş yüzden fazla Türk ailesinin matemi ile neticelenen bu pek acıklı macera yüzünden halk arasında heyecana meydan vermemek istiyordu. Sebebiyet verilen felâketin için, için uyan- dırdığı iztirap ve korku kalple- ri kemiriyordu. sebeple idi ki sağ kalıp İs- Kazazedelere kendilerine vaki olacak suallere yalnız kısaca (büyük bir tayfun çıktı; bundan battık.) Demekle iktifa etmeleri için hu- tembihlerde bulunulmuştu. Süleyman Nutki beyin eserinde bildirdiğine göre Ertuğrulun gar- hakkında bir si resmi tahki- kata tevessül edilmi Benim aldığım is ususi malüma- ta göre geminin yanlış seyir ve eps adli eri bir harita tanzim ettirilmişti, Te- ms edilen vene Ge göre şu suretle idare olunmuş! susi ikna edilebildi. Bunlara — Gemi denize GL mesai. likten değil, seyrü sefer hesapla- Te) rının yanlış yapılmasından ve z 5 bitle ed Parçalanan id ile batıp ölenler için Japonların diktikleri bir âbide ri yüzünden Ohshima feneri ka- yalıklarına gitti. Dedirtildi, Böylece halkta (ka- bahat geminin çürüklüğünde de- gil, onu idare edenlerdedir. Ge- mi yanlış hesap ile tehlikeli bir yol takip edildiği için battı.) Kanaati hasıl edilmek istenil miş demek olur. üleyman Nut eserinde tahkikat evrakının Yıldızdan Babıâliye nakledilen evrak me- yanında yi 1 oldağunu haber aldığını beyan eylemektedir. Bu evrak meydana çıkmış olsaydı bereme tın hakiki şekli de anla- yek > gelenler- en bir, ikisi şifahi takrirle- rini dinlem eri bazı zevatın bana söylediklerine göre: Japonlar gemi kumanda he- yetine tayfun fırtınaları mevsimi geldiği için yola çıkılmamasını tar eylemişken bu ihtara nasıl- sa ve ne sebebe müstenid ise ku- lak İmamış, geminin hareke- ti tehir edilmemiştir. Gerek Ja- ponlarca neşredilmiş muhtırada, gerek bahriye fen moya âza- sından Süleyma: ie eserine aldığı Japon resmi mı rn e ve ilin yaptığı tahkikatta böyle bir ihtar vaki olmuş bulunduğuna hiç bir kayıt ve ima yoktur. Ancak bu şayia Ertuğrul faciasını tahattur edenler arasında bugün he- men umumiyetle tekrar edilmek- tedir. ey sularında tayfun mevsimi gelip böyle bir ihtar da hakika- ten vaki ise Ertuğrul kumanda heyetinin kendilerini en büyük r mehlekeye atmağı bile, bile göze almiş ol zerre kadar kı ri lâzım gelir. Bunu akıl ve mu- hakeme nasıl kabul edebilir? Osman paşa böyle bir ihtardan sonra da (ne olursa olsun!) de- miş olsa bile geminin süvari ve kaptanları buna nasıl muvafakat eylemişlerdir? Bu takdirde ku- mandan Osman paşanı! emi erkânile hiç istişare etmiyerek ku- ru ve kati bir hareket emri ver- diğini ve askeri disipline ria- yeten onlardan yalnız infazını istediğini arzetmek icap eder ki emrinin çetmiş bulunmasına ihtimal ve- rilemez. Ertuğrulun kumandanı ve bitleri cahil idiseler devletin bir harp gemisini ve içinde den fazla insanın hayatını böyle cahillerin rine teslim etiri ne Ml Bu «cahilleri» se- memur eden kimdi? * Cahil» oldukları bilinen adam. ez ce düşünüldü mü? Yokohamadan hareket zamanı ve takip edile- cek yol değiştirilmek lâzım ge- liyor idiyse gemi anile muhabere edilerek kendisine muk- tezi talimat verildi mi? Buna dair hiç bir kayıt ve ma- lâmat göremedik. ari meselenin bu ciheti faz- lasile tamike hacet bırakmıya- cak kadar açıktır: üşkülü «iradei seniyeler» hallediveriyordu! wdet için de irade sadir ol- muştu; ılıyor ki Osman pa- şa kolera korkusile bu emri ic- rada m göstermiştir, on günlerde Ertuğrul kaza- elleri sağ kalanlardan örü bana bu a hakkında lâmatı ver: (Elimizde sami Dayrekşin) denilen bir risale vardı ki ha- vayı, fırtınaları, akıntıları tafsi- lâtile gösterir. Elde böyle bir rehber olduktan sonra he za- manları malüm fıtınaların ne va- Tetrika No. 46 23 Haziran 1935 J ——————— ALLAHA ISMARLADIK! Yazan ESAD MAHMUD KARAKURD — Hal, Demek korkuyorsu- muz? — Hayır korkmuyorum.,. Yal nız sizi kaçırmaktan endişe edi- yişa bir saat bile tahammül ede- mez. ye mis Beti!... Ha- yatta alışma kadar insanı teselli dei giremem ye girmiyece- — 0 sizin söylediğiniz hâki- miyet manevi imiyet olsa gerek!... Ben ondan bahsetmi- Düşünmedim bile... — Ne maddi, ne manevi, bir dai zorla hâkimiyet altına gir- — - Bizde de ayni prensip... . Ne “a ne maddi bir Türk zor- yi hâkimiyet altına maz. gi irin değil sizin huyunuz, o söylediğiniz!... ei is Sie alp Kı, harçın bir dönüşle bir- el bilmeseydik & yaşayamaz. | denbire şıya arkasını — diki... > si me öyle mia >> ii SE ta istemi güver- emi... — Ne güzel söylüyorsunuz!... > göğe kadar hakkınız var!.. izde öyle... Alışmak i İs» li Sizi de onun için gö- e değil mi ya Anadolu- ya? — in bu hareket ve dü- şünceniz biraz hodbinane olmu- yormu? Kendi gayeniz için beni istemesine ne derece hakkı varsa, benim de hapsetme- ğe o derece m var!.. — Buluşunuz güzel değil yüz- başı! — Ben de düşünüşünüzün doğ- ru olmadığını iddia ediyorum... — Yani, netice... Bütün bir hafta emrinizin sitnde yaşayaca- ğım öyle mi? — Görünüş öyle gibi matma- zel!.. — lerini Bir görünüş! — Hazin, fakat hakilketi — Bir İngiliz darbı meseli var- dır. Müsaadenizle söyliyeyim: «Koyun doğurmadan bağırmaz» derler... Size tavsiye e z nüz denizin üzerindeyi ya çıkmadan sular elle, demin deliğinin gibi toplarını üzerinize çevirmiş kunç bir heyülâyı birdenbire karşınıza çi- karabilir. Onun için daha şimdi- den bu kadar kuvvetli ve mağ- rur konuşmayınız!... una benzer Türkçede ben de bir darbı mesel hatırlıyorum!... ya çıkaracağım!... Yani beri ni 0) doğurmadan bağı tacağız!... Kız acıacı gülümsedi... Sesi- ne garip bir hüzün vererek dedi — İnsan esirile böyle konuşur mu? — Esir de hâkimine böyle hi- tap eder mi? — Siz benim hâkimim değilsi- niz!... Ben kimsenin hâkimiyeti 2 ini bölekileri alır mi nen küçücük ayaklarını, gemi- tahtalarına vurarak yürüdü. a hırslı bir iki defa gitti gek i... Sonra gene birdenbire, yüz- başıya döndü: al cağım o yarabbıl... eğimi ğinde en Zzonkladığını hissediyorum. Zabit Rl lâkayıddı. Vur- dum du hali vardı... ül. Dudak- kii kaldırıverdi. esnemeğe benziyen larını büktü, bir sesle: — > yaparsınız peri de öy- le!... Başa gelen çekili; — yarabbi! Ne kğ s0 guk kanlı insansınız siz? — öy İmağa çalışıyorum. eren Viki değildim mat- ma; — 9 bir huydur.. evveli sonu İmaz!... Soğuk kanlısınız diyo- rum sizi, lâkayıtsıznız işte!... — Darılmayın öyle olsun, ne çıkar!... ederim, niçin bu sesle konuşuyorsunuz benimle? Bu ka- dar zalim davranmağa ne hak- kınız var?... Ben size ne yap tım, bari bir parça nazik olun!... içimdeki iztırabın beni nasil ke- iii anlamıyor musunuz?.. üzbi doğru döndü. Du. Bilindik tatlı bir gülüş vardı. Omuzlarından tuttu kızı... Bir ağabey şefkatile onu Mlme doğ- — Mis Beti! Hırçınlaşmayın, sakin olmağa çalışın!... Evvelâ oturun bal i üzerine!.. nın ml bir lokma bir şey erime. ve ben size sıcak bir a- ım!... Bakın simi i Klein nasıl yatışacak!... Bü- tün bu hırçınlıklarınız sinirden!... Yürüyün, yürüyün haydi kork- mayın!... Düşünün bir kere, ba- er söylediniz. Neler yap- işte. o İstediğinizden daha çi nazik olmağa çalışacağım... Na- sıl barışıyor muyuz?... (Devamı var) Ki ny anlamak o kadar r şey olamaz. Hnililn rasadhanelerce a manında fırtınalara dair gemile- re a dağıtılıyordu. Bu ilânlarda çıkan fırtın. seyrindeki sürat, rüzgârın istikameti gösterilirdi. Zuhurat kabilinden fırtınalar ar- tık e bağlı kalır. wi anın sa- zim hareket zamanımızda bize fırtına çıkacağına ğer ye bir taraftan bir ihbar vaki olma- mışi Avdet zamanı e Hareket ettik.) ugün sağ olan bu şahidin ifa- desi de (tayfun fırtınası Osman paşaya ihbar edilmişken o bu haberi nin ve göctermeğe kifayet eder sanırım. iü sl (oeyalıı ver