Tefrika No, 163 BARBAROS Yazan: İskender Fahreddin (Kızılelma) merakından çıldırıyordu. Akdoğan acaba gehit mi olmuştu? Hanıza reis, genç kadının yanak- larını gölgeliyen uzun kirpiklerini görünce... (Kızılelma) matem içinde... Barbaros sana ne dedi Haççe?. — «Donanmanın bir kolunu er İspanya sularına gön- derdim. emilerini ta- kip e » Yakında dönecek!» dedi. — Başka kimseye sormadın mı?. — Sormaz olur muyum, hanım- cığım? Önüme gelen gemiciye sordum. Hepsi de ayni sözü tek- rarladılar... ım karısı h metçisini Tersaneye a. e Haççe eve döndüğü zaman Kı- zılelmaya ayni haberi getiriyor. du. Kızılelmanın içinde günler geç n de, Ak- doğan bunlarla silahi neden gelmesindi?. Haççe o gün gene Cibali sahil- lerinde dolaşıyordu. ayık iskelesine yanaşan bir çektirmeden karaya ayak basan gemicilerden birinin yanına sokul- ” - uz — Akdoğan reis neden gelme- di?. — Niçin soruyorsun?. — Merak diyoruz da... Sen nesisin onun?... aydi, Sa iinna müj- deli: al Mei e kırağı yağ- maz. Doğan yakında muzaffer o- larak dönecektir, — Herkes böyle söylüyor am- ma... Bizim hanım hükmünü ver- i. — Ne hükm — ia ll m ağlayıp du- Hüzmeli kadınla görüşen Ham- hoşlat za reis Doğandan yan bir ali PİM halde doğ- ruyu söylem — Boşuni em yavrum! ln git, sözle, O, çok yakında gelecek. x Tec her gün sahile inmekten ve dolaşmaktan usanmıştı. Kuzum aslanım! dedi, biz Mademki Hamze reis biraz düşündükten sonra, başını salladı: onun evinde bir kahve bile içmiş adam değilim amma.. Haydi, yürü bakalım!. pi caddesinden geçiyorlar- EN Haççeye sordu: — Doğan reis veziriazamin ki- zıma tutkundu. Ondan nasil vaz geçti?. — Bu karısı ondan çok güzel... — Sahi mi?, yalan olsun?! Padi- şah gözdesiydi. Sefere çıkmadan biraz evvel evlendiler.. Hanımcı: ğımın kaç aydanberi ağlamaktan gözleri şişti. — Kocasıni çok tetiyor de- mek?... — Doğan reis sevilmiyecek bir erkek midir?1, — Genclikte fena değildi am- .. Şimdi. — Gene salan gibi, maşallah. — Evet. Tüyleri dökülmüş bir aslana va emi Haççe lerini açarak mırıl. ab — Siz onu sevmiyorsunuz gali- e j — Aramızda böyle bir bağ yok. Sa gr KIZ, halde siz onu hiç tanımı. dei bm reisin beyazlaşmış amma.. yirmi kanlıların ene — Haydi canım... Bu kadar en inme! Ben Yanl ne mal olduğunu bilirim. Hele bir" bam vi a da bak! Ne sevgi kalır... nsaf!, —— Vie Bi ayatınızda, sizi seven bir En karşılaşmamışa ben- ziyorsunuz! — Pek yalan değil. Ne sevil- Ne de iç Böyle şey- lerden anlama: Eve e Hiz Sahn ila Padişah bu kadar > bir. gözdesini Ak- he nasıl vermiş?. Ondan i iyisine mi vere- eri — Köle saklardı... Kimse- ye veremezdi. Mademki be kadar güzel bir kızmış... — Orasını bilmem! Bizim ha. nımı görenler, İstanbulda eşi ol madığını Mi — O kadar çok güzel ha?!.. m “. — Ben bile kadın olduğum hal de yüzüne bakamıyorum. eden?. — ağ el dedim ya sana!.. Gözlerim kamaşıyor... Anladın in gi era 1 açtı Haççe ii w girdi... Hanıma meseleyi ani Gel... Kulağınla dinle, yav- Giğöni Bak, Akdoğanı uzak- tan tanıyan vw. bile onun yakında > elec: söylüyor. Kızılelma b a Başı örtülüydü... nü göstermek istemiy: — Affedersiniz, İS biri kadar zahmet etmişsiniz. Akdo- ğan yaşıyor mu, yoksa şehit mi oldu? Allah aşkına dn barika. t söyleyiniz! Hamza reis gözünün ucu ile s0- — saa aralığından, Kızık nı gölgeleyen uzun nı kirpiklerini gör KArka var) AKBA müesseseleri koş Yele, yüzü- Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf mm ve modellerini temin ğe zi Maarif vekâleti karşısın- da telefon 8377 subesi; Samanpazarında Her axşam İl ğ bir hikâye i Yazıhagesinden erken döndü. ceresine yaklaştı. açık delikanlılar, şen kızlarla kol- kola dolaşıyorlardı. Arkada ten- ha, manzaralı yol biribirine dalıp gitmiş çiftlerle dolu idi.. . Kıpkır- En ılık bir akşam güneşi etra- fa bir rüya, bir masal rengi V: öle Karısı: Ferid... dedi, Ayhanı biraz al. Bak dışarısı yaz gi- bi... Çocuk kaç gündür hava al- madı. Biraz beraber dolaşın. Oğlu sevinçle yerinden sıçra- dı: — Haydi baba.. m gezelim... E aber emr Ferid. Tak- m bahçesine doğru yürüyordu. Sanki ayakları kendisini çekiyor iy idi. ri ılık A ak. şamı onu çok gerilere şekmişti. o böyle bir ilkbahar ünü, , kırmızı ak . Ne olur, biraz mi?.. — a enli rae ne ri si vişmişlerdi. Bu bahçede onların ne unutulmaz hatır: vi a hep gelir, çe cukları sevindiriyor... tan yapılmış lâstik toplar sat- ordu. Ferid oğluna sordu: — misin?.. Çocuk — İste erim... deyince toplardan bir tane mili Tyun bir lâstikli ip vardı. Bu aldıktan sonra baba oğul beraber bahçeye girdiler. Ferid kırık yeşil bir sıraya doğ- ru ilerledi. o Bahçı havuzun biraz ilerisindeki bü kırık sırada Güzinle ne çek oturmuşlardı. Bu kırık yeşil sıranın ez ne tat- lı dakikalar geç; — Gel Ayhan... di otura- ım... Güzinin yerine kendi oturdu. Adeta o günlerin heyecanını oi- duğu gibi içinde duyuyordu. O zamanlar ne kadar gençti, ne ka- dar yakışıklı idi. Ve şimdi şak; le i sökmüş Fakat bu beyaz saçlar, e derin Se rağmen Güzi. iğ heyecanı olduğu gibi m idi. Şimdi irana bakarken o es- ki aşk günl rini yaşıyor gibi idi, gün gene e ai yağmura tu. tulmuşlardı. Şiddetli bir yağmur.. Denim. boşanırcasına yağ. masına rağmen bir türlü biribir. erimden ayrı yorlar, ağaçla. n altına sığınarak konuşuyorlar, ailen ikisi de sucuk gi- bi ıslanmışlardı amma yağmur imin umurunda... .Değil yağ. mur, dünya DR Rk iz değil. di. Şimdi bunları düşünürken gö göz leri gökyüzünde idi. Bulutlara ba- ilerideki ağacın altına, girseler... Yağmuru âdeta bir sevgili bekler Eski bir hatıra | gibi heyecanlı ei Birdenbire Ayh. — Baba... dedi; bak topum yırtıldı... Artık bunu sana veri- yorum.. . senin olsun... — Pl Ayhan ve re Mm baba- tu. Kâğıt top renkli bir ım kâğıtlar fırla- mıştı. Ferid hayretle duraladı. un içinden çıkan açık mavi ir kâğıdın üzerinde Güzinin ya zısnı derhal tanımıştı. Hemen mavi kâğıdı çekti. Bu Güzinin kendisine yazdığı bir tupi 40 derece s- adamın kendisine uzatılan bir bardak su- yu içmesi Sd mektubu bir ham- lede okud «Ferid, Seni görmeyeli işte tam dört gün oldu... güzel gözlerini, daklarını görmemek... Bilsen ba: na ne kadar ne kadar gü; geliyor... Şimdi bunları sana ya- zarken beraber geçen güzel > lerimiz gözümün önüne geliyo Taksim bahçesi. e Arkamızdaki nem Hele yağmurlu u ik murlu gün... İs a ğaç altından ağ; o mız... Ve nihayet ln olu- şumuz... Ne olur? Gene beraber olsak da gene sırılsıklam ıslansak... Seni o kadar göreceğim geldi, o kadar a tütüyorsun ki, fazla dayanamıyacağım Ferid.. ei, Gi İstanbula aim a y i i bin bir renkle ışıl ışıl yanan tatlı bakışlı gözlerini, sıcacık kır. mızı dudaklarını öperim, öperim, öperim. Güzin Tepesine bir balyoz yemiş gibi sersemlemiş, alt üst olmuştu. fasının içinde .kasırgalar esiyor- du. Bu mektub onu allak bullak etmişti. İhtiyarlamağa başlıyan gönlünde zelzeleler olmuştu. sıl girmişti?.. , nın için bir bir Şimdi hatırlıyo: rdu. Güz tublarını kitablarının için ar- dı. dağ” ek günleri de bir | satmağ bur Mese Bu mektup da o kitabların için- de olacaktı. Halbuki o Gi biricik hatıra olarak bu ateşli aşk mektubu kalmıştı... O kadar Era 2x Ayhanın sesile kendisine Baba... Meli m havuza sl . Ferid yerinden fırladı — Ya içinden çıkan ii Mavi kâğıdı.. — Hepsini attım.. Sanki Güzini bu Maklda, kay- betmişti... Gözlerinin ucunda iki parlak yaş toplandı. Ayhan şaşır- mıştı, ona çocukca sualler soru- ordu: — Baba... Senin topunu attım diye mi ağlıyorsun? — Hım... Topumu attın diye çgleyorüm.. Ayhan küçük ellerile onun çe- nesini tutmuş babasını teselli et an ia ae doktor Fi Zumunun 250 inci önümü münase- betile bir temsil, 19 Kitar k. ri - ler, - plâk a 20,35 Şarkılar, 21 Gael musiki, 21,45 Duyumlar, 2İ, > zle, 22 Akşam konseri, 23,15 Sal musikisi, Leipzig, 382 m. 18 e e 19,30 Halk şarkıları ve mu A > Sözler, 21 imi zı, 10 Dans sikisi, «İlkbahar» adlı skeç, 24 Yeni ni 18,35 - Kuartet 19 le de «Karnaval dü- ünü, adlı opera, e 5 Duyumlar, 23, 35 $ Çiçan orkestrası, 24 Bachmann ku- a Prag, 4 m. 18,20 Şarkılar, 20,10 Plâk, 20, ii e ders, 20,30 a ku- Belçika musikisi, 1,05 «Kristof Kolomb adh radyo piyesi, 23, Di Brünodan radyo orkestrası, 31 m. 19,20 Chopinden pi- Slip musikisi, 'arını ,40 Y İladlar, 22 Dans, 23 ya 23,25 Masikili; revü, 24 Musil art Cuma İstanbul, 13,30 Plâk neşriyatı, 18 Otel Tokatliyandan nakil- çay saati tel- siz caz, | Çı ti- Hikâyele: Mesut Cemil, 19,50 Haberler, 20 Ke. man sol. & - pi) ile, 20,30 Ha. vayen kitar dn ve arkadaşları, 21 Sak- safon, Çimb: me solo (Plâk), 21,20 Son b adyo or- 0 caz ve tango orkes- isa, 22 Ras rala Varşov: va, 1345 m. 18,15 m -sözler- plâk, 20,35. Lembergden nak- len koro konseri, 21,15 Senfonik kon- ser, 24,05 Salon musikisi, Leipzi, m. 18,20 Ev musikisi, şal ri, 23,35 Fej Fonlandiya lar, 24, 15 Da musikisi, Budapeşte, 550 m. 18, kestrası, gel Spo: Egemar, 20,30 Bertha orkesti 21 Küçük tiyatro, 22, 40 a birliğile şarkılar, 23.30 Plâk, 24,15 orkestrası, Prag, iy m. 16,55 Küartet konser, 18 Ölem 19,55 Plâk, sözler, 20,10 e 20,30 Radyo orkestrası, 22 Slav usikisi, 22,35 Orkestra refakatile 5 oneri 23,15" Plâk, u 316 m. 19 (Ka; NS ad en der Not) şarkı- 0 Çizan or. meraden der adlı skeç, valsler, Orkestra RE Posta ittihadına dahi! olmayan ecnebi memleketler: Söneliği iç 8600, altı aylığı 1900, Nu aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek amir S Gemi H ve a. 408 4,50 1219 151 m 20,02 İdarehane: Babiâli civarı R NN Acımusluk NR meğe çalışıyordu: — Üzülme baba... Ben sana yenisini va çi O toptan başka bulunmaz mı?. : Göz yaşan mekten fa çevir irdiz — Bulunmaz yavrum... O top, başka toptu... AE lan e hati- rası geniş bir havuzun yeşil yo- sunları akde tasli gitmiş ti, nı çocuğuna göste! re tandı, başını başka tara- (Bir yıldız)