po 10 Mayıs 1935 e AKŞAM Sahife 9 Tefrika No. 206 BAR Yazan: Ak ortalığı kd köşe doğan, o a gittikten sonra, e sa koştu: Karımın öldüğünü Fransız- lardan duyuyorum, dedi, siz ne- den sakladınız?. Hayreddin paşa birdenbire şa- bu hâdisenin Akdoğan esini bütün gemicilere tenbih, ettiği halde, Akdoğan bu Meşum haberi nerden duymuştu? — Yalandır.. böyle bir şey yok. Uydurmuşlar... Döeği e omzunu Şişadı. Fak; 'baros bu sö; leri sö; ledi” ar bir dez şiklik hi yri 2 lk hakiki söylemek sırası gelmişti Er Ola Il, dedi, karın gebe iken bir kaza geçirmiş. ölmüş. Başın sağ olsun! e Ne hep bizim İçindir. Ne yap Mukadde- Tat böyle imiş. ri ğa aretten kurtuldun ya!... Bun slmal Allah bir MES ve hiz ev- lâd ide verir. ğa; olduğu 37 erde buz gi- bi de imi kaldı. Demek ki, Fran- Siz madamı her şeyi biliyordu! Ona, esaretten döneli bir hafta ol- duğu halde, neden bir sey söyle- memişlerdi?, Şa Pa kederinden sapsarı ru acıya insan oğlu han m eder?, Karımın ei kazayı kimden öğrene- ilir Diye sordu. Akdoğanı büsbütün çin, yalan söyle- e 3 — Yüksek bir yerden muvaze- ğer kei yere yuvarlan- IŞ. Barb; olrak iç meğe mec doğ oğan ağ başladı: » On; — Zavallı karı nu ben Me kadar çok severdim. Akdoğan, , Barbarosun yaz dan çıkınca, geminin te; ve ge bu ii HAR kaç defa ölüm- den suya k lde ölseydim. beke bu zi haberi duymasay- Diye söyleniyor ve çocuk gi hıçkırarak, fakat kimseye belli #tmiyerek. ağlıyordu. doğanı kpanya gemilerin- de bir gece tayfalar öldürmek is- temişlerdi. Mklöğal, Tulon lima- bu vakayi bir arkadaşına GN a ortmali bir gece idi., Milâ- İskender Fahreddin karanlık sarınca, geminin bir esinde, karısını düşünerek ağlamağa el B ada, « miri sert Haydi kalk, oğul VW Bir korkulu rüyadan m üstelik gözleri de 1 . mişlerdi.!» kşamın ? lon limanını sai OS el dokt m arttı, Gemiden denize safra atmak| ,.. Ii fıçılarını | © lâzımdı. Cepaneleri, su Gemi kap ya ) de- di. Kollarımı iple bağladılar. İç- lerinden bi iri karşıma dikildi.. ye- rk bayrağı sererek, bü- Şimdi onun hayalini gene görür , İşte, minimini kol- öldürselerdi.. ği Sindel taş bağladık- ı zaman, vakit geciktirmeden, hemen denize atsalardı.. şimdi bu kara haberi duymaz, bu acıyı gör- | akşam bir hikâye Cevdet —— üm her şey- den mahrumdu. tali ken- disine öyle bir Ks alli hattâ bu istifade et- Cevdetin diinyade hiç kimsesi yok gibiydi. Ne soy sopu vardı, ne parası. Bir avukat yanında kâti - lik ederek biraz para alıyor, bu- nunla yaşıyordu. Ucuz oda ara- ya araya tesadüf kendisini Kur- tuluşta bir apartımanın tavan a- rasında bir odaya e fire Fakat işte tali de bu tavi da kendisinin yüzüne ylmy. Tavan arasının penceresi oyük- sekte idi. Bir gün Cevdet me: > edip de dışarıda ne görüldüğ anlamak için iskemleye ermni ni yap T. kışla tarafına doğru öyle güzel bir manzara vardı ki, Cevdet urtulu: üstesna bi şta bu kadar m letafet bulunmasına” şaşırdı kal- dı. Cevdetin odasının nezareti kadaşları arasında bile Be, lar mahsus ora- ndılar ve civarı seyretti Gelenler yalnız erkek arkadaş- lara inhisar etmiyordu. Güzel manzara meraklısı bazı kadınlar da çıktı. Bunlar buradaki komşu- lar, işçi kadınlar, işlerinden ko- vulmuş hi i kızlardı. Çama- şırcı bir kadın, a vede hizmetçilik eden bir kız da Aksilik manzaraya merak eti Avukat kâtibi bu siya mü- m iyi bir kurnazlık düşün: üştü, Pencereye yetişmek için uzunca bir iskemlenin üzerine çıkmak lâzımdı. Bir kadın bu va- ziyette muvazenesini zor muha- faza edebilirdi. Onun için Cevde- tin yardım etmesine lüzum vardı. evdet, nazik bir erkek sıfatile kadınların belinden tutarak düş- memelerine dikkat ediyordu fakat asıl kurnazlık bundan sonra baş- Ümeli Kadınların muvazenesini Mi genin Ayni Zr Tg Cevdetin omuzla- rına sarılıyordu. O de, kadını düşürmemek için belin- dei daha sıkı sıkı pon mecbu- riyetinde kalıyo! İşte pencerenin yl api meza- reti Kurtuluş taraflarınd. meşhur m Kadınlar etrafı seyretmek için odasına çıkıyorlar, sonra manzarayı filân unutuyorlardı. Cevdet, madam Katina ile ta- vw gün, dah sek tabaka- dan bir kadını teshir etmek he- vesine düştü, Madi tina, bi- tişik apartımanın beşinci katında | si bir aralık vardı. Bir kaç ke- Cevdet genc kadının kara gö si nar gibi kırmızıya bo- yanmış dudaklarını uzaktan gör- müştü, Kadın da onu görmüş, bi- ribirlerine bakışmışlardı. Cevde- tin kalbi heyecan ile çarpıyordu. mezdi im, Kürekçilerden e İLE bir esir, yavaşça güv ıkarak, gemi kaptanına süz haber vermiş. Beni denize o sırada, kaptanın sert ve yüksek sesi, geminin içinde ille gibi patladı: (Ne yapıyorsunuz, al- çaklar? O bize imparator tai dan teslim edilmiş bir emanettir. Ona, kürek Eeee başka bir işkence yapmağa mezun liz.. haydi, herkes işinin başına!) diye bağırdı. Kollarımdaki ipleri çözdüler. Ben çok bitkin bir hal- de, yerde yatıyordum, Kucakladı- lar, eski yerime oturttular.. Yüzü- me bir kova deniz suyu döktüler. Ayıldım. Tekrar (o bacaklarıma rafım- deği- landı.. raber bü- tün kürekçilerin bacakları (zin- sie Küreklere o asılmağa . Milâna vardığımız za- ii ben başka bir gemiye ver- Akdoğan, bu acı günleri hatır- lıyarak, o vakit neden ve nasıl öl- mediğine şaşıyordi — Her acıya tahammül ederim. vaçnd sevgili karıcığımın krep e dayanamadım. Ona doyma- Eril Allah neden m bu ka- dar çabuk elimden aldı Diyerek başını ri tah- | talarına garpıyordu. Akdoğan, karısının Hamza ta rafından öldürüldüğünü eri dı, kim bilir ne yapacaktı?, Zavallı Akdoğan, güzel karıci- ğının bir kaza neticesinde öldüğü- ne inanarak, yanıp duruyordu. esmer gölgeleri Tu- rdıkca, Akdoğanın kederi büyüyor, ıztırabı artıyor- ui, Akdoğanın eski arkadaşları, nu teselliye cesaret ei rl. de B ağzımızdan bir lâf Mek Diyerek yanına bile sokulmak istemiyorlardı. iyah bulutlar ortalığı çarça- buk karartmıştı, Akdoğan, gece- nin korkunç ve karanlık koynun- - Ne yatacı “e undan beri Er Li kalma» yn başını omuzuna daya- Saatlerce inliyerek ağladı. Akdoğan, bir kadın arkasın- dan ilk defa ağlıyordu.. onu, bü- tün tanıdığı kadınlardan fazla okşarken, kendi kendine Omırıl- dandı: r rüya görüyorum. Belki Barkceni söyledikleri de yalandır. İmpa: ben bu korkulu rüya içinde ne vakte kadar bocalayıp kalaca Bu sid Akdoğanin omzuna sert bir el ele — Ha; oğul! Yatağına git, yat! Yarın a yola çıkacağız. Gece vi burda yapayal- nız oturulür mu? Akdoğan, bati sesini ta- nımıştı. Sırtında hafif bir ürperme duy- du.. bir şey söylemeden, sendeli- yerek kalktı, Yatağına gitti, Kaptan paşa o gece donanma” yı teftiş ediyordu. XArkasi var) Nihayet, bir akşam, madam Kati- na, penceresinden seslendi: — Sizin pencerenin nezareti gayet güzel olacak? dedi. Cen det mağrurane cevab ver- Bi — Fevkalâde! — Talilisiniz, a siz. Ben burada) yüksek duvardan başka bir şey görmüy: yorum. — Tenezzül edib de bize gelir- seniz, buradan fevkalâde bir man- zara seyredersiniz, an susunuz! Ürsel O kadar kıskançtır ki, a i ko; diğinizi bir işitecek olsa dam Katina “korkmuş gibi hemen pencereden çekildi. Erte- si günü ie Cevdet pencerederi ayrılamıyor, güzel komşusunu gö- ze! liyardar. Tesadüf bir akşam on- ları e e karşıya getirdi. Gayet konuştular v ayrıldilâr, F Fakak ikinci tesadüfte me e duramadı. a ederim, madam, benimi blaye sip, etrafın güzelliğini seyretseniz adam Katina iptida güldi nra kanar gibi oldu. Dolikaalı. n israrından endişeye düşmüş istiyor hem iste- BE miyor gibiydi. vdet işin kıvamına gelmiş olduğunu anlıyarak: ydi, > erir gü- nü, saati siz tay İZ. n alam ger altı ile yedi arasında.. Sonra, Cevdete baygın baygın bakarak uzaklaştı. #- evdet odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolaşarak madam Ka- tinının gelmesini bekliyordu. O ti KREMİ Dünyada inereni kremi e) Nazik cildii ei rm hayat arkadaşıdır. ihtiyarları genç- leştirir ve gençleri güzelleşti- rir, İnsana ebedi bir taravet veren Hasan kremini mayınız. Kutusu 50, tüb s5 linde 20 Türkiyede yapılıb da Avrupâ etiketi yapıştıri- lan ve halkı aldatan kremle- Te, ve sair ıtrıyata aldanmayı- nız, Hasan markasına dikkat ediniz. rin en Hasan SU? Ankara, İstanbul, - Beyoğlu. LA A Çi — ir MA ; ; Askeri e eme Emi yetleri askeri malül olarak tesbiğ edilmiş olanları: nda bu- lunan bütün vesikalarile ve nüfus cüzdanlarile ye pers şembe günü adar rig şubeye gelmeleri ilân oluni çıkmış, sabahtan bir kaç çiçek larak odada bardağın içine er saat altı buçukta dını helecan içime ağa çaldı. Daha 2 Bak, diyordu — aklın. za bir fenalık gelm: .. Bu yal nız bir vizite.. il dakika kala- cağım. Şöyle Dinakedi bir bas, ade ederseniz size bir kadeh li- kör vereyim... — Sonra... Şimdi siz bana manzarâyı gösteriniz. Cevdet pencereyi göstererek: leye çıkm. ğ şını çıkararak tra o sıktığı beli bütün bütün daha kuvvetli sıkmakta devam ediyor- du, ii Genc güzel Rum kadıni mırıl- danıyordu: 3 — Gerçek, manzara rm ğ rine hücum eti — Canım, madam, ne imali Te Ne var?, — Daha ne olacak? Bizim evin içini gördü! sarılmış, hizmetçi kızı e şupur öpüyor! Cevdet tutmi vakit b Kocam ulma gün yazihaneden bir saat evvel madam Ketine odadan ok Hikâyeci in, fırladı. iğüs . idin