SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 419 Aleko pâşa hududa fesli geldi, Filibeye çıkarken ken kalpak « giydi! Bulgaristandaki , kıyamın en e m mutedil ihtiyarları müfrit gencle- re Satiş Artık Bulgaristanda bütün Buk garlar kendi kendilerini idare emellerinde ittihad eylemişlerdi; bu meselede Rus panielâvi istleri Bulgarlara pek kuvvetli metin ediler. Bulgarlar Bulgaristan muhtari- yetini istihsal emelile İstanbulda gazeteci Zankof ile Balabanofu Avrupaya propagandaya gönder- diler. Bu propaganda tesirini göster- di. Avrupa murahhasları tersane konferansına tekaddüm eden mü- zakerelerinde vali- eri hiristiyan olmak üze: ofya umumi af ilânına karar verdiler. Tam bu sırada Mithat paşa meş- rutiyeti ilân ettirdi. Devleti aliye öy! i yerine umu- mi minin rumi an kanadı Rus mu- BER | lığı kalhağı gh dilerine istemişlerdi. Bir ORusun Bulgar (Oprensi olması (oOkabil © olamtıyacağını beyan ederek f rın yeğeni Batembergi prens inti- — etmelerini lara sis lemişti. Bulgarlar da 29 1879 da Aleksandr dö Banker prens ilân eyledi Batem anlı - Rus mu- harebesinde bir Rus alayına ku- Çar berg Rumelili İstotlofu kendisine hususi kâtib almış idi; az zaman içinde bu hususi kâtib prensin mahremi Osmanlı hükümeti Berlin muahe- desi mcibince Balkan geçitlerini tutmak için göndermeğe başlamıştı; bu ör bu hare- keti kendileri silik öle hekiie slki mahi- > Ea bundan pek mem- num kaldılar| paşa beş senelik idare- sinde daima Babıâliye karşı — 4, Bulgarlara karşı kalpaklı DÜN ve Yazan: M. Uygaç en biri kaburga kemiğine batıyordu. Sarkan ayakları kendisine çarpı yordu. — Taşıyabiliyorum, taşıyabili- orum! Korkudan gözlerini kaptyordu. Yolu görmek için arada açıyordu. «Bu kadar hafif mi? Hayır, ağır. rünmüştür| — Ne düşünüyorsun? Haydi, yü- Filibede ps yirmi kendi- — Kapıdan çıkacak mıyız? sine bulgarca bir nutuk söyledi; | — Evet, Bak — Ya dü- birçok imei bilen Aleko paşa | şerse?» ürünüm Bine oldur bul bil Bu korku ile keli mediği için rumca cevab verdi. Ölü koltukta kendisi bir şey Şarki Rumelide türkçe, bulgar. | bırakmış gibi hi Onu sıkı sı- ca, rumcanın üçü de resmi lisan ki tutarak başını çevirdi, baktı, olundu, ik 'arketti. Bir 1879 ri intihabında teş. | adım attı, bir daha, Sonra bir kaç kilâtlarındaki semeresile | #dum daha. Kapıya çarpmamağa (36) rna 31i a çıktı. Bu netice harice şarki Ru- çok ehemmiyet verdi. İptida naşın başını ri sonra, bütün vü- melide Bulgarların kahhar bir ek. | <ud ile birlikte dışarı çıktı. Kori- seriyet teşkil eyledikleri fikrini | dorda çarpık bir vaziyette yürü- uyandırdı. mek lâzımdı. Fakat bir zorluk vel ülemasından meş-| ”' i hur Blüntchli Berlin kongresinin Böyle giderken, aklına Sürey- şarki Rumeli hal rı | Yanın Emineye âşık olduğu geldi. üzerine şu fikri beyan eşi Acele mi ediyordu, yavaş mı gidi- (Bu karar uzun süremi; yordu? Bunu anlıyamıyordu. Fa- Alman ve İtalyan ittihadları sap kat yol çok uzun göründü. Kapıyı lmuş ise bir gün gelecektir ki ay- bulamıyordu. Maamafih, açık ka» rılan bu iki uzuv bi pıdan koridora hafif bir aydınlık tebe süratle husulünü temenni edi- yorlardı. : Merkezi Filibede olmak ve esa- sen ittihad fikrinin tamimine hiz- metle bu fikri silâhla müdafaa ran bu cimnastik cemiyeti Babıâ- talebi üzerine feshedildi; fa- kat Sobranya bunları ihtiyat kuv- veti haline ifrağ etti; cimnastik nail olan emareti; | diğer devletlere anlatmağı kendi- | cemiyetlerinin yaln; ız İsmi değiş- mümtaz bir eyalet olan şarki Ru- | lerine vazife bildiler ve şarki Ru- & milisleri meli; doğrudan do melinin muhtelit bir ordu tarafım- aliyeye merbut Makedonya ve | dan işgalini tavsiye eylediler. Ba- Trakya, bıâli bittabi bunu kabul edemez- Bul d 1 h- | di Diğer devletler de böyle bir yük ler meclisinin doha ilk içtimala- | altına girmek istemediler. Devleti rında şarki Rumelinin de Bulgaris- | aliyeye şarki Rumelide asker bu- 0. Maln lskk »3 k dı Li hakl 1. Bal fo başlamıştı. — ragat ettirildi! Emri vakii kabul eder gibi gö- Babıâli ve padişah şarki Rume- rünen muhafazakârlar karşısında ya bir tabur jandarma ile milis serer sar inden başka kuvvete istinad için cenubi Bul- e. bir vali göndermekle ik- ğe se mmayakrvi Rumeli ile birleş- | tifaetti. zaruri olduğu iddiasında Şarki Rumeli Bulgarları için bu ilk muvaffakıyet oldu. Bu vali Ba- i Bulgarlar da daha Sofyayı kendi- | biâlide kısaca «Aleko paşan deni. | lerine bükümet merkezi ittihaz | len Aleksandr Vogoridi idi. Voge- ederlerken «şimal ye cenub Bul- | ridinin validesi am ez i garistanlarımın» ittihadı gayesini | mücerreb mattı; her İ i €deceklerini göstermişlerdi. rafça itibar Sabi idi, e a kin nsl m, emele e. a da yerleşirken bü me- | tacaktı? adına “zam ve ümidile Bulgarlar Balkaş | © Şarki Rumeliyo fon İle gelir e e yarımadasımı hegemo: makamını işgale gelen eski bir aylığı 1000 kuruştur. ikleri de koymuşlardı. v Türk Paşası sayılacak! Bulgar- a Aren tebdili için yirmi beş Bulgaristanda teşekkül ı kalpak ile | iz laımdar. in partiler için in gelir ise Rumel umeliyi idare ve müda- ev bi 138 — Ruzukasım 71 Bulgarlarındır) düsturu esas ol Muştu. Tırnovada toplanan Bulgar mu- h Male Ml, faaya hazır bir Bulgar mümessili gibi telâkki edilecekti! Aleko paşa hududdaki Harman- İY nunda RBebıllimi Mi HI Rene Pinon: L'Europa et Empire Ottoman, tı veçhile fes ile göründü; Bulgar- lar meyus oldular. Fakat Filibede Akşam Yata Si Gnaş Öğin İkindi E im <5 718 946 12 (1,36 Va, 537 7,25 12,4 14,51 1707 8, içeri aşı yatağın üze- rine b kapıyı ka- pamağa koştu. İçinde sakit bir gül me arzusu peyda oldu. Galebe çal dığı korkusile eğlenmek istiyordu. Kollarını, alnını yokladı. Alnı biraz teri — Oh! Kurtuldum! İçindeki ses cevab verdi: «Daha kurtulmadın. Soy onun esvabla- rını.» Evet, arkasındaki esvabları çı- şamda veriyor. du. Bu mavi aydınlık içinde her şey | Fakat güzelce farkolunuyordu. ortalıkta hayali bir âlem manza- rası vardı. Üzerindeki esvabları çıkardı. Naaş, artık soğumağa ğa başlamıştı. Faruk evirip çevirdiği bu ölü vi. cud k onun bir vakitler temellük etmi kadını hatırladı. 0 kadın da şimdi bu- rada, bir , sessiz oturuyor, bir taraftan o de soyunuyor, ölü- nün koynuna girmeğe re yor gibi geldi. Faruk bu n büyük bir istikrah hissetti. Fakat muha- kemenin bütün vüzubi vam etme! da şüpheyi uyandıracak ufak bir gayri tabiilik eseri bile bırakma- mağa çalışıyordu. Pencereye doğru giderek, es- vabların üzerinde bir nişane, bir eser kalıb kalmadığına baktı. Son- ra, ber zaman bunların nerede Tefrika: 33 YARIN Edebt yoman durduklarını düşündü, «Galiba dolapta duruyordu. Devşirili mi, açık mı? Hatırlamı- yor musun?» Esvabları devşirdi, kapağı açtı, evveleş görmüş olduğunu şimdi pek iyi hatırladığı bir vaziyette oraya koydu. İri nefes aldığının farkına var- i gibi hafif ha fif ıslık çalmağa başladı. Etrafına bakındı. Artık yapr lacak biç bir şey kalmamıştı, Sa- dece yataktaki ölüyü düzeltmek kâfi idi. Eğer o geceleyin hakika- ten kendi kendisine yatakta ölmüş ceden inceye düşündü. Bir türlü kestiremiyordu. O vakit, hafıza- sında başka ölüler aradı. Zaman ile unutulmuş bir takım ölü e releri zihninde canlandılar. şündü: a» o kadar türlü türlü ölürler ki düğkmikük ona İüzu! göründü. Nafile vakit Betik te mana yoktu. Yatağa yaklaştı. Yastığı düzeltti, Naşın ayaklarını tutub kaldır- ylu ele de bir boğulmaya mâni olma için boğaza doğru uzanıyor gibi bir vaziyet verdi. Üzerine yorga- nı Böy y tamam em uyandıracak hiç hal göze sk mıyordu. Düşünüyordu: «Yarın sabah onu göreceklerin duyacakları he- yecan ince <a meydan bırakmıyacaktır. Küçük masanın i üzerinde saat gözüne ilişti, Evvelce bu; se sini işitmemişti bile. Sürahinin içindeki suyu görünce hararet duy- d kelime nereden onun du- daklarına gelmişti? Bu iki hece onun kalbinde derin bir > ırdı. Odadan ayrılma! Seviyordu, Kendisinin gençlik arkadaşı, dostu ve kardeşi idi. Adı Reşid idi. O kendisinin elile öl ü işti, yatağın- da ölmüştü. z Sebebini bilmeden, elini ölü- nün soğuk alnına koydu, dudak- larile âdeta duaya benzer bi menni irili Gökte son noktaya kadar yük- zenin yatağını ince kollarile yordu. XI idin odasından onu öldür- sere odaya gelinciye ie ge çen kısa zaman içindi rmü ona gayet uzak zamanlara sid bir ha- tıra haline düşüverdi. Onun için, kapıyı açınca, odanın ortasında kalmış olan koltuk hiç beklenmi- yen bir hakikat gibi kendisinde büyük bir tesir yaptı, O kadar şa- şırmıştı ki ileriye doğru bir adım atamıyordu. (Arkası var)