Em ep em Ö li iü diğ v Ur EŞ e ” talep etti. Sahife 10 AKŞAM SARAY Yazan: SULEYMAN KÂNI iRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tetrika No. 495 Abdülhamidin nasihatine Efgan emirinin cevabı, bir nişan pazarlığı Ahmed Eyyüp paşa Sırbistanda bir muharebede am bir ktada bulunuyordu. beyin- den (işgal ettiğiniz e bıraka- cağınız haber alındı. Orası pek mühimdir. ketiniz caiz de- ğildir.) Mealinde bir telgraf alır; buna: (Buraadn gitmek, burada kal- maktan daha müşküldür! Bunun ve bu ys yalndir!) Valinin birinde mütalâa- adan bir sancak lâğ- im kazaya tahvil edilir. O süküt eder. Ehali şikâyete baş- lar; İstanbula telgraflar yağdı- rırlar. Babıâli bu defa paşanın mütalâasını sormağa lüzum görür, aşa da: (Hükümet meden bana sormi sual yersizdir!) Cevabından başka bir şey yaz- t bu sancağı lâğvet- alıydi; şimdi maz. | Bir defa mülhakatı devre çi- Mutasarrıflardan biri ihtiyar. Zavallı adamcağız hükü- met konağının üst katına çıkılaca- gülümsiyerek: — Kim, kimin koltuğuna gir- * meli! uharebesinde -mabeyi- * en Edirnede mi nin emirlerine rağmen beklememi bazı nazırlar Sam fena halde müahaze et- paşa meclise ın en mii bir mücrim mevkiinde, bir * sandı 3 p gayet kısa, gayet kati cevaplar ver- di; gene kısa bir selâmdan son- ra yerinden Müaheze siir Güeleidime; söylediklerine nâdim oldular, vvelce mücrim saymak istedik- lerini bu defa kapıya kadar teş- i ettiler. : * f Ahmed Eyyüp paşanın en muciz sözü şudur: © Bu devlet bir niçinci ister! gn karşı nasihat| nın ilk sadareti es- menin Efganistanda Emir İngilizlerle harbe meyyal bulunu- yorken büyük bir nüfuz sahibi olan ahund Sahib Abdülgafur zrbin aleyhindeydi. © Efganlıların Rusla meydan vermemek istiyen İ re hükümeti (Lâyard) marifetile Efganistana fevkelâde bir elçi gönderilmesini ra meyline ilte- ve tesirini artıracak, bu da İngilterenin min- netini celbedecek idi. hâl Hind müslümanlarının İstanbuldaki elçisi ri iyi temayüllerden istifade te- mini maksadile seyis yolile Efganistana bir elçi göni büyük faydalar tasavvur etti; Abdülhamid İngiltere hükümeti- nin iltimasını kabul eyledi. Maarif meclisi âzasından ve ülemadan Şirvani zade Ahmed Hülüsi efendiyi Hindistanın şima- linde (Pişavir) şehrinde daimi il te memur etti, emirine, o veliahdına, ahund Sahip Abdülgafura murassa nişanlar, nefis hediyeler tertip, emire Mahmud Celhledidin bey 'kalemile bir namei hümayun testir olundu. Sadrazam da Emire, ahund Efgan vezirine mektuplar gönder- di. Ahmed Hülüsi efendinin Bom- baya vusulünde müslümanlar ken- disini büyü t ve tekrimler- le karşıladılar. heri hükümeti maa ziyade telâşa düştü; smanlı elçisini ieilirten men ile denye hemen Pişavere aşır- gi maksadı açıktı: — ganistanda Rus nüfuzunu biti mek Efganistan için bunda kaza- nılacak ne vardı? Efgan Emiri Ruslara meyil ve mümaşat eylemeği ehven görü- “yordu. Ahmed Hülüsi efendi Kâ- bile varınca Emir ile mülâkatı tehir edilmek gibi memul edilmi- yen bazı lelere maruz kal- dı, yasağa Emir İngilizler. , den şikâyet — e iri bizi İngilizlerin tahakkümü altına sokmasın! Hat- tâ kendisi de İngilizlerden emin olmasın! ihtarında bulundu. und ise Osmanlı elçisini ka- bule hiç rağbet göstermedi, Ahmed Hülüsi efendi Emirden hulüs ve muhabbete dair bir ce- vap namesi alarak avdete mecbur > i. 'Bu ei İngilizlerin aradığı aydayı gibi Ef- i akkın- kundu. Devleti aliye vükelâsının * düştükleri büyük ümidler boşa çıktı. Nişan pazârlığı uymıyor | Abdülhamid inligiz krali Viktoryaya imtiyaz nişanile bera- ber (Hanedanı ali Osman) nişa- nını vermek istemişti; mukabilin- de İngilterenin Dizbağı nişanını almak arzusile! Fakat Viktorya buna razı ol Sonri ci Edvard da ayni teklifin ili Edvard an- laşmaya valdesinden müsaid dav- randı: (Bana en yüksek nişan olan hanedan nişanı verlisin. Ben de İngilterece en vi k tutulan Dizbağı eyim, nişanı , Valdemin ihdas ettiği ikisine ni- İ şanını vereyim.) Dedi. Londradaki Osmanlı elçisi Kos- taki Antapulo paşa zamanında sefaret müstesarı olup omabevni mağa mezun olan bay Abdülhak Hâmid Viktorya nişanının Mısır Hidivinde de bulunduğunu arze- dince Abdülhamid ingiliz kralı- nın mukabil teklifini kabul et- medi, — İngilterece bana hiç nişan g verilmesin. ai nişanlari gönde- irim. Cevabını > ve nişanları Lon- draya gön Abdül ilbamid > ER İngiliz. skandala Osmanlı nişanlarını takabilirlerdi. Abdülhamid bir defa bazı İn- giliz zabitlerine verdiği bir ziya- fette bunlara nişanlar tevzi et- irmişti. Zabitler yemek esnasında bu ni- şanları taktılar; ziyafet bitince çıkarıp sofra üstüne bıraktılar! (Devami var) Tefrika No. 25 2 Haziran 1935 ALLAHA ISMARLADIK! Yazan: ESAD MAHMUD KARAKURD ——“ Farkındayım... Hayret içinde- siniz hâlâ, ingiliz ordularına İs- tanbulda kumanda eden bir ada- mın kızı bu kadar tevazu göste- rebilir mi? diye düşünüyor ve ka- fanızda bunu bir türlü hallede- miyoreumuz.... O kiz ki kted bırakarak çevik bir hareketle kayığa atladı. İzzet küreklere i. Taşlara dayanarak yanda; ba denizin üzerinde iş ordi Te- e tertemiz bi ela . Sahi- l Hava müdafaası ettirmek gerektir ki Kağyası. silâhı çok ik ve alı silâhtır. o Bunun idamesi de. başbakanın çok güzel izah ettiği gibi büyük kül fetler ister ve her şeyden evvel bu büyük masrafların memleket dahilinde kalmasıdır ki bizim da- ha büyük ve daha kudretli bir hava kuvveti yaratmamıza im- verir. Bu ımdan tayya- renin memleket dahilinde velev kısmen olsun yapı BİRASI kol laştıracak her i büsü büyük bir vatan işidir. M. Şevi Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, e ei yele Sl aylığı 1 Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. 80 — Hidırellez 28 Va, 216 430 1213 1601 19,3$ 1,44 ank ee ET civari Acamusluk Sok. 18. Ne. AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf yam ve modellerini temin sz mi vekâleti karşısın m ie ii esini ! yorlardı. İngilizlerin bir tabiati vardır. Biz r adama dost diye elimizi uza tırken çok düşünürüz. lirsiniz ki güç er çok kuvvetli dost oluruz so sizin merd bir erkek la he İstin- ye sırtlarında karar verdi: leriniz © kadar lekesiz parlıyor- duki... Sonraki tesadüfümüzde misis Seniyenin kardeşi olduğunu- g için daima size hak vermeğe ça- lıştım ve çalışıyorum. — Çok teşekkür ederim mis Beti!... Beni heyecan içinde bı- rakacak sözler söylüyorsunuz. Siz hakikaten çok asil ruhlu bir kızsınız... — Böyle de konuşmayın beni şımartmayın!,.. Eğer bu nevi ko- nuşmamı pek nazikâne buluyor- sanız, bu biraz benimde men- 'aatimi icap ediyor da onun için!... Kard eşinizin dostluğu- na ihtiyacım var.. lamıyor burada!... beri İstanbuldayım. Bir tek dost edinemedim.. ahudilerin ver- diği çaylar, ermeni ve rum zen- ginlerinin süvareleri iğrenç değil, onun üstünde âdeta korkunç!... Bin bir kafadan bin bir ses çıkı- urada! ie karakter, ne Müşünüüş, ne > kibarlık var... De- dim ki bir. cemiyal, N Türk aileleri ile ( tanışmıyorum. Fırsat yok!... Bizden çoğu ka- çıyorlar.. Niçin bilmiyorum, Kim bilir belki de hakları var... Te- sadüf beni nihayet Kbianisdz kar- şılaştırdı. Ne iyi bir Çok seviyorum kardeşinizi İzzet kadın 0!.. rışık bir tesadüf sizinle beni ta- nıştırmış bulundu. Siz ise sinirli, adam.. adamsınız raz da erkeklik ma öyle şımartacak 4 sözler söylemeyin! pen mi imdi?.. — Siz i iyi bir insansınız mis til andan gelen ses — Düşm ku- laklarda (ogüzel uğultular ya- yor! — Ben sizin düşmanınız de- “gilim!., — Benim değil belki, fakat ırkımın düşmanı!.. O sırada sahile elan bulunu- Yalının yıkhanesi beyaz bir sandal bağlı duruyordu. İzzet hemen içine atladı, İpini çözdü. Kürekleri taktı. Sonra kıza elini uzatarak: «Buyurun» z ince ve sicak parmak- leri geliyordu. güzel bir bahar saba- e ılık bir güneş!... Bu sa- hilleri hayatımda hiç unutamıya- cağım gibi geliyor bana! ... ada memleketimi- zi ziyaret ederseniz hepimiz meni nun olu; vik — ll Möyliyar Hak buki za ariel tasavvur yorum, Ah şunlar bir an evvel buradan “ ie diye düşündü- günüzü zannediyorum... — Elbet memleketinizi görece- iniz gelecektir. ceksiniz. Fakat bilâ olarak gelmeniz, niçin bizi mem- nun etmesin!.. nladım. Eri pılı pırt nızı toplayın çıkın gidin, sonra istiyorsanız eğer, askerinizle de- gil, bavullarınızla dönün öyle mi?... — Mis > siz de benim gibi ai a çalı ş biribirlerine benzer.. der- ler... Gü; herkesi esmer ya” izim de buna yakın bir atalar sözümüz vardır: «Üzüm, üzüme baka, baka kararır».. siz bana, bön si- ze benzemeğe başladık. Kayık suların üzerinde fi sıçrayışlarla Bebek iskelesine doğ ru ilerliyordu. Sahiller insan de leyli iskelenin önünde du ran sandallar dolup boşalıyor, bu güzel bahar sabahının deni- zinden istifade etmek istiyen bir sürü halk, iskele gazinosunun önünü dolduruyordu. Artık benden çekinmiyorsu- Zi — Desenize izleri hiç bir zaman korkmadıri. Hem nişin sizden korkacağım?.. ğru söylemiyorsunuz.. Ba na karşı daima çekingen hareket ediyordunuz. i ki iki aydanberi bütür ikabl arıyor. — Hayır aldanıyorsunuz... Mi Beti!... Beni ele vermiyeceğini zi biliyordum, onun için hiç en dişe duymadım. — Nereden biliyordunuz? — Biz denizciler, çok tecrü beli insanlarız.. Dumanlı ufuk ları seyrederek nasıl yarınki fır tınaları keşfedersek (o karşımız da parlıyan gözlerin ışıklarını bakarak ta öylece içten geçenler öğrenmeğe çalışırız. Sizin kendinize ve mes leğinize pek itimadınız var, kol karım yanılıyorsunuz!... — Ha miş Beti!.,. Her ş€ yalan söyliyebilir, fakat gözlet asla!.. — Size yanılıyorsunuz diya rum. Meselâ en nişalım Bee pek âlâ karar ve!