Avcı — Baktım tavşan duruyor, Tü- feğimi omuzladım, ateş ettim, bir kurşunda hem ayağını hem kula- ğını vurdum. Güldülss. ; — Atma... Bir elm hem kulak ni İLİM — Neden?... O ei e ayağı ile kulağını kaşıyordu?, Paviğni 4 neresini yersiniz! Bah dağıtırsam kemiklerini, başkası verirse budunu yerim! — Ben kğ onuşmasını sevmem. Elimi salladım mı: Gel demektir. - Ben de sevmem, başımı anin mı: Peki demektir. Mazeret Müdür bey hususi kâtibini aradı, Ingili Bir İngiliz lokantaya girdi. Bif- tek getirtti Tam yiyeceği zaman elini ek- ğe atlı ve garsona seslendi: Garson, ben taze ekmek ye mem, a — Bayat ekmeğimi e — öne ise bayatlasın, ben Ve ei okumağa başladı. — Gelmedi efendim, babası öl- cı bahsiş -isti dü, dediler, el iel Vecize Bu meşru mazereti. Müdür bey — Sizi hasta diye duymu; pi Herkes evinde hâkimdir... Eğer sanmayın hep hatırımdasınız, bir şey demed belki bayrama çıkmaz diyorlar. evli değ diyor. ir hafta sonra gene aradı: — Gelmedi kene babası MANİLER öldü. Gönül bağladı size Yerinde durmaz oldun Neden bu kadar coştun? — Ha, sahi.. Vurgun Kii Artık yaramaz old. Hülya peşinde koştun... Bir ay sonra ve aradı, O dalgın . Şimdi sen eskisinden Uslu bakışlarınla — Gelmedi efendim, babası Benziyor bir ae Daha da kurnaz oldun Eskiden daha hoştun... ? ii Vasfi amma, babası öldüğü — yi ei bu adam işine gelmiye- cek mi YOLLAR Öyle uzun ki kolum, Kısa geliyor ceket, | Eğer düşerse yolum, Alacağım bir raket! Deli gibi Delindi çıbanlarım | rtık bitsin yolculuk Patladı t tabanlarım. Çolakoğle j | | mayın, (benii yeniği ğin koymaz: — ie yemek hususunda çok titizdir. mki de dı. titizdi, pişirdiğim Acaba doğru le — 5, labakkak, işte giderken ezdiğin adam hâlâ a ü Yadın bağrıma d. De eğnek Hasretle gene yandım “ Düşündüm gölü. li Gözleri görmüyordu. Dektora Eski günleri anıp O eski günlerimi yirmi ok vii Bana yar kalır sandım Yazık!.. Sakla oldu. oktor ” — Şu bir numaralı cam nasıl? sl Taktı: i Olempiyad — Fena, görmüyorum. v beye: — Şu iki numaralı cam? e y — Fena, görmüyorum. — Şu üç numaralı cam? — Fena, görmüyorum. — Öyle ise bir kör değneği alr- nız? , — Ben iyi yerlerin çocuk- lar aramazlarsa gi k sık İs ie — Parasız kaldıkları zaman. Sainte Olympiade 410 senesin- de İstanbulda öldüğü halde, olem- piyadların başka yerlerde yapıl- a ne dersiniz? anır — Beyefendi burada mı? — Yok efendim, sokağa çıktı, — Geldiği zaman kendisini ara- dığımı söylersiniz. — Peki efendim... Kim diye- lim? — Hacet yok, beyefendi beni tanır! — Kızım diye söylemiyorum, iyi şarkı söyler, piyano çalar, akat meteliği yok.. — Genç kız kalmak için her meziyeti var. — Dur acele etme, şarabı bi- te slim de sonra imdad istel ökk. kol Kızın babası, kaşları çatık: — Kızımı seviyorsunuz.. viyorsunuz... Anladık, mek k servetimin hatırı için almadığınız ne malüm? 4 Namzed; de gelecek sene iflâs etmiyeceğiniz ne malüm ti | | — Arkası fazla yüklü oldu, | kâşki seli almasaydım.. | Vestiyer Tiyatrodan çıktılar. Arkadaşı sordu: — e neden vestiyere bir li- ee on paltoyu'görmü- yor musun? yat Söz erkeğe verildi, fakat kadın p aldı. — e bir adam üzerime atılıp ö; rna izi görmemiştir, ya delidir. Amerikalı Koca gemi batıyordu. Zengin Amerikalının o uşağı, elinde bir can kurtaranla efendi- sinin kamarasına koştu: — Çabuk bunu takınız, vapur batiyor. Amerikalı sordu: — Saat kaç? — On. — Vapur kaçta batacak? — Kaptan beşte batarız dedi. — Öyle ise git, saat dörtte gelip beni uyandır. Ve Amerikalı yatıp uyudu? MANİ Yaktı beni bir dişi, İçten derin bakışı, Kızıp kaşlar çatışı, Uma: gibi. Tıpkı Neveser gibi... Çolakuğlu ekemeler Bir gün rejisörü sıkıştırdı, eserini okuma- ğa başladı. Bir tiyatro eseri yazdı. Fakat öyle heyecanlıydı, ki okurken kekeliyordu, Okuyup bi- tirdikten sonra rejisör: — Fena ie, dedi, bu kekeme insanlar orijinal... İyi... Mik piyesin kahraman- ları değil, benim... — Öyle ise fena... Çok fena... Dünyinm sonu ik Ves Yi