pe Gini 5 Kânunuevvel 1934 Tefrika No. 57 AKŞAM BARB Yazan: İskender Fahreddin AR OS | Yaşmaklı kadın yüzünü açınca, Doğan, karşısında ayın on dördü gibi parlak ve güzel bir kız gördü, sordu : Sen nerede oturuyorsun, küçük hanım? Doğan reis ei sola bakınır- ken, uzun burunlu bir kayık için- de, Ayasofyada gördüğü yaşmaklı yin başinı gödü. — İşte harem ağası.. Ve işte sa- rı kayık. Diye Trillalansl? sevinçle başı- nı sallamağa başladı. ann” sevdiği ve beklediği kadın derenin ağzında duran san- dalın içinde, Dogana bakarak gü- Tüyordu. Doğan genç kadını tanıdı.. Bu kadın, onu kaç günden beri üzen ve kendine çeken uzun kir- pikli kadındı. Doğanın yüreği tekrar çarpma- ğa başladı. Genç kadın bügün ne kadar ei sig uzun kirpikli iri siyah gözlerile ne kadar çok güzel gö rünmüştü! Sarı kayık yavaş yavaş Doga- nın Ke dalina doğru geliyordu. düğümlenip kalan bir kaç söz vardı: «Beni niçin bukadar çok beklettin?» di- yecekti. Fakat, bunu söylemeğe cesareti yoktu. İstanbul kızların- dan korkuyordu... Aceba onlar böyle sitemlere ta- hammül edebilirler miydi? rem ağasının bu sırada ver- ei bir ye Doğanı tereddütten| e derenin girintisin- den ileri çıkıyordu. Ve arabın verdiği al işaretinin mani gr” «Bizi peşimizd. bet!» demekti. Geli derhal dümeni kırdı.. Sarı kayığın peşine takıldı. Anadoluhisarına doğru gidiyor- rdı. şmaklı kadın en bir ağa- cın hi se oturmu; © ilk önce le ağasile örüşt — Ben İstan a üjetlerini ağ miyen e bir adamım, dedi, Fi kat inanki rürüğimdi bir iel oktur. Küçük hanım bu sözleri yordu. Cezayirden gelen delikanlının kim olduğunu tanımakta güçlük çekmemişti. Yaşmaklı ka dın, za- e onu Ayasofyada gördüğü za- nda, Cezayirli. — bii olduğunu sezmişi Göksuyun eriği uzaktan seyrederek, yeşil çimenlerin üst ne mz dı. işiti- Bari ağası biraz geride., Ve onlar bir daha ile yi Kesik, biribirini tutmaz mevzular — İstanbulda beş on gün daha kalacaksınız, değil mi? —Allah bilir amma Barbarosun kalmağa niyeti yok. — Niçin.. Burasını beğenmedi — O; İstanbul için gelmemişti ie Doğan önüne bakıyordu, gil, on e arkadaş birden mişler: e hepsi de çalışmak, ri side istiyorlardı. —Biz burada aylak duramayiz.. İstanbul karnımızı do; AZ. , Diyerek son sözünü tamamladı. b dani, li rez eğ air ğil Genç kadın yaşmağını yavaş indirerek: — İstanbulda bir kadın sevsen, ne gitmek ister misin? Diye sordu. ” e tüyleri ürpermişti. bukadar ince konuşmasını yavaş a lez Kaba, önünü ardını kol- lamaz, ilerisini görmez bir gençti. Fakat, böyle, hayatında ilk defa kadını kır- gibi elleri ve suratı sale. bir ği İstanbul ka- dınları sever mi. Diye cevap ve: Artık, genç iş tanımak sıra- sı gelmişti. Doğanın içini yiyen bir şüphe ardı: — Acaba bu kadın, orta malı bir aşifte mi idi? Yoksa namuslu bir aile kızı mı..? Doğan güşünürkün; in kadın yaşmağını iyice indirmi: Şimdi, Doğanın Memi ayın on dördü gibi parlak, güzel ve çok genç bir kız vardı. Ona bir kadın denemezdi.. Yüzünde en hafif bir çizgi, gözlerinin yanında ufak bir buruşuk bile y. vers Doğan sord — Nerede nine küçük hanım? — İstanbulda.. Gedikpaşada... Doğan dudağını bei Gedik 27 Her akşam bir bikâya duru- Fehmi Ayşeyi bekleyip yordu. Bir senedenberi, haftada üç, dört defa bu azabı , gekerdi. laşıp duruyordu. Sofra kurulmuş, bekliyordu. Saat yediyi çaldı. Fehmi, saa- tin e başını muh” “a- imi ister gibi, elini İİ ak ötürdü; içini Gi ne yaptığını igili yordu. Bunu fazlasile Nm Bir sene evvel, tesadüf: öm imzasile bir mektub öl Fok mi bu mektubu okumuştu. O za- man duyduğu acı içinde hâlâ can- lı canlı yaşıyordu. Ayşenin bir dostu vardı, Fehmi hiç ses çıkar- madı, Yalnız, aşkımı elinden ça- n bu adamın kim olduğunu an- o a) ne Iztı- raplar içinde kalmıştı! Bir aralık müthiş bir korkuya da My Mademki Ayşe birini yordu, kendisini bırakıb gidebilirdi. ih- tmelki bir ak; bir daha ullaamılım e Siebkii Fehmi uğradığı felâkete li tevel gösteri Elli yaşında idi. zengindi, ne başka bir şuna gidebilecek bir şey yoktu. eni R v Genç kadın gölümedi — Hayır.. Gedikpaşa bir semt adıdır. Biz o semtte ii Be- nim babam : paşadır play gil ami ilk kırdığı pottu.. amma.. mz nç kadın Doğanın çok sıkıl- dığını e akırdıyi degiştir- mek isi — bi neden arabamızın ya- nına yaklaşmadınız?, ey rn ie sildi: e. u tanımıyor- m um.. — mit in mı? — Hayır. zel gözlü, e sözlü bir e li . İşteo dar. — İstanbulda kalmak istemez misin? — Elimde değil ki... im eli — ei. — Sahi mi? — Ben istersem, sen İstanbulda kalabilirsin! — Nasıl. Beni büyüliyecek mi- — Heyır. Padişaha söyliyerek.. — Padişah senin sözünü dinler mi? — Benim sözümü dinlemese bi- le, babamın sözünü dinler. — Şu babanı söyle, kimmiş ba- kayım?! — Sarayda en fazla sözü ge- çen bir adam... — Mutlaka pâdişahın vekilhar- cı olmalı..! Genç kız kahkaha ile güldü: — Onun sözü ancak 1 ya- maklarına geçer... Ben İbrahim paşanın kızıyım. Doğan birden beyninden vu- rulmuşa döndü: — Veziriâzam İbrahim paşa- nın mı...21 — Evet... Gage yağ) MU gnd ki “nız başına malik o z ad z am la e lg kendisile otur- Ssüği Gülküyet neydi yi Zavallının karısından yalnız bir istediği vardı. Bir sadaka verir gibi, yanından ayrılmaması! Fa- kat bu hayat ne kadar devam ede- bilirdi? Fehmi bu akşam yaşâ- makta olduğu dakikalara benzer ne dakikalar geçirmişti. şe soluk soluğa Her zama! gelir, esvabını bile değiştirm eden sofraya otururdu. i ku çorbayı getirdiği sırada, genc ka- dın, geç kalmasını ma; göste- recek lâkırdılara başlardı. Bir ka- za olmuş, tramvaylar NUŞ, Ahbapları biri a sa- vermemiş, alıkoym Fehmi, Ayşenin mi söyliyen ona hiç bir şey istemiyordu. Fakat bu akşam hiç eskilerine u, Saat olmuşe tu, Ayşenin hiç bu kadar geç kal- dığı yoktu. Fehmi, vakti öldür. . Asabi bir ii Se e kapadı. Yatak odasına gitti. A mıştı? Bir deli gibi, masanın, tu- valetin, yatağın üstüne ri .. eu bakacaktı. Nekahet dev- resine girdiği zaman onu uzakla- götürecek, iyi am ona yal caktı, bekbi ii Krm Ayşe geç kaldı İ Birdenbire bugün evlenmekeri- nin senei devriyesi olduğunu ha- tırladı. İhtimalki Ayşe « ona bir he- iye a için gecikiyordu. Bir çılgın gibi bu fikre saplandı. Fa- kat saate iz atınca, artık bütün d n kapanmış olacağını Hizmetçi kız soruyordu: — Yemeği getireyim mi? Başile hayır işaretini yaptı. Ar- tık iyiden i; iyiye gece olmuştu. Da- felâketi kuvvet dokuza gelmişti. Bir imdad ister gibi etrafına ba- n kendisini sa- bitmişti. O ializ korktu- ğu yi vukua gelmişti. Ayşe artık eve dönmiyecekti, Gi ei bir minderin üzerine atarak ağla- mağa başladı. Ertesi sabah Ayşeden bir mek- tub aldı. Uzaklara gideceğini söy- ır, affini rica ediyordu. Fakat Giri, bu ilk darbe anı geçtik- ten sonra Fehmi içinde bir kurtul- ma hissi sezike ari isa kor- sU insan felâketin kendisin- Se li yi Artık üzerindeki kâbustan meyi bir halde yaşıyacaktı. Hattâ da- ha rl içinde bir — doğ. du: Kim bilir, Di kii birin- de Ayşe geri gelirdi Öğleyin, yemek ii hizmetçi du: — Hanımefendinin — tabağını yerinde dı Sofar De dileği kal. di indeki ümidi ök dürmek sibi geliyordu. Fehmi, ii di meri ser ag yapa- z yeme; Mi yi Ml herkese Ayşenin ANİL Gay çi tiğini, bir kaç ay gelmiyeceğini söyledi. am bil hiç bir şeyi değiştirmedi. Fakat yavaş yavaş yalnızlık bir mahpes gibi onun etrafını çevirdi. Ev gittikçe daha dar, gittikçe d. kasvetl bir iç höcmlerilm. line girdi. ğ #.# İşte üç sene günler hep geçti. Fehminin yakın akrabaları yoktu. Dostların merakından da kendisini uzak tutmağa çalışı- yordu. Her akşamki gibi gene eve döndü. Hava gayet soğuktu. Yıl başı yakındı. Apartımana çıkar- sokakta yürürken ber taraf- ta indisi hazırlıklar görüyordu. kendisini üne her eli gibi sofraya iki kişi- lik m koydu. Çorbayı getirdi. Fehmi sofraya oturdu. Yı du, karnı acıkmıştı. Kapı salındı. il sonra hizmetçi kız içeri girerek: — Hanımefendi geldi! dedi. Fehmi hiç bir hayret eseri gös- termedi. — Pekâlâ, cevabını verdi. Soluk, zayıf, fakirane giyinmiş ğa cesaret edemiyord bir bakışta, eski esvabını, ökçeleri yakkcaplarını, sefalete karı an bozulmuş elle- rini farketti. Genc kadın kekeledi: — Fehmi... dim işte... Yal- varırım sana, , kovma Fehmi bu sözleri imei gi- bi görünüyordu. — Ne kill geç kaldın! dedi. Kadın hayretle onun yüzüne n idi 7 Yal HASAN TIRAŞ BI İLE Bir sene tıraş olursunuz. Markaya dikkat Şimdiye kadar icat olunan e tıraş ka arasında en mül li ii fevkalâde Gini suk mii Piyasada mevcut e alan Henan bi Den ire yardır ki her bir tarafile yakal on defa tıraş olma nak kabildir. Bu he Hasan Feza deposu, İstanbul - Beyoğlu. alkevin & konferans ve konser H 12/1 be günü saat izeapi lan kei nunda Feyziati liseleri me ve Dil, Edebiyat, Tarih âzasından Bay Hıfzı Tevfik lan dilinin başından bu son çağına ka- dar ilerleyişi) hakkında bir kon- ferans ve bu konferansın arkasım- SENELİK 1400 kan İk Tan > vas SA 1 AYUK 160. >» — e Mi dahil olmi —— ketler: Beneliği iğ aylık 1400, Nu m Adres Niçin sini boş kuruşluk Se nil lâzımdır. ban 27 — Ruzukasım 28 İmesk Göneş İkindi Akşam Yalı - 1243 228 7,23 947 12 O 1,38 Va, 8,24 709 12,04 1418 1641 18,19 İdarebane Babiâli civarı uk 8k Ri Ben pek alçak- bi kımıldamadı. Acaba an- Tamıyor muydu Genc kadın sofranın iki kişi isini mi bekliyorsun? Ses ediyorsam, söyle, gi“ , Hayat ona sıcak bir vu soğuktan kül bir alimin saadetini öğ“ Fakat artık bitti, Anlatırım, SANA Fehmi bu sözleri dinlemi; iyordu, Her zamanki > lâkırdılarile max: ziyi silmeğe gibiydi. yiyor i — Çorban soğuyacak yesene... dedi, Hikâyeci