17 Eylül 1934 yerinden — Yahu, börç para istemek, in-beni evine çağırıyorsu Kalkıp sen bana gelmeliydin.... — O zaman beni kapı dışarı Atpazarında bir'atı beğendiler, — Kaça? ibi kekemeydi: yir.. Alıcının arkadaşı — Kalk gidelim, d oluncaya kadar başka bir at bulup alırız! » Ben çok küçüğüm. — Merak etme çabuk büyür- sün, — O zaman da ham elmadan hoşlanmıyacağım. Okuma Avrapa lâboratuarlarında, tıp ölümleri, ellerinde hurdebin, ge- celi, gündüzlü çalışıyorlar. Bu mesele bize de aksetti ve ma. “sa başından hükümler verildi. Közum İsmail bey, operatör Cemil paşaya meydan okuyor. Biri güldü: — Meydan okuyacağımıza biraz. kitap okusak! Pot Beyefendi, kızını karşisindaki zata vermek istiyordu. O da kızi almak fikrindeydi. — Oğlum diyordu, kızım diye söylemiyorum, fakat fevkalâde iyi, namuslu, uslu, ciddi, sevimli Biliyorum, diye cevap verdi, söylediler, anasile babasına hiç benzemez! dediler, Hasisler Bir gün uşak odaya yemek ge- tirdi. — Evvelâ yemeği getir, sonra kapıyı kaparsmn, dedi, , Uşağı itiraz etti belki bir misafir ge- Jir de buyurunuz demeğe mecbur oluruz, onun için evvelâ kapıyı kapıyalım.. Kadın asker ol Bir yay gibi atarım, sen içimde bir eken... Hiç beyhude bekleme, ardından koşamam ben, Rahatım ben rahatım, işimde yerin yokken, | Fırdolayı ortada, bu kadı: güzel çakken, TAZMİNAT çük bir spor otomobili durdu. İçinden bir bey indi. Otomobili bu ga rajdan satın almıştı. — Buyurunuz efem dim. — Bundan bir iki ay, evvel sizden bir otamo- bil salın almıştım. — Evet efendim... Olomebili tanıdım, — Alı ay zarfında, yim... Yerine yenisini ko- yumuzl, ŞARKI Her an senin aşkınla durmadan yandi gönül, Söylediğin her söze ben gibi kandı gö Gezdi dolaştı yer yer, bir an etmedi rahat Cennete bile gitse hep seni andı gör — Çabuk bulursunuz. Mutbakta lâatikler duruyor. Şişirinin ve bu biç Dubout'un karikatürlerinde: HEM ÇAĞLAR HEM AKARIN Çakarm kibrit Sonra geriye düner, Çapkın bir irmak gil Ne ettin alıştırdın kendine böyle beni kalbin atlıyor bir gün görmezsem seni, Özlüyorum hem seni, hem de senin puseni Bu kadar hasret yeler artik usandı gönül... ınız da boğul i, sigaramı yakarım, * Söyle uzakta durup, ben arkandan bakanm... ellerin ardından, i, hem çağlar hem akarı. Zi Ne MÜKÂFAT İki serseri, başbaşa vermişler oturuyorlardı. İkisinin de cebinde me sürüklenen bir gazete çan gördü, Aldı, göz gezdirdi — Ulin Hazan! Lir gerdanlık kaybetmiş, bulup getirene bin iza mükâfat veriyor. — Bona — Ulan, bin lirayı alan. olmak istemez miydin, Rahmi Karacs dinle, ambarda, izin ârkasında tulumbalar yardır. Salonda, piyanonun Üstünde boruları Trende Üçüncü mevki bir vagonda, bi- i, yaşlı bir hanımın. biletine — Hanım bu yanlış... Kadın sordu: — Nasıl yanlış oğlum. — Elindeki bilet İzmit halbuki bu tren Edirneye bidiyor... — Aman evlâdım, lokomotifçi- ye yanlış yola gittiğini haber ver. sinleri Tuzak Nasraddin hoca kahvede “otu- Fürken: — Hoca, dediler, evine pence- Teden hırsız girdi. Hoca aldırış etmedi: — Kapının anahtarı bende, he- TİF tuzağa düştü demektir, çıka- maz! — Doktor, ben... — Zayiflamak istiyorsunuz, — Ne — Ben bir bakışta ber şeyl anlarım, Nezaket Hanımefendi iki” kulaktan sar Yardı. — Hanımefendi, dedi, kulaklar rınız geçen seneye nazaran dahâ Hanımefendi anlamadağıni işd. ret etti. Bey daha hızlı sesle sözünü tek- rar etti, iraz daha bağırdı ve ha iremiyeceğini anlayınca ini yazdı, hanım okudu? — Hayat yollarında dört çocuk taşımak çok müşkül. — Bir araba alsanıza! Sormazsın Hanımefendi suratlıydı. Gözleri yaşlıydı. Homurdanıyordu: — Artık beni sevmiyorsun, ar tık ağladığım zaman, neden ağla dığımı sormuyorsun bile... Beyefendi içini çeki — Soramıyorum karıcığım, s0- Tunca bana çok pahalıya malolu- yorl., Mütekahil İki emirber neferi arasındı — Benim efendim çok iyi adam- Ibiselerini süpürdüm mü baş. — Benimki daha elbiseleri yalnız süpürmem, silk: lerim de... O da benim elbiseleri- mi silkeler... Yalmız bunu yaptığı zaman, elbisenin içinde benim de bulunmam isterl i. Yalnız ben