nel çareler bulmalıyız Futbolümüzün düştüğünü artık herkes kabul ediyor IUlus gazetesindeki ; meilekdaşal Her zi yeni 'bir ümitsiz- liğe düşürüyor. Geçen ü ahçe - Beşiktaş maçı da iyi değişebileceğine işaret etmiştim. Ankaradaki Ulus gazetesinin spor yazılarını yazan meslekdaş (Ayak topunda profesyonellik) sm — makale ile o büyük derdimi kurcaladı. Ulusteki sporcu de; fatbolümüzün boyuna düştüğünü acı acı yazıyor. Yalnız yapılacak tedbirler hakkında pro- Ra imkânsızlığından bahsediyo; len ilk yazımda ka- Be: fesyonelliği kabul etmenin Vu edam anlıyordum. En iza lâzım olan Zenginlikte iki 4 üp lem Fakat ii antrenör olarak li on beş yirmi ecnebi oyuncunun maaşını bula- biliriz kanaatindeyim. Zaten fut- recek kadar para bulunuyor, Tür- kiye lere seklini de- Ziştirerek binlerce lirayı o kim- senin seyredemediği maçlara sar- fetmekten kurtulursak Türk fut- vi esas temelleri olan klüp- ükseltmi: az masrafla Mei için bir şe-. kil bulurlar, Takamlarimz yep ein antrenörleri rübe edildiler; e e e iy id Fenerbahçenin antre- tasarayın, nörlere verdiği paranın yekün! göz korkutacak eledi, Buna iyi oyun bir Bugüne kad irtilen mil ei. takım antrenörleri de eleman- bir şeye yaramadan çe- kilip gittiler. ri bakarak, birin- bin lirayı mekteplerden maaş ist. meden çalışacak antrenörler için ayırmağa kalkti. İngiliz federas- > N yonunun e ei tuttuğu antrenörler kak mik ik açik belli olu- yor, Bu tedbir, klüplerin muhtaç olduğu genç elemanları vaktile r. (Ağaç yaş iken büleülür). ie Klüplerde oynıyabilecek çağa gelmiş olan ie sesi o güne kadar edin- dikleri 1 klüp antrenörlerinin dı rm zorlar tamamile bırakmı a) ar en şer, üçer getirterek onlara ii lime a — rilmesi fikrini bir “5 İk deniyelim, utbolün en ileri olduğu üç e özeni veya ikinci me; p takımların adedi on i ncuyu Av Pr m bugünkü Bia ay- yüzer liraya bulabiliriz. On beş “el ikişer futbol. cü getirileceğine göre, otuz kişi- nin aylığı 3000 lira eder. Bu üç bin Jiranın yarısını klüp- ettiğimize tar 1500 18,000 lirayı futbol fe- derasyonu çok güçlük çekmeden bulabilir, Gelelim klüplerin kendi hisse- lerini bulmalarına: Yazmıştık ki, her era alı- nacak ikişer sr cu maç- ların hasılatını kab dağ, mü- him bir tırları. okuyanlardan bir dei bü düşünebilirler: Peki, antrenörü olmıyacak ta- "sı İngiliz fab nıf Gm gir es hali ne olacak? memlekette futbol yüksel- si zaman en e oyuncunun bile gözden alacağı terbiye ile iyi N dim aline geldiği Avru- m her yerinde görülmüştür. Ki daha meydana çıkacak a gelmeden kafaları takım ve ferdi oyunun klâsik şekillerile dolu olur. başteysiz. ebe gibi birinci sınıf oyu: olünün ei ss oluşundandır. İngilizlerin (süt ana) dedikleri köy takımla- ilterenin bol yıldızları yanında o rahat hazırlıktan sonra İngil in Ere çi oyuncuların da antrenörlerle tiştiğini zamedemeğiz. İngiliz lerinin a: örleri gördükle- ri meleri a işini, tesir ve yetişme i de böyle AE el Pa) benim derdim futbolü zü çabuk kurtarmaktır. Bulunacak usul ve çare ne olur- $a olsun.. Bivelarizuböi tutturduğumuz yol bizi uçurumun tam kenarına getirdi. İçine düşmemek için mut- Taka bu yolu değiştirmeliyiz mü” Yeni alı istikameti de spor idarecileri: erimi aklı erenlerle uzun uzadıya konuşa- rak tayin eti iz Uçurumdan kurtulmak için de- Eriğin yol da bizi bir kaç se mem çıkarır- sa halimiz nice olur E Şefik Kış sporları başladı da yüzüstü hokey dünya EN ie edi mel ektedir. eimlir ve YARYIN Yazan: M. Uygaç a onu görür ez, ye- rinden kalktı, ona doğru yürüdü, Bi tro aktörü tavrile; — Sizi bekliyordum, profesör, i. D. uğicu babın 40; geldim, yak , taş ile insan zariyesini lede. az misiniz, okuyayım, size? F ona şefkatle cevap ver- iz — Şimdi değil Sonra okursun. görmez yanına genç kahkahalarla ona sataşmağa' başladı. Nihal bir Be Gi ka- a kardeşi seslendi: — Emineyi gene ve arka sın, bisi > , bu sabah müt- tasıl şarkı söyledin Duyuyordum. Ne güzel sesi Var, rtist ğım, Çünkü ben - bunu Faruğa baka- re uzunluğunda, yek bir es- vabım olacak... Bunu söylerken, muhteşem es- E. ş 3 > 5 z Ri ta — Dikkat et, kahveyi dökecek- Nihal devam ediyordi kri borgacğım pud talar sü: yü: seğim.. Ta şuri izli yele Siz , Faruk be; eyefendi, Ni refime bir sepet çiçek takdim ed- ceksiniz... Bu $: m9 ibi bir hor- luyordunuz ki ta dorun niha- yetinden bir iyii gibi işidi- liyordu. Hasan Tahsin — Kız sen bu eli arsızlığı gere Yam dedi mİ Galin baba! Sab an şama kadar ei hep böyle eler konu: uşur duk. Akşam- ları da dua... Küçük sörler ne ka- dar dua dirler bilseniz. . Faruk zel yapılmış. Burada bir manikür olacağı gelmezdi. ihal n ellerini arkasına sakladı. — Siz ayagi hep eğlenirsi- 3 Faruk mais Di daha oturdular. Sonra herk es çekildi. Hatice taz ile Hasan Tahsin bey tavşan aramak için dağ, tepe dolaşmağa lar. Reşid, bahçeye can ve- ren güzel e omuzlarını biraz mk istiyor: m beraber bahçeye ind Mr inerken kolun- Yolun ortasında döndü, el iğ — Sen gelmiyor r musun, Faruk? Faruk son basamak üzerinde dimdik dara ve genç kadının uzaklaşan güzel yüzü; mi Bin urada kalıyorum, de- di. Nihal ile konuşa e “ii ramı içeceğim. ii Edebi roman gene bir e çer kilmişti. Dikkatli dikkatli bir şey- ler geli Nihal so — Beni; 9 bs eşine mı? Benim gevezeliklerim sizi alâka- dar eder mi hiç — Kim bilir, belki eder, Fakat sizin bir işiniz varsa ben yalnız da kalabilirim, hek ilveli yn aplarından o kadar çöle anla- mam amma, Nihal, her halde kı- yafetiniz güzel.. Süreyya ikisinin arasına soku- imi Nihali savunuz a imdi, buradan, profesi ok . Size bir uyacağım. Faruk gelinle cevap verdi: — Süreyya, yavrum, dedi. Bu ri eserler, e Gündi kalabalık Sandık. Bu akşama ka- dar bekle, Benim odama gelir- sin, mai okuruz. Haydi, şim- di, git elim el iğ uğramış bir halde cevap v — Nas al derseniz. » Elbette, is İ seçeriz. Aptal, çekildi Kollarını büyük derik rle kımıldatarak söyleni- ordu: — Meşhur sini isterii > BE öylesenize, . Nasıl yl olurlar? mm Bİ 1Şa Nihalin canı “m — Öf bundan da... Aptal aldırmıyordu: — Kitabımı bastırdığım zaman, bana profesör diyecekler mi? ağ te! Meş- ii — Meşhur! Meşhur! aşi mınldanarak ik aştı, — Si m, Nihal.. sabahki all pek a Şimdi kendinize pek itina ediyor- sunuz, Ne vakit İstanbuldan gel m, bana bir sürpriz hazırladığı- nızı görüyorum. — Fakat, Faruk bey, ciddi mi pişirin a alay mı çe nuz, pek anlı; Her hal- de eni Nİ allame k pek sake ra gittiğini görüyorum. Fena y. piyorsunuz. — Çünkü, nihayet bundan be- nim canım sıkılabilir. — Amma ben ciddi söylüyo- rum, Genç kız birdenbire rahatlaş- tı, — O halde, Gi ediniz. Ba- nim oldunuz, Hem de pek zarif bir hanım, Balaca bir hanım. Nihal kırı — Yoo, : kalanı fazla... — Hiç fazla değil, İnsan size yılır. Meselâ, bakınız, şimdi saçını- zı başka türlü kaldırıyorsunuz. Doğru değil mi? . — Evet, Hoşunuza gitti mi? (Arkası var)