15 Ocak 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

15 Ocak 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No. ARBAROS Yazan: İskender Fahreddin Divan kâtibi Niyazi efendinin adamları tı aktloğusaz Şengül hamamına doğr takibe başlamışlardı.. 'Tenha bir sokağa sapınca ensesinden vuracaklardı İstanbul en heyecanlı günlerini yaşıyordu. O gün İbrahim paşanın kâhyası Osman ağa sarayda Akdoğanı gör- meğe çalışırken, divan kâtibi Ni- yazi efendi de: — Şu baldırı çıplağın vücudu- nu ortadan kaldırırsam, bunun he- sabını benden kim soracak! Diyerek, Akdoğanın peşine pa- ra ii uş iki efe takmıştı. Aydından anbul getirilen efe- dan alınmıştı. Kilerde, ahırda, saray korucu! ğunda sake bu iri boylu ve arda; kâtibi Niyazi efendinin bendesi olmuştu. ün, Niyazi efendi, Akdoğa- nı uzaktan efelere tanıtmıştı. een biri, Akdoğanı gö- rünce En bizim iiçin bir içim su be imanım. Bunun kanını yere dök- mekten kolay ne var?! Diyerek arkadaşını Akdoğanın üzerine saldırdı. doğan saraydan yeni çıkmış- tı, Barbaros, padişahtan şldığı emri kaptanlara bildirirken, Ak- doğana da şu sözleri isa — Bu geceden itibaren gemi de anil Ben haber gön- eden gemiden karaya çık- mıyacaksın! Akdoğan evins gidiyordu. yib doğruda » Haliçt teki gemisine gidecekti i, Saray kapısında Osman kâh- yayı görünce şaşırdı: rada kimi arıyorsun, kâh- am? Osman ağa delikanlının yanına sokuldu: — Seni arıyorum, aslanı — Beni mi?! İkinci ii de #en mi yapacaksın yoksa.. Osman kâhyanın delikanlının paiğine eğildi: çük hanımın gönderdiği mekte ne yaptın aslanım?.. in soruyorsun. . ri mi ulucak? Fakat, ben onu evdeki İç çamaşırlarımın arasına koydum. Ne çıkarsam, yanımda ondan başka İstanbulun bir hatırası kak mıyacak. — O halde bizim küçük Dn ondan Mesirede car'yesile beni tahkir et- tirdikten sonra, şimdi, gönderdi- ği me; eni sordurması çok gü- lünç olmaz mı? Osm Ea rg delikan- Tinin bi i bak bahsedi- ii olacak... Ben ömrümde, bir er- keği onun Sirsiz çok seven kadı- Na raslamadım. Akdoğan e bir tavırla bir kaç adım di çi etme, Osman kâhya! Bu geceden itibaren İs- tanbulu size ve Altındağa bağış- liyorum. Kâhya delikanlının (peşinden k ; oştu: ir — lereye gidiyorsun, aslanım? Seni namusumla temin ederim e. Aitmdi seninle evlenmek, se- kocasından , Niyazi efen- di gibi bir ie çağanozunu na- sıl sevebilir Akdoğan o zıltanın ortalığı a ve kendisini yiğla için küçük ha“ nımına ee ettiğini anlamakta gecikmi yili iş işten geçmişi rtık, Türk donanması eri gün, ilk defa, te baya ne 'e Akdoğan o geceden itiba- aral ayağını kesmek için kati emir almıştı. Akdoğan bürüğ bunları Osman kâhyaya anlattıktan sonra: Ben, harpten dönünciye ka- dar onunla evlenemem, dedi. Va: tan işi, gönül işinden daha mu- kaddestir. Bu gece gemiye gide- ceğim. O ve sevgiliye benden çok selâm söyl Osman ei delikanlının pe- şinden yetişmişti: Bu gece yarısı ezanından sonra Altındal seni konağın arka bahçesinde bekliyecek.. Eğer gel- mezsen, senin arkandan ağlamak- tan gözleri kör olur yiğitim! Akdoğan biraz düşündükten sonra cevab — Pek verdi: eki., Geleceğim, Fakat, Al tındal, benim son harpte sol ko- Tumu ka; ein imin farkında mr dır, acaba... Osman Si güldü: — Aslanım, kadın gönlü göz- süz insana benzer... Ne kola, ne de aya; i *.# Ayrıldılar... Osman kâhya sevinerek mi. bahçesinden çıktı ve Ayasofyay. doğru yürüdü.. Gözden Kaplar Akdoğan da Şengül hamamına doğru yemişti Delikanlının si ya efeler: ğan acaba Osman kâh- ya e bile konuştu! Di; lenerek iyi yo- uzaktan iye söyle! kuşunu indiler, Ortalık alaz karanlıktı, Akdoğanı öldürmek istiyen efeler delikanlıyı, tenha bir soka- ğa sapmca birdenbire ensesinden bastırıb vuracaklardı. (Arkası var) ii ki li olmayan e r: Seneliği sizi m a “1800, üç ği 1000 kuruştur. —— — dres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Me TW Basukssm > “ado, aylı İmsak Güneş Öğle Akşam E 12,34 219 719 946 12 ez Va 538 7,24 12,73 14,49 17,04 1841 e İdarehane: Babiâli civarı Acımusluk &k 13 No. * | Her akşam bir bikâye an sıkıntısı mutlaka dünyada yağmurlu bir tatil gününde doğ- tur! Hazım, yapa yalnız, na- sl vakit geçirdiğini bilemiyordu. b okumak istedi. aklı başka yerlere gidiyor; okuduğun- dan şey anlamıyordu. Uyuma- ga çalıştı. Fakat gözlerini kapa- yınca hayalinde bin türlü nokta- lar canlanıyordu. Meliha ile dargındılar. İstediği tı, g 5 p 3 5 * EF si E iş ların hepsi bir tarafa dağılmıştı. Nihayet can sıkıntısını öldür. mek için telefona sarılmi başka çare bulamadı. rin hit bey evde mi? çıktı. Ma e et yolunu bu- tim a mi çıkaracaktı? Bir an sesi sor- du: — Kimi istiyorsunuz? Hüzünlü bir sesti. Hazım he- men telefonu kapamayı düşündü. Fakat o kadar tatlı bir sesdi ki bırakamadı. Sordu: n misin? — Siz kimsiniz? azım, — Hazım mı? olacak... — Yanlışlık yok, sizi istiyorum. Bir tereddüd duruşu, Sonra bir gülme sesi, Bunun üzerine, Hazım Me Bir yanlışlık ca ederim, hanımefendi, lara bırakmayınız. O kadar yalnızım içim o kadar dolu ki... Biraz konuşalım, dedi- kodu yapalım olur mu Yine bir tereddüd, bir kahkaha fakat adan telefonu kapamadı. andırıcı erkek gesinin cazibesine tutuldu. im adım Hazım. Sizin adınız es üzün ile — Bu, güzel bir kadının ismi- dir, ei lu esmer, elleri uzun topukları ince, dudakları kalın, gayet .— ve kadın.. keşfettim mi — Hayır sülale — Muhakkak öyledir. esmer değil de kumral... öte taraflar doğru.. Uzun uzun şakalaştılar. Kadın Doğru Belki Fakat landırmağa, konuşan kadını, oda- gını güzünün önüne getirmeğe ça hşıyordu. — Güzin, telefon numarani söyle bana, sık sık telefonu aça- yım. uhaf şey bu! Benim telefon numaramı sormağa hacet var mı? Siz bana telefon etmediniz mi? — Öyle amme, bu rast gele bir şeydi. Kiz unuttum gitti, merak etmeyiniz, hergün ayni sat ben size tele erii imiz ki da- | Telefonda bir muaşaka | | laşdıkca içinde bir helecan hisse- | diyordu. Ya'artık telefon etmezse? Ya © tatlı ve dost sesi işit mezse? an bir ay geçmişti. Bu böy- ie ul edemezdi. ster: sadece sesi sevemezdi. Hazım görme- diği bir kadını ilmin Bu ka- dın kendisini göstermek istemiyor- du, Derin bir sır içinde saklanı- yordu. Hazım onun güzel olduğu- nu hülya ediyor, 2 böyle sual- ler soruyordu. Bir gün ses; — Bal renginde, a dedi. Bir — elele e galiba? dedi. Ben de Bir gün küçük iş gec e ok duğunu söylüyor, bir gün: Zavallı Hazım, ben ihtiyar, çirkin bir kızım diyordu. Hazım kızıyor, artık telefon mu- haberesini eceğini söylüyor, fakat bir türlü bunu yapamıyor- du. Ya Güzin bir daha telefon et- ızlırablara memnuniyetle taham- mül ediyordu. Nhayet bir gün, Güzine kendi- | sini sevdiğini, artık bu hayata ta- hammülü kalmadığını uzun uza- dıya anlattı, ağladı, yalvardı. Gü- kendisini görmeğe gelece- ğine vad aldı. zinden Şekerli olanlara ek- mek, francala ve nişas- talı maddelerle şeker ve şeker mamulâtı ze- hirdir. Zayıflamak ve şişmanlıktan kur- tulmak için mutlaka: HASA öluten Ekmeği ve Mamulâtını yemelidir. Hasan Gluten ekmeklerini ve Hasan Gluten bisküilerini 3, ile Hasan Diyabetik çikolata- sını korkmadan bol bol yiyi- piyasasında müthiş rol oyma- maktadır. Hasan deposu: den iki ve Beyoğlu, büyük bakkaliye ve eczanlerde bulunur. alonda, çirkin, zaif bir kadın heyecan ve iztırab içinde birini bekliyordu. Nihayet kapı açıldı. Zarif güler yüzlü, uzun boylu ve güzel bir kâdın içeri girdi. — İşte şekerim, dedi koşa koşa eldim. Ne var bakalım. > ne- den böyle telâşla çağırdın? | Güzin dostunun «leriüden tu- tarak yanına oturttu. — Beni dinle, Cavidan, beni çok sevdiğini bilirim. Kalbin de gayet iyidir. Beni anlayacağını ümid öp Yüzüme bak, ne bir felâkettir. Nafile, bir şey söy- lemeğe kalkma; beyhudedir. İki- miz beraber büyüdük, sen ta ço- cukluktan beri hayatın bütün zev- kini tattın. Ben herşeyden mah- rum yaşadım, Çocukluğumdan herkes, «çirkin kız!» derlerdi. Büyüdükten sonra'bu lâ- ırdıyı kimsenin ağzından işitme- dim, fakat herkesin yüzünde er dum. Okumağa, kendimi mağa çalıştım, Fakat bir ai ” için çirkinliği mütevekkil ola- mak va zor ki.. Hiç bir erki benim e kadına mia gibi bak- madı. Halbuki benim de içi ar- zularla dolu ari kalbim vardı. Dü- ek beni öpmedi. on- dan! Mi zeki, genc, güzel bir erkek ol orum. O da beni görmediği i için beni seviyor. aderin en bu saadeti tığı bir kadını seviyor. O adın ben yalnız sesimi ve ruhumu ver- dim ri | Güz telefon hikâyesini bütün afetle anlattıktan sonra, de- vam etti: — Seni yalnız. çektiğim Yi ihtiyac oldu. Telefon zamanı yak- i ma bildiği gün ölürüm, Sen onun TARAR DE DERMİZİ ELA Radyo 15 ikinci kânun salı İs : 18 almanca ders, 30 jimnasi Bayan Azade Tarcan, 18,50 lan: sikisi, 19,30 haberler, 19,40 be Ge Bülent; keman &olo, 10 gi k, 20,40 stüdyo hafif musi- n, 21,20 son haberler, 21,30 (| ğa kem 22 radyo, caz ve tan- go orkestra! Bang 0,5 m.) — 19,10 ope a orkestrası, 20,35 şiirler, 21,10 şi kılar, a haberler, 22,15 Kyani dan nakil, 2 1,30 habe: in ve 35 plâk, 24,20 çi li musiki; 5 haberler. Varşova (1345 — 18 piyano konseri, sözler, 18,35 piyano şarkı oda musiki ku: Yan 19, v sö: e 20 hafif musiki, söz! 20,30 hafif musikinm evamı, Ei 21 oi, e 23, < reklâmlar, 23,45 konferans, 24,05 dan ME reş (364,5 m.) — 13,15 a plâk Seriye 18 radyo cazı, 19 m Ri 19,15 radyo cazinın ve vamı, 20 konferans, 20,20 (reklâm 2 (357 m.) — 18,30 Marks Res gerin eserlerinden wi kanser en! isa Brahmsın eserlerinden (o şa Cehubert trio konse: 20,40 aktüalite, kü çük radyo or! isi, 24 Königel 16 ikinci bie çarşamba İsti £ 18 Fransızca iy zihnindeki kadın; git, de ediyorum, Git onu bahtiy ve bahtiyar ol, bank zi hiç bir, söy lazım Cavidanı gördüğü za- aş ğa ye güzel vuştuğunu hissetti, Bü- ni ağ bir kadın, loş oda- nın hüzünleri içinde yalnız ba- ına oturuyordu. Gözleri özleri yaş! dolu idi. (Hikâyeci) 16,30; yük bi bakan ri ellerini ya” i ğ vidi 0 im,

Bu sayıdan diğer sayfalar: